TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ AKKUM VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/6057)
Karar Tarihi: 3/4/2024
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Özge ULUKAYA
Başvurucular
1. Ali AKKUM
2. Ayşe İSPİROĞLU
3. Eyüp AKKUM
4. Fahri AKKUM
5. Halime AKKUM
6. Hatice PANZEHİR
7. Havva AKKUM
8. Hüseyin BABAHASAN
9. Muammer SAHTİYAN
10. Murat AKKUM
11. Özten CEYLAN
12. Recep BABAHASAN
13. Ruhi BABAHASAN
14. Rüstem BABAHASAN
15. Saniye AKKUM
16. Süreyya ATAM
17. Tamer SAHTİYAN
18. Vahide BIÇAKCI
19. Zehra CELEN
Başvurucular Vekili
Av. Kasım YAVUZYİĞİT
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; kamulaştırma bedelinin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Karayolları Genel Müdürlüğü (İdare) 30/4/1975 tarihinde başvurucuların murisi Miktat Akkum adına kayıtlı Sakarya'nın Karasu ilçesi Yeni Mahallesi'nde bulunan 44 ada 82 ve 83 parsel sayılı taşınmazların Sakarya Nehri - Karasu - Melenağzı yolu inşaatı kapsamında kamulaştırılmasına karar vermiştir. Kamulaştırma işlemi Miktat Akkum'a 13/2/1976 tarihinde tebliğ edilmiştir. İdare tarafından kamulaştırma işlemine konu iki taşınmaza ilişkin 1976 yılında açılan tenkisi bedel davaları reddedilerek kesinleşmiştir.
3. Başvurucular 29/4/2014 tarihinde Karasu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) İdareye karşı kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde İdarenin kamulaştırma bedelini ödemeden başvuruculara ait taşınmazları kullandığı belirtilmiş, fiilen al atılan taşınmazların bedelinin tahsili talep edilmiştir. Mahkeme 11/3/2015 tarihinde davanın kabulüyle birlikte tespit edilen kamulaştırma ve ecrimisil bedelinin başvuruculara ödenmesine ayrıca dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptaliyle yol olarak terkinine karar vermiştir.
4. İdarenin temyiz talebinde bulunması üzerine Mahkeme kararı Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin (Daire) 28/1/2016 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma kararında kamulaştırma işleminin başvurucuların murisi Miktat Akkum'a 13/2/1976 bizzat tebliğ edilmesiyle kesinleştiği açıklanmıştır. Kararda kamulaştırma işleminin kesinleşmesi nedeniyle dava konusu taşınmazlarda fiilen el atılan bölümler ile kamulaştırma krokisinde belirlenen alanların aynı yer olduğunun anlaşılması halinde davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kamulaştırma krokisi uygulandığında fiilen el atılan bölümlerin bir kısmının ya da tamamının kamulaştırma krokisi içerisinde kalmadığının tespiti halinde ise bu bölümlere yönelik olarak tazminat ve ecrimisil istemi yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucuların karar düzeltme talebi Dairenin 23/5/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
5. Mahkemece 22/1/2018 tarihinde Dairenin bozma kararına değinilerek davanın reddine karar verilmiştir. Başvurucuların temyiz talebi Dairenin 15/1/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
6. Başvurucular nihai hükmü 13/2/2019 tarihinde öğrendikten sonra 19/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
7. İdarenin 3/3/2022 tarihli yazısında, başvurucuların murisi Miktat Akkum'a gönderilen 3/2/1976 tarihli tebligatta kamulaştırma bedelinin ilgili Tapu Müdürlüğünde yapılacak satış işlemi sonrasında ödeneceğinin veya kamulaştırma bedelinin bankaya yatırılmasından sonra tescil davasının açılacağının belirtildiği açıklanmıştır.
8. Başvurucu Sami Akkum 7/2/2023 tarihinde vefat etmiştir. Başvurucu Sami Akkum'un mirasçıları süresinde başvuruyu devam ettirmek istediklerini bildirmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
9. Başvurucular, usulüne uygun kamulaştırma işlemi yapılmadan ve kamulaştırma bedeli ödenmeden taşınmazlarına el konulması nedeniyle açılan kamulaştırmasız el atma ve tazminat davasının reddedildiğinden yakınmaktadır. Başvurucular dava konusu taşınmazların tapuda kendi adlarına kayıtlı olduğunu ve İdarece fiilen kullanıldığını belirterek kamulaştırma bedeli ödenmemesine rağmen kamulaştırma işleminin murislerine tebliğ edildiği gerekçesiyle anılan davanın reddedilmesiyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
10. Bakanlık görüşünde; inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği açıklanmıştır. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
11. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. Öte yandan somut olayda dava konusu taşınmazların tapuda başvurucular adına kayıtlı olduğu anlaşılmakla birlikte başvurucuların taşınmazlarının kamulaştırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Başvurucuların taşınmazlarının kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği tartışmasızdır. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32; AYM, E.1988/34, K.1989/26, 21/6/1989; E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).
13. Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine göre mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62). Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında kamulaştırmasız el atma yoluyla yapılan müdahalelerin kanuni bir dayanağı bulunmadığından mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436, 6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No: 2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015; Şevket Karataş).
14. Anayasa’nın kamulaştırmayı düzenleyen 46. maddesinin birinci fıkrasında “Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir” denilmektedir. Devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından yapılabilmesi, kamu yararının bulunması, kamulaştırma kararına ilişkin kanunda gösterilen esas ve usullere uyulması, gerçek karşılığın kural olarak peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal ögeleridir (AYM, E.2018/156, K.2019/22, 10/4/2019, § 29). Gerçek karşılığın peşin olarak ödenmesi Anayasa'nın 46. maddesiyle maliklerin lehine olarak getirilen özel bir güvence mahiyetindedir.
15. Başvuru konusu somut olayda, Mahkemenin kamulaştırma işleminin başvurucuların murisine tebliğ edilmesiyle birlikte taşınmazların kamulaştırılma sürecinin tamamlandığını kabul ederek tazminat davasının reddine karar verdiği anlaşılmaktadır. Ancak yargılama boyunca İdare tarafından kamulaştırma bedelinin ödenmediği iddiasına karşı kamulaştırma bedelinin ödendiği ortaya konulamadığı gibi ödeme olgusunun gerçekleştiğine ilişkin bir savunmada bulunulmamıştır. Nitekim Daire tarafından kamulaştırma bedelinin ödenmediği iddiasıyla ilgili bir değerlendirme yapılmaksızın yalnızca kamulaştırma işleminin usulüne uygun olarak tebliğ edilmesiyle birlikte kesinleştiği ifade edilmiştir.
16. Dolayısıyla idari ve yargısal sürecin tümü gözönüne alındığında dava konusu taşınmazların kamulaştırma bedelinin ödendiğinin tartışmasız olarak ortaya konulamadığı anlaşılmıştır. Bu bilgiler çerçevesinde Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen gerçek karşılığının ödendiği hususu başvuruya konu yargılama çerçevesinde tespit edilemediğinden geçerli bir kamulaştırmadan söz edilmesi mümkün görülmemiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ahmet Turgut ve diğerleri, B. No: 2019/13661, 5/9/2023, § 30).
17. Sonuç olarak başvurucuların taşınmazına yönelik müdahalenin Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleri ile 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda belirtilen usule uymadığı ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
18. Açıklanan gerekçeyle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucular yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
21. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
22. Başvurucular, ihlalin tespiti ile yargılanmanın yenilenmesine karar verilmesini ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
23. Başvuruda mülkiyet hakkı yönünden ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). İhlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Karasu 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2017/233, K.2018/61) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.