TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
TUĞRAN KEMAL DEMİRCİOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/15736)
Karar Tarihi: 9/2/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Raportör
Mehmet Yavuz YAŞAR
Başvurucu
Tuğran Kemal DEMİRCİOĞLU
Vekili
Av. Mehmet SAĞLAM
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, orman muhafaza memurluğuna atanmamasına dair işlem ve bu işlemin dayanağı tercih kılavuzuna karşı açılan davada hakkaniyete uygun karar verilmemesi ve uzun yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/6/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezince (ÖSYM) yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) 2012/1 dönemi yerleştirme sonuçlarına göre Bursa'ya orman muhafaza memuru olarak yerleştirilmiştir. Fakat tercihlerinin internet üzerinden gönderildiği son gün itibarıyla mezuniyet şartını taşımadığı gerekçesiyle Orman ve Su İşleri Bakanlığı (Bakanlık) tarafından 6/9/2012 tarihli işlemle ataması yapılmamıştır.
9. Başvurucunun 26/9/2012 tarihinde söz konusu Bakanlık işlemi ile bu işlemin dayanağı olan KPSS 2012/1 tercih kılavuzunun Tercihlerin Yapılması İçin Genel Bilgiler başlıklı 2. maddesinin iptali talebiyle ilk derece olarak Danıştay Onikinci Dairesinde (Daire) açtığı dava 1/10/2014 tarihinde kısmen iptal kısmen ret kararıyla sonuçlanmıştır. Karar gerekçesinde, Tercih Kılavuzunda yer alan "tercihlerinin internet üzerinden gönderildiği son gün itibariyle mezun olma" zorunluluğu ile yerleştirmenin ve atamanın hizmet gereğine ve kamu yararına uygun olarak gerçekleştirilmesinin hedeflendiği bu sebeple Kılavuz hükmünde hukuka ve dayanağı olan üst norm kurallarına aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir. Kararın başvurucunun atamasının yapılmamasına ilişkin kısmında ise final sınav sonuçlarının 20/6/2012 tarihi itibarıyla açıklandığına vurgu yapılarak bu tarih itibarıyla tüm derslerinden başarılı olduğu belirtilen başvurucunun mezun olmaya hak kazandığı ve atamasının yapılacağı tarih itibarıyla da diplomasını alarak idareye teslim ettiği gerekçesiyle atamasının yapılmamasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı belirtilmiştir.
10. ÖSYM ve Bakanlığın yaptığı temyiz başvurusu üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun (Kurul) 15/4/2015 tarihli kararıyla Daire kararının atamaya ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, başvurucu gibi atama tarihinde mezun olabilecek olan, ancak Kılavuzun 2. ve 3.1. maddelerinde yer alan düzenleme nedeniyle tercihte bulunmayan adaylar yönünden eşitsizliğin ortaya çıkacağına dikkat çekilmiştir. Sonuç olarak Daire kararının başvurucunun atamasının yapılmamasına ilişkin işlemin iptaline ve bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının faiziyle birlikte ödenmesine ilişkin kısmında hukuki isabet görülmediği belirtilmiştir.
11. Başvurucunun yaptığı karar düzeltme başvurusu üzerine Kurul 26/12/2016 tarihli kararıyla istemin reddine karar vermiştir.
12. Daire, Kurulun bozma kararı üzerine 12/4/2018 tarihli kararıyla Kurulun belirttiği gerekçeyle davanın reddine hükmetmiştir.
13. Başvurucunun yaptığı temyiz talebi Kurulun 14/3/2019 tarihli kararıyla reddedilerek Daire kararı onanmıştır. Yine başvurucu tarafından yapılan karar düzletme başvurusu da Kurulun 27/12/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
14. Nihai karar, başvurucuya 20/5/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 5/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Anayasa Mahkemesinin 9/2/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının ihlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
18. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47).
19. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
20. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda başvuruya konu dava yönünden 7 yıl 3 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının ihlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu; iptal kararı sonrası görevine başladığını ancak daha sonra içtihat değişikliğine gidildiğini, mezun olmasa da final sınavlarının bittiğini, aksi yöndeki yaklaşımla bariz takdir hatası yapılarak hukuki güvenlik ilkesi yönünden Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16; M. Aydın Gürül, B. No: 2012/682, 2/10/2013, § 18). Başvurucunun şikâyetlerinin özünün yargılamanın sonucuna ilişkin olması nedeniyle iddiaların hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
24. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
25. Başvurucu, evrakların teslim edilme tarihinde mezun durumda bulunduğunu, ayrıca tercih işlemlerinin yapıldığı tarih itibarıyla da bütün derslerini vermiş ve mezuniyeti hak etmiş olduğu ileri sürmüştür. İleri sürülen bu iddialar derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, başvurucu, içtihat değişikliğine gidildiğini belirterek bu hususun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüş ise de başvuru formu ve eklerinde başvurucunun bahsettiği içtihadın varlığına ilişkin herhangi bir karar sunmadığından bu hususta ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
28. Başvurucu, ihlalin tespitiyle 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
29. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
30. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 36.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 36.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Danıştay Onikinci Dairesine (E.2017/660, K.2018/1535) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/2/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.