TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
CUMA ERÇE BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/6225)
Karar Tarihi: 6/9/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Volkan ÇAKMAK
Başvurucu
Cuma ERÇE
Vekili
Av. Necmiye ŞABBAZ BAŞEL
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, terör saldırısında uğranılan zararın tazmini için açılan davanın reddi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Ankara'da bulunan tren garı önünde, çeşitli sivil toplum örgütlerinin çağrısı üzerine miting yapmak üzere toplanan kalabalığa yönelik olarak bomba kullanılması suretiyle gerçekleştirilen terör saldırısı sonucu 100'den fazla vatandaş hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi yaralanmıştır (olaya ilişkin detaylı aktarım için bkz. Hasan Kılıç, B. No: 2018/22085, 27/1/2021).
3. Patlamanın meydana geldiği alanın yakınlarında olduğunu ileri süren başvurucu; saldırı nedeniyle şahit olduğu manzara karşısında şok geçirdiğini, yakınlarının cesedini gördüğünü, sağ kalan insanlara yardım etmeye çalışıp cesetlerin arasında akrabalarını aradığını, bunun bir sonucu olarak da travma yaşadığını belirterek İçişleri Bakanlığından uğradığı manevi zararın tazminini talep etmiştir. Başvurucu hakkında Tarsus Devlet Hastanesi tarafından travma sonrası stres bozukluğu tanısı ile olaydan iki ay sonra düzenlenmiş 11/12/2015 tarihli reçete bulunmaktadır. Tazminat talebinin zımnen reddi üzerine başvurucu, Ankara 4. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde manevi zararlarının tazmini için tam yargı davası açmıştır.
4. 14/7/2017 tarihli ara kararı ile Tarsus Devlet Hastanesinden başvurucu hakkında düzenlenen tıbbi belgeleri talep ettiği anlaşılan Mahkeme 14/3/2018 tarihli kararı ile davayı reddetmiştir. Gerekçede öncelikle patlama nedeniyle fiziken yaralandığına dair hastane kaydı, resmî bir belge bulunmayan başvurucunun olaya ilişkin olarak başlatılan soruşturmada da adının geçmediği vurgulanmıştır. Hakkında sadece Tarsus Devlet Hastanesi tarafından travma sonrası stres bozukluğu tanısı ile düzenlenmiş 11/12/2015 tarihli reçete bulunan başvurucunun patlama sırasında travma geçirdiğini kanıtlayan bir bilgi/belgenin söz konusu olmadığının altının çizildiği gerekçenin devamında ölüme, yaralanmaya tanık olmanın tek başına tazmin sorumluluğu doğurmayacağı, aksi düşüncenin tazminat sorumluluğun alanını amacı dışında genişleteceği, başvurucu açısından tazminat koşullarının oluşmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun karara yönelik istinaf talebi Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi tarafından reddedilmiştir.
5. Başvurucu, nihai kararı 28/1/2019 tarihinde öğrenmesinin ardından 26/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
7. Başvurucu, terör saldırısı sonucu travma yaşadığı, yakınlarının ölümüne şahit olduğu ve cesetlerin arasında akrabalarını aramak zorunda kaldığı için psikolojisinin bozulduğunu belirtmiş; kamu gücünün öngörülebilir bir saldırıyı önlememesi, gereken tedbirleri almaması, yargı makamlarının eksik inceleme yaparak hukuka aykırı karar vermesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı görüşünde (Bakanlık) insan hakları yargısı içtihadı sunulmuş, adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığı beyan edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
8. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucu formda özetle, duyduğu ruhsal acı temelinde olayda sorumluluğu bulunan kamu makamlarına karşı açtığı tazminat davasının reddedilmesinden yakınmış ancak olay nedeniyle ciddi bir hayati tehlike atlattığına, yaşamının risk altında olmasına karşın yara almadan hayatta kalabildiğine ilişkin bir iddia ileri sürmemiştir. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu aynı olayı temel alan ve benzer şikâyetlerin ileri sürüldüğü başvuruda ihlal iddialarını adil yargılanma hakkı kapsamında görerek değerlendirme yapmıştır (Tayfun Cengiz [2], [GK], B.No: 2018/466, 27/10/2022).Başvurucunun iddiaları ve Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin yaklaşımı dikkate alındığında başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamında ele alınmıştır.
9. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
10. Somut olayda başvurucu özetle Ankara Garı önünde gerçekleşen terör saldırısı nedeniyle travma geçirdiğini ileri sürmüştür. Süreçte elde edilen verilere bakıldığında başvurucunun fiziken yaralandığına ilişkin kanıt bulunmadığı, konuya ilişkin resmî evrakta adının geçmediği, olaydan iki ay sonra travma sonrası stres bozukluğu tanısı ile ikamet ettiği ilde bulunan bir sağlık kurumu tarafından adına reçete düzenlendiği görülmüştür.
11. Bireysel başvuruya esas olan yargısal süreçte delilleri ilk elden değerlendirmekle görevli olan idare mahkemesi; saldırı sonrası yaralanmayan, resmî evrakta adı geçmeyen başvurucu için olayın üzerinden iki ay geçtikten sonra Mersin'deki bir sağlık kurumu tarafından reçete düzenlenmesini dikkate alarak eldeki delilleri başvurucunun patlamanın gerçekleştiği esnada travma geçirdiğini kanıtlamaya yeter bulmamış ve bu belirlemeden hareketle başvurucu lehinde tazminat sorumluluğu doğmadığına hükmetmiştir. Başvurucu; bireysel başvuruda bulunurken terör saldırısı anında olay yerinde olduğunu, saldırı nedeniyle karşılaştığı manzara sonucu ağır travma yaşadığını ileri sürmüş ise de somut yargılama sürecinin asıl meselesi olan patlama sırasında/patlamaya bağlı olarak travma yaşadığı hususunda herhangi bir delil, ispat aracı ve/veya bilgi, belge sunmamıştır. Ayrıca terör saldırısı sırasında travma yaşadığı hususunda sunduğu herhangi bir belgenin ve/veya ileri sürdüğü iddianın mahkeme tarafından karşılanmadığı yahut araştırılmadığı gibi bir iddia da ileri sürmemiştir.
12. Bu bağlamda mahkemenin olayın yukarıda aktarılan koşullarında saldırı sonrası yaralanmayan, resmî evrakta adı geçmeyen ve sadece olayın üzerinden iki ay geçtikten sonra ikamet ettiği ildeki sağlık kurumundan aldığı reçeteyi sunan başvurucu hakkında tazminat sorumluluğu doğmadığı yönünde ulaştığı sonucun keyfî veya hukuki dayanaktan yoksun olduğu söylenemez.
13. Buna göre başvurucunun ileri sürdüğü iddialar, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durum da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
14. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 6/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.