TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İSMET KARABULUT BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2020/24390)
Karar Tarihi: 5/10/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Muhammed Cemil KANDEMİR
Başvurucu
İsmet KARABULUT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hükümlü ve tutuklu bilgi formunda yer alan "aktif örgüt üyesi" nitelendirmesinin kaldırılması için ceza infaz kurumu idaresine yapılan başvurunun reddedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/8/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca kısmi kabul edilemezlik kararıyla başvurucunun masumiyet karinesine ilişkin iddiasının kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
III. OLAYLAR ve OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucu Hakkında Yapılan Ceza Yargılamasına İlişkin Süreç
7. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliğine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan ceza davası açılmıştır.
8. Başvurucu, Bingöl 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/1/2018 tarihli kararıyla 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Başvurucunun istinaf talebini Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi 29/5/2019 tarihli kararıyla reddetmiştir. Bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 10/12/2020 tarihli kararıyla başvurucu hakkındaki hüküm düzeltilerek onanmış ve karar kesinleşmiştir.
B. Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç
9. FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıyla yargılandığı dava nedeniyle hükümözlü olarak ceza infaz kurumunda bulunduğu sırada başvurucu hakkında 5/2/2019 tarihli "Hükümlü ve Tutuklu Bilgi Formu" düzenlenmiştir. Bu formun "Örgütlü Suçlardan Yargılananların Bağlı Oldukları Örgüt Adı ve Konumları" başlıklı 26. maddesinde başvurucuya ilişkin olarak "Sağ Terör Örgütü, FETÖ/PDY ve Aktif Örgüt Üyesi" ibareleri kullanılmıştır.
10. Başvurucu verdiği dilekçeyle Bingöl M Tipi Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığından (İdare ve Gözlem Kurulu) hakkındaki aktif örgüt üyesi nitelendirmesinin kaldırılmasını talep etmiştir.
11. Başvurucunun bu talebi İdare ve Gözlem Kurulunun 16/6/2020 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Kurumumuza gerek tutuklu gerekse hükümlü olarak gelenlerin tutuklama müzekkeresi ve ilamları sisteme girilirken örgütteki konumu sisteme zorunlu girilmesi gerektiğinden, örgütteki konumu kısmında sistemde 'aktif örgüt üyesi, lider, sempatizan, tarafsız ve itirafçı' seçenekleri öne çıkmakta olup, hükümözlünün suç türünde ' Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma' ibaresi Bingöl Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/131 Sorgu sayılı tutuklama müzekkeresinde belirtildiği, yine adı geçen Silahlı Terör Örgütüne Üye olmak suçundan ayrıca Bingöl 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/8 Esas sayılı kararı ile 8 Yıl 1 ay 15 gün Hapis Cezası aldığı anlaşıldığı, Hükümözlü kurumumuzda kaldığı süre içerisinde tarafsız veya örgüt ile alakasının olmadığına dair herhangi bir dilekçe vermediğinden tutuklama bilgileri girilirken mahkemeden almış olduğu cezanın da örgüt üyeliğinden olduğu dikkate alınarak konumuna uygun olan 'aktif örgüt üyesi' ibaresi seçilmiş olup, hükümözlünün tutuklu hükümlü bilgi formunda yazılan aktif örgüt üyesi ibaresinin kaldırılması yönündeki talebinin uygun olamayacağına..."
12. Başvurucu, bu kararın kaldırılması talebiyle Bingöl İnfaz Hâkimliğine başvurmuştur. Başvurucunun talebi 2/7/2020 tarihli kararla reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"...idarenin infaz kurumuna gerek tutuklu gerekse hükümlü olarak gelenlerin tutuklama müzekkeresi ve ilamları sisteme girilirken örgütteki konumu sisteme zorunlu girilmesi gerektiği, örgütteki konumu kısmında ise sistemde kayıtlı olan 'aktiförgüt üyesi, lider, sempatizan, tarafsız ve itirafçı' seçeneklerinin bulunduğu, hükümözlünün suç türünde 'Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma' ibaresi bulunduğu gerekçesiyle bu ibarenin seçildiği, bu hususun uyap sisteminden kaynaklandığı idarenin herhangi bir kastının bulunmadığı..."
13. Başvurucu, bu karara karşı Bingöl Ağır Ceza Mahkemesine itiraz etmiştir. Başvurucunun itirazı 17/7/2020 tarihli kararla reddedilmiştir.
14. Başvurucu, nihai hükmü 22/7/2020 tarihinde öğrendikten sonra 4/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun;
i. "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
" İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır :
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
..."
ii. “İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin ya da Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin verdiği kararların kanun veya diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle bu karar, işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
iii. "İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
" Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir.
Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında re’sen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır.(...)
İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.
İnfaz hâkimi, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre inceleme ve işlemlerini yürütür ve kararını verir.
İnfaz hâkiminin kararlarına karşı şikâyetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir hafta içinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre acele itiraz yoluna gidilebilir.
16. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un:
i. “Kuruma alınma ve kayıt işlemleri” kenar başlıklı 21. maddesi şöyledir:
"(1) Haklarında kesinleşmiş hapis cezasını içeren mahkûmiyet ve ödenmeyen adlî para cezalarının hapse çevrilmesine ilişkin karar bulunanlar, Cumhuriyet Başsavcılığının yazılı emriyle ceza infaz kurumuna gönderilirler. Üstleri ve eşyaları arandıktan sonra kabul odalarına konulur ve hekim muayenesinden sonra kuruma yerleştirme işlemleri yapılır.
(2) Ceza infaz kurumuna alınan hükümlülerin adı ve soyadı, işledikleri suç, cezalarının türü ve süresi, mahkûmiyet ilâmının tarih ve numarası ve infaza başlandığı gün "hükümlü defteri"ne kayıt olunur. Bu defterdeki sıra numarası, hükümlünün numarasını oluşturur.
(3) Tanıya yönelik olarak hükümlülerin parmak ve avuç içi izleri alınır, fotoğrafları çekilir, kan grupları, vücutlarının dış özellikleri ve ölçüleri belirlenir. Kayıt altına alınan söz konusu bilgiler hükümlünün kişisel dosyasında veya elektronik ortamda saklanır. Bu bilgiler, Kanunun zorunlu kıldığı hâller dışında hiçbir kurum ve kişiye verilemez."
ii. "Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması" kenar başlıklı 23. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması aşağıdaki esaslara göre yapılır:
a) Hükümlülerin kişisel özellikleri, bedensel, aklî ve sağlık durumları, suç işlemeden önceki yaşamları, sosyal çevre ve ilişkileri, sanat ve meslek faaliyetleri, ahlâkî eğilimleri, suça bakış açıları, hükümlülük süreleri ve suç türleri belirlenerek, durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmaları ve bunlara göre saptanacak infaz ve iyileştirme rejimi; gözlem, inceleme ve değerlendirme yöntemiyle çalışan gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde veya kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete ayrılan bölümlerinde yapılır. Hükümlüler, işledikleri suç tiplerine, gösterdikleri eğilimlere, tutum ve davranışları nedeniyle sıkı gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekip gerekmediğine göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya normal güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya açık ceza infaz kurumlarına gönderilirler.
b) Bu merkezlerde; mümkün olduğunca kriminoloji, penoloji, davranış bilimleri, adalet psikolojisi veya ceza hukuku alanında bilgi ve deneyime sahip yöneticiler, psikiyatri uzmanı, hekim, adlî tıp uzmanı, psikolog, pedagog, çocuk gelişimcisi, sosyal çalışmacı, psikolojik danışman, rehberlik uzmanı ve öğretmen gibi uzman görevliler ile diğer kurum görevlileri bulundurulur.
c) Kadın, çocuk ve genç hükümlüler ile ilgili gözlem ve sınıflandırma, gerekli görülen yer veya bölgelerdeki ayrı gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde veya bunların noksanlığı hâlinde kadın, çocuk ve kadın ve erkek gençlik kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete ayrılan bölümlerinde yerine getirilir.
d) Hükümlülerin gözlemleri, gözlem kurulunca kuruma kabul tarihinden başlayarak tek kişilik odalarda yapılır. Ancak kurumun tek kişilik odası bulunmaması veya kısıtlı sayıda olması durumunda tahsis edilmiş özel bölümlerinde de yapılabilir.
e) Ağırlaştırılmış müebbet hapis ve müebbet hapis cezalarına veya iki yıldan fazla süreli hapis cezasına mahkûm olanlar, haklarında uygulanacak rejimi ve gönderilmeleri gereken infaz kurumunu ve bu maksatla kişisel ve sosyal özelliklerini belirlemek için Kanunda gösterilen esaslar uyarınca gözleme tâbi tutulurlar. Gözlem süresi altmış günü geçemez.
f) Hükümlü; kişiliğine, sair hâllerine, suçun işlenmesindeki özelliklere göre gerektiğinde gözleme tâbi tutulmayabilir.
g) Gözlem sonunda, gözlem merkezi hükümlüye ait dosyayı görüşü ile birlikte Adalet Bakanlığına gönderir. Gözlem sonucuna göre hükümlünün gönderileceği infaz kurumu Bakanlıkça belirlenir. (Ek cümle: 25/5/2005-5351/2 md.) Ancak, yapılan gözlem ve sınıflandırma sonunda idare ve gözlem kurulunca aynı ceza infaz kurumunda veya o yer Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı diğer ceza infaz kurumlarında kalması uygun bulunan hükümlülerin dosyaları Bakanlığa gönderilmez ve cezalarının infazına, bulundukları veya Cumhuriyet Başsavcılığınca gönderilecekleri bağlı ceza infaz kurumlarında devam olunur.
(2) (Mülga: 2/7/2018-KHK/700/160 md.)
(3) Kısa süreli hapis cezaları, Kanunda gösterilen esaslara göre infaz olunur. (Mülga ikinci cümle: 25/5/2005-5351/2 md.)"
iii. "Hükümlülerin gruplandırılması" kenar başlıklı 24. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlüler;
a) İlk defa suç işleyenler, mükerrirler, itiyadî suçlular veya suç işlemeyi meslek edinenler,
b) Aklî ve bedensel durumları nedeniyle veya yaşları itibarıyla özel bir infaz rejimine tâbi tutulması gerekenler,
c) Tehlike hâli taşıyanlar,
d) Terör suçluları,
e) Suç örgütlerine veya çıkar amaçlı suç örgütlerine mensup olan suçlular,
gibi gruplara ayrılırlar.
(2) Hükümlüler ayrıca yaşları, hükümlülük süreleri ve suç türleri itibarıyla da gruplandırılırlar."
iv. "Tutukluların yükümlülükleri" kenar başlıklı 116. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"(1) Bu Kanunun; yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi, kuruma alınma ve kayıt işlemleri, hükümlüler ile yakınları ve ilgililerin bilgilendirilmesi, cezayı çekme, güvenlik ve iyileştirme programına ve sağlığın korunması kurallarına uyma, bina ve eşyaların korunması, kapıların açılmaması ve temasın önlenmesi, oda ve eklentilerinde bulundurulabilecek kişisel eşyalar, arama, disiplin cezalarının niteliği ve uygulanma koşulları, kınama, bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma, ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma, haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma, hücreye koyma, çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri ve cezaları, disiplin soruşturması, disiplin cezasını gerektiren eylemlerin tekrarı, disiplin cezalarının infazı ve kaldırılması, yönetim tarafından alınabilecek tedbirler, zorlayıcı araçların kullanılması, ödüllendirme, şikâyet ve itiraz, nakiller, disiplin nedeniyle nakil, zorunlu nedenlerle nakil, hastalık nedeniyle nakil, nakillerde alınacak tedbirler, avukat ve noterle görüşme hakkı, kültür ve sanat etkinliklerine katılma, ifade özgürlüğü, kütüphaneden yararlanma, süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı, telefonla haberleşme hakkı, radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı, mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı, bu Kanunda sayılan günlerde dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, muayene ve tedavi istekleri, hükümlülerin beslenmesi, iyileştirme programlarının belirlenmesi, hükümlülerin sayısı ve uygulanacak güvenlik tedbirleri, eğitim programları, öğretimden yararlanma, muayene ve tedavileri, sağlık denetimi, hastaneye sevk, infazı engelleyecek hastalık hâli, kendilerine verilen yiyecek ve içecekleri reddetmeleri, ziyaret, yabancı hükümlüleri ziyaret, ziyaret ve görüşlerde uygulanacak esaslar, beden eğitimi, kütüphane ve kurslardan yararlanma konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 65 ilâ 76 ve 78 ila 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."
17. 29/3/2020 tarihli ve 31083 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik'in;
i. "Kuruma yerleştirme" kenar başlıklı 57. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlülerin kuruma yerleştirilmesi, 5275 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinde belirtilen gruplandırmalara uygun olarak yapılır. Bu yerleştirmede aşağıda sayılan ilkeler uygulanır:
a) Hükümlü kadın ve erkekler, mümkün olduğu kadar ayrı kurumlarda bulundurulur. Aynı kurumda barındırılmaları zorunlu ise kadın ve erkeklere ait bölümler birbirlerinden tamamen ayrılır.
b) Hükümlü çocuklar ve gençler öncelikli olarak kendilerine ait kurumlarda, mümkün olmadığı takdirde diğerlerinden tamamen ayrı bölümlerde barındırılır.
c) Hükümlüler, tutuklulardan ayrı kurumlarda veya tamamen ayrı bölümlerde bulundurulur.
ç) Genel kolluk hizmetlerinde veya diğer kamu görevlerinde çalışmış hükümlüler, kurumların ayrı bir bölümünde barındırılır.
d) Cinsel yönelimi farklı hükümlülerin diğerlerinden ayrı odalarda kalmaları sağlanır.
(2) Hükümlüler idare tarafından hazırlanan ve koridordaki oda kapılarının yanına asılan resimli yatma planına uygun olarak yerleştirilir."
ii. "Tutuklulara uygulanacak hükümler ve yükümlülükleri" kenar başlıklı 141. maddesi şöyledir:
" (1) 5275 sayılı Kanunun 116 ncı maddesinde tutuklular bakımından da uygulanacağı belirtilen hükümlere karşılık gelen bu Yönetmelik hükümleri ile tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olan diğer hükümler tutuklular hakkında da uygulanır."
18. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan, başvuruya konu yargılama mercii kararlarının verildiği tarihte yürürlükte olan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün;
i. "İdare ve gözlem kurulunun görev ve yetkileri" kenar başlıklı 40. maddesi şöyledir:
"(1) İdare ve gözlem kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;
a) Hükümlülerin suç türlerini belirleyerek, durumlarına uygun kurumlara ayrılmaları ve bunlara uygun olacak infaz ve iyileştirme rejimini saptamak,
b) Hükümlülerin kurumlara kabullerinden sonra kalacakları odaları belirlemek,
c) Kurumlarda kalmakta olan hükümlüleri gruplandırmak,,
d) Hükümlülerin kalmakta oldukları odaları değiştirmek,
e) Hükümlülerin bireysel olarak, psiko-sosyal yardım servisince hazırlanan iyileştirme programlarına uyumunu ve sonuçlarını değerlendirmek,
f) İyileştirme programları kapsamında spor alanları, çok amaçlı salon, kütüphane ve iş atölyelerinden yararlanma gibi faaliyetlere katılabilecek durumdaki hükümlüler ile kurumun iç hizmetlerinde çalıştırılacak hükümlülerin belirlenmesi ile ilgili karar almak,
g) Tehlikeli hâli bulunan ya da örgüt mensubu olan hükümlülerle ilgili olarak, telefon görüşmeleri ile radyo, televizyon yayınları ve internet olanaklarından yararlanma hakkının kısıtlanmasına karar vermek,
h) Açık kurumlar ile eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin kurum dışındaki eğitim, ağaçlandırma, çevre düzenlemesi ve temizliği, doğal afet sonrası yardım, tiyatro çalışmaları gibi sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılacak hükümlülerin kurum dışına çıkabilmeleri için karar almak,
ı) Açık kurumlarda ve eğitimevlerinde kalan hükümlülerin, oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri eşyaların cinsleri ve miktarlarını belirlemek,
j) Koşullu salıvermeye ve uygulanacak infaz rejimine esas teşkil edecek iyi hâl kararını almak,
k) Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.
(2) İdare ve gözlem kurulu yukarıda sayılan görevlerini yerine getirirken diğer kurulların önerilerini de dikkate alır.
(3) İdare ve gözlem kurulunun (b) ilâ (ı) bentlerinde sayılan görevleriyle ilgili olarak aldığı kararlarla diğer kurulların kararları arasında uyumsuzluk bulunması durumunda, psiko-sosyal yardım servisinde çalışan personelin görüşü de alındıktan sonra, idare ve gözlem kurulu tarafından verilecek karar uygulanır."
ii. "Kuruma yerleştirme" kenar başlıklı 69. maddesi şöyledir:
" (1) Hükümlülerin kuruma yerleştirilmesi, 5275 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinde belirtilen gruplandırmalara uygun olarak yapılır. Bu yerleştirmede aşağıda sayılan ilkeler uygulanır:
a) Hükümlü kadın ve erkekler, mümkün olduğu kadar ayrı kurumlarda bulundurulur. Aynı kurumda barındırılmaları zorunlu ise, kadın ve erkeklere ait bölümler birbirlerinden tamamen ayrılır,
b) Hükümlü çocuklar ve gençler öncelikli olarak kendilerine ait kurumlarda, mümkün olmadığı takdirde diğerlerinden tamamen ayrı bölümlerde barındırılır,
c) Hükümlüler, tutuklulardan ayrı kurumlarda veya tamamen ayrı bölümlerde bulundurulur,
d) Genel kolluk hizmetlerinde veya diğer kamu görevlerinde çalışmış hükümlüler, kurumların ayrı bir bölümünde barındırılır,
e) Cinsel yönelimi farklı hükümlülerin diğerlerinden ayrı odalarda kalmaları sağlanır."
iii. "Tutuklulara uygulanacak hükümler ve yükümlülükleri" kenar başlıklı 186. maddesi şöyledir:
"(1) Tüzüğün; 1, 4, 6, 9 ilâ 14, 22, 24 ilâ 27, 29 ilâ 31, 40 ilâ 46, 67 ilâ 73, 75 ilâ 96, 99 ilâ 108, 110 ilâ 117, 119 ilâ 132, 143 ilâ 171, 174, 176 ilâ 179, 185, 188, 189 uncu maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."
19. 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri Yönetmeliği'nin;
i. "Gözlem ve sınıflandırma merkezlerinin görev ve yetkileri" kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:
"Gözlem ve sınıflandırma merkezi, ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis veya iki yıldan fazla süreli hapis cezasına mahkum olan hükümlülerin kişisel özellikleri, bedensel, aklî ve sağlık durumları, suç işlemeden önceki yaşamları, sosyal çevre ve ilişkileri, sanat ve meslek faaliyetleri, ahlâkî eğilimleri, suça bakış açıları, hükümlülük süreleri ve suç türleri belirlenerek, durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmaları ve bunlara göre saptanacak infaz ve iyileştirme rejiminin uygulanmasını; işledikleri suç tiplerine, gösterdikleri eğilimlere, tutum ve davranışları nedeniyle sıkı gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekip gerekmediğine göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya normal güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya açık ceza infaz kurumlarına gönderilmelerini sağlamakla görevli ve yetkilidir.
Gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde, yargısal, sosyal, tıbbi, kriminolojik, psiko-teknik, psikiyatri ve ceza hukuku bakımından veya gerekli görülecek konularda her türlü inceleme yapılır."
ii. "İdare ve gözlem kurulu" kenar başlıklı 7. maddesi şöyledir:
"İdare ve gözlem kurulu; kurum müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, tabip, psikolog, psikiyatr, sosyal çalışmacı, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşur. Ayrıca, ceza infaz kurumunda bulunması halinde, eğitim uzmanı veya eğitim rehberi de kurula üye olarak katılır.
İdare ve gözlem kurulunun oluşturulmasına imkân bulunmayan ceza infaz kurumlarında, bu kurul o yer Cumhuriyet başsavcısının başkanlığında idare memuru, hükümet tabibi, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile infaz ve koruma memurundan oluşur.
Yukarıdaki fıkralarda sayılan personelin tamamının veya bir kısmının ceza infaz kurumunda bulunmaması halinde, kurul; mevcut olanlarla oluşturulur.
İdare ve gözlem kurulu, gözlem ve sınıflandırma merkezlerinin görev ve yetkilerini kullanır."
iii. "İdare ve gözlem kurulunun görevleri" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"İdare ve gözlem kurulu, gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde veya Bakanlıkça gözlem ve sınıflandırma merkezi olarak ayrılan ceza infaz kurumlarında, kanun ve tüzükle verilen diğer görevlerinin yanında, gözlem ve sınıflandırmayla ilgiliolarak sadece aşağıda sayılan görevleri yapar:
a) Hükümlülerin suç türlerini belirlemek,
b) Hükümlüleri gruplandırmak,
c) Durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmalarına karar vermek,
d) Uygulanacak infaz ve iyileştirme rejimini saptamak."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin iki unsuru bulunduğunu kabul etmekte; ilk unsurun kişiye ceza gerektiren bir suç isnadında bulunulmasından ceza yargılamasının sonuçlanmasına kadar geçen süreci kapsadığını, ikinci unsurun ise ceza yargılaması mahkûmiyetten başka bir şekilde sonuçlandığı zaman devreye girdiğini ve daha sonraki yargılamalarda ceza gerektiren suç ile ilgili olarak kişinin masumiyetinden şüphe duyulmamasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Öte yandan AİHM ceza yargılamasının devam ettiği sürece ilişkin ilk unsurun kapsamının sadece ceza yargılamalarının adilliğini temin etmek adına usule ilişkin bir güvence olmakla sınırlı olmadığını, bu ilkenin kapsamının daha geniş olduğunu belirtmekte ve hiçbir devlet temsilcisinin kişinin suçluluğu bir mahkeme tarafından tespit edilmeden o kişinin suçlu olduğuna ilişkin bir ifadede bulunmamasını gerektirdiğini hatırlatmaktadır. Bu yönüyle AİHM, masumiyet karinesinin yalnızca ceza yargılamaları bağlamında değil ceza yargılamaları ile eş zamanlı olarak yürütülen diğer davalarda ya da disiplin incelemelerinde de ihlalinin söz konusu olabileceğine dikkati çekmektedir (Kemal Coşkun/Türkiye, B. No: 45028/07, 28/3/2017, §§ 41, 43; Seven/Türkiye, B. No: 60392/08, 23/1/2018, § 43).
22. AİHM, masumiyet karinesinin sadece bir yargıç ya da mahkeme tarafından değil başka kamu makamları tarafından da ihlal edilmesinin söz konusu olabileceğini açıklamıştır (Allenet de Ribemont/Fransa, B. No:15175/89, 10/2/1995, § 36).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Anayasa Mahkemesinin 5/10/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
24. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
25. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alındığında geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; tutuklu ve hükümlü bilgi formuna aktif örgüt üyesi olduğu yazılarak masumiyet karinesinin ihlal edildiğini, İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla suçlu ilan edildiğini iddia etmiştir.
27. Bakanlık görüşünde;
i. Tutuklu ve hükümlü bilgi formunun 5275 sayılı Kanun'un 21. maddesinin ikinci fıkrası gereğince mahkeme kararındaki suç maddesi, ceza süresi ve cezayla ilgili bilgilere göre Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ndeki (UYAP) seçenekler arasından uygun olan tanımların tercih edilerek kurum infaz birimince sisteme işlendiği,
ii. Gruplamaya ilişkin hükümlerin tutuklulara da uygulanabileceğine dair kanuni dayanağın mevcut olduğu,
iii. Ceza infaz kurumu yönetimi ve güvenlik gerekleri yönünden, uygulanacak iyileştirme metot ve programları bakımından hükümlü ve tutukluların gruplandırılması ve sınıflandırılmasının bir zorunluluk olduğu, başvurucuya ilişkin bilgiler girilirken silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklandığı dikkate alınarak "aktif örgüt üyesi" ibaresinin seçildiği, bu bilgiler girilirken yargısal mercilerce verilen kararların esas alındığı,
iv. Başvurucunun söz konusu ibare ile aktif örgüt üyesi olmakla itham edilmediği, kanun çerçevesinde UYAP ekranındaki işlem sırasına göre ceza infaz kurumuna yerleştirilirken kaydının yapıldığı esnada sınıflandırılmasının yapıldığı, bunun sistemsel zorunluluktan kaynaklandığı,
v. Tutuklu ve hükümlü bilgi formlarının ceza infaz kurumu düzenini sağlamaya yönelik olan ve iç işleyişte ceza infaz kurumu personeline bilgilendirme sağladığı, bu cihetle kamuya yönelik bir açıklama belgesi olmadığı,
vı. İnfaz Hâkimliğine başvurduğu tarih itibarıyla başvurucu hakkında verilmiş bir mahkûmiyet hükmü olduğu ve bu hükmün istinaf incelemesinden geçtiği hususunun da gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
28. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
29. Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan özel güvence hükmü şöyledir:
“Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.”
30. Komisyonca kısmi kabul edilemezlik kararıyla başvurucunun masumiyet karinesine ilişkin iddiasının kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verildiğinden başvuru masumiyet karinesi kapsamında incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
31. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
32. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin gerekçesinde "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkı[nın] metne dahil" edildiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesine söz konusu ibarenin eklenmesinin amacının Sözleşme'de düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 54). Bu itibarla Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriği belirlenirken Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekir (Onurhan Solmaz, § 22).
33. Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bir suçla itham edilen herkesin suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılacağı düzenlenmiştir. Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan masumiyet karinesinin sağladığı güvencenin iki boyutu bulunmaktadır. Güvencenin ilk boyutu kişi hakkındaki ceza yargılaması sonuçlanıncaya kadar geçen, bir başka ifadeyle kişinin ceza gerektiren bir suçla itham edildiği (suç isnadı altında olduğu) sürece ilişkin olup suçlu olduğuna dair hüküm tesis edilene kadar kişinin suçluluğu ve eylemleri hakkında erken açıklamalarda bulunulmasını yasaklar. Güvencenin bu boyutunun kapsamı sadece ceza yargılamasını yürüten mahkemeyle sınırlı değildir. Güvence aynı zamanda diğer tüm idari ve adli makamların da işlem ve kararlarında, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçlu olduğu yönünde ima ya da açıklamalarda bulunmamasını gerekli kılar. Dolayısıyla sadece suç isnadına konu ceza yargılaması kapsamında değil ceza yargılaması ile eş zamanlı olarak yürütülen diğer hukuki süreç ve yargılamalarda da (idari, hukuk, disiplin gibi) masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olabilir (Galip Şahin, B. No: 2015/6075, 11/6/2018, § 39).
34. Güvencenin ikinci boyutu ise ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet dışında bir hüküm kurulduğunda devreye girer ve daha sonraki yargılamalarda ceza gerektiren suçla ilgili olarak kişinin masumiyetinden şüphe duyulmamasını, kamu makamlarının toplum nezdinde kişinin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak işlem ve uygulamalardan kaçınmasını gerektirir (Galip Şahin, § 40).
35. Masumiyet karinesine ilişkin anayasal güvencelerin harekete geçirilebilmesi için kural olarak kişinin suç isnadı altında bulunması gerekir. Bununla birlikte masumiyet karinesinin ikinci boyutuna ilişkin güvencelerin uygulanabilmesi, kişinin hâlihazırda suç isnadı altında bulunmasını zorunlu kılmamaktadır. Ancak ceza yargılamasının sonuçlanmasından sonra başlayan veya ceza yargılaması henüz sonuçlanmadan başlasa bile ceza yargılamasının kesinleşmesinden sonra da devam eden medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalarda masumiyet karinesinin uygulanabilmesi için başvurucu, söz konusu medeni yargılama ile hakkında yürütülen ve sona eren ceza yargılaması arasında bağlantı bulunduğunu göstermelidir. Medeni hak yargılamasında, ceza yargılamasında verilen kararın sonucunun dikkate alındığı ve değerlendirildiği veya ceza dosyasında yer alan delillerin irdelendiği ya da başvurucunun hakkındaki suçlamayı doğuran olaylara dahli ile ilgili irdelemelerde bulunulduğu veyahut başvurucunun muhtemel suçluluğuyla ilgili yorum yapıldığı hâllerde söz konusu bağlantının var olduğu kabul edilebilir. Bununla birlikte hukuk yargılaması ile ceza yargılaması arasındaki bağlantının varlığına işaret eden olguların tüketme yoluyla sayılmasının mümkün olmadığı, bunların kararların verildiği yargılamaların türüne ve içeriğine göre değişebileceği kabul edilmelidir. Ancak bağlantının varlığı değerlendirilirken kararda kullanılan dilin kritik öneme sahip olacağı vurgulanmalıdır (Barış Baş [GK], B. No: 2016/14253, 2/7/2020, § 50; benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. S.M. [GK], B. No: 2016/6038, 20/6/2019, § 38).
36. Somut olayda başvurucu, terör örgütü üyeliği suçundan tutuklanmış; ardından aleyhine kamu davası açılmıştır. Başvurucunun hükümözlü olarak ceza infaz kurumunda bulunduğu sırada verdiği dilekçeyle hakkındaki hükümlü ve tutuklu bilgi formunda yer alan "aktif örgüt üyesi" nitelendirmesinin kaldırılması talebi idarece ve yargılama mercilerince reddedilmiştir. Bir başka deyişle başvurucu hakkındaki ceza yargılaması sürerken şikâyet konusu edilen ifadeleri içeren form düzenlenmiş, bu ifadelere karşı başvurucunun yaptığı başvurular idare ve infaz hâkimliğince reddedilmiştir. Dolayısıyla masumiyet karinesinin birinci boyutunun somut olayda uygulanabilir olduğu sonucuna varılmıştır.
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
38. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013). Anılan karine, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez; suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
39. Masumiyet karinesi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olmakla beraber suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağına dair Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıca düzenlenmiştir (Adem Hüseyinoğlu, § 33).
40. Ceza muhakemesiyle eş zamanlı olarak yürütülen, bir başka ifadeyle kişinin henüz suç isnadı altında olduğu, ceza makamları tarafından hakkında herhangi bir hüküm kurulmadığı süreçte devam eden soruşturma ve yargılamalarda masumiyet karinesi bakımından önemli olan husus kamu makamlarının işlem ya da kararlarında belirttikleri gerekçeler veya kullandıkları dil nedeniyle bireye cezai sorumluluk yüklememeleri, ceza mahkemeleri tarafından henüz suçlu bulunmamış bireyin masumiyeti üzerine gölge düşürülmesine sebebiyet vermemeleridir (Galip Şahin, § 47).
41. Bununla birlikte ceza yargılamasına konu maddi olay ve olguların diğer kamu makamlarınca (idari/adli) ayrıca değerlendirilmesi ve bu değerlendirme sonucunda ulaşılacak kanaate göre işlem/karar tesis edilmesi mümkündür. Bu bağlamda hukuk yargılamalarında ceza yargılamasında elde edilen bir delile dayanılması ya da kişi hakkında yapılan ceza yargılamasına bir olgu olarak atıf yapılmış olması tek başına masumiyet karinesinin sağladığı güvencelere aykırılık teşkil etmez. Ancak adli ve idari makamların kendi görev sınırlarını aşarak kişiyi suçlu ilan etmesi veya bu bağlamda birtakım çıkarımlarda bulunması masumiyet karinesinin ihlaline yol açabilir. Masumiyet karinesi kapsamındaki güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının tespiti yapılırken ise kararın gerekçesinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir (Galip Şahin,§ 48).
42. Masumiyet karinesinin ihlal edilip edilmediği değerlendirilirken özellikle hukuk ve idari yargılama bakımından üzerinde durulması gereken önemli hususlardan biri, yargılamayı yapan makamın ilgili kişiye suç isnat edip etmediği ve ceza yargılaması kararını sorgulayıp sorgulamadığıdır. Kamu otoriteleri veya görevlileri tarafından hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişiyle ilgili olarak yargılama süreci bir mahkûmiyet hükmüyle kesinlik kazanmadan suçluluğa dair herhangi bir kanaat ifade edilmiş olması ya da ceza yargılaması mahkûmiyet dışında bir kararla sona ermesine rağmen sona ermeye ilişkin kararda sanığın suçlu olabileceğinin ifade edilmiş olması durumunda masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olabilecektir.Bu kapsamda karar vericilerin kullandıkları dil kritik önem taşır (Mustafa Akın, B. No: 2013/2696, 9/9/2015, §§ 38, 39).
43. Anayasa Mahkemesi Yıldırım Güvenç (B. No: 2017/32945, 11/2/2021) kararında, başvurucu hakkında açılan ceza davası devam etmekteyken başvurucunun İdare ve Gözlem Kurulunca tehlikeli tutuklu statüsü grubuna dâhil edilmesine ilişkin karardaki ifadeleri değerlendirmiştir. Anayasa Mahkemesi mezkûr kararın gerekçesinde, başvurucunun terör örgütü üyesi olduğu yönündeki ifadelerin suçluluğa dair bir kanaat ifade ettiği ve bu anlamda masumiyet karinesini zedeler nitelikte olduğu sonucuna ulaşmıştır (anılan kararda bkz. §§ 58-61).
44. Anayasa Mahkemesi S.M. kararında, "şiddet uygulayan" ifadesinin bu nitelikteki tedbir kararlarında şablon olarak kullanılması yerine her somut olay çerçevesinde mahkeme veya diğer adli makamlarca değerlendirilerek titiz bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini belirtmiştir. Kararda, kanunda "şiddet uygulayan" kavramı kullanılmış ise de bu ifadenin her olayda uygulayıcılar tarafından kullanılmasını zorunlu kılan bir hüküm bulunmadığını ifade etmiştir (S.M., § 51). Ayrıca başvurucu hakkında "şiddet uygulayan" ifadesinin kullanılmasının başvurucunun tedbire konu eylemleri işlediği veya suçlu olduğu izlenimini doğurduğunu değerlendirerek masumiyet karinesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (S.M., § 53).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
45. Başvurucu, FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan tutuklanmış ve hakkında ceza davası açılmıştır. Başvurucu hakkında açılan davada ilk derece mahkemesince mahkûmiyet kararı verildikten sonra fakat karar henüz kesinleşmeden başvurucuya ilişkin hükümlü ve tutuklu bilgi formu düzenlenmiştir. Söz konusu formda başvurucu için "aktif örgüt üyesi" ifadesi kullanılmıştır. Başvurucunun bu ibarenin kaldırılması talebi İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla reddedilmiştir. Bu karara karşı başvurucunun İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyet başvurusu reddedilmiş, itiraz yolu da tüketilerek karar kesinleşmiştir.
46. Hakkında açılan ceza davası devam etmekteyken başvurucunun masumiyet karinesinden yararlandığı, dolayısıyla anılan karinenin birinci yönünün koruması altında olduğu tartışmasızdır. Bu itibarla hakkında henüz kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmadığı hâlde başvurucuyla ilgili olarak kamu makamlarınca kullanılan ifadelerin onun suçlu olduğu yönünde bir algı ya da sonuç oluşmasına sebebiyet vermeyecek biçimde dikkatle ve özenle seçilmesi gerekir. Kamu makamlarınca bu yükümlülüğün yerine getirilip getirilmediğinin değerlendirilmesinde ise söz konusu ifadelerin bağlam ve amacının ne olduğu ile bunların sınırlarının aşılıp aşılmadığının ortaya konulması önemlidir.
47. Başvurucu hakkında Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından düzenlenen belgede kullanılan başvurucunun aktif örgüt üyesi olduğu yönündeki ifadenin Ceza İnfaz Kurumu idaresince başvurucunun yargılanmakta olduğu suçu işlediği ve söz konusu örgüte aktif olarak bağlılığını devam ettirdiği yargısını içerdiği görülmüştür. Söz konusu nitelendirmenin suçluluğa dair bir kanaat ifade ettiği ve bu anlamda masumiyet karinesini zedeler nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.
48. Bu noktada Bakanlık görüşünde yer verilen hükümlü ve tutuklu bilgi formunun kamuya açık olmadığı, ceza infaz kurumu personelini bilgilendirmeye yönelik olduğu değerlendirmesinin masumiyet karinesi bakımından bir öneminin olmadığını da vurgulamak gerekir. Zira masumiyet karinesinin korunması için ihlale neden olduğu ileri sürülen ifadelerin kamuya açık olması şartı aranmamaktadır. Başka bir ifadeyle kamuya açıklık, masumiyet karinesinin uygulanması için gerekli bir unsur değildir. Kamu gücü kullanan herhangi bir otoritenin (kamuya açık olan ya da olmayan bir şekilde) kişiye suçluymuş gibi davranması masumiyet karinesinin ihlali için yeterlidir. Zira hiç kimse suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz. Hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunmayan kişiye kamu otoritelerince suçlu muamelesi yapılamaz. Somut olayda her ne kadar kamuya açık bir bilgi olmadığı belirtilse de hakkında ilk derece mahkemesince verilmiş mahkûmiyet kararı kesinleşmemiş olan başvurucunun aktif örgüt üyesi olarak nitelendirilmesi masumiyet karinesiyle bağdaşmamaktadır.
49. Her ne kadar başvurucu hakkında ilk derece mahkemesince mahkûmiyet kararı verilmiş ise de bu karar hükümlü ve tutuklu bilgi formunun düzenlendiği tarihte henüz kesinleşmemiştir. Başvurucu hakkında yargılama devam ettiğinden karar kesinleşmedikçe kararın hangi aşamada (ilk derece, istinaf yahut temyiz) olduğunun masumiyet karinesi yönünden bir öneminin olmadığını vurgulamak gerekir.
50. Bu itibarla başvurucu hakkında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla açılan ceza davasında verilen mahkûmiyet kararı henüz kesinleşmeden başvurucunun aktif örgüt üyesi olarak nitelendirilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
51. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. GİDERİM
52. Başvurucu, masumiyet karinesinin ihlal edilmesi nedeniyle 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
53. Başvuruda tespit edilen masumiyet karinesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
54. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne,
B. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesi ile 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin masumiyet karinesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bingöl İnfaz Hâkimliğine (E.2020/463, K.2020/477) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.