TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EYÜP ENSAR EKŞİOĞLU VE S.S. KUTLU BİRLİK KONUT YAPI
KOOPERATİFİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/39522)
|
|
Karar Tarihi: 28/6/2022
|
R.G. Tarih ve Sayı: 19/8/2022-31928
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Eyüp Ensar EKŞİOĞLU
|
|
|
2. S.S. Kutlu Birlik Konut
Yapı Kooperatifi
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Pelin TÜMKAYA AŞKAR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, binanın yıkımına yetkisiz makam tarafından
karar verilmesi sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 28/11/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. İstanbul ili Kartal ilçesi Karlıktepe Mahallesi'nde
kâin 7870 ada 1 parsel, 2274 ada 494 ve 496 parsel, 7871 ada 1 parsel numaralı
taşınmazların malikleri A.Ş. ve Y.K.Ç. ile başvurucular arasında 13/8/1996
tarihinde akdedilen kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden Kartal
Belediyesi (Belediye) 10/7/1997 tarihinde başvurucular adına yapı ruhsatı
düzenlemiştir. Ruhsatın onaylanmasından sonra başvurucular, Ekşioğlu
Siteleri olarak isimlendirdikleri yapının inşasına başlamıştır.
6. Belediye ekipleri tarafından yapılan denetimlerde
mimari projenin hilafına büyümeler yapıldığı tespit edilerek 29/5/1998
tarihinde yapı tatil zaptı düzenlenmiştir. Yapı tatil zaptına rağmen inşaatın
yapımına devam edildiği hususu 5/6/1998 ve 3/8/1998 tarihli tutanaklarla tespit
edilmiştir.
7. Belediye Encümeni 20/10/1998 ve 27/10/1998 tarihli
işlemlerle, ruhsat ve projeye aykırı olarak bazı bloklarda yapılan büyümelerin
yıkılarak buraların projeye uygun hâle getirilmesine 3/5/1985 tarihli ve 3194
sayılı İmar Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca karar vermiştir. Belediyenin derece
mahkemesindeki yargılama sürecine yansıyan savunmalarından yıkım işleminin,
yıkım için açılan ihalelere katılımın olmaması sebebiyle yıllarca
gerçekleştirilemediği anlaşılmıştır.
8. Arsa sahipleri A.Ş. ve Y.K.Ç., başvurucular ile
başvuruculardan bağımsız bölüm satın alan kişiler aleyhine İstanbul Anadolu 1.
Asliye Hukuk Mahkemesinde 22/3/2004 tarihinde dava açmıştır. Anılan davada
başvurucuların projeye aykırı yapı inşa ettiği de ileri sürülerek kat karşılığı
inşaat sözleşmesinin feshi, sicilin düzeltilmesi ve inşaatla ilgili olarak
yıkım kararı verilmesi talep edilmiştir. Söz konusu davada 17/1/2014 tarihinde
verilen kararla; payını üçüncü bir kişiye devreden A.Ş. yönünden davanın
reddine, Y.K.Ç. yönünden ise kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine, kat
karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince başvuruculara devredilen bağımsız
bölümlerin tapu kaydının 1/2 oranında iptali ile Y.K.Ç. adına tesciline
hükmedilmiş ise de yıkım talebi reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde inşaatın
kat karşılığı inşaat sözleşmesine aykırı yapıldığı belirtilmiştir. Kararda
ayrıca bilirkişi raporuna atıfla inşaatın projeye uygun hâle getirilmesinin
mümkün olmadığı da vurgulanmış, yıkım talebinin reddiyle ilgili olarak herhangi
bir gerekçeye yer verilmemiştir. Karar, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin
14/12/2017 tarihli kararıyla bozulmuş olup dava derdesttir.
9. Arsa sahipleri 19/6/2018 tarihinde Belediyeye müracaat
ederek kendilerine ait olan altı bloku 1998 tarihli yıkım kararlarına istinaden
kendilerinin yıkması için izin verilmesini talep etmiştir. Söz konusu kişiler
12/10/2018 tarihinde Belediyeye bir kez daha müracaat ederek kendilerine ait
olmayan ancak natamam hâldeki diğer blokların da yıktırılması için izin
verilmesi talebinde bulunmuştur.
10. Belediye zabıta ekipleri 25/10/2018 tarihinde
yaptıkları yoklamada taşınmazın metruk konumda olduğunu, bazı blokların Türkçe
bilmeyen ya da çok az Türkçe bilen bazı kâğıt toplayıcıları tarafından
kullanıldığını tespit etmiştir.
11. Yapının tamamının müracaat sahiplerince yıktırılması
talebi, Belediye Başkanı'nın 1/11/2018 tarihli oluruyla kabul edilmiştir. Söz
konusu yazıda, taşınmazlar üzerindeki natamam bloklar için 3194 sayılı Kanun'un
32. ve 42. maddeleri uyarınca yıkım kararı alındığı ancak yıkım için açılan
ihalelere katılımın olmaması sebebiyle yıkım işleminin gerçekleştirilemediği
vurgulanmıştır. Yazıda, taşınmazlar üzerinde bulunan harabe blokların natamam
bloklarla birlikte müracaat sahiplerince yıktırılması talebinin 3/7/2005
tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 38. maddesinin birinci fıkrasının
(l) bendindeki "şartsız bağışları kabul etmek" hükmü uyarınca
kabul edildiği belirtilmiştir.
12. Başvurucular bu işlemin iptali istemiyle 16/11/2018
tarihinde İstanbul 3. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. İdare
Mahkemesi 21/11/2018 tarihinde, usulüne uygun düzenlenmediği gerekçesiyle dava
dilekçesinin reddine karar vermiştir. Başvurucuların 25/12/2018 tarihinde
yeniledikleri dava dilekçesi de 3/1/2019 tarihinde aynı şekilde reddedilmiştir.
13. 5/2/2019 tarihinde ikinci kez yeniledikleri ve İdare
Mahkemesince reddedilmeyen dava dilekçelerinde başvurucular, yıkım kararı verme
yetkisinin Belediye Başkanı'na değil Belediye Encümenine ait olduğunu
belirtmiş; Belediye Encümeninin 1998 yılında verdiği yıkım kararlarının yapının
tamamını kapsamayıp ruhsat ve projeye aykırı olarak eklenen bölümüyle sınırlı
olduğunu ifade etmiş, Belediye Başkanı'nın taşınmazın tamamının yıktırılmasını
öngören dava konusu işleminin Belediye Encümeni kararını aşması sebebiyle yetki
yönünden sakat olduğunu savunmuştur. Başvurucular; arsa sahipleri tarafından
yıkım (kal) talebiyle İstanbul Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan
davanın 17/1/2014 tarihinde reddedildiğini, anılan davanın derdest olduğunu,
adli yargıda açılan davada yıkım talebinin reddine karar verilmişken idari
işlemle yıkım kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Ayrıca inşaatın metruk değil natamam olduğunu, kat karşılığı inşaat
sözleşmesinin hâlihazırda yürürlükte bulunduğunu, inşaat üzerinde hak sahibi
oldukları inşaatın işgalinin önlenmesi için çalıştırdıkları bekçiler ile
ailelerinin inşaatta kalmasına izin verdiklerini açıklamışlardır.
14. Belediyenin savunma yazısında öncelikle imar barışı
sürecinde yıkım işleminin 15/6/2019 tarihine kadar durdurulduğu belirtilmiştir.
Belediye, boş bulunan blokların izinsiz olarak kullanıldığını ve güvenliği
tehdit edecek hâle geldiğini iddia etmiştir. Belediye ayrıca dava konusu
işlemin 1998 tarihli Belediye Encümeni kararlarının uygulanmasına yönelik
olduğunu savunmuştur.
15. İdare Mahkemesi 14/5/2019 tarihinde davayı
reddetmiştir. Kararın gerekçesinde 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesinin ruhsatsız
yapılar ve ruhsata aykırı yapılara dair yapılacak işlemlere ilişkin olarak
idarelere sadece yetki vermediği, aynı zamanda görev de yüklediği
belirtilmiştir. Kararda, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapı yapılması
durumunda idarenin yıkım işlemlerini gerçekleştirme hususunda bağlı yetki
içinde bulunduğu açıklanmıştır. Yıkım işlemlerinin mali külfet gerektirmesi
sebebiyle gecikmesinin makul olduğu vurgulanan kararda idare tarafından alınan
yıkım kararlarının arsa maliklerince yerine getirilmesi talebinin kabulüne
engel bir kanuni düzenlemenin bulunmadığı ifade edilmiş, yıkım işlemi ilgili
idare tarafından yerine getirilse dahi yıkım masraflarının yapı sahibinden
tahsil edileceği hususu bir arada değerlendirildiğinde yıkım işleminin arsa
sahipleri tarafından gerçekleştirilmesi talebinin şartsız bağış olarak kabul
edilmesine dair tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
16. Başvurucular bu karara karşı istinaf yoluna
başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, dava dilekçesindekilere ek olarak esaslı
iddialarının İdare Mahkemesi kararında karşılanmadığını ileri sürmüştür.
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesi 16/10/2019 tarihinde
istinaf istemini esastan ve kesin olarak reddetmiştir. Nihai karar 30/10/2019
tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
17. 3194 sayılı Kanun'un "Ruhsatsız veya ruhsat
ve eklerine aykırı olarak başlanan yapılar" kenar başlıklı 32.
maddesinin olay tarihindeki yürürlükteki hâli şöyledir:
"Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat
alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya
ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce
tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine,
belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı
mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.
Durdurma, yapı tatil zaptının yapı
yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır.
Bu tarihten itibaren en çok bir ay
içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak,
belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister.
Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu
aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata
uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe
kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.
Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir,
ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare
kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı
sahibinden tahsil edilir."
18. 5393 sayılı Kanun'un "Encümenin görev ve
yetkileri" kenar başlıklı 34. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Belediye encümeninin görev ve
yetkileri şunlardır:
...
i) Diğer kanunlarda belediye encümenine
verilen görevleri yerine getirmek."
19. 5393 sayılı Kanun'un "Belediye başkanının
görev ve yetkileri" kenar başlıklı 38. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Belediye başkanının görev ve
yetkileri şunlardır:
...
h) Meclis ve encümen kararlarını uygulamak.
...
l) Şartsız bağışları kabul etmek.
..."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Anayasa Mahkemesinin 28/6/2022 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
21. Başvurucular, Belediye Encümeninin 1998 tarihli
kararında sadece inşaatın ruhsata aykırı büyütülen kısımlarının yıkılmasına
karar verildiği hâlde Belediye Başkanı'nın anılan kararın uygulanması
kapsamında inşaatın tamamının yıkılması yönünde aldığı kararın yetki yönünden
hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. Başvurucular yetkisiz bir makam tarafından
yıkım kararı verilmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
Ayrıca kanun koyucu tarafından belirlenen usule aykırı olarak yıkım kararı
verildiği yolundaki iddianın derece mahkemelerince karşılanmamasının gerekçeli
karar hakkını, natamam yapının metruk olduğu kabulü üzerinden hüküm
kurulmasının ve binanın ruhsata uygun hâle getirilmesinin mümkün olduğu
yönündeki Belediye yazılarının dikkate alınmamasının adil yargılanma hakkını
ihlal ettiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras
haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz."
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
Başvurucuların şikâyetinin özü, kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden
inşa ettikleri yapının yıkımına karar verilmesine yöneliktir. Bu nedenle
başvurucuların tüm şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun
görülmüştür.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Mülkün
Varlığı
25. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir
kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu
ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, §§ 49-54). Anayasa'nın 35.
maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır.
Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer
ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını
kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk
olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul
mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni ve fikrî hakların yanı
sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir
(Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
26. Somut olayda yıkımına karar verilen yapı,
başvurucular tarafından arsa malikleriyle akdedilen kat karşılığı inşaat
sözleşmesine istinaden inşa edilmiştir. Başvurucuların kat karşılığı inşaat
sözleşmesinden kaynaklanan haklarının mülk teşkil ettiği açıktır. Öte yandan
yıkımına karar verilen bağımsız bölümlerin bir kısmı başvurucuların
mülkiyetinde bulunmaktadır. Dolayısıyla başvurucuların Anayasa'nın 35. maddesi
uyarınca mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken bir menfaatinin mevcut
olduğu kabul edilmiştir.
b. Müdahalenin
Varlığı
27. Anayasa'nın 35. maddesi ile mülkiyet hakkına temas
eden diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde Anayasa'nın mülkiyet hakkına
müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettiği görülmektedir. Buna göre Anayasa'nın
35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu
belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş;
ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi
belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında genel olarak mülkiyet hakkının hangi
koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun
bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son
fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı
olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol
etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı
maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan
özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun
bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel
biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017,
§§ 55-58).
28. Somut olayda başvurucuların inşa ettiği yapının
ruhsata ve projeye aykırı olduğu gerekçesiyle yıktırılması yolunda işlem tesis
edilmiştir. Yıkım kararının temel amacı imar mevzuatına aykırı yapıları ortadan
kaldırmaktır. Bu durumda başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
mülkiyetin kamu yararına kullanımının kontrolüne veya düzenlenmesine ilişkin
üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
c. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
29. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
30. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız
bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması
gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik
toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın
Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı
amacı taşıması ve ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep
Tarhan ve Afife Tarhan, § 62). Bu bağlamda öncelikle müdahalenin kanuni
dayanağının bulunup bulunmadığı incelenmelidir.
31. Anayasa'nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında mülkiyet
hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek
suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gereği
ifade edilmiştir. Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına
ilişkin genel ilkelerin düzenlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde de hak ve
özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği temel bir ilke olarak benimsenmiştir.
Buna göre mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde dikkate alınacak öncelikli
ölçüt, müdahalenin kanuna dayalı olmasıdır. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit
edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılacaktır (Ford Motor Company, B. No:
2014/13518, 26/10/2017, § 49).
32. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî
manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun
adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere
müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan
düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına
bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün
bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali
Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
33. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin
ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî
müdahaleyi engelleyen ve hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin
en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246,
6/2/2014, § 60). Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da
bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik
taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun
sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye Çiftçi ve
diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı
olması, müdahaleye ilişkin yeterince erişilebilir ve öngörülebilir kuralların
bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No:
2014/6192, 12/11/2014, § 44).
34. Başvurucular, yıkım kararı verme yetkisinin belediye
encümenine ait olduğunu, somut olaydaki Belediye Encümeni kararında ise yapının
sadece ruhsata ve projeye aykırı olarak yapılan eklemelerin yıkımına karar
verildiği hâlde Belediye Başkanı'nın yapının tamamının yıktırılmasına izin
verdiğinden yakınmıştır.
35. 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesinin beşinci
fıkrasında, ruhsata aykırı olarak yapılan ve süresi içinde ruhsata uygun hâle
getirilmeyen binaların belediye encümeni kararını müteakiben yıktırılacağı
hükme bağlanmıştır. Buna göre ruhsata aykırı yapılar hakkında yıkım kararı
verme yetkisi belediye encümenine aittir. Nitekim somut olayda da İdare
Mahkemesinin aksine bir değerlendirmesi söz konusu değildir.
36. 5393 sayılı Kanun'un 38. maddesinin birinci
fıkrasının (l) bendinde belediye başkanına belediye encümeni kararlarını
uygulama görevi verildiği gözetildiğinde belediye başkanının belediye
encümeninin yıkım kararlarının icrası yönünde işlemler tesis etmesinin kanuni
dayanağının bulunmadığı düşünülemez. Bununla birlikte belediye başkanının
belediye encümeninin yıkım kararının kapsamını taşan uygulama işlemleri
mülkiyet hakkına yönelik müdahaleyi kanuni dayanaktan yoksun hâle getirebilir.
37. Somut olayda Belediye Encümeninin 20/10/1998 ve
27/10/1998 tarihli yıkım kararlarında, tüm yapının değil ruhsat ve projeye
aykırı olarak bazı bloklarda yapılan büyümelerin yıkılmasına karar verdiği
açıktır (bkz. § 7). Buna karşılık Belediye Başkanı'nın 1/11/2018 tarihli
oluruyla yapının tamamının yıktırılması hususunda arsa maliklerine izin
verilmiştir. Bu durumda Belediye Başkanı'nın 1/11/2018 tarihli işleminin
Belediye Encümeninin 20/10/1998 ve 27/10/1998 tarihli yıkım kararlarının
kapsamını aştığı tartışmasızdır. Dolayısıyla yapının tümü yönünden verilen
yıkım kararının kanuni dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmıştır.
38. Öte yandan yapının arsa sahiplerince yıktırılmasına
izin verilen işlemde inşaatın kâğıt toplayıcıları tarafından kullanılması
sebebiyle güvenlik riskine yol açtığı değerlendirmesinde bulunulduğu
gözlemlenmiştir. Ancak söz konusu yazıda, natamam binaların kullanım biçimi
itibarıyla asayiş sorunlarına yol açtığı hâllerde belediye başkanına binanın
yıkımına karar verme yetkisi tanıyan herhangi bir kanun hükmünün varlığı iddia
edilmemiştir. Yazıda 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesine atıfta bulunulmakla
yetinilmiştir. Anılan madde incelendiğinde belediye başkanına asayişin
sağlanması gerekçesiyle natamam binaları yıkma yetkisi veren bir düzenlemenin
bulunmadığı görülmektedir. Bu sebeple güvenlik sorununa yol açtığı gerekçesiyle
binanın yıkılmasına karar verilmesinin de kanuni temelinin bulunmadığı
anlaşılmıştır.
39. Bu durumda başvurucuların inşa ettiği yapının
bütünüyle yıktırılması yolunda arsa sahiplerine izin verilmesi suretiyle
mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna
ulaşılmıştır. Varılan sonuca göre müdahalenin meşru bir amacının bulunup
bulunmadığının veya ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesine gerek
görülmemiştir.
40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. Giderim
Yönünden
41. Başvurucular, ihlalin tespit edilmesini ve yeniden
yargılama yapılmasına hükmedilmesini talep etmiştir.
42. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde
yer almaktadır.
43. Başvuruda tespit edilen mülkiyet hakkı ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince
yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden
yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve
diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019,§§ 53-60, 66; Kadri Enis
Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
İstanbul 3. İdare Mahkemesine (E.2019/356, K.2019/1253) GÖNDERİLMESİNE,
D. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 28/6/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.