TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BÜLENT ŞEREF SARIOĞLU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/39603)
|
|
Karar Tarihi: 31/12/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan y.
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucular
|
:
|
bkz. ekli tablonun (C)
sütunu
|
Vekilleri
|
:
|
bkz. ekli tablonun (F)
sütunu
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, baro levhasına yazılma işlemine ilişkin iptal
davasında hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması nedeniyle
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu
ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tablonun (B)
sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı
satırında yer alan 2019/39603 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel
Bilgiler, Olağanüstü Hâl İlanı ve Bu Süreçte Uygulanan Tedbirler
9. Başvuruya konu olaylara ilişkin genel bilgiler ile
olağanüstü hâl ilanı ve bu süreçte uygulanan tedbirler için bkz. M.B. [GK],
B. No: 2018/37392, 23/7/2020, §§ 11-19.
B. Başvuru
Konusu Olaylara ilişkin Süreç
10. Başvurucular, kamu görevlisi (hâkim-savcı/devlet
memuru) olarak görev yaptıkları sırada Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet
Yapılanması FETÖ/PDY ile bağlantıları olduğu gerekçesiyle ilgili kanun hükmünde
kararnameler (KHK) gereğince meslekten ihraç edilmiştir.
11. Kamu görevinden çıkarılmalarının ardından
başvurucular, baro levhasına avukat olarak yazılma talebiyle ilgili Barolara
(Baro) başvurmuştur. Başvurucuların talebi, baro levhasına kaydedilebilmek için
aranan kanuni şartları taşımadıkları gerekçesiyle ilgili Baro tarafından
reddedilmiş; söz konusu karara başvurucuların yaptıkları itiraz da Türkiye
Barolar Birliği (TBB) tarafından kabul edilmemiştir. İtirazın reddine ilişkin
karar Bakanlık tarafından onaylanmıştır.
12. Başvurucular; baro levhasına yazılmalarına ilişkin
taleplerinin reddi üzerine Ankara İdare Mahkemelerinde (Mahkeme) ilgili Baro,
TBB ve Ankara Barosuna karşı iptal davası açmıştır.
13. Mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Karar
gerekçesinde; başvurucuların ihraç edilmelerine sebep olan KHK'lar gereğince
yeniden kamu hizmetinde istihdam edilmelerinin mümkün olmadığı, avukatlık
mesleğinin önemi gereği kamu görevi sayıldığı, bu nedenle dava konusu işlemin
hukuka aykırı olmadığı belirtilmiştir. İstinaf başvuruları, Bölge İdare
Mahkemesi tarafından kesin olmak üzere reddedilmiştir.
14. Başvurucular muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
15. İlgili hukuk için bkz. M.B., §§ 34-56.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 31/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
17. Bazı başvurucular bireysel başvuru harç ve
masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde
bulunmuştur.
18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Hakkaniyete
Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucular, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk
kurallarının uygulanmasında hata yapılarak adil olmayan bir karar verilmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ve diğer anayasal haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüş; ihlalin ortadan kaldırılması ve tazminat taleplerinde
bulunmuştur.
20. Bakanlık görüşünde, başvuruculardan Fatih Taş
hakkında silahlı terör örgütüne üyelik suçundan ceza yargılamasına devam
edildiği, Mesut Ağcınlıoğlu'nun ise aynı suçtan yargılandığı ve mahkûmiyet
aldığı ancak kararın kesinleşmediği belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesinin M.B.
ve Tamer Mahmutoğlu ([GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020) kararları
sonrasında meslekten çıkarılmasına karar verilenlerden; haklarında ceza
soruşturması bulunmayan, ceza soruşturması açılmasına yer olmadığı kararı, ceza
soruşturması neticesinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilenler ile
yargılama sonucunda beraat kararı kesinleşen ilgililer bakımından yeni bir
başvuru olması durumunda ilgili KHK hükmü gereği kamu görevinde istihdam
edilemeyeceği gerekçesiyle TBB kararlarının geri gönderilmediği ve ısrar kararı
üzerine de iptal davası açılması yoluna gidilmediği ifade edilmiştir. Bir kısım
başvurucu bakımından yargılamaların devam etmesi sebebiyle başvuru yollarının
tüketilmediği vurgulanmıştır.
2. Değerlendirme
21. Anayasa’nın iddianın incelenmesinde dayanılacak olan "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların baro levhasına/staj listesine yazılma taleplerinin reddi
işleminin iptali talebiyle açtıkları davalar Mahkeme tarafından reddedilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından baro levhasına yazılma kararının iptal edilmesine
ilişkin M.B. başvurusu Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmiş
olup somut başvurulardaki iddiaların da bu kapsamda incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
23. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu M.B. başvurusuna
ilişkin kararında Anayasa'nın 36. maddesinin baro levhasına kaydedilmeye
ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanabilir olduğu sonucuna varmıştır (aynı kararda
bkz. §§ 64-78).
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
25. Anayasa Mahkemesi eldeki başvuruda uygulanacak
ilkeleri başvuruya benzer olgu ve iddiaları içeren M.B. kararında
belirlemiştir. Söz konusu kamu görevinden ihraç edilen başvurucunun baro
levhasına yazılma işleminin mahkeme kararı ile iptal edilmesine ilişkin
başvuruda hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmiştir. İptal ile sonuçlanan mahkeme kararında 23/7/2016 tarihli Resmî
Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'de düzenlenen "Birinci fıkra uyarınca
görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez..." hükmünden
yola çıkılarak ve avukatlık mesleğinin maddi anlamda bir kamu hizmeti olduğu
değerlendirilerek başvurucunun avukatlık mesleğine kabul şartlarını taşımadığı
hükmüne varıldığı belirtilmiştir (M.B., §§ 92-96).
26. Söz konusu başvuruya ilişkin kararda, derece
mahkemelerince yapılan yargılamanın adil yargılanma ilkelerini ihlal edip
etmediğinin değerlendirilmesinde incelenmesi gereken meselenin derece
mahkemesinin vardığı bu sonucun ilgili mevzuatın hakkın tesliminden kaçınacak
ölçüde öngörülemez bir biçimde yorumlanmasına dayanıp dayanmadığının tespit
edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Kamu hizmeti kavramını yorumlamanın ve bu
bağlamda anılan hükmün avukatlığı da kapsayıp kapsamadığını değerlendirmenin
öncelikli olarak derece mahkemelerine ait bir yetki olduğu vurgulanmış, bununla
birlikte derece mahkemelerinin yorumunun açıkça öngörülemez olduğunun veya
hakkın teslimini açıkça reddedecek şekilde hatalı bulunduğunun tespiti
durumunda usule ilişkin güvencelerin de anlamsız hâle geleceği gerekçesiyle söz
konusu durumun etkilerini incelemenin Anayasa Mahkemesinin görevinde olduğu
belirtilmiştir (M.B., § 97).
27. Anılan başvuruda 667 sayılı KHK gereğince görevlerine
son verilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceklerine ilişkin
kuraldaki istihdam kavramının bağımlı çalışmayı gerektirdiği, anılan
kuraldan devlete bağlı olarak çalışmayı gerektirmeyen avukatlık mesleğini de
kapsadığı hususunun açıkça anlaşılamadığı vurgulanmıştır. Ayrıca serbest
çalışan avukatlar ile devlet arasında devlet memurununkine benzer bir güven
ilişkisi aramanın Anayasa ile oluşturulan demokratik hukuk düzeninde anlamlı
olmadığının altı çizilmiştir (M.B., § 101).
28. Hak ve özgürlükleri sınırlandıran hükümlerin kamu
makamlarınca geniş yorumlanması bireyler açısından öngörülemez sonuçlar
doğurabileceğinden hukuk devletine aykırılık teşkil etmenin yanında adil
yargılanma hakkını da zedeler. Adil yargılanma hakkı, uyuşmazlıklarda
uygulanacak hukuk kurallarının öngörülebilir olmasını zorunlu kılmaktadır. Türk
anayasal sisteminde hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı düzenleme yapma yetkisi
yasama organına aittir. Hak ve özgürlüğü kısıtlayıcı bir kanunun kapsamını
genişletici yorum ve uygulamalar, kanun koyucunun getirmediği bir
sınırlandırmanın idari ve yargısal makamlarca ihdas edilmesi sonucunu
doğurabilir. Bu açıdan hak ve özgürlükleri sınırlandıran kurallara ilişkin
yorum ve uygulamaların kuralın kapsamını genişletici nitelikte olmaması ve
öngörülebilir sınırlar içinde kalması önem taşımaktadır. Diğer bir ifadeyle
derece mahkemelerinin hak ve özgürlükleri sınırlayıcı kuralların kapsamının
geniş yorumlanması hususunda oldukça ihtiyatlı davranması gerekir. Aksi durum keyfî
uygulamaların yaygınlaşmasına ve bireylerin kamu otoritelerine karşı güvencesiz
bir konuma düşmesine yol açar (M.B., § 104).
29. Sonuç olarak M.B. başvurusuna ilişkin kararda;
başvurucunun kamu görevinden ihraç edildikten sonra kamu hizmeti sayılan avukatlık
mesleğinde istihdam edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle avukatlık
mesleğine kabul edilme şartlarını taşımadığı yolunda ulaşılan kanaatin, kanun
hükmünün öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı belirtilmiştir.
Bu yorumun başvurucunun medeni hakkıyla ilgili olarak açılan davada usule
ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirdiği ve başvurucu aleyhine karar
verilmesinde belirleyici olduğu, dolayısıyla bunların bir bütün olarak
yargılamanın hakkaniyetini zedelediği kanaatine varılmıştır.
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
30. Somut olayda da kamu görevinden çıkarılan
başvurucuların baro levhasına kaydedilmeleri talebiyle yaptıkları başvuruların
reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle açtıkları davada, Mahkeme tarafından
avukatlık mesleğinin kamu görevi olduğu ve ilgili düzenlemeler gereği
başvurucuların ihraç edildikten sonra yeniden kamu görevinde istihdam
edilemeyecekleri gerekçesiyle bu talebin reddedildiği tespit edilmiştir. Bu
durumda yukarıda anılan kararda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir
husus bulunmadığından başvurucuların Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
31. Bakanlık görüşünde; başvuruculardan Fatih Taş
hakkında silahlı terör örgütüne üyelik suçundan ceza yargılamasına devam
edildiği, Mesut Ağcınlıoğlu hakkında ise aynı suçtan mahkûmiyet kararı
verildiği belirtilmişse de hakkaniyete uygun yargılanma hakkı yönünden yapılan
değerlendirmenin derece mahkemelerinin gerekçeleri kapsamında yapıldığı
belirtilmelidir. Somut olayda ihlale konu derece mahkemesi kararlarının
başvurucuların kamu görevinden ihraç edildikten sonra yeniden kamu görevinde
istihdam edilemeyecekleri gerekçesine dayandığı, başvurucular hakkındaki ceza
yargılamalarına ilişkin olarak herhangi bir değerlendirmenin söz konusu
kararlarda bulunmadığı görülmektedir.
c. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
32. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
33. Başvurucular ihlalin tespit edilmesini istemiş,
yeniden yargılanma ve tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
35. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
36. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
37. İncelenen başvuruda, Mahkemenin olayda uygulanan
hukuk kuralını usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirecek şekilde ve
öngörülemez biçimde yorumlaması sebebiyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmıştır.
38. Bu durumda hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya
özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu
kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ekli tablonun (D)
sütununda belirtilen mahkemelere gönderilmesine karar verilmesi
gerekmektedir.
39. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
40. Başvurucu Mesut Ağcınlıoğlu'na 3.600 TL vekâlet
ücreti ve 446,90 TL başvuru harcından oluşan toplam 4.046,90 TL yargılama
giderinin ödenmesine karar verilmesi gerekir. Bülent Şeref Sarıoğlu
başvurusunda başvuru tarihinden sonra Av. Yakup Gönen tarafından vekâletname
sunulmuşsa da vekilin dosya kapsamında bir katkısı tespit edilememiş olduğundan
vekâlet ücreti hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Talepte bulunan başvurucuların adli yardım talebinin
KABULÜNE,
B. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
ekli tablonun (D) sütunundaki ilgili mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucu Mesut Ağcınlıoğlu'na 3.600 TL vekâlet ücreti
ve 446,90 TL başvuru harcından oluşan toplam 4.046,90 TL yargılama giderinin
ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 31/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.