TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MERVE DÜNDAR KÜÇÜKDERE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/28511)
|
|
Karar Tarihi: 4/10/2023
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucu
|
:
|
Merve DÜNDAR KÜÇÜKDERE
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, baro levhasına yazılma talebinin kabul edilmemesi işleminin iptaline yönelik açılan davanın mahkemece reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde araştırma görevlisi olarak görev yapmakta iken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantısı bulunduğu gerekçesiyle 17/4/2017 tarihli ve 689 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (689 sayılı KHK) kapsamında kamu görevinden çıkarılmıştır.
3. Başvurucunun baro levhasına yazılma talebinin kabulüne ilişkin Ankara Barosunca (Baro) verilen karar Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından reddedilmiştir. TBB 12/10/2018 tarihli ret kararında başvurucunun 689 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarıldığını ve FETÖ/PDY terör örgütüne üyelik iddiası ile başvurucu hakkında ceza soruşturması bulunduğunu belirtmiştir. Anılan kararda TBB'nin kamu görevinden çıkarılanların serbest avukatlık görevini ifa etmelerine engel bir durumun bulunmadığına ilişkin görüşünü savunduğunu ancak kamu görevinden çıkarılanların avukatlık hizmeti yapamayacağına ilişkin görüşün yargı makamlarınca bir içtihada dönüşmesi nedeniyle yerleşik yargı kararı gereği başvurucunun baro levhasına yazılma talebinin 12/10/2018 tarihinde reddine karar verilmiştir. TBB'nin başvurucunun baro levhasına yazılma talebinin reddine ilişkin kararı Bakanlık tarafından 19/11/2018 tarihinde onaylanmıştır.
4. Başvurucu, Ankara 9. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır. Mahkeme 14/11/2019 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Kararda; başvurucunun 689 sayılı KHK ile görevden çıkarıldığı, anılan KHK gereğince kamu görevinden çıkarılanların bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyecekleri vurgulanmıştır. Ayrıca başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ceza Mahkemesi) sanık olarak yargılandığı belirtilerek 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 5. maddesi gereğince avukatlık mesleğine kabul edilmesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
5. Başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda 4/12/2019 tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmiştir. Söz konusu karar 11/12/2019 tarihinde kesinleşmiştir.
6. Başvurucu, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesine (Bölge İdare Mahkemesi) istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bölge İdare Mahkemesi 17/6/2020 tarihli kararıyla istinaf başvurusunun reddine oy çokluğuyla karar vermiştir. Karşı oy yazısında; başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yapılan yargılama sonucunda HAGB kararı verildiği, bu kararın kesinleştiği ve devam eden kovuşturma bulunmadığı belirtilmiştir.
7. Nihai karar başvurucuya 27/7/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 26/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurucu, Anayasa Mahkemesine sunmuş olduğu 24/12/2020 tarihli dilekçesiyle Bakanlık görüşüne cevabı ile birlikte ek beyanda bulunmuştur. Başvurucu, bireysel başvuru tarihinden sonra yeniden baro levhasına yazılma talebiyle yaptığı başvurunun 11/12/2020 tarihinde kabul edildiğini belirtmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
10. Başvurucu; baro levhasına kaydedilmesine ilişkin talebinin reddedilmesinin hukuka ve insan haklarına aykırı olduğunu, söz konusu karar dolayısıyla çalışamadığını ve geçimini sağlayamadığını belirtmiştir. Başvurucu kamu görevinden çıkarılmış olmanın avukatlık mesleğine engel olmadığını belirtmiş ve konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi kararlarına değinmiştir. Ayrıca hakkında kovuşturma bulunması sebebiyle Mahkemenin davayı reddetmesinin masumiyet karinesini ihlal ettiğini, 1136 sayılı Kanun'da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının avukatlığa engel hâllerden sayılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
11. Bakanlık görüşünde; 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinde belirtilen suçlardan hakkında kovuşturma bulunanların baro levhasına yazılma taleplerinin kovuşturma sonuna kadar bekletilebileceği belirtilmiş, kovuşturma kavramına verilmesi gereken anlamın 1136 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu kapsamda kovuşturma kavramını ceza muhakemesi kapsamında başlatılan süreç olarak yorumlayan mahkeme kararlarının olduğu belirtilmiştir. Mahkeme kararının verildiği tarihte başvurucu hakkındaki yargılamanın devam ettiğine dikkat edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Netice olarak başvurucunun baro levhasına kaydedilmemesine ilişkin işlemin de davanın reddedilmesine yönelik Mahkeme kararının da başvurucuya isnat edilen suçun mahiyeti ve avukatlık mesleğinin önemi gereği keyfî olmadığı ileri sürülmüştür.
12. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı cevabında, bireysel başvuru sonrası yeniden baro levhasına yazılma talebiyle yaptığı başvurunun 11/12/2020 tarihinde kabul edildiğini belirtmiştir. Başvurucu; söz konusu gelişmeye rağmen bireysel başvurusundan vazgeçmediğini ifade etmiş, hak ihlalinin tespiti ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Avukatlık mesleğinin önemi konusundaki Bakanlık görüşüne katıldığını ancak kendisinin avukatlık mesleğine kabulüne engel bir durumunun olmamasına rağmen verilen kararların adil yargılanma ve özel hayata saygı hakları ile masumiyet karinesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
13. Anayasa Mahkemesi B.A.Y. başvurusunda (B.A.Y. [G.K.], B. N. 2019/19788, 5/7/2022) başvurucunun mesleki hayatına yönelik müdahalenin özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanmadığını ancak başvurucunun mesleğini yapmasının engellenmesinin onun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiğine ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığına vurgu yapmıştır. Başvurucu hakkındaki işlemlerin başkalarıyla mesleği çerçevesinde ilişki kurabilme ve geliştirebilme imkânının önemli ölçüde zayıflamasına, sosyal ve mesleki itibarını koruyabilmesi açısından ciddi sonuçlar doğurmasına yol açacağı dikkate alınarak Tamer Mahmutoğlu ([GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020) başvurusunda belirtilen ilkelerden (aynı kararda bkz. §§ 84-96) ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı ve başvurucunun iddialarının bir bütün hâlinde, sonuca dayalı nedenlerle özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.
14. Somut başvuruda da başvurucunun iddiaları, baro levhasına yazılma talebinin TBB tarafından kabul edilmemesi işlemine karşı açtığı davanın Mahkemece reddedilmesinin serbest avukatlık yapmasını engellemesi nedeniyle geçimini idame ettirememiş olmasına dayanmaktadır. Bu nedenle başvurunun özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
15. Başvurucunun baro levhasına yazılma talebinin reddine karar verildiği 12/10/2018 tarihi ile yeniden baro levhasına yazılma talebinin kabul edildiği 11/12/2020 tarihi arasındaki yaklaşık iki yıllık süreçte avukatlık mesleğini ifa edememiş olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu süreye ilişkin başvurucunun mağduriyetinin devam ettiği anlaşıldığından ve açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Kamu görevinden 689 sayılı KHK ile çıkarılan başvurucunun serbest avukatlık hizmetini ifa edebilmek için baro levhasına yazılma talebi Baro tarafından kabul edilmişse de TBB tarafından reddedilmiştir. TBB'nin ret kararında iki gerekçeye dayanılmıştır. İlki TBB tarafından- söz konusu görüşe katılınmadığının özellikle altı çizilerek- başvurucunun KHK ile kamu görevinden çıkarılmış olmasıdır. İkinci gerekçe ise başvurucu hakkında devam eden ceza soruşturmasıdır.
17. Başvurucunun TBB'nin ret kararına karşı açtığı dava İdare Mahkemesi tarafından yine iki gerekçe ile reddedilmiştir. Birinci gerekçe TBB kararında da belirtildiği üzere başvurucunun KHK ile kamu görevinden çıkarılmış olması iken ikincisi ise bu defa başvurucu hakkında devam eden ceza kovuşturmasının bulunmasıdır. Başvurucunun istinaf başvurusu oy çokluğu ile reddedilirken karşı oy görüşünde başvurucu hakkında verilen HAGB kararının kesinleştiği bu durumda devam eden bir yargılamanın bulunmadığı ifade edilmiştir.
18. Anayasa Mahkemesi Tamer Mahmutoğlu başvurusunda baro levhasına yazılma işleminin başvurucunun kamu görevinden çıkarılmış olması sebebiyle avukatlık mesleğini ifa edemeyeceği gerekçesiyle iptal edilmesinin özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir (Tamer Mahmutoğlu §§ 109-119). Başvurucunun baro levhasına yazılma talebinin reddine ve bu ret işleminin iptali talebiyle açtığı davanın reddedilmesine ilişkin ilk gerekçenin de başvurucunun kamu görevinden çıkarılmış olması olduğu dikkate alındığında Tamer Mahmutoğlu başvurusunda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektirecek bir durumun bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
19. Anayasa Mahkemesi B.A.Y. başvurusunda baro levhasına yazılma işleminin iptali talebiyle Bakanlık tarafından açılan davanın idare mahkemesi tarafından kabul edilmesinin özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. Başvuru konusu somut olayda, başvurucunun baro levhasına kaydedilmesinde ısrar eden TBB gerekçesinde, başvurucu ile ilgili olarak FETÖ/PDY üyeliği suçlamasıyla yürütülen soruşturmanın henüz tamamlanmadığı ifade edilmiş ve bu nedenle 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin uygulanmayacağı vurgulanmıştır. Bakanlık tarafından baro levhasına yazılma işleminin iptali talebiyle açılan davada idare mahkemesi ise başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan yürütülen soruşturmanın düzenlenen iddianame sonucunda kovuşturmaya dönüştüğü, 1136 sayılı Kanun'da avukatlığa alınma isteği hakkında kararın kovuşturma sonuna kadar bekletilmesine karar verileceğinin düzenlendiği ancak yazılı suçlardan soruşturma altında bulunanlarla ilgili açık bir düzenlemeye yer verilmediği, bu konuda idareye takdir yetkisi tanındığını belirterek davaya konu işlemi iptal etmiştir.
20. Söz konusu kararda Anayasa Mahkemesi tarafından idare mahkemesinin ceza soruşturmasının sonucunun beklenmesi gerektiği ile başvurucu hakkında karar tarihi itibarıyla devam eden kovuşturma bulunması yönündeki gerekçesine dikkat çekilmiştir. Öncelikle Anayasa Mahkemesinin Mehmet Çetinkaya ve D.K., ([GK], B. No: 2018/27392, 15/4/2021) başvurusuna değinilerek, hakkında ceza soruşturması olduğu gerekçesiyle baro siciline kaydın iptali şeklindeki müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığına karar verildiği belirtilmiştir.
21. B.A.Y. kararında; idare mahkemesinin haklarında 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki suçlardan kovuşturma bulunması durumuna ilişkin gerekçe bakımından ise avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebileceğine ilişkin düzenlemenin doğrudan bir yasak öngörmediği, bu konuda baroya ve nihayetinde onay mercii olarak TBB'ye takdir yetkisi verildiğinin açık olduğu, idare mahkemelerinin ise TBB'nin verdiği nihai kararın -itiraz üzerine- denetlenmesiyle sınırlı bir yetkisinin bulunduğu vurgulanmıştır. Kararda iptal davalarında idari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargısal denetiminin söz konusu işlemlerin tesis edildiği tarihteki duruma göre yapılmasının kural olduğu ifade edilmiştir. Mahkemelerin iptal davasına konu idari işlemin tesis edildiği dönemdeki somut olayın koşullarını da gözeterek TBB'nin takdir yetkisini hukuka uygun kullanıp kullanmadığı yönünde bir inceleme yapabileceği, TBB'nin karar verme aşamasında değerlendirmesinin söz konusu olamayacağı anlaşılan sonradan gelişmiş bir durumun itiraz incelemesinde gözetilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca aksine bir yorumun anılan meslek kuruluşuna tanınan takdir yetkisini işlevsiz kılacağının altı çizilmiştir.
22. Başvuru konusu olayda da TBB'nin ilk gerekçesi başvurucu hakkında devam eden ceza soruşturması bulunmasıdır ki Anayasa Mahkemesinin Mehmet Çetinkaya ve D.K başvurusunda benzer konuda ihlal kararı verildiği belirtilmişti (bkz. § 20). Bununla birlikte idare mahkemesinin başvurucu hakkında devam eden kovuşturma bulunması gerekçesinin, davaya konu işlemin tesis edildiği tarihten sonra gelişen ve meslek kuruluşlarına tanınan takdir yetkisi kapsamında olan bir konuda doğrudan verilen bir karar mahiyetinde olduğu görülmüş ve B.A.Y. başvurusunda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı değerlendirilmiştir.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
III. GİDERİM
24. Başvurucu; ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesine ve 100.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
25. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
26. Başvurucunun Baroya kaydının yapıldığı dikkate alınarak başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
27. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için özel hayata saygı hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu yeterli bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 9. İdare Mahkemesi (E.2019/554) ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi (E.2020/384) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.