TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
M.O. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/8627)
|
|
Karar Tarihi: 15/12/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucular
|
:
|
M.O. ve diğerleri (bkz. ekli
tablo)
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
bkz. ekli tablonun (F) sütunu
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, baro levhasına yazılma işlemine ilişkin iptal
davasında hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması nedeniyle
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu
ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tablonun (B)
sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı
satırında yer alan 2019/8627 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana
ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
ve Olağanüstü Hâl İlanı ve Bu Süreçte Uygulanan Tedbirler
8. Başvuruya konu olaylara ilişkin genel bilgiler ile
olağanüstü hâl ilanı ve bu süreçte uygulanan tedbirler için bkz. M.B. [GK],
B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 11-19.
B. Somut
Başvuruya İlişkin Olay ve Olgular
9. Başvurucular, kamu görevlisi (hâkim-savcı/devlet
memuru) olarak görev yaptıkları sırada Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet
Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantısı bulundukları gerekçesiyle ilgili kanun
hükmünde kararnameler (KHK) gereğince meslekten ihraç edilmiştir.
10. Kamu görevinden ihraç edilmelerinin ardından
başvurucular, baro levhasına/staj listesine avukat/avukat stajyeri olarak
yazılma talebiyle ilgili barolara başvurmuştur. Başvurucuların talebi baro
levhasına/staj listesine kaydedilebilmek için aranan kanuni şartların taşındığı
gerekçesiyle Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından kabul edilmiştir.
11. Söz konusu kararlar, Bakanlık tarafından uygun
bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere TBB'ye geri gönderilmiştir.
12. TBB Yönetim Kurulu önceki kararlarında ısrar ederek
başvurucuların baro levhasına/staj listesine yazılmasına karar vermiştir.
13. Bakanlık, başvurucuların baro levhasına/staj
listesine yeniden yazılmalarına ilişkin TBB kararının kesinleşmesi üzerine
Ankara İdare Mahkemelerinde (Mahkeme) TBB'ye karşı iptal davası açmıştır.
Başvurucular, davalı TBB yanında iptal davasında müdahil olarak yer
almışlardır.
14. Mahkeme, dava konusu işlemlerin iptaline karar
vermiştir. Derece mahkemelerinin gerekçeleri birbirine yakın olup özetle şu
hususlara dayanmaktadır: Kararlarda öncelikle avukatlık mesleğinin kamu hizmeti
niteliğinde olduğu ve avukatların işlevsel anlamda kamu görevi ifa ettiği
belirlenmiştir. Anılan kararlarda; başvurucuların ihraç edilmelerine sebep olan
KHK'lar gereğince ihraç edilenlerin yeniden kamu hizmetinde istihdam
edilemeyeceklerinin düzenlendiği, avukatlık mesleğinin de bir kamu görevi
olduğu gerekçesiyle kamu görevinden ihraç edilen başvurucuların avukatlık
mesleğinde görevlendirilemeyecekleri ifade edilmiştir.
15. İstinaf başvuruları Bölge İdare Mahkemesi tarafından
kesin olarak reddedilmiştir.
16. Başvurucular muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
17. İlgili hukuk için bkz. M.B., §§ 34-56.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 15/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
19. Bazı başvurucular, bireysel başvuru harç ve
masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde
bulunmuştur.
20. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Hakkaniyete
Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
21. Başvurucular; avukatlık mesleğini icra edebilmek için
ilgili mevzuatta aranan tüm şartları taşıdıklarını, avukatlık mesleğinin kamu
hizmeti olduğu fakat kamu görevi olmadığını ve ihraç edilmiş olmalarının
avukatlık mesleğini yapmalarına engel olmadığını belirtmiştir. Başvurucular;
Mahkeme tarafından delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının
uygulanmasında hata yapılarak adil olmayan karar verilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ve diğer anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş,
ihlalin ortadan kaldırılması ve tazminat taleplerinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
22. Anayasa’nın iddianın incelenmesinde dayanılacak olan "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucuların baro
levhasına/staj listesine yazılmalarına ilişkin kararlar Mahkeme tarafından
iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından baro levhasına yazılma kararının
iptal edilmesine ilişkin M.B. başvurusu Anayasa'nın
36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı
kapsamında incelenmiş olup somut başvurulardaki iddiaların da bu kapsamda
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
24. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, M.B.
başvurusuna ilişkin kararında Anayasa'nın 36. maddesinin baro levhasına
kaydedilmeye ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanabilir olduğu sonucuna varmıştır
(aynı kararda bkz. §§ 64-78).
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
26. Anayasa Mahkemesi, eldeki başvuruda uygulanacak
ilkeleri başvuruya benzer olgu ve iddiaları içeren M.B. kararında
belirlemiştir. Kamu görevinden ihraç edilen başvurucunun baro levhasına yazılma
işleminin Mahkeme kararı ile iptal edilmesine ilişkin başvuruda hakkaniyete
uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. İptal ile
sonuçlanan Mahkeme kararında 23/7/2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 667
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname'de düzenlenen "Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler
bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez..." hükmünden yola
çıkılarak, avukatlık mesleğinin maddi anlamda bir kamu hizmeti olduğu
değerlendirilerek başvurucunun avukatlık mesleğine kabul şartlarını taşımadığı
hükmüne varıldığı belirtilmiştir (M.B., §§ 92-96).
27. Söz konusu başvuruya ilişkin kararda; derece
mahkemelerince yapılan yargılamanın adil yargılanma ilkelerini ihlal edip
etmediğinin değerlendirilmesinde incelenmesi gereken meselenin, derece
mahkemesinin vardığı bu sonucun ilgili mevzuatın hakkın tesliminden kaçınacak
ölçüde öngörülemez bir biçimde yorumlanmasına dayanıp dayanmadığının tespit
edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Kamu hizmeti kavramını yorumlamanın ve bu
bağlamda anılan hükmün avukatlığı da kapsayıp kapsamadığını değerlendirmenin öncelikli
olarak derece mahkemelerine ait bir yetki olduğu vurgulanmış, bununla birlikte
derece mahkemelerinin yorumunun açıkça öngörülemez olduğunun veya hakkın
teslimini açıkça reddedecek şekilde hatalı bulunduğunun tespiti durumunda usule
ilişkin güvencelerin de anlamsız hâle geleceği gerekçesiyle söz konusu durumun
etkilerini incelemenin Anayasa Mahkemesinin görevinde olduğu belirtilmiştir (M.B.,
§ 97).
28. Anılan başvuruda 667 sayılı KHK gereğince görevlerine
son verilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceklerine ilişkin
kuraldaki istihdam kavramının bağımlı çalışmayı gerektirdiği, anılan
kuraldan devlete bağlı olarak çalışmayı gerektirmeyen avukatlık mesleğini de
kapsadığı hususunun açıkça anlaşılamadığı vurgulanmıştır. Ayrıca serbest çalışan
avukatlar ile devlet arasında devlet memurununkine benzer bir güven ilişkisi
aramanın Anayasa ile oluşturulan demokratik hukuk düzeninde anlamlı olmadığının
altı çizilmiştir (M.B., § 101).
29. Hak ve özgürlükleri sınırlandıran hükümlerin kamu
makamlarınca geniş yorumlanması bireyler açısından öngörülemez sonuçlar
doğurabileceğinden hukuk devletine aykırılık teşkil etmenin yanında adil
yargılanma hakkını da zedeler. Adil yargılanma hakkı, uyuşmazlıklarda
uygulanacak hukuk kurallarının öngörülebilir olmasını zorunlu kılmaktadır. Türk
anayasal sisteminde hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı düzenleme yapma yetkisi
yasama organına aittir. Hak ve özgürlüğü kısıtlayıcı bir kanunun kapsamını
genişletici yorum ve uygulamalar kanun koyucunun getirmediği bir sınırlandırmanın
idari ve yargısal makamlarca ihdas edilmesi sonucunu doğurabilir. Bu açıdan hak
ve özgürlükleri sınırlandıran kurallara ilişkin yorum ve uygulamaların kuralın
kapsamını genişletici nitelikte olmaması ve öngörülebilir sınırlar içinde
kalması önem taşımaktadır. Diğer bir ifadeyle derece mahkemelerinin, hak ve
özgürlükleri sınırlayıcı kuralların kapsamının geniş yorumlanması hususunda
oldukça ihtiyatlı davranması gerekir. Aksi durum keyfî uygulamaların
yaygınlaşmasına ve bireylerin kamu otoritelerine karşı güvencesiz bir konuma
düşmesine yol açar (M.B., § 104).
30. Sonuç olarak M.B. başvurusuna ilişkin kararda;
başvurucunun kamu görevinden ihraç edildikten sonra kamu hizmeti sayılan
avukatlık mesleğinde istihdam edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle avukatlık
mesleğine kabul edilme şartlarını taşımadığı yolunda ulaşılan kanaatin, kanun
hükmünün öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı belirtilmiştir.
Bu yorumun başvurucunun medeni hakkıyla ilgili olarak açılan davada usule
ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirdiği ve başvurucu aleyhine karar
verilmesinde belirleyici olduğu dolayısıyla bunların bir bütün olarak
yargılamanın hakkaniyetini zedelediği kanaatine varılmıştır.
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
31. Somut olayda da kamu görevinden çıkarılan
başvurucuların baro levhasına/staj listesine kaydedilmelerine ilişkin
işlemlerin Mahkeme tarafından avukatlık mesleğinin kamu görevi olduğu ve ilgili
KHK'lar gereği kamu görevinden ihraç edilen başvurucuların bir daha kamu
görevinde istihdam edilemeyecekleri gerekçesiyle iptal edildiği tespit
edilmiştir. Bu durumda yukarıda anılan kararlarda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmadığından başvurucuların Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
32. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir
veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
33. Başvurucular; ihlalin tespit edilmesini istemiş,
yeniden yargılanma ve tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
35. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
36. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin
yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin
sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
37. İncelenen başvuruda, Mahkemenin olayda uygulanan
hukuk kuralını usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirecek şekilde ve
öngörülemez biçimde yorumlaması sebebiyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmıştır.
38. Bu durumda hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya
özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere ekli tablonun (D) sütununda belirtilen mahkemelere
gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
39. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
40. Ekli tablonun (E) sütununda belirtilen yargılama
giderinin ilgili satırda gösterilen başvuruculara ödenmesi, ekli tablonun (F)
sütununda isimleri yer alan avukatlar tarafından temsil edilen başvuruculara
3.600 TL vekâlet ücretinin ayrı ayrı ödenmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Talepte bulunan başvurucunun kamuya açık belgelerde
kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Talepte bulunan başvurucuların adli yardım talebinin
KABULÜNE,
C. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Ekli tablonun (E) sütununda belirtilen yargılama
giderinin ilgili satırda gösterilen başvuruculara ÖDENMESİNE, ekli tablonun (F)
sütununda isimleri yer alan avukatlar tarafından temsil edilen başvuruculara 3.600
TL vekâlet ücretinin AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
ekli tablonun (D) sütunundaki ilgili mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 15/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.