TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
HAYRETTİN SENAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/19850)
Karar Tarihi: 8/1/2025
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI
Raportör
Kemal ÖZEREN
Başvurucu
Hayrettin SENAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; COVID-19 virüsünün yol açtığı salgın döneminde kısıtsız ve süresiz seyahat izin belgesi düzenlenmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/7/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Arka Plan Bilgisi
4. COVID-19 virüsünün yol açtığı salgının tüm dünyayı etkiler hâle gelmeye başlamasından sonra Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2/3/2020 tarihinde küresel risk seviyesi "yüksekten", "çok yüksek" seviyesine çıkarılmış, ayrıca "Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durumu" ilan edilmiştir. Sağlık Bakanlığı, Türkiye'de ilk COVID-19 vakasının görüldüğünü 11/3/2020 tarihinde kamuoyuna duyurmuştur. Bu çerçevede Türkiye'de de tedbir alınması gerektiği toplumun her kesiminde dile getirilmeye başlanmıştır (Senih Özay, B. No: 2020/13969, 9/6/2020, §§ 7,8).
5. Bu kapsamda İçişleri Bakanlığının internet sitesinde 21/3/2020 tarihinde "65 Yaş ve Üstü ile Kronik Rahatsızlığı Olanlara Sokağa Çıkma Yasağı Genelgesi" başlıklı bir Genelge yayımlamıştır. Anılan Genelge ile 65 yaş ve üzeri ile bağışıklık sistemi düşük, ve kronik akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp/damar hastalığı, böbrek, hipertansiyon ve karaciğer hastalığı olanlar ile bağışıklık sistemini bozan ilaçları kullanan vatandaşların 21 Mart saat 24.00’den sonra ikametlerinden dışarı çıkmaları, açık alanlarda, parklarda dolaşmaları ve toplu ulaşım araçları ile seyahat etmeleri sınırlandırılarak sokağa çıkmalarını yasaklanmıştır.
6. Bununla birlikte Genelge'de "Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda, il valileri tarafından, İl İdaresi Kanununun 11/C maddesi ve Umumi Hıfzısıhha Kanununun 27 nci ve 72 nci maddesi kapsamında; 21.03.2020 tarihi saat 24.00’den sonra 65 yaş ve üstü vatandaşlarımız ile anılan kronik rahatsızlıklara sahip vatandaşlarımızın ikametlerinden dışarı çıkmaları, açık alanlarda, parklarda dolaşmaları ve toplu ulaşım araçları ile seyahat etmeleri sınırlandırılarak sokağa çıkmalarının yasaklanması amacıyla gerekli kararların ivedilikle alınması"nın gerektiği belirtilmiştir. Bu kapsamda illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar tarafından 65 yaş ve üzeri ile kronik rahatsızlığı olan kişilerin sağlık başta olmak üzere tüm temel ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli tedbirlerin alınacağı bildirilmiştir.
7. Bundan sonra Manisa Valiliği İl Umumi Hıfzıssıha Kurulu tarafından alınan 21/3/2020 tarihli kararda 65 yaş üstü vatandaşlar ile kronik rahatsızlığı bulunan vatandaşların ikametlerinden dışarı çıkmalarının, açık alanlarda, parklarda dolaşmalarının, toplu ulaşım araçları ile seyahat etmelerinin ve sokağa çıkmalarının yasaklandığı bildirilmiştir.
B. Somut Olay Bilgisi
8. 1951 doğumlu olan başvurucu, tarafına kısıtsız ve süresiz nitelikte bir seyahat izin belgesi düzenlenmesi talebiyle Manisa ilinde bulunan Yunusemre Kaymakamlığına (İdare) 29/5/2020 tarihinde başvurmuştur. Buna ilişkin dilekçesinde başvurucu, devam eden davalarının bulunduğunu belirterek farklı yargı mercilerine ait on beş adet dava dosyası numarasını belirtmiştir. Söz konusu davaların duruşmalarına bizzat katıldığını ifade eden başvurucu; bu davalar için herhangi bir günde adliyeye gitmesi gerekebildiğini, 15 Haziran tarihi itibarıyla duruşmaların başlayacağını ve söz konusu dosyalarla ilgili işlemler yapmak zorunda olduğunu vurgulamıştır.
9. İdare tarafından başvurucuya kısıtsız ve süresiz olarak seyahat izin belgesi verilmesi isteminde bulunulamayacağının ve izin talep ettiği tarih aralıklarını açıkça göstermesi gerektiğinin bildirilmesi üzerine başvurucu 1/6/2020 ilâ 31/7/2020 tarihleri arasında, tarafına iki ay boyunca seyahat izin belgesi verilmesini talep etmiştir. Bunun üzerine İdarenin 2/6/2020 tarihli işlemiyle başvurucu hakkında 14/6/2020 ilâ 17/6/2020 tarihleri arasında üç günlük seyahat izin belgesi düzenlenmiştir.
10. Başvurucu bu işlemin iptali ve tarafına 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talebiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, uygulanan sokağa çıkma yasağının kanuni bir dayanağının bulunmadığını belirtmiştir. Seyahat izni verilmediği için devam eden davalarının duruşmalarına katılamadığını vurgulayan başvurucu, bahse konu yasak nedeniyle yaşlı insanların sosyal hayatlarının kısıtlandığını ve bunun da psikolojik sorunlara yol açacağını ifade etmiştir.
11. Manisa 1. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 16/12/2020 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda ilgili mevzuata yer verildikten sonra Manisa Valiliği tarafından alınmış olan 21/3/2020 tarihli karara değinilmiş (bkz. § 22) ve dava konusu işlemin bir yaptırım değil tedbir niteliğinde olduğu ifade edilmiştir. Bununla birlikte 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıha Kanunu'nun 72. maddesinde alınabilecek tedbirlerin sınırlı sayıda sayılmak suretiyle düzenlendiği fakat 27. madde kapsamında valinin veya valiye bilvekale il sağlık müdürünün başkanlığında toplanan il umumi hıfzıssıhha meclislerinin, il genelinde genel sağlığı tehdit eden sakıncaların giderilmesi amacıyla gerek kamunun gerekse gerçek ve tüzel kişilerin salgınla mücadelede uyması gereken tedbirleri almaya yetkili olduğu vurgulanmıştır. Bu bağlamda salgın hastalık durumunda alınabilecek tedbirlerin 1593 sayılı Kanun'un 72. maddesinde sınırlı sayıda yazılı tedbir türleriyle sınırlı olmadığı belirtilmiştir.
12. Başvurucu, bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu; dava konusu ettiği işlemin kanuni dayanağının bulunmadığını, temel hak ve hürriyetlerine ve özellikle seyahat ve çalışma hürriyetine aykırı olduğunu ifade etmiştir. Bununla birlikte seyahat izin belgesi talebinin karşılanmaması nedeniyle konutundan dışarı çıkamadığını, açık alanlarda ve parklarda dolaşamadığını, sokağa çıktığında da insanlar tarafından hakaret ve saldırıya uğradığını, toplum nezdinde dışlandığını ve ayrımcılığa maruz kaldığını belirten başvurucu, sokağa çıkma yasağının kanuni bir dayanağının bulunmadığını vurgulamıştır.
13. İzmir Bölge İdare Mahkemesi Altıncı İdare Dava Dairesi 15/4/2021 tarihinde, İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğunu ve kaldırılmasını gerektirecek bir neden bulunmadığını belirterek istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.
14. Nihai karar başvurucuya 4/6/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 1593 sayılı Kanun'un 23. maddesi şöyledir:
"Her vilayet merkezinde bir umumi hıfzıssıhha meclisi toplanır. Bu meclis mahalli sıhhat ve içtimai muavenet müdürü, nafıa mühendisi, maarif, baytar müdürü, mevcutsa sahil sıhhiye merkezi tabibi, bir hükümet ve belediye tabibi ve hastane baştabibi ile garnizon ve kıt'a bulunan yerlerde en büyük askeri tabip ve serbest sanat icra eden bir tabip ve bir eczacıdan ve belediye reisinden mürekkeptir. Meclis valinin veya valiye bilvekale sıhhiye müdürünün riyaseti altında içtima eder. Valinin tensip edeceği bir zat kitabet vazifesini ifa ve zabıtları tanzim eder."
16. 1593 sayılı Kanun'un 24. maddesi şöyledir:
"Kazalarda bu meclisler kaymakamın riyaseti altında Hükümet tabibi, mevcut ise bir Hükümet baytarı ve askeri tabip, belediye tabibi ve serbest icrayi san'at eden ve kaymakam tarafından intihap edilen bir tabip ve serbest eczacı ile belediye reisinden terekküp eder."
17. 1593 sayılı Kanun'un 27. maddesi şöyledir:
"Umumi hıfzıssıhha meclisleri mahallin sıhhi ahvalini daima nazarı dikkat önünde bulundurarak şehir ve kasaba ve köyler sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan tedbirleri alırlar. Sari ve salgın hastalıklar hakkında istihbaratı tanzim, sari ve içtimai hastalıklardan korunmak çareleri ve sıhhi hayatın faideleri hakkında halkı tenvir ve bir sari hastalık zuhurunda hastalığın izalesi için alınan tedbirlerin ifasına muavenet eylerler."
18. 1593 sayılı Kanun'un 57. maddesi şöyledir:
"Kolera, veba (Bübon veya zatürree şekli), lekeli humma, karahumma (hummayi tiroidi) daimi surette basil çıkaran mikrop hamilleri dahi - paratifoit humması veya her nevi gıda maddeleri tesemmümatı, çiçek, difteri (Kuşpalazı) - bütün tevkiatı dahi sari beyin humması (İltihabı sahayai dimağii şevkii müstevli), uyku hastalığı (İltihabı dimağii sari), dizanteri (Basilli ve amipli), lohusa humması (Hummai nifası) ruam, kızıl, şarbon, felci tıfli (İltihabı nuhai kuddamii sincabii haddı tifli), kızamık, cüzam (Miskin), hummai racia ve malta humması hastalıklarından biri zuhur eder veya bunların birinden şüphe edilir veyahut bu hastalıklardan vefiyat vuku bulur veya mevtin bu hastalıklardan biri sebebiyle husule geldiğinden şüphe olunursa aşağıdaki maddelerde zikredilen kimseler vak'ayı haber vermeğe mecburdurlar. Kudurmuş veya kuduz şüpheli bir hayvan tarafından ısırılmaları, kuduza müptela hastaların veya kuduzdan ölenlerin ihbarı da mecburidir."
19. 1593 sayılı Kanun'un 64. maddesi şöyledir:
"57 nci maddede zikredilenlerden başka her hangi bir hastalık istilai şekil aldığı veya böyle bir tehlike baş gösterdiği takdirde o hastalığın veya her hangi bir hastalık şeklinin memleketin her tarafında veya bir kısmında ihbarı mecburi olduğunu neşrü ilâna ve o hastalığa karşı bu kanunda mezkür tedabirin kaffesini veya bir kısmını tatbika Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti salahiyettardır."
20. 1593 sayılı Kanun'un 72. maddesi şöyledir:
"57 nci maddede zikredilen hastalıklardan biri zuhur ettiği veya zuhurundan şüphelenildiği takdirde aşağıda gösterilen tedbirler tatbik olunur:
1 - Hasta olanların veya hasta olduğundan şüphe edilenlerin ve hastalığı neşrü tamim eylediği tetkikatı fenniye ile tebeyyün edenlerin fennen icap eden müddet zarfında ve sıhhat memurlarınca hanelerinde veya sıhhi ve fenni şartları haiz mahallerde tecrit ve müşahede altına vaz'ı.
2 - Hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbikı.
3 - Eşhas, eşya, elbise, çamaşır ve binaların ve fennen intana maruz olduğu tebeyyün eden sair bilcümle mevaddın fenni tathiri.
4 - Hastalık neşreden haşarat ve hayvanatın itlafı.
5 - Memleket dahilinde seyahat eden eşhasın icap eden mahallerde muayenesi ve eşyalarının tathiri.
6 - Hastalığın sirayet ve intişarına sebebiyet veren gıda maddelerinin sarf ve istihlakinin men'i.
7 - Dahilinde sari ve salgın hastalıklardan biri zuhur eden umumi mahallerin tehlike zail oluncaya kadar set ve tahliyesi."
21. 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11. maddesinin (C) fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteaallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. (Ek cümle: 25/7/2018-7145/1 md.) Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır.
(Ek paragraf: 25/7/2018-7145/1 md.)Vali, kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hâllerde on beş günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere girişi ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için sınırlayabilir; belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların seyirlerini düzenleyebilir veya kısıtlayabilir ve ruhsatlı da olsa her çeşit silah ve merminin taşınması ve naklini yasaklayabilir.
..."
22. Manisa Valiliğinin 21/3/2020 tarihli ve 2020/1 sayılı kararı şöyledir:
"Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de insan hayatı açısından son derece tehlikeli olan Coronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle tüm dünyada can kaybı ve vaka sayısı artmaya devam etmektedir. Covid-19 salgınında en temel risk unsuru toplumsal alanlarda virüsün bulaşıcılığının yüksek/hızlı olması ve 65 yaş ve üzeri, bağışıklık sistemi düşük ve kronik akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp/damar hastalığı, böbrek, hipertansiyon ve karaciğer hastalığı olanlar ile bağışıklık sistemini bozan ilaçları kullanan insanların üzerinde ciddi sağlık sorunları oluşturarak insan hayatını tehdit etmektedir.
Yaşanan salgının biran önce engellenmesi için alınan önlemlere tüm vatandaşlarımızın istisnasız uyması büyük önem arz etmektedir. 65 yaş ve üzeri yaşlardaki vatandaşlarımız ile yukarıda anılan kronik rahatsızlıkları olan vatandaşlarımız büyük risk altında olmasına rağmen toplumsal hareketliliğin içine girmekte; halka açık alanlarda, parklarda bir araya gelmekte, zorunlu olmamalarına rağmen toplu taşıma araçlarında seyahat ederek hem kendileri hem de toplum sağlığı açısından risk oluşturmaya devam ettirmektedir.
65 yaş ve üstü vatandaşlarımız ile kronik rahatsızlıkları olan vatandaşlarımız kendi hayatlarını ve toplum sağlığı açısından ciddi risk oluşturarak salgının yayılmasını; vaka sayısı ve tedavi gereksinimi arttırarak, vatandaşlarımız hayatlarını kaybetmesi riski ile toplum sağlığı ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına sebep olacağından;
İl İdaresi Kanununun 11/C maddesi gereğince; 21.03.2020 tarihi saat 24:00'den sonra 65 yaş ve üstü vatandaşlarımız ile anılan kronik rahatsızlıklara sahip vatandaşlarımızın ikametlerinden dışarı çıkmaları, açık alanlarda, parklarda dolaşmaları ve toplu ulaşım araçları ile seyahat etmelerinin ve sokağa çıkmalarının yasaklanmasına karar verilmiştir. Anılan kararlara uymayanlar hakkında ilgili yasa hükümleri çerçevesinde cezai işlem uygulanacaktır."
B. Uluslararası Hukuk
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Terheş/Romanya (B. No: 49933/20, 13/4/2021) davasında, COVID-19 salgınına yönelik tedbirler kapsamında Romanya'da ilan edilen olağanüstü hâl dönemine ilişkin tespit ve değerlendirmelerde bulunmuştur. AİHM; bu kapsamda alınan tedbirlerin sağlık nedeniyle uygulandığını, olağanüstü hâl kararının yerleşik anayasal düzenden farklı şekilde önlemler alınmasına imkân sağlayan özel bir hukuki rejim olduğunu ve devlete bazı temel hakların kullanımının sınırlandırılması yönünde cevaz verdiğini belirtmiştir. AİHM, COVID-19 salgınının yalnızca insanların sağlığı ve yaşamları üzerinde değil ekonomik ve toplumsal anlamda çok ciddi etkilerinin olabileceğini ve bu nedenle öngörülemeyen bir durumun bulunduğunu vurgulamıştır. AİHM, davaya konu olan seyahat yasağını içeren tedbirin ciddi ve acil olduğu kabul edilen sağlık şartları nedeniyle insanların izole edilebilmesi ve salgının önlenmesi amacıyla uygulandığını tespit etmiştir (Terheş/Romanya, §§ 39, 40).
24. Bununla birlikte anılan kararda özgürlükten yoksun kılma ve seyahat özgürlüğü arasındaki ayrıma ilişkin olarak somut olaya uygulanabilecek ilkeler hatırlatıldıktan sonra başvuranın, sadece mevzuatta açıkça öngörülen gerekçelerle ve ilgili muafiyet formuyla çıkmasına izin verilerek evde kalmak zorunda bırakıldığı ifade edilmiştir. Başvuranın seyahat özgürlüğünün ihlal edildiğine yönelik bir iddia ileri sürmediği vurgulanarak özgürlüğünden yoksun kılındığına yönelik iddiası ise kabul edilemez bulunmuştur (Terheş/Romanya, §§ 38-47).
25. Öte yandan Pagerie/Fransa (B. No: 24203/16, 19/1/2023) davasında AİHM, ev hapsi uygulaması ile ilgili şikâyeti Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) Ek 4 No.lu Protokol’ün 2. maddesinin üçüncü fıkrası bakımından seyahat özgürlüğü kapsamında incelemiştir. AİHM somut başvuruda ihtilaf konusu ev hapsinin başvuranın hareket özgürlüğünü kısıtladığına karar verdikten sonra kanunilik ilkesini haiz ve meşru amacı bulunan tedbirin orantısız olmadığı sonucuna varmıştır (Pagerie/Fransa, §§ 168-215).
26. Yine De Tomasso/İtalya ([BD], B. No: 43395/09, 23/2/2017) kararında AİHM, başvurucunun mecbur kalmadıkça saat 22.00 ile 06.00 arasında evden çıkma yasağına tabi olmasının özgürlükten yoksun bırakma anlamına geldiği itirazını kabul etmemiştir. AİHM mevcut davaya benzer şekilde incelediği tüm davalarda; başvurucuların geceleri evden ayrılmama yükümlülüğü altında olduğunu, bunun seyahat özgürlüğüne müdahale olduğunu belirtmiştir. Bu kapsamda AİHM; zorunlu ikamet emri ve gece evden çıkmama, ikamet yerinden uzaklaşmama, barlara veya eğlence yerlerine gitmeme veya kamuya açık toplantılara katılmama, sabıka kaydı olan ve önleyici tedbirlere tabi olan kişilerle ilişki kurmama gibi kısıtlamaları ve özel gözetime tabi tutulmayı seyahat özgürlüğünün sınırlandırılması olarak nitelendirmiştir (De Tomasso/İtalya, § 84).
27. Diğer taraftan Venedik Komisyonunun 8/10/2020 tarihli ve 995/2020 sayılı Avrupa Birliği üyesi devletlerde COVID-19 salgınının sonucu olarak alınan tedbirler ve demokrasi, hukuk devleti ile temel haklara etkileri hakkındaki ara raporunda, üye devletlerin COVID-19 ile mücadele kapsamında uyguladıkları tedbirlerin hukuki çerçevelerine ilişkin açıklamalar yer almaktadır. Söz konusu raporda; üye dokuz ülkenin anayasalarının ilgili hükümlerine istinaden olağanüstü hâl ilan ettiği, beş üye ülkenin dayanağını anayasa yerine kanunlardan alan olağanüstü hâl ilan ettiği, on dört üye ülkenin ise COVID-19 salgını sırasında hukuki olarak olağanüstü hâl ilan etmediği, bu kategorideki birçok ülkenin salgın ile mücadelede olağan mevzuatlarına başvurduğu belirtilmiştir. Ayrıca üye ülkelerin salgınla başa çıkabilmek için anayasal çerçeveleri ülkeden ülkeye farklılık gösteren özel tedbirler aldıkları ifade edilmiştir (Avrupa Birliği ülkelerinde COVID-19 salgını ile mücadelenin hukuki çerçevesine ilişkin olarak bkz. Mustafa Karakuş [GK], B. No: 2020/34781, 17/1/2023, §§ 39-41). Ayrıca Avrupa Parlamentosunun 13/11/2020 tarihli ve 2020/2790 (RSP) sayılı ilke kararında, üye ülkelere COVID-19 ile mücadele tedbirlerini şeffaf bir biçimde almaları ve kamu sağlığına ilişkin olarak vatandaşlarına kapsamlı, güncel, açık ve tarafsız bilgi aktarımını sağlamaları tavsiye edilmiştir (Yunus Bulut, B. No: 2020/38826, 20/7/2023, § 30).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Anayasa Mahkemesinin 8/1/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucu; farklı illerde devam eden 182 adet davasının bulunduğunu, bu davaları bizzat takip ettiğini, kısıtsız ve süresiz seyahat izin belgesi düzenlenmesi talebinin karşılanmaması nedeniyle bu davaları takip edemediğini, duruşmalara katılamadığını belirtmiştir. Bununla birlikte açık alanlara ve parklara çıkamadığını, evine hapsedildiğini, temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını ve gayri insani muameleye uğradığını vurgulayan başvurucu; sokağa çıkma yasağı konulmasının kanuni dayanağının bulunmadığını belirterek eşitlik ilkesinin, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının, yerleşme ve seyahat hürriyetinin, çalışma hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
30. Bakanlık görüşünde; mevcut başvuruda Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
B. Değerlendirme
31. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
32. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, ... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder.
34. Öncelikle başvurucunun evine hapsedildiğine yönelik ileri sürdüğü hususlarda sosyal temasının tamamen ortadan kalktığına ya da seyahat izin belgesi verilmesine yönelik talebinin tamamen reddedildiğine yönelik bir şikâyetinin olmadığı gözönüne alındığında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bağlamında ikna edici bir açıklama yapılmamış olması da dikkate alınarak bu hak yönünden bir değerlendirme yapılmayacaktır (AİHM kararları için bkz. §§ 23-26). Ayrıca seyahat hürriyetinin ve çalışma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialar da bunların Anayasa ile Sözleşme'nin ortak koruma alanında bulunmaması sebebiyle değerlendirilmeyecektir (bu husustaki kararlar için bkz. Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, §§ 44-54; Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 22-25).
35. Öte yandan başvurucu kendisine kısıtsız ve süresiz seyahat izin belgesi düzenlenmesi talebinin reddedilmesinin sosyal hayatına ilişkin birtakım yansımalarından bahsetmiştir. İlk olarak belirtmek gerekir ki başvurucunun devam eden 182 davayı takip etmesi gerektiğine ilişkin savı mesleki bir faaliyetten kaynaklanan gerekliliğe dayanmamaktadır. Bununla birlikte başvurucunun kısıtsız ve süresiz seyahat izin belgesi düzenlenmesi talebinin reddedilmesi bağlamında şikâyet ettiği konutundan dışarıya çıkamamak, açık alanlarda ve parklarda dolaşamamak şeklindeki şikâyetlerinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
37. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Bu kapsamda anılan Anayasa hükmü ile kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğü gerek kamusal yetkilerle donatılmış kişilerin gerekse özel kişilerin müdahalelerine karşı güvence altına alınmıştır (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 40). Anayasa’nın 17. maddesinin amacı, esas olarak bireylerin maddi ve manevi varlığına karşı devlet tarafından yapılabilecek keyfî müdahalelerin önlenmesidir (Ahmet Acartürk, B. No: 2013/2084, 15/10/2015, § 49).
38. Maddi ve manevi varlığı koruma hakkı kapsamında hukuki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılacak davaların makul derecede dikkatli ve özenli inceleme şartını yerine getirmesi gerekmektedir. Yargı mercilerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapıp yapmadıklarının ya da ne ölçüde yaptıklarının da Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira yargı mercileri tarafından bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer hak ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (Yasin Çıldır, B. No: 2013/8147, 14/4/2016, § 57; Tevfik Gayretli, B. No: 2014/18266, 25/1/2018, § 32).
39. Diğer taraftan belirtmek gerekir ki olayların oluşumuna ilişkin delillerin değerlendirilmesi öncelikle idari ve yargısal makamların ödevidir (Mehmet Çolakoğlu, B. No: 2014/15355, 21/2/2018, § 47). Ancak kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında yerine getirmek zorunda olduğu usul yükümlülüklerinin somut olayda yerine getirilip getirilmediğinin nesnel bir şekilde değerlendirilmesi için ilgili anayasal kurallar bağlamında yargı mercilerinin kendilerine tanınmış takdir yetkileri çerçevesinde hareket edip etmediklerinin denetlenmesi gerekir. Bu bağlamda müdahaleyi haklı göstermek için öne sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığı incelenmelidir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015 § 44).
40. Bu bağlamda yargı mercilerinin gerekçeleri, tarafların kanun yoluna başvuru imkânını etkili şekilde kullanabilmesini sağlayacak surette ayrıntılı olarak ortaya konulmalı; ulaşılan sonuçlar yeterli açıklıktaki bilimsel görüş ve raporlar gibi somut, nesnel verilere dayandırılmalıdır (Murat Atılgan, § 45).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
41. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın yukarıda değinilen 17. maddesi kapsamında devlete düşen pozitif yükümlülüklerin somut olay bağlamında yerine getirilip getirilmediğini denetlemek durumundadır (Tevfik Gayretli, § 36). Bu sebeple başvuruya konu olay, devletin, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkına ilişkin pozitif yükümlülüğü kapsamında incelenmiştir.
42. Başvurucunun, kısıtsız ve süresiz nitelikte bir seyahat izin belgesi düzenlenmesi şeklindeki talebinin reddedilmesi ile başlayan yargılama süreci Manisa Valiliğinin 21/3/2020 tarihli ve 2020/1 sayılı kararına, bu karar ise İçişleri Bakanlığının 65 Yaş ve Üstü ile Kronik Rahatsızlığı Olanlara Sokağa Çıkma Yasağı Genelgesi'ne dayanmaktadır. Neticede düzenleyici işlemlerin ve bunlara göre tesis edilmiş olan somut olaydaki dava konusu birel işlemin dayanağı olarak 1593 sayılı Kanun'un 72. maddesi ile 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) fıkrasındaki ilgili düzenlemeler gösterilmiştir. Diğer taraftan İdare Mahkemesi kararının gerekçesinde somut olayla bağlantılı olarak alınabilecek tedbirlerin sadece 1593 sayılı Kanun'un 72. maddesinde sayılanlarla sınırlı olmadığı bunların 1593 sayılı Kanun'un 27. maddesinden de kaynaklanabileceğine ilişkin bir belirleme yapılmıştır.
43. Yine 1593 sayılı Kanun'un 57. maddesinde bazı salgın hastalıklar teker teker sıralanmış olmakla birlikte 64. maddede bu sayılanlar dışındaki bir hastalığın Sağlık Bakanlığı tarafından bulaşıcı ve salgın bir hastalık olarak ilan edilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. 1593 sayılı Kanun'un 72. maddesinde ise bu nevi hastalıklardan birinin ortaya çıkması ya da ortaya çıkmasından şüphelenilmesi hâlinde alınacak tedbirler sıralanmıştır. 72. maddenin birinci fıkrasında ise hasta olanların, hasta olduğundan şüphe edilenlerin ve hastalığı genel olarak yaydığı bilimsel olarak ortaya konulanların uygun yerlerde tecrit edilip müşahede atına alınması bir tedbir olarak hususen düzenlenmiştir.
44. Diğer taraftan 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinde valinin ödev ve görevlerinden bahsedilmiştir. Buna göre kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hâllerde belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarının ve toplanmalarının yasaklanabileceği belirtilmiştir.
45. Öncelikle belirtmek gerekir ki 1593 sayılı Kanun'un 27. maddesi ile gerekli tedbirlerin alınabileceğine ilişkin bir yetki düzenlenmiş olmakla birlikte salgın hastalık nedeniyle belli kişilerin uygun yerlerde izole edilmesi konusunda 72. maddede ayrı ve özel bir hüküm konulmuştur. Bu hükümden hareketle de kişilerin evlerinden dışarı çıkmalarının yasaklanabilmesi için bu kişilerin, hastalanan veya hastalandığından şüphe edilen yahut hastalığı yaydığı bilimsel olarak ortaya konulmuş olanlar şeklinde ayrılmış kategorilerden birine girmesi gerekmektedir. Kanun koyucunun ortaya koyduğu bu gerekliliğe rağmen somut olayda 65 yaş ve üzeri olan kişilere yönelik sokağa çıkma yasağı getirilirken bu kişilerle ilgili olarak 1593 sayılı Kanun'un 72. maddesi ile uyumlu şekilde hastalanan veya hastalandığından şüphe edilen yahut hastalığı yaydığı bilimsel olarak ortaya konulmuş olanlar şeklinde bir belirleme yapılmamıştır.
46. Bununla birlikte her ne kadar Manisa Valiliğinin 21/3/2020 tarihli ve 2020/1 sayılı kararında 65 yaş ve üzeri olan kişilerin toplumsal hareketliliğin içine girdiği, halka açık alanlarda, parklarda bir araya geldiği ve zorunlu olmamalarına rağmen toplu taşıma araçlarında seyahat ederek hem kendileri hem de toplum sağlığı açısından risk oluşturduğu şeklinde bir ifade kullanılmış ise de bu kişilerin 1593 sayılı Kanun'un 72. maddesindeki "hastalığı neşrü tamim eylediği tetkikatı fenniye ile tebeyyün edenler" lafzından hareketle hastalığı yaydıklarının bilimsel olarak ortaya konulmadığı görülmektedir.
47. Diğer taraftan 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinde yer alan düzenlemeler çerçevesinde kullanılan yetkinin 1593 sayılı Kanun'un 72. maddesi ile bağlantılandırılmadığı değerlendirilmektedir. Nitekim "kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu haller" bağlamında COVID-19 salgını nedeniyle 65 yaş ve üzeri kişilerin belli yerlerde veya saatlerde dolaşmalarının ve toplanmalarının yasaklanabilmesine yönelik kullanılmış bir takdir hakkının varlığından söz edilememektedir. Sonuçta uygulanan sokağa çıkma yasağı ve somut olayda başvurucunun kısıtsız ve süresiz seyahat izin belgesi talebinin reddi şeklindeki birel işlem, belirli olmayan yer ve saat aralığında sokağa çıkmanın yasaklanması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu nitelikte bir yetkinin ise 5442 sayılı Kanun'da yer almadığı anlaşılmaktadır.
48. Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler dikkate alındığında somut olayda, şartları, kapsamı ve süresi öngörülebilir olmayacak şekilde idari makamlar tarafından uygulanmış bir tedbirin var olduğu görülmektedir. Bu bağlamda yargısal makamların yukarıda açıklanan hususları ve başvurucunun iddialarını göz önüne alarak maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı bağlamında makul derecede dikkatli ve özenli inceleme yükümlüğünü yerine getirmediği, kararlarında ilgili ve yeterli gerekçelere yer vermediği görülmektedir.
49. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
50. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 25.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
51. Başvurucu tarafından olağan yargısal yolda zımnen ret işleminin iptaline ve 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talep edilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun bireysel başvuruya gelmeden önce iptal ve tam yargı davası yolunu birlikte tükettiği vurgulanmalıdır.
52. Bu nedenle başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
53. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alındığında yeniden yargılamanın yeterli giderimi sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddedilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Manisa 1. İdare Mahkemesine (E.2020/354, K.2020/800) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 446,90 TL başvuru harcından oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.