logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Rıdvan Akgül [1.B.], B. No: 2020/25144, 1/2/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RIDVAN AKGÜL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/25144)

 

Karar Tarihi: 1/2/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Rıdvan AKGÜL

Vekili

:

Av. Ayşe ACİNİKLİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme huzuruna çıkarılmaksızın dosya üzerinden yapılmasına bağlı olarak açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 21/7/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 9/2/2016 tarihinde gözaltına alınmış; 11/2/2016 tarihinde tutuklanmıştır.

6. Tutuklamadan sonra 9/3/2016, 8/4/2016, 4/5/2016, 10/6/2016, 1/7/2016, 5/8/2016, 2/9/2016, 29/9/2016, 28/10/2016 ve 25/11/2016 tarihlerindeki aylık tutukluluk incelemeleri başvurucunun müdafiinin katılımıyla mahkeme önünde gerçekleştirilmiştir.

7. Başvurucu hakkında 5/12/2016 tarihinde iddianame düzenlenmiştir. 28/12/2016 tarihinde iddianamenin kabul edilmesiyle birlikte kovuşturma aşaması başlamıştır.

8. 27/1/2017 ve 24/2/2017 tarihinde tutukluluk incelemeleri dosya üzerinden gerçekleştirilmiş ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Ayrıca gerek soruşturma gerek kovuşturma aşamasında tutukluluğun devamı kararlarına ve tahliye talebinin reddi kararlarına yapılan itirazlar da dosya üzerinden karara bağlanmıştır.

9. Başvurucu 21/3/2017 tarihli ilk duruşmada mahkeme huzuruna çıkarılmış ve savunmasını yapmıştır.

10. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda 16/7/2018 tarihinde başvurucunun devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası,S.C. ve R.D.ye yönelik tasarlayarak kasten adam öldürme suçundan iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, D.S., E.Ş., H.Ş., M.U. ve R.A.ya yönelik tasarlayarak kasten adam öldürmeye teşebbüs suçundan beş kez 20 yıl hapis cezası, mala zarar verme suçu yönünden neticeten 3 yıl hapis cezası, ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri bulundurma suçundan ise neticeten 7 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

11. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi 7/1/2020 tarihinde istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. Söz konusu yargılama Yargıtay önünde derdesttir.

12. Söz konusu yargılama devam ederken başvurucu vekili 20/6/2017 tarihinde açtığı davada kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde başvurucunun makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmamış olması (1 yıl 1 ay 11 gün) nedeniyle 10.000 TL manevi tazminatın ödenmesi talebiyle dava açmıştır. Başvurucu tazminat sebebi olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendine dayanmıştır.

13. Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun 1 yıl 1 ay 11 gün sonra hâkim huzuruna çıkarıldığını, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca tazminat hakkı olduğunu belirterek başvurucuya 4.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

14. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi tarafından yerel mahkeme kararının aşağıdaki gerekçe ile bozulmasına karar verilmiştir:

"Ancak; Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 10/09/2018 tarihli, 2018/3760 esas nolu ve 2018/7888 karar nolu kararında da belirtildiği üzere, Tazminat talebine konu olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/340 esas nolu dosyasından davacıya ait tutuklama müzekkeresi ile tutukluluğun devamına dair kararların ve yapılmış ise bu kararlara yapılan itirazların reddine dair kararların tümünün örneğinin getirtilerek tutuklama ve tutukluluğun devamına dair kararların incelenmesi, soruşturmaya konu olayın ve savcılıkça yapılan işlemlerin kapsamı ve niteliği belirlenip davacının iddialarının gerekçelendirilerek değerlendirilmesi gerektiği halde tutuklama ve tutukluluğun devamına dair kararların gerekçeli olup olmadığının, davanın kapsamının, dosyadaki delillerin durumunun, sanıklara yüklenen suçların sayısı ve niteliğinin, sanıkların sayısının, davanın karmaşık olup olmaması (örneğin Yargıtay 12. C.D. nin 9/3/2015 tarihli ve 2014/15450 esas, 2015/4363 karar sayılı kararı) ve ayrıca CMK'nun 102. maddesindeki tutukluluk süreleri değerlendirilmeden manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu, bu nedenle davalı vekilinin istinaf talebinin de yerinde olduğu anlaşılmakla... [hükmün bozulmasına karar verildi.]"

15. Bozma kararı sonrası dosyayı yeniden ele alan Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi 13/9/2019 tarihinde verdiği kararda; başvurucunun yakalanma şekli, gözaltına alınma tarihi, tutuklanma tarihi, yargılama süreci, tutukluluk süresi ve hakkında verilen mahkûmiyet kararları nazara alındığında 141. maddenin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde düzenlenen dava şartlarının koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Her ne kadar davacı vekili, müvekkili davacının kanuna uygun olarak tutuklandığı halde makul süre içerisinde yargılama mercii huzuruna çıkarılmamış olması sebebine dayalı olarak manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de, davacı Rıdvan Akgül'ün diğer sanıklarla birlikte yargılandığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/340 Esas sayılı dosyasında, atfedilen suçların ciddi ve ağır olduğu, davacı hakkında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, terör amaçlı kasten tasarlayarak adam öldürme, terör amaçlı kasten öldürmeye teşebbüs, silahlı terör örgütüne üye olmak, mala zarar verme, 6136 sayılı yasaya muhalefet, sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah ve mermileri satın alma, taşıma ve bulundurma suçlarından yargılama yapıldığı, yargılandığı suçların niteliği, eylemlerin sayısı, sanık sayısı ve eylemlerin niteliğinden hareketle dosyanın karmaşıklık düzeyi, sözkonusu mahkemenin kararı kesinleşmemiş olmakla birlikte yargılama neticesi davacının aldığı ceza miktarları birlikte değerlendirildiğinde, yargılamanın özenle yürütülmediğine ilişkin somut veriler olmadığı gibi tutukluluğun devamına ilişkin itiraz ve serbest bırakılmaya dair taleplerin herhangi bir belgeye dayanmadığı, buna karşın tutukluluğun devamına dair verilen kararların gerekçelendirilerek, olay ve olgulara dayandırıldığı görülmüştür. Ayrıca davacının yargılandığı dosyada gözaltına alındığı tarih ile mahkemenin karar tarihi arasında geçen sürenin 5271 sayılı CMK'nın 102. maddesindeki 'Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez' şeklindeki düzenlemede belirtilen sınırlar içerisinde kaldığı anlaşılmıştır. Netice olarak, davacının yargılama sürecinde kanuna uygun olarak yakalandığı, tutuklandığı ve tutukluluğun devamına karar verildiği, tutukluluğun devamına ilişkin kararların kanunda belirlenen süreler içerisinde incelenmesinin yapıldığı ve davacı olan sanığın makul sürede yargılama mercii önüne çıkartıldığı anlaşılmakla ... davacının tazminata hak kazanması için gerekli olan CMK 141/1-d maddesinde düzenlenen koşulların gerçekleşmediğinden, davacı vekilinin bu yöndeki talebinin reddine ... [karar verilmiştir]."

16. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi 10/7/2020 tarihinde usul ve yasaya uygun olduğu düşüncesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.

17. Başvurucu 21/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

18. İlgili hukuk için bkz. Erdal Tercan [GK], B. No: 2016/15637, 12/4/2018, §§ 45-50, 58, 59, 69, 70; Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, § 56.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 1/2/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

20. Başvurucu hakkında yürütülen soruşturma kapsamında 11/2/2016 tarihinde tutuklandığını ve 21/3/2017 tarihine kadar (1 yıl 1 ay 11 gün) hâkim/mahkeme önüne çıkarılmadan tutukluluk incelemesinin dosya üzerinden yapıldığını, bu nedenle açtığı tazminat davasının reddine karar verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

21. Bakanlık görüşünde; olağanüstü hâl öncesi ve sonrası döneme ait tutukluluk incelemelerinin ayrı ayrı ele alınması gerektiği, tutukluluk incelemelerinin önemli bir bölümünün (8 ay 1 gün) yürürlükte olan olağanüstü hâl sürecinde yapıldığı, bu dönemde tutukluluğa itiraz ve tahliye taleplerinin dosya üzerinden karara bağlanabileceğine ilişkin düzenleme bulunduğu belirtilmiştir.

22. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, derece mahkemelerinin olağanüstü hâl gerekçesine dayanmadığını, olağanüstü hâl olsa bile hak ihlalinin gerçekleştiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, mahkeme huzuruna çıkarılmama nedeniyle açılan tazminat davasının reddedilmesi olduğundan şikâyetin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

24. Anayasa Mahkemesi inceleme konusu olan uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmama şikâyetine ilişkin olarak Salih Sönmez kararında yaptığı incelemede, Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 326-359) ve Erdal Tercan (aynı kararda bkz. §§ 229-251) kararlarına değindikten sonra anılan kararlardan farklı olarak başvurucunun inceleme tarihi itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olduğunu, bu nedenle verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını ve serbest kalmasını sağlamayacağını belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi, bu bağlamda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinileceği değerlendirmesini yapmış ve ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Salih Sönmez, §§ 164-167).

25. Somut olayda başvurucu da 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendine açıkça dayanmak suretiyle tazminat davası açmıştır. Dolayısıyla başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılmıştır.

26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin bu iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

i. İnceleme Yöntemine İlişkin

27. Genel ilkeler için bkz. Hicret Aksoy, B. No: 2021/2107, 13/4/2022, §§ 48-51.

ii. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapılmasına İlişkin

28. Genel ilkeler için bkz. Erdal Tercan, §§ 221-228.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

29. İlk derece mahkemesi başvurucunun açtığı tazminat davasını reddetmiştir. Dolayısıyla somut olayda derece mahkemelerince başvurucunun tutukluluk incelemelerinin ve tutukluluğa itiraz değerlendirmelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına aykırılık oluşturduğu yönünde bir belirlemede bulunulmamıştır.

30. Bu durumda başvurucunun tutukluluk incelemelerinin ve tutukluluğa itiraz değerlendirmelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara uygun olup olmadığının Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekmektedir.

31. Somut olayda başvurucu 11/2/2016 tarihinde tutuklanmış, tutuklandığı tarihten 25/11/2016 tarihine kadar yapılan aylık tutukluluk incelemeleri başvurucunun müdafiinin katılımıyla celse açılarak gerçekleşmiştir. 25/11/2016 tarihinden sonraki tahliye talepleri ve tutukluluk incelemeleri ise otuzar günlük sürelerle dosya üzerinden karara bağlanmıştır.Başvurucu 21/3/2017 tarihinde müdafiiyle birlikte mahkeme huzuruna çıkmıştır. Başvurucunun mahkeme huzuruna çıkmadığı süre 1 yıl 1 ay 11 gündür.

32. Bu sürenin önemli bir bölümü (8 ay) olağanüstü hâl döneminde geçmiştir. Başvurucunun tutuklanmasına neden olan suç, olağanüstü hâlin ilanına neden olan olgulardan biri olan terörle (PKK terör örgütüyle) bağlantılıdır (benzer yönde bkz. Hamza Uluçay, B. No: 2017/23465, 14/9/2021, § 50). Bu itibarla başvurucunun tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı üzerindeki etkisinin incelenmesi, Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında da yapılmalıdır (Erdal Tercan, § 219).

33. Anayasa Mahkemesi Erdal Tercan kararında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması ve terörle ilgili olarak yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturmalarda tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının ve tutukluluğun dosya üzerinden verilen kararlarla devam ettirilmesinin on sekiz aya kadar durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olarak kabul edilebileceğini değerlendirmiştir (Erdal Tercan, § 246). Anayasa Mahkemesi Aydın Yavuz ve diğerleri kararında başvurucuların tutukluluk incelemeleri kapsamında 8 ay 18 gün boyunca hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamalarının durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu sonucuna varmış, Anayasa'nın 15. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde başvurucuların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 350-359). Somut olayda olağanüstü hal döneminde geçen süre yönünden bu kararlardan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Olağan dönemde geçen sürenin de başvurucunun tutuklandığı tarihten 25/11/2016 tarihine kadar yapılan aylık tutukluluk incelemelerinin başvurucunun müdafiinin katılımıyla celse açılarak gerçekleştirildiği, yargılamanın başvurucuyla birlikte toplam 18 sanık hakkında yapıldığı, müşteki sayısı, eylemlerin sayısal yoğunluğu, davanın karmaşık oluşu hususları dikkate alındığında makul olduğu sonucuna varılmıştır.

34. Bu nedenle başvurucunun hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaması Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasına aykırılık oluşturmamaktadır.

35. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası bağlamındaki tazminat hakkı ancak maddenin ilk sekiz fıkrasındaki esaslara aykırı bir durumun varlığı hâlinde söz konusu olabilir. Somut olayda başvurucu bakımından bu yönde bir tespit söz konusu olmadığı için Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası yönünden ayrıca farklı bir değerlendirme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -sekizinci fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasına rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -sekizinci fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 1/2/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Rıdvan Akgül [1.B.], B. No: 2020/25144, 1/2/2023, § …)
   
Başvuru Adı RIDVAN AKGÜL
Başvuru No 2020/25144
Başvuru Tarihi 21/7/2020
Karar Tarihi 1/2/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme huzuruna çıkarılmaksızın dosya üzerinden yapılmasına bağlı olarak açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) İhlal Olmadığı
Tutma nedeniyle tazminat hakkı İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 2
100
101
104
105
108
268
271
KHK 667 Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 6
668 Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 3
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi