TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BURHAN BOZBAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/22587)
|
|
Karar Tarihi: 27/11/2024
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin Özgür SEVİMLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Burhan BOZBAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Müjdat Fatih İÇEL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; terör örgütü üyeliği suçuyla ilgili olarak yapılan yargısal yorumların öngörülebilir olmaması ve mahkûmiyete esas olarak suç oluşturmayan bazı eylemlere de dayanılması nedeniyle suçta cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/7/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne, suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile adil yargılanma hakkı dışındaki iddiaların kabul edilemez olduğuna, anılan şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu 1990 doğumlu olup bireysel başvuruya konu olayın geçtiği tarihte Ankara'nın Polatlı ilçesinde bulunan askerî birlikte astsubay olarak görev yapmaktadır. Başvurucu, terör örgütleriyle veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Milli Güvenlik Kurulunca karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla irtibatı olduğu gerekçesiyle 4/6/2018 tarihli ve 701 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılmıştır.
6. İzmir ilinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) yönelik yürütülen ayrı bir soruşturma kapsamında S.K. adlı kişi müdafii de hazır bulundurularak kolluk görevlilerince 10/5/2017 tarihinde şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde başvurucunun anılan örgütle irtibatına ilişkin beyanlarda bulunmuş ve kendisine gösterilen fotoğraflar arasından başvurucuyu teşhis etmiştir. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) S.K.nın ifadesi ve fotoğraf teşhisi doğrultusunda başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır. S.K.nın etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini beyan ederek verdiği ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
i. 1989 yılında doğduğunu, 2009 yılında Aydın'ın Söke ilçesinde bulunan meslek yüksekokulunu kazanıp 2011 yılında bu okuldan mezun olduktan sonra 2013 yılında Ankara'daki jandarma astsubay okulunu kazandığını, 2014 yılında da bu okuldan mezun olup Konya İl Jandarma Komutanlığında görev yapmakta iken hakkında soruşturma başlatıldığını beyan etmiştir.
ii. Söke ilçesinde bulunduğu sırada 2009 ile 2011 yılları arasında bu yapılanmaya ait öğrenci evlerinde kaldığını, ikinci yılında ev abisi konumuna geldiğini, kendisini bu konuma A. adlı kişinin getirdiğini, bu kişinin 2009 ile 2011 yılları arasında Söke'de örgütün üniversitelerden sorumlu mensubu olduğunu, evdeki ilk yılında o dönem ev abisi olan kişinin kontrolünde Fetullah Gülen'in kitaplarını okuyup bilgisayar üzerinden vaazlarını dinlediklerini söylemiştir.
iii. Söke'de bulundukları sırada A.nın yaptığı organizasyon kapsamında aralarında başvurucu ve S.P. adlı kişinin de olduğu ve isimlerini beyan ettiği diğer kişilerle birlikte adresini bilmediği bir eve gittiklerini, bu evde mütevelli heyeti toplantısı yapıldığını, toplantı sırasında o dönem yapılan Anayasa referandumunda kullanılması düşünülen oy konusunda broşür dağıtıldığını, Fetullah Gülen'e ait kitapların okunduğunu ve Fetullah Gülen'i öven konuşmalar yapıldığını ileri sürmüştür.
iv. S.K.ya FETÖ/PDY'nin desteğiyle kamu görevine giren tanıdıkları olup olmadığı sorulduğunda bu kişilerden birinin başvurucu olduğunu beyan etmiş ve başvurucu ile ilgili olarak Bursa'dan geldiğini, başvurucunun Söke'de bulunduğu sırada ev abisi olduğunu, astsubay okulundan 2012 yılında mezun olduğunu ve hâlen Polatlı'da görev yaptığını söylemiştir.
7. Başvurucunun 25/5/2017 tarihinde müdafiinin de hazır bulunmasıyla kollukta alınan ifadesi şöyledir:
i. Başvurucu, hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını talep etmiştir.
ii. İlköğrenimini Bursa'da tamamladıktan sonra Adnan Menderes Üniversitesi Otomotiv Teknolojisi Bölümünü kazandığını, ailesinin maddi durumu kötü olduğu için ucuz bir yer aradığını, okula kayıt yaptırırken orada stant kurup öğrencilere yer ayarlayan bir grupla temas kurduğunu, bu kişilerin aylık 180 TL karşılığında kendisini bir eve yerleştireceklerini söylediğinde kabul ettiğini, o dönemde bu kişilerin Fetullah Gülen cemaatinden olduklarını bilmediğini, Aydın'ın Söke ilçesinde bulunan eve yerleştikten birkaç gün sonra bunu anladığını, üniversitede okurken iki yıl boyunca bu evde kaldığını söylemiştir.
iii. Kaldığı evin abisinin B.E. adlı kişi olduğunu, evde dört kişi kaldıklarını, evde kaldıkları süreçte aylık 200 TL ödediklerini, bunun haricinde para ödemediğini, eve gelen yiyecek ve içecekleri ev abisinin dışarıdan temin edip getirdiğini ancak nereden ve ne şekilde aldığını bilmediğini, ilerleyen zamanda evde Fetullah Gülen'in kitaplarının okutulduğunu, her akşam onun bir kitabının verildiğini, en çok kitap okuyana yemek ısmarlama gibi ödüller verildiğini, ev abisi B.E.nin bilgisayardan kendilerine Fetullah Gülen'in vaaz videolarını izlettiğini, B.E.nin ev abiliğini S.K.nın ifadesinde adı geçen A. adlı kişiye bağlı olarak yürüttüğünü, A.nın da ara sıra eve gelip kendileriyle sohbet ettiğini, toplantılara katılmadığını ve evde kendi aralarında sohbet ettiklerini beyan etmiştir.
iv. Kaldıkları eve günlük olarak Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisinin geldiğini, bu yayınların ücretini ev abisinin ödediğini, o dönemde aynı üniversitede okuyup cemaatin ilçedeki diğer evlerinde kalan öğrencilerin yanlarına gidip geldiklerini, S.K.nın da bu evlerden birinde kalmakta olduğunu, ailelerinin de tanışıyor olması nedeniyle ara sıra S.K. ile haberleştiklerini, mezun olduktan sonra astsubaylık sınavını kazandığını ve o dönemde cemaat olarak bildiği bu örgütle sonradan temas kurmadığını, örgüt mensuplarının da kendisini arayıp sormadıklarını ifade etmiştir.
v. Üniversitede okuduğu dönemde cemaatin evlerinde kalıp cemaate ait diğer evleri ziyaret etmek dışında örgütün organize ettiği hiçbir etkinliğe katılmadığını, örgütün amacı ve stratejisi hakkında bilgisi olmadığını, örgütten kimsenin kendisine herhangi bir talimat vermediğini, Söke'de ev abileri olduğu ve bu kişilerin üzerinde abi sıfatlı bir kişinin bulunduğu hususları dışında bilgi sahibi olmadığını, astsubaylık mesleğine örgütün yardımıyla girmediğini söylemiştir.
vi. S.K.nın ifadesi kendisine okunup sorulduğunda, üniversitenin ikinci sınıfında A. adlı kişinin kaldığı eve yerleştiğini, bu evin abisi olan A.nın evde bulunmadığı dönemlerde onun yerine kendisinin durduğunu, o evde A.nın dışında ayrıca isimlerini söylediği diğer iki kişi ile birlikte kaldıklarını beyan etmiştir. Bununla birlikte, S.K.nın beyanının aksine adresini bilmediği bir eve S.K. ile birlikte gitmediğini, mütevelli heyeti adı altında bir toplantıya ve böyle bir toplantıda yapıldığı belirtilen eylemlere katılmadığını, mütevelli heyeti adlı toplantının ne anlama geldiğini de bilmediğini savunmuştur.
vii. Yüksekokuldan mezun olduktan sonra 2011 yılında Balıkesir'deki astsubaylık meslek yüksekokulunu kazandığını, bu okuldan da 2012 yılında bakım astsubayı olarak mezun olup Polatlı'daki askerî birliğe atandığını söylemiştir.
viii. Sonuç olarak, o dönemde cemaat olarak bildiği bu yapı ile sadece 2009 ile 2011 yılları arasında üniversite öğrencisi iken Söke'de onlara ait evde kalmak suretiyle temas kurduğunu, okuldan mezun olduktan sonra hiçbir irtibatı olmadığını, örgüt adına herhangi bir faaliyette bulunmadığını, himmet adı altında para vermediğini, adını A. olarak bildiği kişinin bu isminin gerçek adı mı yoksa kod adı mı olduğunu bilmediğini beyan etmiştir.
8. İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinde yapılan 26/5/2017 tarihli sorgusunda da kollukta alınan savunmasını tekrar eden başvurucu, sorgusunun ardından silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklanmıştır.
9. Başsavcılık soruşturma sonunda hazırladığı 21/9/2017 tarihli iddianamede, S.K. adlı kişinin ifadesinde başvurucu hakkında ileri sürdüğü iddialara yer vermiştir. Buna göre Başsavcılık; başvurucunun öğrenci olduğu dönemde Söke'de örgüte ait evlerde kalıp bu evde ev abiliği yapması, örgütün düzenlediği mütevelli heyeti toplantılarına katılması ve örgütün desteğiyle astsubaylık sınavını kazanması nedeniyle FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunu işlediği kanaatine vararak İzmir 17. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır.
10. İzmir 17. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun Ankara'da görev yapmakta iken atılı suç nedeniyle yakalanması nedeniyle suçun işlendiği yerin Ankara olduğunu değerlendirmiş ve yargılamanın Ankara'daki ağır ceza mahkemelerinde yapılması gerektiğinden bahisle yetkisizlik kararı vermiştir. Dosyanın gönderildiği Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) S.K.nın beyanlarına konu eylemlerin Ankara'da gerçekleşmediği gerekçesiyle karşı yetkisizlik kararı vermesi üzerine oluşan olumsuz yetki uyuşmazlığı Yargıtay 5. Ceza Dairesince Mahkemenin yetkisizlik kararının kaldırılması suretiyle çözümlenmiştir.
11. Yetkisizlik kararının kaldırılması üzerine Mahkeme 19/2/2018 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapmış, bu kapsamda başvurucu ile S.K.nın ifadelerinde adları geçen diğer kişiler ve S.K. hakkında yürütülen soruşturmaların akıbetinin araştırılmasına ve S.K.nın tanık sıfatıyla beyanlarının alınması için zorla getirtilmesine karar vermiştir.
12. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı 16/5/2018 tarihli yazısı ekinde M.B. adlı astsubay hakkında anılan örgüte üye olmak suçundan yürütülen soruşturma kapsamında bu kişinin müdafiinin hazır bulunmasıyla Edirne Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesini ve bu kişiye kollukta yaptırılan fotoğraf teşhisine dair tutanağı, ifadesinde adları geçen kişiler yönünden adli işlem yapılması amacıyla ilgili adli makamlara göndermiştir. M.B.nin savunmasının ilgili kısmı şöyledir:
i. 2012 yılının Mart ayında Balıkesir'de astsubay hazırlık okuluna başladığını, 2012 yılı Eylül ayında 6 aylık meslek eğitimi için yeniden Balıkesir'e geldiği zaman telefonunu ankesörlü hattan arayan bir kişinin görüşmek için kendisini Balıkesir'de bir yere çağırdığını, bu kişiyle görüşmek için onun söylediği yere gittiğinde aralarında başvurucunun da bulunduğu bir grubu orada gördüğünü, hep birlikte içerisinde kimsenin olmadığı bir bekâr evine gittiklerini, birbirleriyle tanışma şeklinde bir görüşme yaptıklarını, bu tarz görüşmelere yine aralarında başvurucunun da bulunduğu kişilerle birlikte gittiğini ancak kendileriyle görüşmeye gelen kişilerin sürekli değiştiğini söylemiştir.
ii. Başvurucunun eşkâl bilgilerine ilişkin olarak bu kişinin bakım astsubayı olduğunu, başvurucuyla sınıf okulu döneminde cemaat irtibatlarının olduğunu, cemaatten irtibatlı olduğu kişiyle görüşmeye başvurucuyla birlikte gittiklerini ileri sürmüştür. Fotoğraf teşhisine ilişkin tutanakta da adını Burhan Bozbaş olarak belirttiği kişiyi başvurucu olarak teşhis etmiştir.
13. S.K. adlı kişinin istinabe yoluyla tanık olarak beyanlarının alınması için yazılan müzekkere üzerine bu kişinin hazır edilmesi amacıyla Mustafakemalpaşa 3. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan araştırma sonucunda S.K.nın 28/2/2018 tarihinde vefat ettiği tespit edildiğinden ifadesi alınamamıştır.
14. Mahkeme 7/6/2018 tarihli ilk celsede başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucu önceki savunmalarına ek olarak 2012 yılında başladığı astsubaylık eğitimini Balıkesir'deki astsubaylık okulunda tamamladıktan sonra 2013 yılında Polatlı'daki askerî birliğe silah teknisyeni olarak atandığını beyan etmiştir. S.K.nın ölmüş olması nedeniyle önceki ifadesi okunup sorulduğunda ise S.K. ile arkadaş olduklarını, ancak bu kişinin etkin pişmanlıktan yararlanmak için aleyhe beyan verdiğini, kendisinin Söke'de ev abiliği yapmadığını, ilk sene mali nedenlerle cemaat evinde kaldıktan sonra okulun ikinci sınıfında başka bir okul arkadaşıyla ayrı eve çıktığını, ilk yıl kaldığı evde de toplantı yapılmadığını, bu kişinin birlikte toplantıya gittiklerini iddia ettiği S.P. ile de üniversitede sınıf arkadaşı olduklarını ileri sürmüştür. Diğer yandan, duruşmada ifadesi okunan M.B.nin beyanlarına yönelik ise bu kişinin de sınıf okulundan devresi olduğunu, aralarında husumet olmadığı hâlde kendisine iftira attığını ve örgüt mensuplarıyla irtibatı olmadığını savunmuştur.
15. Başvurucu ve S.K.nın ifadelerinde adı geçen kişilerden S.P.nin, Bigadiç Asliye Ceza Mahkemesince istinabe yoluyla ve tanık sıfatıyla alınan ifadesi celse arasında Mahkemeye gönderilmiştir. S.P.nin ifadesi şöyledir:
i. Balıkesir'de ikamet ettiğini, 2009 ila 2011 yıllarında otomotiv teknolojisi yüksekokulunda iki yıllık mesleki eğitim gördüğünü, başvurucu ile sınıf arkadaşı olduklarını, iki yıl boyunca başvurucu ile birlikte okuduklarını, okul bitince başvurucunun astsubaylık sınavına girip sınavı kazandığı hususunu onun kendisini arayıp haber vermesiyle öğrendiğini, başvurucu Balıkesir'deki askerî okulda eğitim görürken arkadaşlık ilişkisi gereği bir kere görüştüklerini, başvurucunun öğrencilik yıllarında maddi yetersizlik nedeniyle FETÖ/PDY'ye ait evlerde kaldığını, kendisinin de o dönemde örgüte ait başka bir evde maddi nedenlerle kaldığını, başvurucunun Söke'de ev abiliği yapıp yapmadığını ve örgütün toplantılarına katılıp katılmadığını bilmediğini söylemiştir.
ii. S.K.yı da üniversiteden arkadaşı olması nedeniyle tanıdığını, onun da FETÖ/PDY'nin evlerinde kaldığını ancak onunla sık görüşmediğinden ev abiliği yapıp yapmadığını bilmediği beyan etmiştir.
16. 25/9/2018 tarihli ikinci celsede başvurucuya tanık S.P.nin beyanı okunmuş, başvurucu maddi nedenlerle okulun ilk yılı cemaat evinde kaldığına, ikinci yıl evden ayrıldığına ve örgüt toplantılarına katılmayıp sadece okula gidip geldiğine dair ifadesini tekrarlamıştır. Başvurucu müdafii, tanıklar S.K. ile M.B.nin ifadelerinin usule aykırı şekilde yeminsiz olarak alındığını ve çelişkiler içerdiğini, ayrıca S.K.nın beyanlarının 2008 ile 2009, M.B.nin beyanlarının da 2012 ile 2013 yılları arasına denk geldiğini, iddia konusu eylemler açısından çeşitlilik ve süreklilik bulunmadığını, Yargıtayın emsal kararlarında 2014 yılı sonuna denk gelen tarihten önceki eylemlerin hata hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
17. Celse arasında Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı, S.K.nın ifadesinde adı geçen ve hakkında FETÖ/PDY üyesi olma suçundan ayrı soruşturma yürütülen M.K.nın kendisi ve aralarında başvurucunun da bulunduğu diğer kişilerin örgütle irtibatına dair verdiği kolluk ve sorgu ifadeleri ile bu kişiye yaptırılan teşhise dair tutanakları 27/9/2018 tarihli yazı ekinde Mahkemeye sunmuştur. M.K.nın 10/1/2018 tarihinde müdafiinin de hazır bulunmasıyla kollukta verdiği ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
i. 2009 ile 2011 yılları arasında Söke'de bulunan meslek yüksekokulunda okuduğunu, 2012 yılında İzmir'de astsubaylık okulunu kazandığını ve bu okulu da bitirip 2013 yılında Merzifon'da astsubay olarak görev yapmakta olduğu sırada hakkında FETÖ/PDY üyeliği suçundan soruşturma başlatıldığını beyan etmiştir.
ii. 2009 yılında okula kayıt yaptırmak için Söke'ye geldiğinde otogarda S.K.nın ifadesinde bahsettiği A. kod adlı bir kişiyle karşılaştığını, A.nın kendisine okula kayıt için gelip gelmediğini sorduğunu, kayıt yaptırmaya geldiğinde kalmaya yeri olup olmadığını sorduğunu, kalacak yeri olmadığını söylediğinde A.nın "Bizim burada yurtlarımız, evlerimiz var, istersen buralarda kalabilirsin" dediğini, nasıl bir yurttan bahsettiğini sorunca da A.nın "Bizim burada üniversite öğrencilerinin kaldığı yurtlarımız var, ister yurtta, istersen üniversite öğrencilerinin kaldığı evlerimizde uygun fiyatlarla kalabilirsin" dediğini, kayıt işlemleri sırasında yeniden A. ile karşılaştığını ve kendisine yine evlerinde kalmayı teklif ettiğini, onunla birlikte Söke'de erkek öğrencilerin kaldığı Ş. adlı öğrenci yurduna gittiklerini, yurtta A.nın kendisine "Bizim yurt, pansiyon ve evlerimizde kalmanın bazı kuralları var" diyerek buralarda sigara içmenin yasak olduğunu anlattığını, bu yurdun ve Söke'deki evlerin hizmet hareketine ait olduğunu, bu yerlerde vakit namazlarının kılınıp kitap okunduğunu, bilmeyen öğrencilere Kur'an-ı Kerim öğretildiğini, bu evlere öğrencilerin ailelerini getiremeyeceklerini, bu kurallara uymazsa evden çıkarılacağını söylediğini aktarmıştır.
iii. Maddi imkânsızlıklar yüzünden A.nın teklifini kabul edip onun ayarladığı evde kalmaya başladığını, A. ile eve geldiklerinde evde o anda kimsenin olmadığını, evin eşyalarının yerleştirilmediğini, A.nın kendisine birkaç gün içinde eve iki kişinin daha geleceğini, kendisinin de bu evde kalacağını söylediğini, evi kontrol ettiğinde koliler içerisinde Fetullah Gülen'e ait kitaplar gördüğünü söylemiştir.
iv. Evde kaldığı dönemde A.nın cemaat abisi sıfatıyla Söke'deki cemaat evlerinin birkaçından sorumlu olduğunu, aynı zamanda bu kişinin örgüt içerisinde Bölge Talebe Mesulü olduğunu, kendi sorumluluğundaki evlerin abileri konumundaki kişilerle Ş. yurdunda haftalık istişare toplantıları yaptığını, A.nın bu durumu kendisine bir konuşma sırasında söylediğini, Söke'deki meslek yüksekokulunda okuyup bu cemaat evlerinde kalan bazı öğrencilerin kendi evlerine de ara sıra gelip gittiklerini, S.K. ve başvurucunun da bu evlerde kaldığını, evlerde kaldığı iki yıl içinde A.nın dönem ve yıl sonlarında bir haftalık okuma kampı yapılacağını söylediğini, Ş. yurdunda yapılan bu kampa kendisinin sadece birinci sınıfın ilk döneminin sonunda katıldığını, A.nın bu kampa diğer evlerde kalan öğrencilerin de katılacağını söylediğini, bu kampa katılanlar arasında S.K. ve başvurucunun da olduğunu, kamp sırasında A.nın sorumluluğunda birlikte vakit namazlarını kıldıklarını, dinî kitaplar ve Fetullah Gülen'in kitaplarını okuduklarını, görüntü olarak gösterilen Fetullah Gülen'e ait vaaz videolarını izlediklerini ifade etmiştir.
v. 2010 yılında üniversite ikinci sınıfa başlamak için Söke'ye geldiğinde A.yı aradığını, A.nın kendisine eve geçmesini söylediğini, kaldığı cemaat evine gelip beklerken A.nın yanında başvurucu ile birlikte eve geldiğini, artık başvurucunun da yanlarında kalacağını söylediğini, başvurucuyu üniversiteden ve ara sıra kendi kaldıkları eve önceden gelmiş olmasından dolayı tanıdığını, son senede de ilk sene olduğu gibi cemaat faaliyetlerine devam ettiklerini, evde yapılan namaz kılma, cevşen, Risale-i Nur adlı kitabı, Kur'an-ı Kerim ve Fetullah Gülen'e ait kitapları okuma faaliyetleri ile Fetullah Gülen'in vaazlarını bilgisayardan izleme faaliyetlerine başvurucunun da katıldığını, H. kod adlı büyük bölge talebe mesulünün ayda birkaç kez evlerine geldiğini, başvurucunun da kendisi gibi maddi imkânsızlıklar nedeniyle mecburiyetten bu evlerde kaldığını, kendilerinden okumaları istenen kitapları başvurucunun da aslında okumayıp okumuş gibi davrandığını, A.ya da yapmış gibi söylediklerini beyan etmiştir.
vi. M.K. ifadesinde başvurucu ile ilgili olarak özetle, Bursa'lı olduğunu, Söke'de cemaat evinde kaldığı zamanda ilk yıl başvurucunun da bu eve ara sıra gelerek cemaat faaliyetlerine birlikte katıldıklarını, ikinci sınıftayken de başvurucuyu A.nın kendi kaldıkları eve getirdiğini ve son sene başvurucu ile aynı cemaat evinde kaldıklarını, başvurucu ile birlikte okuma kampına katıldıklarını söylemiş ve kendisine gösterilen fotoğraflar arasından başvurucuyu teşhis etmiştir.
vii. Yazı ekinde gönderilen sorgu tutanağına göre M.K. kolluktaki ifadesini tekrar etmiştir.
18. Celse arasında Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi, S.K.nın ifadesinde adı geçen ve hakkında FETÖ/PDY üyesi olma suçundan ayrı dava açılan F.G.nin kendisi ve diğer kişilerin örgütle irtibatına dair verdiği kolluk, savcılık ve sorgu ifadelerine dair tutanakları 9/10/2018 tarihli yazı ekinde Mahkemeye sunmuştur. F.G.nin 29/10/2017 tarihinde müdafiinin de hazır bulunmasıyla kollukta verdiği ifadesinde, örgütün cemaat evlerinden sorumlu olup örgütte Bölge Talebe Mesulü olan A. kod adlı kişi aracılığıyla Söke'de cemaate ait evde S.K. ile kaldığını ve S.K.nın ev abisi olduğunu beyan etmiş; okul ile askerlik sürecinde örgütle ve örgüt mensuplarını olduğunu söylediği kişilerle irtibatına dair anlatımlarda bulunmuştur. F.G. savcılıkta ve sorguda alınan savunmalarında da kollukta verdiği ifadesini tekrar etmiştir.
19. Kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında başvurucuya dair beyanlarda da bulunan M.B.nin, Manisa 3. Ağır Ceza Mahkemesince istinabe yoluyla ve tanık sıfatıyla alınan beyanı celse arasında Mahkemeye gönderilmiştir. M.B. ifadesinde, kendi hakkındaki yargılama sonucunda FETÖ/PDY üyesi olma suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezası verildiğini, başvurucu hakkında verdiği önceki ifadesinin doğru olduğunu, 2012 yılında Balıkesir'deki askerî okulda ilk altı aylık eğitimi tamamladıktan sonra örgütle iltisaklı öğrenciler tarafından şahsi ihtiyaçların giderilmesi için kullanılan evde karşılaşması sonucu başvurucunun örgütle irtibatlı olduğunu anladığını, bu evde hafta sonu düzenlenen örgüt toplantılarına başvurucunun da katıldığını ancak toplantılarda dinî konulardan bahsedildiğini, örgüt liderinin bahsinin geçmediğini ve ona ait kitapların okunmadığını, 2013 yılında okuldan mezun olduktan sonra başvurucu ile günlük hayata dair birkaç telefon görüşmesi yaptığını ve o tarihten sonra başvurucunun örgütle irtibatını sürdürüp sürdürmediğini bilmediğini beyan etmiştir.
20. 29/11/2018 tarihli celsede başvurucuya celse arasında dosyaya sunulan F.G. ve M.B.ye ait ifadeler okunmuştur. F.G. istinabe yoluyla tanık olarak alınan beyanında; 2010 ile 2012 yılları arasında Adnan Menderes Üniversitesi Söke Meslek Yüksekokulunda öğrenim gördüğü süreçte örgüte ait öğrenci evlerinde kaldığını, başvurucunun da örgüte ait başka bir evde kaldığını, başvurucu ile birlikte Ş. adlı öğrenci yurdunda 15 günde bir yapılan sohbet adı altındaki toplantılara dinleyici olarak düzenli şekilde katıldıklarını, cemaat evlerinde kalan öğrencilere bu toplantılara katılmanın zorunlu tutulduğunu, bu toplantılarda Fetullah Gülen'in kitaplarının okutulup vaazlarını içeren videoların izletildiğini, başvurucunun örgüte öğrenci kazandırmaya yönelik bir faaliyet içerisinde görmediğini beyan etmiştir. Başvurucu, M.K.yı üniversiteden, M.B.yi askerî okuldan tanıdığını ancak A. kod adlı kişiyi tanımadığını savunmuştur.
21. Mahkemenin istinabe talebi üzerine M.K.nın Çerkezköy 3. Asliye Ceza Mahkemesince tanık sıfatıyla ifadesi alınmıştır. M.K. ifadesinde; başvurucu ile Söke'de aynı yüksekokulda ve aynı dönemde okuduklarını, başvurucunun 2009 ile 2011 yılları arasında 6-7 ay kadar FETÖ/PDY'nin evlerinde kaldığını hatırladığını, ancak başvurucunun evdeki konumunu ve varsa görevini bilmediğini, başvurucunun maddi durumunun iyi olmadığını, bu evlerde kalmak için ödedikleri cüzi miktardaki para karşılığında yiyecek masraflarının da karşılandığını, bu nedenle o evlerde kaldıklarını, başvurucunun örgüt tarafından yapılan toplantılara katıldığını görmediğini, bildiği kadarıyla örgüt içerisinde abilik de yapmadığını söylemiştir.
22. Yargılamanın 17/1/2019 tarihli oturumunda M.B. hazır edilmiş ve başvurucunun da hazır bulunduğu duruşmada tanık sıfatıyla ifadesi alınmıştır. M.B. ifadesinde;
i. 2011 ile 2013 yılları arasında Balıkesir'deki askerî okulda eğitim gördüğünü, FETÖ/PDY yapılanmasıyla da o dönemde tanıştığını, bazı hafta sonları Balıkesir'de bulunan bir bekâr evinde sohbet adı altında yapılan toplantılara katıldığını, bu toplantılara kendi dâhil olduğu dört kişilik grup içerisinde başvurucunun da katıldığını, bu toplantılarda herhangi bir sohbet faaliyeti yapılmadığını, başvurucu ile 2011 yılından sonra da görüşmediğini, kendisi hakkında FETÖ/PDY üyeliği suçundan açılan dava sonucunda 2 yıl 1 ay hapis cezası verildiğini söylemiştir.
ii. Kollukta verdiği ifadesine ve yaptırılan teşhise dair tutanaklar okunup sorulduğunda, astsubay meslek okulunu bitirdikten sonra 2013 yılında da bakım sınıf okulunda başvurucu ile birlikte eğitim gördüğünü, o dönemde de başka kişilerle haftada ya da iki haftada bir kez olmak üzere bir araya geldiklerinde kendilerine Fetullah Gülen'in kitaplarının anlatıldığını ancak vaaz videolarının izletilmediğini, bu toplantılarda başvurucudan himmet adı altında para istenip istenmediğini bilmediğini, başvurucuya kod adı verilmediğini, herkesin ona gerçek adıyla hitap ettiğini, bakım sınıf okulu bittikten sonra başvurucu ile görüşmediğini, 2013 yılının Nisan ayında da Edirne'nin Keşan ilçesine atandığını beyan etmiştir.
23. Aynı celsede başvurucu, kendisine okunan M.B.nin beyanına karşı, cemaat evinde bir sene kaldıktan sonra oradan ayrıldığını ve M.B.nin yalan söylediğini ileri sürmüştür.
24. 12/2/2019 tarihinde yapılan son celsede başvurucu önceki ifadelerini ve tanık beyanlarına karşı ileri sürdüğü savunmaları tekrar ederek cemaat evinde okulun ilk yılı kalıp sonra evden ayrıldığını, ev abiliği yapmadığını, M.K.nın ifadesinde belirttiği şekilde maddi imkânsızlık nedeniyle bu yerde kaldığını, astsubaylık mesleği sırasında bu yapıyla irtibat kurmadığını, örgütün sohbetlerine ve kamp adı altındaki toplantılarına katılmadığını, kendisi hakkında bu yönde beyanda bulunan F.G.yi tanımadığını ve bu kişinin beyanlarının iftiradan ibaret olduğunu savunmuştur.
25. Yargılama sonucunda Mahkeme, başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkûm etmiştir. Mahkûmiyet gerekçesinde, öncelikle FETÖ/PDY'nin terör örgütü olarak kabul edilmesine ilişkin Yargıtay kararlarına değinilmiştir. Somut olayda başvurucunun 2009 ile 2011 yılları arasında Söke'deki meslek yüksekokulunda öğrenim gördükten sonra 2012 yılında Balıkesir'deki askerî okulda eğitim aldığına, 2013 yılında da Polatlı'daki askerî birliğe silah teknisyeni olarak atandığına değinen Mahkeme, başvurucu hakkında 2009 ile 2013 yılları arasındaki sürece dair beyanda bulunan S.K., M.B., F.G. S.P. ve M.K.nın hükme esas aldığı aşamalardaki ifadelerine kararda şu şekilde yer vermiştir:
"Mahkememizce dinlenen tanık [M.B.] 17/09/2019 tarihli celsede yer alan beyanında özetle, '2011-2013 yılları arasında Balıkesir Astsubay MYO eğitim gördügünü, eğitim gördüğü dönemde hafta sonları sohbet adı altındaki toplantılara katıldığını, bu toplantılara kendisi ile birlikte [M. ve İ.] isimli şahıslar ve sanık Burhan Bozbaş'ın katıldığını, toplantılarda Fettullah Gülen'in kitaplarının anlatıldığını, kendilerinden himmet adı altında para istediklerini, sanıktan isteyip istemediklerini bilmediğini' söylediği, tanık [F.G.] talimat mahkemesince alınan beyanında özetle; '[2010]-2012 yılları arasında Adnan Menderes Üniversitesi Söke Meslek Yüksek Okulunda öğrenim gördüğünü, üniversiteyi okurken örgüte ait öğrenci evlerinde kaldığını, sanık Burhan'ın da örgütü ait başka bir evde kaldığını, sanık Burhan ile birlikte [Ş.] Erkek öğrenci yurdunda yapılan sohbet toplantılarına düzenl[i] olarak katıldıklarını, bu toplantılarda Fettulah Gülen'in kitaplarının okutulduğunu, vaazlarının izletildiğini' söylediği, tanık [M.K.] talimat mahkemesince alınan beyanında özetle; 'sanık Burhan Bozbaş ile Söke Meslek Yüksek Okulunda aynı dönem farklı bölümlerde okuduklarını, o dönemde sanığın FETÖ/PDY nin evlerinde kaldığını' söylediği, tanık [S.P.] talimat mahkemesince alınan beyanında özetle; 2009-2011 yılları arasında Söke ilçesinde Otomotiv Teknolojisi Meslek Yüksek Okulunda öğrenim gördüğünü, sanığın sınıf arkadaşı olduğunu, üniversite döneminde sanığın FETÖ/PDY.nin evlerinde kaldığını bildiğini söylediği, tanık [S.K.] Tokat İl Jandarma Komutanlığı'na müdafi huzurunda şüpheli sıfatıyla verdiği 21/11/2017 tarihli ifade ve teşhis işleminde alınan beyanında özetle, 'sanık Burhan Bozbaş'ın Söke ilçesinde cemaat evlerinde kaldığını ve ev abiliği yaptığını, okuma ve istişare toplantılarına birlikte katıldıklarını söyleyerek sanığı fotoğraflardan teşhis ettiği, tanık [S.K.nın] incelenen nufus kaydından 28/02/2018 tarihinde vefat ettiğinin anlaşıldığı, bu nedenle tanığın soruşturma ifadesinin CMK 211. maddesi uyarınca duruşmada okunulduğu"
26. Gerekçeli kararda, tanıkların başvurucu ile ilgili anlatımlarında samimi olarak kendileri ve başvurucu hakkında yer, zaman ve somut olay bildirdiklerini, dolayısıyla bu beyanların hükme esas alınabileceğini belirten Mahkemenin başvurucunun atılı suçu işlediğine ve suçun manevi unsuru yönünden 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun30. maddesinde düzenlenen "Hata" hükümlerinin başvurucu hakkında uygulanamayacağına dair değerlendirmesi şöyledir:
"Netice olarak zaman içerisine yayılan süreçte sanığın gösterdiği ısrar, süreklilik, çeşitlilik ve eylemsel yoğunluk birlikte değerlendirildiğinde, FETÖ/PDY yapılanması ile bağlantılı öğrenci evlerinde kalan, bu evlerde 'ev abiliği' yapan, örgütün okuma ve iştişare adı altındaki toplantılarına katılan, yine astsubaylık eğitimi esnasında da örgüt içindeki sivil şahıslarca düzenlenen örgüt lideri Fetulah Gülen'i kitaplarının okunduğu ve konuşmalarının bulunduğu CD.lerin izlendiği sohbet adı altında dönemsel etkinliklere katılan, bu şekilde örgütsel bağlılığı canlı tutulan sanığın Fetullahçı Terör Örgütü - FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapısı içerisine girdiği, bizzat terör örgütü üyesi olarak kabul edilmesi gerektiği, ...
Sanığın söz konusu yapının içerisinde bulunduğu sürenin uzunluğu dikkate alındığında, bu yapının gerçek saikini bilmediğinin düşünülemeyeceği, toplantılarda ders veren imam, abi, abla gibi kişilerin gerçek isimlerini ve şahsi bilgilerini söylemeksizin kod isimleri kullandıklarını, üyelerinin örgütsel eylem ve bağlılık içerisinde hiyerarşik konumlarını, sıklıkla örgüte mali yardımda bulunduklarını, bu toplanan paraların şeffaf olarak dini hizmetlerde kullanılmadığını gören sanığın yapının siyasi amacını bilmemesinin kabul edilemeyeceği, Amerika Birleşik Devletlerinde bir malikanede ikamet eden örgüt lideri Fetullah Gülen'in dinimiz ile bağdaşmayacak şekilde edindiği siyasi ve ekonomik gücü sorgulamadığının düşünülemeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın söz konusu yapının terör örgütü olduğunu ve amacını bildiği, TCK'nın 30. maddesinde düzenlenen hata hükümlerinin uygulanabilmesi için içine düşülen hatanın esaslı kabul edilmesi gerektiği, hukuki anlamda hata sadece bilmemeyi değil, aynı zamanda düşünme, bir uzmana - bilene danışma ve vicdan muhasebesi yapmak durumlarını da kapsadığı, sanığın bu kriterlere rağmen hataya düşmesi durumunda hatanın esaslı sayılması gerektiği, somut olayda açıklanan gerekçeler ile sanığın örgütün amacını bilmediğine ilişkin savunmasının esaslı hata sayılmasına olanak bulunmadığı, nitekim Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 24/04/2017 tarih ve 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı ilamında da, sanıkların eğitim düzeyi, yaptıkları görev nedeni ile edindikleri bilgiler, tecrübe ve örgütteki konumları itibariyle FETÖ/PDY oluşumunun silahlı terör örgütü olduğunu bilebilecek durumda oldukları ve cezalandırılmaları gerektiğinin içtihat edildiği, netice olarak sanığın sadece dini duygular ile söz konusu yapı içerisine girmediği, olayda TCK'nın 30. maddesinde düzenlenen hata hükümlerinin uygulanmasına yasal olanak bulunmadığı,
Tüm dosya kapsamına göre sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunun yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere sübut bulduğu anlaşıl[mıştır.]"
27. Anılan hükme karşı başvurucu istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, -diğer itirazlarının yanı sıra- örgüt yapılanması içerisinde uzun süre kaldığına Mahkeme kabulünün tanık beyanlarıyla örtüşmediğini, örgütte abi, abla ve imam gibi sıfatları bulunan kişilerin kod adı kullandığını bildiğine dair değerlendirmenin dosyadaki delillerle desteklenmeyen bir varsayımdan ibaret olduğunu, eyleminin maddi şartlar nedeniyle bir dönem bu yapıya ait evde kalmaktan ibaret olduğunu, tanık beyanlarında da kendisinin örgütle irtibatlı olduğu belirtilen tarih aralıkları içerisinde de toplumda bu yapının terör örgütü olarak bilinmediğini ileri sürmüştür. Başvurucunun istinaf talebi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince (Daire) 30/9/2019 tarihinde esastan reddedilmiştir.
28. Başvurucunun istinaf dilekçesindeki itirazlarını yineleyerek Daire kararını temyiz etmesi üzerine dosyanın temyiz incelemesinin henüz sonuçlanmadığı aşamada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca gönderilen 2/1/2020 tarihli ve Edirne Cumhuriyet Başsavcılığınca gönderilen 14/5/2020 tarihli yazı eklerinde, H.H.K. ve H.D. adlı kişilerin kendi haklarında FETÖ/PDY üyeliği suçundan yürütülen soruşturmalar kapsamında alınan ve aralarında başvurucunun da bulunduğu kişilerin Söke ilçesinde iken ve astsubaylık meslek eğitimi sırasında anılan örgütle irtibatlarına dair anlatımlar ile kendilerine fotoğraflar üzerinden yaptırılan teşhis işlemlerini içeren ifade ve teşhis tutanakları başvurucunun hukuki durumu açısından değerlendirilmek üzere Mahkemeye sunulmuştur.
29. Yargıtay 15/5/2020 tarihinde Mahkeme kararına yönelik istinaf talebinin esastan reddine ilişkin Daire kararını onamıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
30. İlgili mevzuat için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz [1. B.], B. No: 2019/20791, 18/10/2022, §§ 9-10.
2. Yargıtay Kararları
31. Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 17/10/2018 tarihli ve E.2018/2188, K.2018/3433 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
“Dosya kapsamındaki deliller ve sanığın savunmasına göre; Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu olup pedogojik formasyonu bulunmayan ve çalışmak zorunda olan sanığın, örgüte iltisaklı dershanelerde çalışmak, 2014 öncesi bir kısım toplantılara katılmak şeklinde gerçekleşen faaliyetlerinin örgütsel alanda kabulü için 2014 sonrasında da devam [etmesi gerekmektedir.]"
32. Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 10/2/2021 tarihli ve E.2019/10348, K.2021/972 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
“Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen Dairemizin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
2013 yılı öncesinde, gizlilik ve himmet vermek/toplamak gibi örgütsel özellik taşıdığı da belirlenemeyen dini sohbetlere katılma, örgüt evlerinde ve yurtlarında kalma ile örgüt liderinin talimatı ile açtığı tespit edilemeyen Bank Asya'da katılım hesabı bulunmasından ibaret sanığın eylem ve faaliyetlerinin 2014 yılı öncesine ait olup 2014 sonrası herhangi bir örgütsel faaliyeti bulunmayan ve hakkında soruşturma açılmadan önce Cumhuriyet Savcılığına başvurarak örgütle ilişkisini ve örgütle ilgili bildiklerini tanık sıfatıyla anlatan sanığın ilişki içinde olduğu yapının silahlı terör örgütü olduğu konusunda hataya düşmesi ve bu suçun ancak kast ile işlenebilen bir suç olması nedeniyle, TCK'nın 30/1 ve CMK'nın 223/2-c maddeleri uyarınca kast yokluğundan beraat kararı verilmesi [gerekir] ..."
33. Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 13/4/2021 tarihli ve E.2020/3159, K.2021/2718 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... Dosya kapsamına göre 2012 yılına kadar cemaat olarak bilinen yapı içinde faaliyetleri olan, mütevelli konumunda bulunduğunu, himmet verdiğini, yapıyla iltisaklı demeğin başkanlığını yaptığını beyan eden sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün kamuoyunca bilinen operasyonel eylemlerinden sonraki tarihlerde örgütsel faaliyet ve eylemlerde bulunup bulunmadığının tespiti için [Y.B.nin] duruşmaya getirtilip sanık hakkında etraflıca ve ayrıntılı beyanları alınıp ... CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafıine okunup diyecekleri sorulduktan, gerekirse mahkemede dinlenildikten sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması [bozmayı gerektirmiştir.]"
34. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 9/5/2022 tarihli ve E.2021/8954, K.2022/2553 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Savunma ve dosya kapsamına göre, örgütün operasyonel eylemlerinden sonra herhangi bir örgütsel faaliyeti bulunmayan ve 2013 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra örgütle bağlantısını kestiğini beyan etmesi ve örgütle ilişkisini sürdürdüğüne dair herhangi bir aleyhe delilin de bulunmadığı gözetilerek, 2009-2013 yılları arasındaki üniversite öğrencisi olduğu dönemde örgüte ait yurtta blok temsilciliği yapması ve o dönemde bir kısım kız öğrencilere ablalık yapmasından ibaret eylem ve faaliyetlerinin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğunu gösterecek derecede çeşitlilik devamlılık ve yoğunluk göstermemesi karşısında atılı suçu işlediği sabit olmayan sanığın CMK'nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması [bozmayı gerektirmiştir.]"
35. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 29/6/2022 tarihli ve E.2021/17299, K.2022/4041 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Örgüte müzahir eğitim kurumunda çalışan, üniversite öğrenciliği döneminde örgüt evlerinde kalıp sohbetlere katıldığını, bir süre ev abiliği yaptığını, mezun olunca örgütle iltisaklı Kurumda çalıştığını, bu Kurumun talimatıyla Bank Asya'da örgüt liderinin çağrısından sonra 03.02.2014 tarihinde hesap açıp bu hesaba 20.000 TL yatırdığını, 15.12.2014 ve 16.12.2014 tarihlerinde adliye binası önünde düzenlenen Zaman ve Samanyolu yayın yönetmenlerinin gözaltına alınmasını protesto eylemlerine katıldığını ve dershanelerin kapatılması sürecini protesto eden sosyal medya paylaşımlarında bulunduğunu ikrar eden sanığın, [...] araştırma yapılarak hakkında başkaca bir beyan yahut delil bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa bu beyan yahut delillerin ve hükümden sonra dosyaya giren [S.G. ve F.Ö.nün] beyanlarının CMK’nın 217. maddesi uyarınca sanık ve müdafiine okunarak diyeceklerinin sorulması ve sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde beraatine karar verilmesi [bozmayı gerektirmiştir.]"
36. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 27/9/2022 tarihli ve E.2021/18601, K.2022/6379 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Hava astsubay meslek yüksek okulunu kazanarak askeri öğrenci olan ancak 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında okulun kapatılması üzerine mezun olamadığı belirlenen sanığın, etkin pişmanlık kapsamında değerlendirebilecek kendi beyanlarında 'lise birinci sınıfta tanıştığı FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile hiyerarşik bağını 2014 yılının Eylül ayına kadar devam ettirdiğini, bu süre zarfında sohbet adı altındaki örgütsel toplantılara katıldığını, ancak sonrasında örgüt ile bağını kopardığını' söylediği nazara alındığında; [...] askeri mahrem yapının özellikleri de gözetilerek, sanığın örgütsel bağını devam edip ettirmediğinin şüpheye yol açmayacak şekilde belirlenebilmesi amacıyla, öncelikle ankesör veya sabit hatlardan periyodik ya da ardışık aramasının olup olmadığına ilişkin herhangi bir kayıt veya rapor bulunup bulunmadığının saptanması, varsa buna ilişkin bilgi ve belgelerin getirtilmesi, yine UYAP örgütlü suçlar veri havuzunda araştırma yapılarak sanıkla ilgili olarak 'sanığın örgütten kopma aşamasına geldiğine ve Ümit yapılanması aktarıldığına' yönelik veya başkaca örgütsel bağını ortaya koyan herhangi bir beyan, belge ya da bilgi olup olmadığının tespit edilmesi, bulunması halinde onaylı örneklerinin dosya içerisine getirtilmesi, gerekirse ilgili şahısların tanık olarak dinlenmelerinin sağlanması [gerekmektedir.]"
37. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2/7/2023 tarihli ve E.2021/11741, K.2023/384 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık [M.T.] ile ilgili olarak Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/18720 soruşturma dosyası kapsamında M.A.A. isimli şahsın etkin pişmanlık kapsamında ayrıntılı ifade verdiği, bu ifadesinde sanık [M.T.nin] FETÖ/PDY silahlı terör örgütünü organik ve hiyerarşik yapısına dahil olduğu yönündeki beyanlarına istinaden hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü'ne üyelik suçlamasından kamu davası açıldığı anlaşılmıştır.
Tanık M. A. A.'ın mahkememizce alınan ifadesinde özetle; [M.T.yi] askerlik devresi olması nedeniyle tanıdığını, 2012 yılında İzmir ilinde sanık [M.T.], İ.S. ve kendisinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ait evde 6 ay birlikte kaldığını, kendilerinden sorumlu mahrem imamın E. Ç. olduğunu, bu şahsın belli aralıklarla eve gelerek sohbet yaptığını, kendilerine Fethullah Gülen kitabı okuduğunu, vaazını dinlettiğini, ayrıca maaşlarının belirli bir kısmını himmet olarak kendisine verdiklerini, kendilerinden kurban bayramında kurban bağışı talep edildiğini, 2013 yılında kendisinin tayininin Ankara'ya çıktığını, daha sonra da sanık ile irtibatının kesildiğini, bu tarihten sonraki eylemlerini bilmediğini beyan etmiştir.
Uyap örgütlü suçlar bilgi bankasında yapılan araştırmada İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması yapılan İ.S.'nun mahkemesince alınan savunmasında; İzmir ilinde 2012 yılı eylül ayında askeri eğitimleri başladığını, o dönem misafirhanede kaldığını ancak fiziki şartlarının kötü olması ulaşım sıkıntısı akşamları yemek olmaması gibi nedenlerle dışarıda kalmaya karar verdiğini, askeri temel eğitiminde aynı sınıfta görev yapan tanık M.A.A. ile samimi olmasa da aynı sınıfta olması ve kendisinin evi tutup herşeyin hazır halde olması nedeniyle birlikte kalmaya başladığını, aynı evde Mehmet Taslak isimli ikmal sınıfından birisinin daha kendileriyle kaldığını, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini beyan ettiği anlaşılmıştır.
Sanığın mahkememizce alınan savunmasında özetle; M.A. ile İ.S. ile birlikte aynı evde kaldığını, birlikte karar alarak üçünün bir eve çıktığını, yaklaşık 6 ay kaldıklarını, sonrasında bu kişilerle görüşmediğini, E.Ç. isimli kişiyi tanımadığını, 2014 yılından itibaren sürekli misafirhanede kaldığını, çalıştığı süre boyunca yapıdan olan kişilerle karşılaşmadığını, aleyhine beyanları kabul etmediğini, herhangi bir oluşuma maddi yardımda bulunmadığını, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, beraatini talep ettiğini beyan etmiştir.
Tüm bu açıklamalar karşısında dosya kapsamında somut olay irdelendiğinde;
Etkin pişmanlık kapsamında ifade veren Tanık M.A.A.ın sanık ve İ.S. ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ait evde kaldıklarını, kendilerinden sorumlu E.Ç. adında mahrem imamın olduğunu, örgüte himmet verme, Fethullah Gülen vaazlarının dinlenilmesi, kitaplarının okunması gibi bir takım örgütsel faaliyetlerin gerçekleştirildiği yönündeki beyanları, sanığın ve İ.S.nun da aynı evde kaldıklarını doğrulaması göz önünde bulundurulduğunda sanık [M.T.nin] FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne belirli bir hiyerarşi ile bağlı olduğu ve bu suretle tüm dosya kapsamı gözetilerek üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği vicdani kanaatine ulaşılmış, sanığın dosyaya yansıdığı şekilde suç işleme kastı ve eylemlerinin yoğunluğu gözetilerek alt sınırdan ceza tayinine gidilerek sanığın cezalandırılmasına karar verilmiştir.
[...]
Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi 13.11.2019 tarih ve 2018/5526 Esas, 2019/6842 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
Asker bir şahsın; örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, 'her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olacağı', hususu nazara alınarak somut olay değerlendirildiğinde;
TSK Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda 2012-2016 yılları arasında üstteğmen olarak görev yapan sanığın eylemlerinin belirlenebilmesi bakımından; emniyet kayıtlarının yanı sıra BTK’dan alınan baz istasyonunu gösterir HTS kayıtlarının, '0' saniyeli çağrılar da dahil olmak üzere getirilerek üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda 'gerçekleştirilen arama sayısı, aramaların ardışık ya da periyodik olup olmadığı, aramaların gerçekleştirildiği saatler, konuşma süreleri, sanığın farklı ankesörlü telefonlardan aranıp aranmadığı, ardışık aramaya dahil olan şahısların aynı kuvvete mensup ve aynı rütbede olup olmadıkları, aramaları gizlemek için herhangi bir şifreleme yönteminin kullanılıp kullanılmadığı' hususlarını gösterir bir analiz inceleme ve tespit raporunun tanzim edilmesi, ayrıca sanığın, görev yaptığı yerlerin tespiti ile ilgili birimlere yazı yazılmak suretiyle, görev yaptığı yerler itibariyle sanık hakkında ankesör veya sabit hatlardan periyodik ya da ardışık aramasının olduğuna yönelik herhangi bir kayıt, soruşturma veya kovuşturmanın olup olmadığının saptanması, varsa buna ilişkin bilgi ve belgelerin getirtilmesi, yine sanık ile birlikte ardışık arandığı tespit edilen şahıslarla ilgili herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olup olmadığı belirlendikten sonra şahısların tüm aşama ifadelerinin getirtilerek gerekirse tanık olarak dinlenmeleri, temyiz aşamasında dosyaya geldiği anlaşılan HTS analiz raporu ile [H.İ.Ü. ve C.T.ye] ait beyanların ve ayrıca UYAP'ta bulunan örgütlü suçlar bilgi havuzunda araştırma yapılarak sanık hakkında başkaca bir beyan yahut ifade bulunup bulunmadığı araştırılıp, varsa bu beyan yahut ifadelerle birlikte tüm bu belgelerin CMK'nın 217 inci maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafıine okunup değerlendirildikten sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma neticesinde yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli bulunmamıştır."
38. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 15/1/2024 tarihli ve E.2023/5750, K.2024/449 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık savunması, tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, aksi kanıtlanamayan samimi savunmalarına göre; üniversitede öğrenci olduğu dönemde örgüt evlerinde ekonomik gerekçelerle kalan ve bir dönem ev ablalığı yapan sanığın,üniversiteden mezun olduktan sonra memleketine dönmesi vebu tarihten sonra başkaca örgütsel faaliyetlerine rastlanmaması nazara alındığında; sanığın örgütle organik bağ içine girip sürekli şekilde çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemlerde bulunduğuna ilişkin her türlü şüpheden uzak mahkumiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, dosyaya yansıyan faaliyetleri dikkate alındığında eylemlerinin örgüte sempati düzeyinde olduğu gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur."
39. Konuya ilişkin diğer Yargıtay kararları için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-20.
B. Uluslararası Hukuk
40. Uluslararası hukuk kaynakları için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 21-34.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
41. Anayasa Mahkemesinin 27/11/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
42. Başvurucu; kendisine isnat edilen ve mahkûmiyet hükmüne gerekçe yapılan eylemlerin yasal faaliyetler olup gerçekleştirildiği zamanda bunların suç olmadığını belirterek bu eylemlere dayanmak suretiyle mahkûmiyet kararı verilmesinin suçta ve cezada kanunilik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
43. Bakanlık görüşünde;
i. Başvurucunun şikâyetlerinin esas itibarıyla yargılamanın sonucuna, delillerin değerlendirilmesine, hukuk kurallarının yorumuna ve uygulanmasına ilişkin olduğu, Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasına göre kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin yargı mercilerinin delilleri takdirinde bariz bir takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça bu takdire müdahalesinin söz konusu olamayacağını birçok kararında dile getirdiği, somut olayda dosyadaki bilgi ve belgeler dikkate alınarak yapılan yargılama ve kurulan hükümde herhangi bir bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik olmadığı ifade edilmiştir.
ii. Diğer yandan mahkûmiyet hükmünün, içerikleri itibarıyla başvurucunun örgüt içerisindeki konumunu açıkladığını ifade ettiği tanık beyanlarına dayandığını değerlendiren Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin FETÖ/PDY üyesi olma suçu açısından anılan ilkenin ele alındığı Adnan Şen ([GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021) kararındaki tespit ve değerlendirmelerin somut başvuru açısından da gözönünde bulundurulması gerektiğini vurgulamıştır.
44. Başvurucu, Bakanlık görüşüne ilişkin beyanında genel olarak tekrar ettiği bireysel başvuru formundaki iddialarına ek olarak önceden bu yapının "Gülen Hareketi" olarak bilindiğini, sonradan 26/5/2016 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararı ile terör örgütü ilan edildiğini, bu karardan önceki kararların hiçbirinde söz konusu yapıdan terör örgütü olarak bahsedilmediğini, kendisinin paralel yapı üyesi olmakla değil terör örgütü üyesi olmakla suçlanması nedeniyle bu konuda ancak MGK'nın ve siyasilerin açıklamalarına dayanılabileceğini, anılan tarihten önce söz konusu yapının terör örgütü olduğunu gösteren hiçbir şiddet eyleminin de bulunmadığını belirtmiştir.
2. Değerlendirme
45. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
''Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.''
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
46. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan [1. B.], B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun fiilleri işlediği sırada cezai yönden sorumluluk altına sokulabileceğini makul olarak öngöremediği yönündeki şikâyetlerinin suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
47. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesinin FETÖ/PDY Bağlamında Terör Örgütüne Üye Olma Suçuna İlişkin Değerlendirmeleri
48. FETÖ/PDY Fetullah Gülen tarafından kurulan, 1960'lı yıllardan itibaren faaliyette bulunan ve uzun yıllar boyunca dinî bir grup olarak nitelenen bir yapılanmadır. Bu yapılanma, süreç içinde "cemaat", "Gülen Cemaati", "Fetullah Gülen Cemaati", "hizmet hareketi", "gönüllüler hareketi" ve "camia" gibi isimlerle anılmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 22). Anılan yapılanma özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında örgütlenmiş; bunun yanı sıra başta eğitim ve din olmak üzere farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunmuş; sivil alanda önemli bir etkinliğe ulaşmıştır. Bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenen, bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma söz konusudur (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26; Mustafa Baldır [2. B.], B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 75; Hasan Sarıcı [GK], B. No: 2018/37695, 9/10/2024, § 26; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 44).
49. FETÖ/PDY ancak 2013 yılı sonrasında bir terör örgütü olarak nitelendirilmiş, örgütlenmesine ve faaliyetlerine ilişkin olarak bu tarihten sonra soruşturma ve kovuşturmalar yoğun olarak yürütülmüştür (adli makamlar tarafından FETÖ/PDY mensubu oldukları ve bu örgütün faaliyetleri doğrultusunda çeşitli suçlar işledikleri değerlendirilen kişiler hakkında başlatılan soruşturmalara ve yapılan yargılamalara, devletin güvenlik birimlerinin karar, açıklama ve uygulamalarına ilişkin izahat için bkz. Adnan Şen, §§ 13-25, 116; Hasan Sarıcı, § 27; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 45).
50. Yargıtay, kökleri eskiye dayanmakla beraber terör ve devlet güvenliği aleyhine faaliyetleri oldukça yakın tarihlerde görünür hâle gelen FETÖ/PDY'ye üye olma suçunun oluşup oluşmadığına ilişkin değerlendirmelerinde terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin olarak -Anayasa Mahkemesinin Metin Birdal [GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019) kararında özetlediği- önceki içtihatlarından ayrılmamıştır. Anayasa Mahkemesi Metin Birdal kararında, temel hak ve özgürlükler kapsamında kalan birtakım eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmesi hususunu incelemiş, özellikle terör örgütü üyeliği suçunun yapısına ve bu suç bağlamında yarışan değerler arasında denge kurulmasına dair ayrıntılı açıklamalar yapmıştır (Metin Birdal, §§ 60-72).
51. Anayasa Mahkemesi, yukarıda yer verilen değerlendirmeleri ilk olarak PKK terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararı üzerine yapılan bir bireysel başvuruda yapmıştır. Söz konusu incelemenin daha başında Anayasa Mahkemesi, bir kimsenin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi için "Kişinin örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, örgütün bir parçası olmayı istemesi ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağlaması gerekir." şeklinde eldeki başvurunun çözümlenmesinde de anahtar olan bazı değerlendirmelerde bulunmuştur. Söz konusu karar ve onu takip eden kararlarda örgüte üye olmanın "fiilî bir katılma olduğu ve dolayısıyla üyeliğin suç olarak kabul edilmesinin ve cezalandırılmasının altında yatan sebebin, terör örgütü üyesi olan kişinin aslında bu şekilde terör örgütünün toplum için arz ettiği tehlikeye bilerek ve isteyerek katkı sağlaması olduğu, kişinin örgütün hiyerarşik yapısına bilerek ve isteyerek dâhil olduğunun yeterli bir gerekçe ile ispat edilmesi gerektiğini" ifade etmiştir (Metin Birdal, §§ 62, 67; İlhami Aksu [2. B.], B. No: 2018/36918, 15/6/2022, § 32; Hasan Sarıcı, § 29; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 47).
52. Nitekim Yargıtay da FETÖ/PDY'nin PKK gibi oldukça uzun süredir mahkemelerce ve devlet kurumlarınca terör örgütü olarak kabul edilen, toplum tarafından da öyle bilinen bir örgüt olmadığını gözönünde bulundurmuştur. Yargıtay, birçok kararında FETÖ/PDY'nin başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıktığı, "sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göster[diği]" ve toplumun her katmanının büyük bir kesimi tarafından da böyle algılandığı tespitini yapmıştır. Gerçekten de toplumda önemli bir kesim, bu yapılanmanın illegal yönünü bilmeden sosyal ve ekonomik alanda gelişerek kurumsallaşmasına ve faaliyetlerine destek olmuştur (Mustafa Baldır, § 76; Adnan Şen, §§ 117, 118; Hasan Sarıcı, § 30; Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-13, 19, 48).
53. Dolayısıyla illegal yönünü bilerek örgüt üyesi olan kişilerle öyle olmayan sıradan kişiler arasında dikkatli bir ayrım yapmak gerekmektedir. Fakat FETÖ/PDY yargılamalarının temelinde söz konusu ayrımı yapmanın zorluğu yatmaktadır. Bu zorluğun ilk nedeni terör yargılamalarının bizzat doğası, hükmedilen cezaların ağırlığı, birey ve toplum hayatı üzerindeki etki derecesinin yüksekliğidir. Zorluğun ikinci sebebi ise FETÖ/PDY'nin hukuk alanında bir terör örgütü olarak kabul edilmesi sürecinden kaynaklanmaktadır. Birçok durumda yargılamalara konu eylemler FETÖ/PDY'nin hukuk alanında bir terör örgütü olarak kabul edilmesinden ve üçüncü kişiler için de bilinir hâle gelmesinden önce işlenmiştir (Hasan Sarıcı, § 31; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 49).
54. Bununla birlikte bir oluşumun terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının suçun unsurlarından biri olmadığının altını önemle çizmek gerekir. Örgütün niteliklerinin mahkemece belirlenmesi bir tespit kararıdır (Hasan Sarıcı, § 32; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 14). Aksinin kabulü, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan terör örgütlerinin eylemlerinin unsur yokluğu nedeniyle cezalandırılamaması sonucunu doğurur. Yukarıda alıntılanan Yargıtay içtihatlarının da gösterdiği gibi bir oluşumun terör örgütü olarak tespitine dair kesinleşmiş yargı kararının bu suç özelinde en önemli fonksiyonu, terör örgütüne hukuki varlık kazandırması ve bu bağlamda yapının bir terör örgütü olduğunu bilinebilecek hâle getirmesidir. Dolayısıyla henüz terör örgütü olduğuna dair yargı kararlarının bulunmadığı, dolayısıyla herkesçe bir terör örgütü olarak bilinebilir hâle gelmediği sırada bir örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı olan kişilerin kasıtlarının ortaya konulması hayati önemdedir (Ahmet Aslan [1. B.], B. No: 2021/23949, 6/10/2022, §§ 50-51; Hasan Sarıcı, § 32; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 50).
55. O hâlde bir kimsenin FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılabilmesi için örgütün niteliğini ve amaçlarını bildiği, örgütün bir parçası olmayı istediği ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağladığının gösterilmesi gerekir. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Yargıtay terör örgütüne üye olma veya yardım etme suçlarının doğrudan kasıt ve özel saikle işlenebilen suçlar olduğu da gözetildiğinde FETÖ/PDY'nin gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığını, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiğini, üst düzey hükûmet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda paralel yapı veya terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığını, Millî Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin nitelik, içerik ve mahiyeti itibarıyla terör örgütünün amacına hizmet ettiği ve sanıklarca da bunun bilindiği somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceğini, kişilerin hukuki durumlarının kusurluluk ve hata bağlamında değerlendirilmesinde zaruret bulunduğunu ifade etmiştir. Başka bir deyişle Yargıtay bir kişinin söz konusu örgüte üye olma suçundan cezalandırılması için sempati ve iltisak boyutunu aşarak terör örgütü niteliğini ve amaçlarını bilerek örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli delillere dayanılmasını şart koşmaktadır (Hasan Sarıcı, § 33; Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-19, 51).
56. Bu sebeple Yargıtay, FETÖ/PDY davalarında da örgüte sadece sempati duymayı ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemleri terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet için yeterli görmemektedir. Yargıtaya göre FETÖ/PDY üyesinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, terör örgütünün bir parçası olmayı istemesi, örgüte katılma iradesinin devamlılık arz etmesi, saikinin suç işlemek olması şartı aranmalıdır (Yargıtay kararı için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, § 13).
57. Yukarıdaki değerlendirmelerden hareket eden ve FETÖ/PDY'nin güvenlik güçlerince önemli ölçüde çözümlenen hiyerarşik yapılanmasını gözeten Yargıtay; üst düzeyde bulunan örgüt mensuplarının katıldığı örgütün niteliklerini, amaç ve yöntemlerini bildiğinin, suç işlemek saiki ile hareket ettiğinin, ayrıca örgüte katılma iradesinin devamlılık arz ettiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Yargıtay, FETÖ/PDY'nin oldukça uzun süre yasal zeminde faaliyet göstermesi ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle özellikle sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarıyla irtibatlı olduğu tespit edilen kişilerin örgütün nihai amacını bildiğinin ortaya konması gerektiğini kabul etmiştir (Hasan Sarıcı, § 35; Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-13, 19; Adnan Şen, § 114).
58. Yargı makamlarının değerlendirmelerinden çıkan sonuca göre FETÖ/PDY'nin daha alt katlarıyla irtibatlı olduğu tespit eden kişilerin -örgütün nihai amacını bildikleri ortaya konmadığı müddetçe- örgüte bir ahlak ve eğitim hareketi, gönüllüler hareketi, dinî bir cemaat olduğu zannı ile sempati duydukları, örgütle irtibat ve iltisaklı oldukları kabul edilmektedir. Terör örgütüne üye olma suçuna bağlanan ağır cezai yaptırımlar gözetildiğinde -örgütün nihai amacının herkesçe bilindiğinin kabul edilebileceği kesin bir tarih vermek yoluna gidilmemiş olmakla birlikte- örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan önce yasal zeminde faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüne bağlı olduğu düşüncesi ile hareket ederek hataya düşenler ile FETÖ/PDY'nin amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının birbirlerinden dikkatli şekilde ayrılması yoluna gidilmiştir (Hasan Sarıcı, § 36; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 54).
ii. Başvurucunun Cezalandırılmasında Delil Olarak Kabul Edilen Faaliyetlerinin Değerlendirilmesi
59. Başvurucunun örgüte üye olma suçundan cezalandırılmasında delil olarak kullanılan sohbetlere katılma eyleminin örgütsel alanda olduğunun kabul edilmesi için Yargıtay, katıldığı sohbetlerin örgütsel özellik taşıdığının belirlenmesini beklemektedir(Hasan Sarıcı, § 37; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 20). Benzer şekilde, Yargıtay kararlarında değinilen dönemler içerisinde, sohbetlere katılmanın yanı sıra üniversite öğrenimi sürecinde örgüte ait evlerde kaldıkları ve bu evlerde abilik/ablalık yaptıkları belirlenen kişilerin hukuki durumlarının değerlendirilmesi açısından bu eylemlerin ötesinde örgütsel faaliyetlerinin tespit edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır (bkz. §§ 32, 34-38).
iii. Başvurunun Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi Yönünden Değerlendirilmesi
60. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi hukuk devletinin kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesinin genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlamı ve önemi olup bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte; buna ek olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili bir şekilde uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş. [1. B.], B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 32; Adnan Şen; § 104; Hasan Sarıcı, § 46; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 60).
61. Anayasa’nın 38. maddesine koşut olarak5237 sayılı Kanun’un 2. maddesinde de düzenlenen ilke, yasaklanan eylemlerin ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesini, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olmasını gerektirmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmıştır (Fikriye Aytin ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 51; AYM, E.2010/69, K.2011/116, 7/7/2011; AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 13; Hasan Sarıcı, § 47; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 61).
62. Ceza verme yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu kapsamda yargı organlarınca yapılacak yorumun ceza normlarının özüyle çelişmemesi ve öngörülebilir olması gerekir. Yargı organları, terör suçları da dâhil olmak üzere tüm suçlar bakımından suça veya cezaya ilişkin olguları değerlendirirken, özellikle fiillerin bir suça karşılık gelip gelmediğini belirlerken suçta ve cezada kanunilik ilkesini anlamsız kılacak şekilde öngörülemez bir yaklaşımda bulunmamalıdır (Mehmet Emin Karamehmet ve diğerleri [2. B.], B. No: 2017/4902, 28/1/2020, § 47; Adnan Şen, § 107; Hasan Sarıcı, § 48; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62). Bu kapsamda somut olayda değerlendirilmesi gereken, terör örgütüne üye olma suçunun kapsamının öngörülemez şekilde sanığın aleyhine olarak genişletici bir yoruma tabi tutulup tutulmadığıdır (Ahmet Aslan, § 68; Hasan Sarıcı, § 48; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62). Bu nedenle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin denetlenmesinde normun mevcut deliller çerçevesinde somut olaya uygulanış biçiminin yasal düzenlemeyle bağdaşmaz ve öngörülemez bir sonuca yol açıp açmadığı incelenmelidir (Hasan Sarıcı, § 48; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62).
63. Somut olayda Mahkeme, başvurucunun yüksekokul öğrencisi olduğu 2009 ile 2011 yılları arasında FETÖ/PDY ile bağlantılı öğrenci evlerinde kalması, bu evlerde ev abiliği yapması, yine bu süreçte örgütün okuma ve iştişare adı altındaki toplantılarına katılması, 2012 yılındaki astsubaylık eğitimi esnasında da örgüt içindeki sivil kişilerce düzenlendiği, örgüt lideri Fetullah Gülen'in kitaplarının okunduğu ve konuşmalarının bilgisayar ortamında izlendiği belirtilen sohbet adı altında dönemsel etkinliklere katılması şeklindeki eylemlerinin anılan örgüte üye olma suçu açısından süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiğini, bu suretle başvurucunun örgüt hiyerarşisi içerisine girdiğini değerlendirmiştir.
64. Diğer yandan Mahkeme, toplantılarda ders veren ve imam, abi, abla gibi sıfatlar taşıyan kişilerin gerçek isimlerini ve şahsi bilgilerini söylemeksizin kod isimleri kullandıklarını, başvurucunun da örgüt içerisinde geçirdiği sürenin uzun olduğu gerekçesiyle örgüt üyelerinin hiyerarşik konumlarını, sıklıkla örgüte mali yardımda bulunduklarını, bu toplanan paraların şeffaf olarak dinî hizmetlerde kullanılmadığını bildiğini, dolayısıyla FETÖ/PDY yapılanmasının gerçek siyasi amacını bilmediğinin ve yurt dışında bulunan örgüt liderinin edindiği siyasi ve ekonomik gücü sorgulamadığının düşünülemeyeceğini değerlendirerek başvurucunun savunmalarına itibar etmemiştir.
65. Ancak başvurucu öğrencilik sürecinde kendisiyle irtibat kurduğunu söylediği A. adlı kişinin kendisine söylediği A. isminin gerçek ya da kod adı olup olmadığını bilmediğini savunmuş, Mahkemece beyanları hükme esas alınan tanıkların aşamalardaki ve gerekçeli kararda yer verilen ifadelerinde de, başvurucunun bu kişinin kod adı kullandığını bildiği yönünde bir anlatım bulunmamaktadır. Dolayısıyla tanıkların gerekçeli kararda yer verilen beyanları doğrultusunda başvurucunun öğrencilik yılları ve astsubaylık eğitimi sırasında gerçekleştirdiği kabul edilen eylemlerin mahiyeti ve başvurucunun savunmaları karşısında Mahkemenin varsayıma dayalı bir kabulden hareket ederek başvurucunun kendisiyle irtibat kuran diğer örgüt mensuplarının kod adı kullandıklarını, katıldığı toplantılarda örgütün toplumdan gizlenen yönünü ortaya çıkaracak şekilde örgüte mali yardım yapıldığını, bu yardımların örgütsel amaçlarla kullanıldığını ve örgüt liderinin siyasi-mali gücünü bildiğine, bu bağlamda FETÖ/PDY ile örgütsel ilişki kurduğuna dair sonuca ulaştığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle Mahkeme, başvurucunun bir terör örgütüne üye olma bilinciyle hareket ettiğini somut olayın koşullarında ortaya koymakta başarılı olamamıştır.
66. Böylelikle FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçundan cezalandırılan başvurucunun 2009 ile 2011 yılları arasında örgüt evinde kalıp bu evde abilik yapması, bu süreçte ve 2012 ile 2013 yıllarının gerekçeli kararda belirtilmeyen bir tarihi arasında Fetullah Gülen'e ait kitapların okunup görüntülerin izletildiği, okuma, istişare ve sohbet adı altındaki toplantılara katılması şeklinde mahkûmiyetinde delil olarak kullanılan fiillerinin kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını makul olarak öngörebileceği ilk derece mahkemesince somut olayda gösterilememiştir. Sonuç olarak başvurucunun bu şekilde terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi anılan suçun başvurucunun aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması ile mümkün olmuştur. Ortaya çıkan bu sonuç Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşmamaktadır.
67. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar vermek gerekir.
Ömer ÇINAR bu görüşe katılmamıştır.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
68. Başvurucunun;
i. Özel yetkili mahkemede yargılanması nedeniyle kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Mustafa Başer ve Metin Özçelik ([1. B.], B. No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 119-133) ve Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri ([2. B.], B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 183-197) kararları doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması,
ii. Ceza infaz kurumunda müdafii ile yaptığı görüşmelerin kısıtlanması, sesli ve görüntülü olarak kaydedilmesi ve görüşmenin görevli tarafından izlenmesi nedeniyle müdafi yardımından yararlanma hakkı ile gözaltında olduğu sırada hakları hatırlatılmadan kendisini ve yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanması ve tebligatların zamanında yapılmaması, dosyada gizlilik kararı alınması sonucunda dosya içeriğine erişememesi nedeniyle savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının da Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt ([2. B.], B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17) kararı doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
69. Başvuruda suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar verildiğinden kararda varılan sonuç ve uygun görülen giderime göre, adil yargılanma hakkının diğer güvencelerine ilişkin şikâyetler hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir incelenme yapılmasına gerek bulunmadığına karar vermek gerekir.
VI. GİDERİM
70. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
71. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
72. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten yargı mercilerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olup olmadığı yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede Mahkemenin mevcut ve temyiz incelemesi sırasında dosyaya giren diğer belgelerle birlikte delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.
73. Başvurucu; maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından da manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Adil yargılanma hakkının güvencelerinden kanuni hâkim güvencesinin, müdafiden yararlanma hakkının ve savunma için gerekli zaman ve kolaylıklardan yararlanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
3. Adil yargılanma hakkının diğer güvencelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/127, K.2019/60) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/11/2024 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvurucu, terör örgütü üyeliği suçu ile ilgili yargısal yorumların öngörülebilir olmadığını, mahkumiyetine esas olarak suç oluşturmayan bazı eylemlere de dayanılması nedeniyle suç ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Sayın Mahkemece yapılan değerlendirmede çoğunluk tarafından başvurucunun Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir. Aşağıda belirtilen gerekçeler ile çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Şöyle ki;
Başvurucu astsubay olarak görev yaparken, terör örgütleriyle veya devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Milli Güvenlik Kurulunca karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla irtibatı olduğu gerekçesi ile 8.7.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 701 sayılı KHK uyarınca kamu görevinden çıkarılmıştır.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan 21.09.2017 tarihli iddianame ile kamu davası açmıştır. İzmir 17. Ağır Ceza Mahkemesi yetkisizlik kararı vererek dosyayı Ankara Ağır Ceza Mahkemelerine göndermiş, bu mahkemenin de yetkisizlik kararı vermesi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesince görev uyuşmazlığı giderilmiş, dava Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmüştür. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanığa silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmiştir.
Mahkemece mahkumiyet gerekçesinde FETÖ/PDY’nin terör örgütü olarak kabul edilmesine ilişkin Yargıtay içtihatlarına değinilmiş, başvurucu hakkında tanıklık yapan S.K, M.B,F.G., S.P ve M.K.’nın ifadelerine ayrıntılı şekilde yer verilmiştir. Söz konusu tanıklar ifadelerinde başvurucunun Söke Meslek Yüksek Okulunda öğrenim görürken örgüte ait öğrenci evinde kaldığı, sohbetlere katıldığı, Fetullah Gülen’e ait kitapların okunduğu ve vaazların izlendiği, yine Balıkesir’de astsubaylık meslek yüksek okulunda okurken sohbet adı altında toplantılara katıldığını belirtmişlerdir. Tanıklardan S.K., başvurucunun Söke’de ev abiliği yaptığını, okuma ve istişare toplantılarına birlikte katıldığını beyan etmiştir. Mahkemece tanıklar tarafından gerek sanık gerekse kendileri hakkında samimi beyanlarda bulunulduğu, yer, zaman ve somut olaya ilişkin beyanlarının hükme esas alınabileceği, sanığın sadece dini duygular nedeniyle söz konusu yapı içinde yer almadığı, görev nedeniyle edindikleri bilgi, tecrübe ve örgütteki konumları itibari ile FETÖ/PDY’nin silahlı terör örgütü olduğunu bilebilecek konumda olduğu gerekçesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
Anayasa Mahkemesi, Aydın Yavuz ve Diğerleri başvurusunda (Başvuru Numarası: 2016/22169, Karar Tarihi: 20/6/2017, R.G. Tarih ve Sayı: 30/6/2017-30110) darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmaya ilişkin olarak FETÖ/PDY örgütünün özellikleri hakkında kapsamlı açıklamalara yer vermiştir. Söz konusu kararda Millî Güvenlik Kurulu’nun (MGK) 20/7/2016 tarihli toplantısında darbe girişiminin değerlendirildiği, bu değerlendirmede darbe girişiminin FETÖ tarafından TSK içindeki mensupları vasıtasıyla başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla milleti ve devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı, yetkili makamlar tarafından yapılan çok sayıda sözlü ve yazılı açıklamada genel olarak, darbe teşebbüsünün Fetullah Gülen'in talimatı ile başlatıldığı ve onun onayladığı plan doğrultusunda TSK içinde yuvalanmış FETÖ/PDY mensupları, örgüt yöneticisi konumundaki kamu görevlileri, siviller ile polis ve jandarma içine sızmış FETÖ/PDY üyeleri tarafından icra edildiği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin aynı kararında (Aydın Yavuz ve Diğerleri) yetkili makamlarca ve soruşturma mercilerince 15 Temmuz darbe teşebbüsünün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'ye ilişkin olarak özellikle son yıllarda yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda bu yapılanmanın özelliklerine ve faaliyetlerine ilişkin birçok tespit ve değerlendirmeye yer verilerek, özetle; “i.FETÖ/PDY’nin başlangıçta özellikle din ve eğitim alanında faaliyet göstererek toplumda meşruiyet kazanmaya çalışmıştır. ii. FETÖ/PDY, bünyesinde bulunan ışık (talebe) evleri, okullar, yurtlar ve dershaneler aracılığıyla ulaştığı gençleri amaçları doğrultusunda yetiştirmiş ve bu kişiler yapılanmanın insan kaynağını oluşturmuştur…vii. FETÖ/PDY'nin yöneticileri ve üyeleri, faaliyetlerini gizlilik esasıyla yürütmekte ve gizliliği sağlayacak haberleşme yöntemleri kullanmaktadır…Gizlilik anlayışı, devlet yönetimi bakımından önemli görülen TSK, yargı, emniyet ve mülki idare birimlerinde ayrı bir titizlikle uygulanmaktadır… viii. FETÖ/PDY'nin gerçek amacı devleti ele geçirmektir…” hususları belirtilmiştir. Buna göre, örgütün TSK ve emniyet başta olmak üzere devleti ele geçirmeye yönelik kadrolaştığı, 15 Temmuz darbe girişiminde bulunduğu açık ve net bir şekilde sabittir. Yerel mahkemece, FETÖ/PDY’nin yukarıda özetle bahsettiğimiz yapısı ve amaçları göz önünde tutularak somut olayda tanık ifadeleri ve deliller değerlendirilerek başvurucu hakkında mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanması bireysel başvurunun ikincilliği ilkesi yargılamayı yapan derece mahkemelerinin görevidir. Anayasa Mahkemesinin görevi ise, derece mahkemelerinin yorumlarının açıkça keyfi veya bariz takdir hatası içerecek nitelikte olup olmadığını incelemektir. Başvurucu hakkında terör örgütü üyeliğinin sübut bulduğunu kabul eden yerel mahkeme somut olay bağlamında tanık ifadelerini ve delilleri değerlendirmiş, kararını gerekçelendirmiş ve hüküm kurmuştur. Yerel mahkemenin gerekçesi incelendiğinde hukuk kurallarının uygulanmasında bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de mevcut değildir.
Bu nedenlerle, Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.