TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
FATMA POLAT VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/29576)
Karar Tarihi: 25/1/2024
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Soner GÖÇER
Başvurucular
1. Fatma POLAT
2. Güllü ŞİMŞEK
3. İsmail POLAT
4. Mehmet Ali POLAT
5. Seydali POLAT
6. Sinan POLAT
Vekili
Av. Engin YALÇIN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutulma sırasında meydana gelen ölüm olayı ve bu olayla ilgili olarak etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucuların hükümlü olarak yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumunda olan yakını H.P.nin rahatsızlığı nedeniyle 20/1/2020 tarihinde kurum revirinde yapılan muayenesi sonrasında "kalp yetmezliği?+dispne?+böbrek yetmezliği" ön tanısı ile Tekirdağ Devlet Hastanesi (Devlet Hastanesi) Dâhiliye ve Kardiyoloji Polikliniğine sevkine karar verilmiştir.
3. H.P.nin sevk işlemi yapılamadan rahatsızlanması üzerine 22/1/2020 tarihinde kuruma 112 Acil Servis çağrılmış ve "Gün içerisinde kardiyoloji polikliniğine gitmesi uygundur." şeklindeki tanı yönünde Devlet Hastanesi Kardiyoloji ve Dâhiliye Polikliniklerine sevk edilmiştir. Aynı gün yapılan sevk sonrası Kardiyoloji Polikliniğince "Tansiyon takibi verildi. 15 gün sonra poliklinik kontrolü uygundur." tanısı konulan H.P. aynı gün infaz kurumuna alınmıştır.
4. 23/1/2020 tarihinde Devlet Hastanesi Dâhiliye Polikliniğine sevk edilen H.P.ye "Tanı ödem. Hastanın üroloji ve Nefroloji polikliniklerine en kısa sürede muayene çıkartılması önerildi." tanısı konularak aynı gün infaz kurumuna alınmıştır.
5. Bir gün sonra 24/1/2020 tarihinde H.P. tekrar rahatsızlanmış ve çağrılan 112 acil servis ekibinin "Hastanın solunum sıkıntısı+göğüs ağrısı. Ambulansla devlet hastanesine nakli uygundur." şeklindeki tanısı sonrası ambulansla saat 06.26'da infaz kurumundan çıkış yapılmak suretiyle Devlet Hastanesine götürülmüştür. Devlet Hastanesi Acil Polikliniğinde yapılan tedavisi sonrası "Solunumu rahatlayan ve genel durumu iyileşen hastaya nefroloji ve kardiyoloji takibi önerildi.", Üroloji Polikliniğince "Üriner USG sonucu ile kontrol uygundur.", Nefroloji Polikliniğince ise "Tetkik istendi." tanısı konulan ve "28/1/2020 tarihine USG (ultrason) randevusu" verilen H.P. saat 12.18'de infaz kurumuna alınmıştır. Aynı gün ilerleyen saatlerde H.P. tekrar rahatsızlanmış ve çağrılan 112 Acil Servis ekibinin "Hematemez. Devlet hastanesi acil poliklinik. Ambulans ile nakil." şeklindeki tanısı sonrası ambulans ile saat 14.13'te infaz kurumundan çıkış yapılmak suretiyle Devlet Hastanesine götürülmüştür. Devlet Hastanesi Acil Polikliniğinde yapılan muayenesi sonucunda, "Üst gis kanama ile geldi. Yoğun bakıma nakil oldu." tanısı ile yoğun bakıma alınan H.P. dâhiliye uzmanının "Hastaya saat:18:30 da CPR'ye başlandı. Hasta entübe edildi.3 dk da bir ıv adrenalin yapıldı. Yapılan tüm müdahalelere rağmen dönmeyen hasta 19:31 de ex olduğu kabul edildi.” şeklinde notundan anlaşıldığı üzere saat 19.31'de hayatını kaybetmiştir.
6. Konuya ilişkin olarak Hastane, 112 Acil Servis ve ceza infaz kurumu personeli hakkında Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma neticesinde Adli Tıp Şube Müdürlüğünün kişinin zehirlenerek veya travmatik tesirle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı, kişinin ölümünün "doğal ölüm (hipertansiyon, kalp, akciğer ve böbrek hastalığı) sonucu meydana geldiği" yönündeki raporu doğrultusunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Başvurucuların bu karara karşı yaptığı itiraz sulh ceza hâkimliğince reddedilmiştir.
7. Başvurucular kararı 30/7/2020 tarihinde öğrendikten sonra 31/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucular, yakınları H.P.nin tutulduğu ceza infaz kurumunda ve kaldırıldığı Devlet Hastanesinde uzun süre müdahale yapılmaksızın bekletildiğini, gecikmeli, yanlış, eksik tedavi ve müdahale yapılması gibi ciddi ihmaller sonucu ölümün meydana geldiğini, H.P.nin ani ölümünün kendisine yapılan yanlış iğneden kaynaklanabileceğini, olayla ilgili olarak etkili soruşturma yürütülmediğini, yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
9. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucuların idari yargıda tam yargı davası açtığına dair bir kayda rastlanmadığı, bu hususun başvurunun kabul edilebilirliğine ilişkin incelemede dikkate alınması gerektiği, başvurucuların yakını olan H.P.nin kurum revirinde düzenli olarak muayene olduğu, revirde tedavinin mümkün olmadığı durumlarda Devlet Hastanesine sevkinin sağlandığı, tedavinin gerekli kıldığı tüm işlemlerin eksiksiz yerine getirildiği bildirilmiştir.
10. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formunda dile getirdikleri iddiaları tekrarlayarak olağan kanun yolunun tüketildiği yönünde beyanda bulunmuştur.
11. Başvuru, yaşam hakkı kapsamında incelenmelidir. İnceleme, ölümde bir ihmal olup olmadığı ve ölüm olayının etkili bir şekilde araştırılıp araştırılmadığı bakımından yani koruma yükümlülüğü ve etkili soruşturma yükümlülüğü yönünden yapılmalıdır. Başvurucuların şikâyetleri dikkate alındığında incelemenin H.P.nin tutulduğu infaz kurumu personeli, H.P.ye müdahale eden 112 Acil Servis personeli ve hastanenin sağlık çalışanları bakımından ayrı ayrı yapılması gerekmektedir.
12. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerine ilişkin temel ilkelere Serpil Kerimoğlu ve diğerleri (B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50-59), Murat Karabulut (B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 43) kararında yer verilmiştir.
A. İnfaz Kurumu Personeline İlişkin İddialar Yönünden
13. Somut olayda başvuru kapsamında dosyaya sunulan ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgeler ve özellikle başvurucuların yakını olan H.P.nin infaz kurumu sağlık dosyası incelendiğinde adı geçenin sağlık şikâyetleri üzerine kurum revirinde muayene edildiği, gereklilik üzerine Devlet Hastanesinin ilgili bölümlerine sevk edildiği, acil müdahale gerekmesi durumunda ve kurum imkânlarının yetersiz kalacağı düşünüldüğünde 112 Acil Servisin derhâl çağrıldığı, ambulansla Devlet Hastanesine götürüldüğü, hayatını kaybettiği gün ilki saat 06.26'da, ikincisi saat 12.18'de olmak üzere kuruma çağrılan 112 Acil Servis ekibinin görüşüne uygun olarak Devlet Hastanesine sevk edildiği, hem daha önceki günlerde hem de hayatını kaybettiği gün sabah saatlerindeki sevkler sonrası hastanedeki hekimlerin görüşüne uygun olarak tekrar infaz kurumuna alındığı (bkz. §§ 2-5), infaz kurumu personelinin teşhis, tedavi, sağlık kuruluşuna ulaştırma hususlarında gecikme ve duraksama gösterdiğine dair bir bulgu olmadığı, Cumhuriyet Başsavcılığınca adli tıptan alınan rapor ile ölüm sebebinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde aydınlatıldığı (bkz. § 6), makul sürede tamamlanan soruşturmanın etkili olmadığı yönünde bir emare bulunmadığı gibi Cumhuriyet Başsavcılığının ulaştığı kanaatten farklı bir kanaate ulaşmaya neden olacak bir veri de bulunmadığı anlaşılmıştır.
14. Açıklanan gerekçelerle infaz kurumu personeli yönünden yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. 112 Acil Servis Personeline ve Hastanenin Sağlık Çalışanlarına İlişkin İddialar Yönünden
15. Yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59). Genel olarak ihmal suretiyle ortaya çıkan ölümlerde olduğu gibi tıbbi ihmal sonucu ortaya çıktığı iddia edilen, bir başka ifadeyle bir tedavinin kusurlu, yanlış veya gecikmiş olması ya da sağlık çalışanlarının tedavi sırasındaki koordinasyon eksiklikleri sonucu meydana geldiği ileri sürülen ölüm olaylarında da etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük; mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması ile yerine getirilmiş sayılabilir (Nail Artuç, B. No: 2013/2839, 3/4/2014, § 37; Zeki Kartal, B. No: 2013/2803, 21/1/2016, § 78; Ayhan Keçeli ve diğerleri, B. No: 2019/24231, 23/2/2022, § 84).
16. Somut olayda başvurucular, Türk hukuk sisteminde mevcut bir hukuk yolu olan, hem ilgili personelin veya idarenin mesuliyetini saptayabilecek hem de gerektiği takdirde zararın ödenmesini sağlayabilecek hukuk mahkemelerinde tazminat davası ya da idari yargıda tam yargı davası açma imkânını kullanmamıştır. Ceza Kanunları uyarınca suç oluşturmayan eylem ve ihmallere karşı da ilgili kişi veya kurumlar aleyhine adli ya da idari yargı önünde açılacak davalarla uğranılan zararların tazmini mümkündür. Bu nedenle müteveffanın hastalığına ilişkin teşhis, tedavi ve hastaneye sevk işlemleri sırasında ihlale neden olduğu ileri sürülen eylemler açısından 112 Acil Servis personeli ve hastane çalışanları yönünden kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketildiğinden söz edilemeyecektir.
17. Açıklanan gerekçelerle 112 Acil Servis personeli ve hastanenin sağlık çalışanları yönünden yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İnfaz kurumu personeli yönünden yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. 112 Acil Servis personeli ve hastanenin sağlık çalışanları yönünden yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.