TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
BURAK AKBAY BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2020/1322)
Karar Tarihi: 8/2/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Şeyda Nur ÜN
Başvurucu
Burak AKBAY
Vekili
Av. İsmail YILMAZ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ulusal bir gazetede çıkan haber nedeniyle başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Arka Plan Bilgisi
2. Kamuoyunda 17-25 Aralık soruşturmaları olarak anılan sürece ilişkin arka plan bilgisi için bkz. Yılmaz Zengin, B. No: 2016/5636, 9/6/2021, §§ 9-12; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, § 10.
B. Somut Olay Bilgisi
3. Başvurucu 1971 doğumlu olup Sözcü gazetesinin imtiyaz sahibidir. Sözcü gazetesinin 15/12/2014 tarihli nüshasında "Bir Zamanlar" başlığı ve Zaman gazetesinin logosu kullanılarak birtakım haberler yapılmıştır.
4. Turkuvaz Gazete Dergi Basım A.Ş.nin (Takvim Gazetesi) 16/12/2014 günlü nüshasının 12. sayfasında ''Tiraj-ı Komik'' başlığı ile yer alan haberde "Sözcü patronu Fethullah Gülen tarafından özel olarak yetiştirildi. Eski cemaat ağabeyi olarak tarihe geçti. İşte Burak Akbay'ın sahip olduğu Sözcü, akıl hocasının hakkını verdi. Paralel kumpasa yönelik operasyonu 'bir zamanlar' manşetiyle duyurdu. Başlıkta zamanın logosunu kullanıp hocasına sevgisini bir kez daha gösterdi'' şeklinde ifadeler yer almış, söz konusu haber nedeniyle başvurucu tarafından kişilik haklarının zedelendiği iddiasına dayalı olarak tazminat davası açılmıştır.
5. Davanın görüldüğü İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesi davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararda; söz konusu haberde yer alan ifadelerin başvurucunun kişilik haklarına saldırıda bulunacak nitelikte olmadığı, dava konusu haberde eleştiri ve haber verme sınırını aşan, başvurucuyu karalayıcı, küçük düşürücü, şeref ve haysiyetini zedeleyici ifadelerin kullanılmadığı, özle biçim arası dengenin korunduğu, haberde diğer başka gazetelerin de yayın politikasının eleştirildiği değerlendirmesinde bulunmuş ve söz konusu haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığı kanaatine ulaşmıştır.
6. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 23/1/2019 tarihinde onama kararı vermiştir. Başvurucu, karar düzeltme talebinde bulunmuş ve aynı Daire tarafından 19/11/2019 tarihinde karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.
7. Başvurucu, nihai kararı 4/12/2019 tarihinde öğrendikten sonra 3/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu; fotoğrafı da kullanılmak suretiyle gazetede yer alan haber nedeniyle kişilik haklarının zedelendiğini, kendisinin söz konusu haberde geçen cemaatle hiçbir ilgisinin bulunmadığını, haberin kendisine yönelik bir karalama ürünü olduğunu, asılsız iddialar nedeniyle toplum nezdinde küçük düşürüldüğünü, şeref ve saygınlığının saldırıya uğradığını, mahkeme kararlarının ön yargılı verildiğini ve bu nedenlerle şeref ve itibarın korunması hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Adalet Bakanlığı görüşünde; Anayasa Mahkemesinin içtihadı doğrultusunda, yargılama makamları tarafından özel hayata saygı hakkı ile ifade özgürlüğü arasında makul bir denge sağlanıp sağlanmadığının, başvuranın şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edilip edilmediğinin Anayasa Mahkemesi tarafından takdir edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
9. Başvuru, şeref ve itibarın korunması hakkı kapsamında incelenmiştir.
10. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan şeref ve itibarın korunmasını isteme hakkı ile şikâyet konusu haberi yapan kişilerin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 49; Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 27; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015 § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 56-58). Devletin bireylerin maddi ve manevi varlığının korunması ile ilgili pozitif yükümlülükleri çerçevesinde şeref ve itibarın korunması hakkı ile diğer tarafın Anayasa’da güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğünden yararlanma hakkı arasında adil bir denge kurması gerekir. Çatışan bu haklar arasında dengeleme yapılırken kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:
i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği ile tarafların toplumsal konumları (Nihat Zeybekci, B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu, § 59)
ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları, katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş ile karşılaştırıldığında daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7), B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 128, 129; Nilgün Halloran, § 45; İlhan Cihaner (2), § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59- 61)
iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32)
iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan, B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2), B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),
v. Müştekinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun, B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2), B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),
vi. İfadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36)
vii. Basın özgürlüğünün korumasından faydalanan kişilerin meslek ahlakına saygı gösterip göstermedikleri, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket edip etmedikleri (İbrahim Özden Kaboğlu [GK], B. No: 2015/18503, 30/5/2019, § 43; Ali Suat Ertosun (12), B. No: 2016/14295, 3/11/2020, § 34; Hacı Yakışıklı ve diğerleri, B. No: 2019/13768, 26/5/2021, § 39; İleri Yayımcılık Tanıtım ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2017/30756, 1/7/2020, § 41 )
viii. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Şaban Sevinç (2),§ 38; Bilal Uçar, B. No: 2019/10122, 21/9/2022, § 14)
11. Anayasa Mahkemesi, başvurunun koşullarına göre bazıları yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73). Başvurucunun şeref ve itibarın korunmasını isteme hakkının gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile korunmaması Anayasa'nın 17. maddesini ihlal edecektir.
12. Somut olayda, başvurucunun sahibi olduğu gazetede yapılan bir dizi haber üzerine Takvim gazetesinde başvurucu hakkında üst başlıkta içeriği belirtilen bir haber yapılmıştır (bkz. § 4). Öncelikle başvuru konusu haber başvurucunun sahibi olduğu gazete ile farklı yayın politikasına sahip bir başka gazetede yer almaktadır. Anılan haberde başvurucunun FETÖ/PDY ile ilişkisi olduğu, anılan yapılanmadan talimat alarak hareket ettiği belirtilmiştir. Derece mahkemelerinin söz konusu haberin basın özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığına yönelik değerlendirmesi de göz önüne alındığında somut olayda öncelikle basının gazetecilik etik ve ilkelerine uygun olarak iyi niyetle topluma doğru ve güvenilir bilgi sağlama ödev ve sorumluluğunu yerine getirip getirmediği değerlendirilmelidir. Bu bağlamda anılan değerlendirme için gazetenin ileri sürdüğü olgusal iddiaların doğruluğu konusunda yeterli araştırmayı yapıp yapmadığı denetlenecektir (benzer değerlendirmeler için bkz. Çetin Doğan (2), § 63; Mehmet Doğan Uğurlu ve diğerleri, B. No: 2015/954, 12/9/2018, § 54; Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, § 51; Hacı Yakışıklı ve diğerleri, § 39).
13. Basın özgürlüğü kapsamında bir değerlendirme yapılırken basının bir olgunun doğruluğunu kanıtlayan savcı gibi hareket etmesi kendisinden beklenmemektedir. Burada sözü edilen araştırma yükümlülüğü somut gerçeklik anlamında değil yayının yapıldığı andaki olayın ortaya çıkma biçimine uygunluk olarak anlaşılmalıdır. Haber kaynaklarının söz konusu iddialar bakımından makul olarak güvenilir olup olmadığı ile doğru ve güvenilir bilgiler sunmak için iyi niyet çerçevesinde çaba gösterilip gösterilmediğini ortaya koyması yeterlidir (benzer değerlendirmeler için bkz. Orhan Pala, B. No: 2014/2983,15/2/2017, § 51; Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2), § 52; Hacı Yakışıklı ve diğerleri, § 40).
14. Somut olaydan bir süre önce 17-25 Aralık soruşturmaları gerçekleştirilmiş ve FETÖ/PDY ile mücadele başlatılmıştır (bkz. § 2). Diğer yandan başvurucunun imtiyaz sahibi olduğu gazeteye çeşitli tarihlerde operasyonlar düzenlenmiş ve başvurucu ile gazetede çalışan bir kısım kişiler hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından silahlı terör örgütü yönetme, terör örgütüne yardım etme ve terör örgütü propagandası yapma suçlarından iddianame düzenlenerek başvurucu yargılanmaya başlanmıştır. Başvurucu hakkında açılan ceza davasının hâlen devam ettiği anlaşılmaktadır. Başvuru konusu haberde de başvurucunun FETÖ/PDY ile yakın ilişki içerisinde olduğu ve anılan yapılanmanın talimatları ile hareket ettiği değerlendirmelerinde bulunulmuştur. O hâlde anılan haberde yer alan başvurucu hakkındaki ifadelerin olgusal bir temele dayandığı ve sebepsiz bir saldırı teşkil etmediği, yine basının bir takım görünür gerçeklerden hareket ettiği görülmektedir.
15. İkinci olarak başvuruya konu haberin muhatabı ulusal bir gazetenin imtiyaz sahibidir ve katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş ile karşılaştırıldığında daha geniş olduğunda kuşku yoktur. Söz konusu haber bir bütün olarak değerlendirildiğinde, haberin esas olarak kamuyu ilgilendiren güncel bir mesele hakkında olduğu, davalının başvurucuya yönelik keyfî ve sebepsiz bir saldırıda bulunmaktan çok devlet ve toplum hayatında ciddi etkileri olan, o tarihten bu güne kadar kamunun merkezi gündem konularından biri hâline gelen FETÖ/PDY yapılanması ile ilgili bilgileri yansıtmaya çalıştığı görülmüştür. Kaldı ki başvurucu da o tarihlerde gazetenin imtiyaz sahibi olduğundan rahatlıkla davalıya cevap verme imkânına sahiptir. O hâlde, başvurucunun kendisine yönelik eleştirilere daha fazla hoşgörü göstermesi gerekir (Bilal Uçar, § 21).
16. Diğer yandan haberde kullanılan dil ve üslup başvurucu açısından rahatsız edici bulunabilir ancak Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında benimsediği gibi demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan, toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü; sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (Emin Aydın (2), B. No: 2013/3178, 25/6/2015, § 35; Bekir Coşkun, § 52). Anayasa Mahkemesi yine pek çok kararında ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini kabul etmiştir (Ali Suat Ertosun, B. No: 2013/1047, 15/4/2015, § 66; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 102). Somut olayda, söz konusu haberde yer alan ifadelerin özellikle bir derece başvurucuyu kışkırtmaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
17. Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları dikkate alındığında, somut olayda devletin başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırı davranmadığı değerlendirilmiştir.
18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
19. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 8/2/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.