TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SÜLEYMAN ÖZDEMİR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/9297)
Karar Tarihi: 9/1/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Mehmet Yavuz YAŞAR
Başvurucu
Süleyman ÖZDEMİR
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, idari işlemin iptali talebiyle açılan davada hakkaniyete aykırı karar verilmesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. OLAY VE OLGULAR
A. Başvuru Konusu Olayın Arka Planı
2. Adalet Bakanlığı (İdare) Teknik İşler Dairesi Başkanlığı emrinde bilgisayar programcısı olarak görev yapan başvurucu 10/8/2008 tarihinde merkezî olarak gerçekleştirilen taşra örgütü yazı işleri müdürü ile idari işler müdürü görevde yükselme sınavına katılmış ve sınavdan 79 puan almıştır.
3. Başvurucu, tercihte bulunduğu Kırıkkale Bölge İdare Mahkemesi İdari İşler Müdürü kadrosuna yerleşememiş, anılan kadroya puan üstünlüğüne göre birinci sıradaki kişi atanmıştır.
4. Başvurucunun daha sonra, aynı sınav kapsamında Ordu İdari Yargı Adalet Komisyonu için ilan edilen ancak şartları sağlayan personel olmadığından atama yapılamayan Ordu Bölge İdare Mahkemesi İdari İşler Müdürü kadrosuna (Müdür Kadrosu) atanma isteğiyle 20/1/2009 tarihinde yaptığı başvuru da reddedilmiştir. İdare ret gerekçesinde Adalet Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) değişik 22. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "...bu kadrolara başka sınav kurullarınca yapılan sınav sonucuna göre atama yapılamaz." yolundaki düzenlemeyi dayanak olarak göstermiştir.
5. Başvurucu, Müdür Kadrosuna atanma isteğiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı olan Yönetmelik hükmünün iptali talebiyle ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştay Beşinci Dairesinde (Beşinci Daire) dava açmıştır. Beşinci Daire 9/6/2010 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek getirildiği anlaşılan atanma şartını düzenleyen Yönetmelik hükmünde hukuka aykırılık bulunmadığı, anılan Yönetmelik hükmü uyarınca yalnız başvuruda bulunulan Adalet Komisyonunca ilan edilen kadroya atanma imkânı bulunduğundan başvurucunun başka bir Adalet Komisyonu bünyesinde yer alan ve başvurusu dahi bulunmayan bir kadroya atanma talebinin reddi yolundaki işlemde de hukuka aykırılık görülmediği belirtilmiştir.
6. Başvurucunun temyiz yoluna başvurması üzerine, anılan karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun (DİDDK) 8/4/2013 tarihli kararıyla onanmıştır.
7. Başvurucunun karar düzeltme yoluna başvurması üzerine DİDDK 19/3/2015 tarihli kararı ile; Beşinci Daire kararının Yönetmelik hükmüne ilişkin kısmını onamış, bireysel işleme ilişkin kısmını ise bozmuştur. Bozma kararının gerekçesinde; sınavın Ankara'da merkezî olarak ve tek oturumda yapıldığı dikkate alındığında, ilan edildiği hâlde ilk atama sırasında doldurulamayan Ordu Bölge İdare Mahkemesi İdari İşler Müdürü kadrosu için, merkezî olarak yapılan görevde yükselme eğitimi sınavı sonucuna göre başarılı sayılıp da ataması yapılamayanlardan yeniden tercihleri alınmak suretiyle ve en yüksek puandan başlayarak atama yapılması gerekirken aksi yönde tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı belirtilmiştir.
8. DİDDK'nın 19/3/2015 tarihli kısmen bozma kararı üzerine davaya bakan Danıştay Onaltıncı Dairesi 15/3/2016 tarihli kararıyla bozma kararında belirtilen gerekçeler doğrultusunda başvurucunun Müdür Kadrosuna atanma talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptaline hükmetmiş ve karar bu şekilde kesinleşmiştir.
B. Başvuruya Konu Yargılama Süreci
9. DİDDK'nın 19/3/2015 tarihli bozma kararı üzerine başvurucu 6/7/2015 tarihinde İdareye başvurmuş ve Ordu Bölge İdare Mahkemesi İdari İşler Müdürü kadrosuna atanma talebinde bulunmuş ancak başvurusunun reddedilmesi üzerine anılan işlemin iptali talebiyle Ankara 8. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 23/3/2016 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, 10/8/2008 tarihinde yapılan Görevde Yükselme Sınavında başvurucunun 79, Ordu Bölge İdare Mahkemesinde İdari İşler Müdürü kadrosuna naklen ataması yapılan B.K.nın ise 84 puan aldığı ifade edilmiş; DİDDK'nın 19/3/2015 tarihli kararı uyarınca, anılan sınavda başarılı sayılıp ataması yapılamayanlar arasından her mahal için yeniden tercihlerin alındığı, B.K.nın 7/8/2015 tarihli dilekçesi ile Ordu Bölge İdare Mahkemesi İdari İşler Müdürlüğüne naklen atanma yönünde talepte bulunduğu ve puan üstünlüğü dikkate alınarak atamasının yapıldığı belirtilerek anılan kadroya başvurucunun atanmamasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
10. Başvurucunun temyiz yoluna başvurması üzerine, anılan karar Danıştay İkinci Dairesinin 9/5/2017 tarihli kararı ile onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 18/2/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
11. Nihai karar 22/3/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 26/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
13. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. DEĞERLENDİRME
A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu, görevde yükselme sınavında 79 puan alarak başarılı olduğunu, ilan edildiği hâlde ilk atama sırasında doldurulamayan Müdür Kadrosu için atamasının yapılmasını talep ettiğini, DİDDK'nın kararı uyarınca anılan kadroya atanması gerekirken başka bir kişinin bu karardan yararlandırıldığını, buna dair açtığı davanın haksız şeklide reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucunun iddiaları, adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma güvencesi yönünden incelenmiştir.
16. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
17. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).
18. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde, aslında yargılamanın sonucuna ilişkin olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149; M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 83).
19. Somut olayda, görevde yükselme sınavında 79 puan alarak başarılı olan ve ilan edildiği hâlde ilk atama sırasında doldurulamayan Müdür Kadrosuna atanma talebinde bulunan başvurucunun bu talebinin reddi üzerine anılan işlemin iptali istemiyle açtığı davada, görevde yükselme eğitimi sınavı sonucuna göre başarılı sayılıp da ataması yapılamayanlardan yeniden tercihleri alınmak suretiyle ve en yüksek puandan başlayarak atama yapılması gerektiği belirtilerek dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir.
20. Belirli bir kadroya atanma şartlarının neler olduğunu değerlendirmek ve bu şartların sağlanıp sağlanmadığını tespit etmek hukuk kurallarını öncelikle yorumlama yetkisini haiz olan derece mahkemelerinin takdirindedir. Anayasa Mahkemesinin görevi derece mahkemesinin yorumlarının açıkça keyfî veya bariz takdir hatası içerecek nitelikte olup olmadığını incelemekten ibarettir.
21. DİDDK'nın 19/3/2015 tarihli bozma kararı uyarınca yapılan yargılamada başvurucunun atanma talebinin reddine yönelik bireysel işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı belirtilerek bu işlemin iptaline hükmedilmiş ise de anılan kararın -gerekçesi itibarıyla- idareye adaylardan yeniden tercihlerini almak suretiyle ve en yüksek puandan başlayarak atama yapma yükümlülüğünü getirdiği, buna karşılık başvurucunun doğrudan atanması yönünde işlem tesis edilmesi sonucunu doğurmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim başvuruya konu Mahkeme kararında da söz konusu sınavdan başvurucunun 79 puan aldığı, Ordu Bölge İdare Mahkemesi İdari İşler Müdürü kadrosuna 7/8/2015 tarihli talep dilekçesi doğrultusunda naklen ataması yapılan B.K.nın ise 84 puan aldığı belirtildikten sonra DİDDK kararı doğrultusunda puan üstünlüğü dikkate alınarak başvurucunun atanmamasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı görülmektedir. Mahkemenin bu değerlendirmesinin hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasına yönelik olup bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir unsur içermediği anlaşılmaktadır.
22. Bu itibarla başvuru konusu olayda başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların yargılama mercilerince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu, davalarının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvurular ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında anılan şikâyetle ilgili olarak uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.
26. Somut başvuruda anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik kriterleri yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 9/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.