TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CAHİT KARAKAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/24401)
|
|
Karar Tarihi: 28/5/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucular
|
:
|
1. Cahit KARAKAN
|
|
|
2. Cihan KARAKAN
|
|
|
3. Fatime KARAKAN
|
|
|
4. Gülhan GEZEN
|
|
|
5. Hülya ERAL
|
|
|
6. Mehmet KARAKAN
|
|
|
7. Mekiye FİDAN
|
|
|
8. Murat KARAKAN
|
|
|
9. Nefise ANGİN
|
|
|
10. Nurhan KARAKAN
|
|
|
11. Sümeya KARAKAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin ÖZ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kesinleşen mahkeme kararının icra edilememesi dolayısıyla Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna yapılan başvurunun kişi yönünden yetkisizliğe bağlı olarak reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucuların murisi, Silvan Belediye Başkanlığı (Belediye) nezdinde çalışmaktayken toplu iş sözleşmesinden doğan izin yardımı ve kullandırılmayan izin sürelerine ait yıllık ücretli izin alacaklarının toplu iş sözleşmelerine uygun olarak ödenmediğini belirterek izin yardımı ve yıllık ücretli izin alacağının tahsili amacıyla 5/8/2008 tarihinde alacak davası açmıştır.
3. Silvan Asliye Hukuk Mahkemesi 3/5/2011 tarihinde davayı kısmen kabul etmiştir. Davalı Belediye karara karşı 5/5/2011 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurmuş, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 28/2/2012 tarihinde temyiz talebini reddederek kararı onamıştır.
4. Kesinleşen karara dayanarak başvurucuların murisi 28/3/2012 tarihinde ilamlı icra takibi başlatmış, 6/4/2012 tarihinde icra emri borçluya tebliğ edilmiş, itiraz edilmemesi nedeniyle takip 16/4/2012 tarihinde kesinleşmiştir.
5. Başvurucuların murisi 19/9/2014 tarihinde vefat etmiştir.
6. Başvurucular -murisleri adına- kesinleşmiş ilama rağmen kamu kurumu olan Belediyenin alacaklarını ödemediğini belirterek Anayasa'nın 35. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek 13/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Anayasa Mahkemesi 29/11/2018 tarihinde başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Kararda, bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle yapılan başvuruların -bireysel başvurudan önce- Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi gerektiği belirtilmiştir.
8. Başvurucular -murisleri adına- 12/2/2019 tarihinde Tazminat Komisyonuna başvurmuştur.
9. Tazminat Komisyonunca 13/3/2020 tarihinde başvuru reddedilmiştir. Kararda; gerçek kişiler hakkında sağ olarak doğumla başlayan kişiliğin ölümle sona ereceği, ölen kişiler adına yapılan işlemlerin de hukuken geçerli olmayacağı ve hukuki anlamda herhangi bir sonuç doğurmayacağı ifade edilmiştir. Başvurucuların murisinin vefat etmesi nedeniyle başvurucuların kişi yönünden yetkisiz olduğu ve bu nedenle de mağdur sıfatlarının bulunmadığı belirtilmiştir.
10. Başvurucular karara karşı 10/6/2020 tarihinde itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesi murisleri adına olmayıp kendi adlarınadır. Tazminat Komisyonu tarafından kanuni eksikliğin tespit edilmesi üzerine kesin süre verilerek eksikliğin giderilebileceği ifade edilmiştir. Eksiklik tamamlatılarak mirasçılar yönünden taraf değişikliğinin sağlanması gerektiği belirtilmiştir.
11. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesince (Bölge İdare Mahkemesi) 1/7/2020 tarihinde itiraz kesin olarak reddedilmiştir. Kararda, başvurucuların murisinin bireysel başvuru tarihinden önce vefat ettiğinin tespit edildiği ve bu hâliyle başvurunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile kişi yönünden bağdaşmaz olduğu sonucuna varıldığı belirtilmiştir. Mağdur sıfatına sahip olmayan başvurucuların başvurusunun Tazminat Komisyonunca reddedilmesinin kanun hükümlerine ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarına aykırı olmadığı ifade edilmiştir.
12. Başvurucular, nihai hükmü 30/7/2020 tarihinde öğrendikten sonra 28/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
13. Başvurucu Rukiye Karakan başvuru yaptıktan sonra vefat etmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince, başvurudan feragat edilmesi, başvurunun takipsiz bırakılması, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kalkması veya başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi hâlinde düşme kararı verilebilir. Somut başvuruya konu dava, Rukiye Karakan ile birlikte diğer başvurucuların murisi olan kişiye ait alacak davasına ilişkindir. Yani diğer başvurucuların hukuki menfaati devam etmektedir. Öte yandan diğer başvurucular vefat eden Rukiye Karakan'ın yasal mirasçıları olma ve başvuruya konu davada da taraf olma sıfatlarını haizdir. Bu sebeple diğer başvuruculara ayrıca bildirimde bulunulmasına gerek görülmeyerek bireysel başvurunun incelenmesine devam edilmiştir.
14. Başvurucular; kesinleşmiş mahkeme kararının makul sürede icra edilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, mülkiyet hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
15. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; konuyla ilgili Silvan Belediye Başkanlığından temin edilen görüş ve ilgili belgelerin başvurucuların şikâyetlerine ilişkin olarak yapılacak incelemede dikkate alınmak üzere sunulduğu belirtilmiştir. Ayrıca başvurucuların temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü şartlarının da dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucuların şikâyetlerinin özünü, kesinleşen alacak davasına ilişkin mahkeme kararının uygulanmaması nedeniyle alacaklarına kavuşamamaları oluşturmaktadır. Bu bağlamda başvurucuların kesinleşen bir alacağı elde edememeleri nedeniyle mülkiyet haklarının etkilendiği açıktır. Somut olayda mülkiyet hakkını etkileyen duruma ilişkin esasa dair bir inceleme yapılmadığından başvurucuların şikâyetinin Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkıyla bağlantılı Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
17. Etkili başvuru hakkı anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47; Murat Haliç [1. B.], B. No: 2017/24356, 8/7/2020, § 44). Öte yandan şikâyetlerin esasının incelenmesine imkân veren ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanmasının bir gereğidir. Buna göre kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla öngörülen yargı yollarının mevzuatta yer alması yalnız başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen koşullar somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddiaların bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmesi, koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durumun yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması önemlidir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. İlhan Gökhan [2. B.], B. No: 2017/27957, 9/9/2020, §§ 47, 49).
18. Anayasa'nın 35. maddesinde "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." hükmüne yer verilerek mülkiyet hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa'nın 5. maddesi ise insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamayı devletin temel amaç ve görevleri arasında saymıştır. Mülkiyet hakkının etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin bu haklara müdahaleden kaçınmasıyla sağlanamaz. Anayasa'nın 5. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde 35. maddesi uyarınca devletin pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu pozitif yükümlülükler kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere söz konusu temel hakların korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (AYM, E.2019/40, K.2020/40, 17/7/2020, § 37; E.2019/11, K.2019/86, 14/11/2019, §§ 11-13).
19. Devletin pozitif yükümlülükleri nedeniyle mülkiyet hakkı bakımından koruyucu ve düzeltici bazı önlemler alması gerekmektedir. Koruyucu önlemler mülkiyete müdahale edilmesini önleyici; düzeltici önlemler ise müdahalenin etkilerini giderici, diğer bir ifadeyle telafi edici yasal, idari ve fiilî tedbirleri kapsamaktadır. Mülkiyet hakkına müdahalenin malik üzerinde doğurduğu olumsuz sonuçların mümkünse eski hâle döndürülmesi, mümkün değilse malikin zarar ve kayıplarının telafi edilmesini sağlayan idari veya yargısal birtakım hukuki mekanizmaların oluşturulması devletin pozitif yükümlülüklerinin bir gereğidir (Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi [2. B.], B. No: 2014/8649, 15/2/2017, §§ 46, 48).
20. Etkili başvuru hakkı; uyuşmazlığın bir mahkeme önüne getirilebilmesinin yanı sıra dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı iddia ve savunmaların yargı merciince incelenerek değerlendirilmesini ve bir karara bağlanmasını da gerektirmektedir. Mahkemenin önündeki uyuşmazlığın esasını incelememesi sadece adil yargılanma hakkını zedelemekle kalmaz, aynı zamanda davanın konusunu oluşturan medeni hakkın bağlantılı bulunduğu diğer (maddi) hak ve özgürlükler yönünden etkili başvuru hakkının ihlal edilmesine de yol açabilir. Bireylerin yargısal koruma taleplerine cevap vermek, bu bağlamda dava konusu uyuşmazlığın esasını inceleyerek iddia ve savunmaları değerlendirdikten sonra davayı karara bağlamak yargı merciilerinin anayasal yükümlülüğüdür (Emin Arda Büyük [GK], B. No: 2017/28079, 2/7/2020, § 52).
21. Somut olayda başvurucuların murisi vefat ettikten sonra başvurucular, murisleri adına Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Anayasa Mahkemesi başvuruyu değerlendirmesi gereken birimin Tazminat Komisyonu olması nedeniyle başvuruyu kabul edilemez bulmuştur. Bunun üzerine başvurucular yine murisleri adına Tazminat Komisyonuna başvurmuştur. Tazminat Komisyonu; Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun ölen kişi adına olduğunu, kişinin ölümü ile taraf ve dava ehliyetinin sona erdiğini, bu nedenle yapılan başvurunun kişi bakımından yetkisiz olduğunu değerlendirmiştir.
22. Başvurucular murislerinin vefatından sonra hem Anayasa Mahkemesine hem de Tazminat Komisyonuna yaptıkları başvuruyu murisleri adına, Tazminat Komisyonu kararına karşı yaptıkları itirazı ise murisleri adına değil kendi adlarına yapmıştır. Bölge İdare Mahkemesi ise yapılan itirazı reddederek Tazminat Komisyonu ile aynı görüşü paylaşmıştır. Somut olay bağlamında Tazminat Komisyonu ile Bölge İdare Mahkemesinin bu yorumunda katı ve şekilci bir değerlendirmenin varlığından söz edilemeyeceği açık olup yapılan söz konusu yorumun Anayasa'nın mülkiyet hakkını güvenceye alan 35. maddesine uygun olması gerekliliğine de aykırı olmadığı söylenebilecektir.
23. Başvurucuların mahkeme kararının icra edilmemesi ile ilgili şikâyetlerini ileri sürme imkânı olması, savunulabilir nitelikteki iddia ve itirazlarının mahkemelerce -öncelikle usul şartlarına uygunluk bakımından, usul şartları yerine getirildiği takdirde işin esası bakımından- geniş şekilde değerlendirilmesi, değerlendirmelerin ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulması mülkiyet hakkıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının da gereğidir. Somut olayda başvurucuların yaptığı başvurunun ölen kişi adına olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Yargılama merciileri vardıkları sonuca neden ulaştıklarına dair hem başvurucular hem de üçüncü kişiler tarafından anlaşılabilecek gerekçe ortaya koymuştur. Dolayısıyla başvurucuların mülkiyet hakkıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının işlevsiz hâle geldiği söylenemeyecektir. Bu nedenle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkıyla bağlantılı Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı sonucuna varılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 28/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.