TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
BEKİR KARATAŞ BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2020/31677)
Karar Tarihi: 30/4/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Ayşenur TUNCER
Başvurucu
Bekir KARATAŞ
Vekili
Av. Ayşe Süeda ÜNAL
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucuya avukatı tarafından gönderilen mektubun eklerinin verilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetiyle bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuru tarihinde Sincan 2 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Kurum) hükümözlü olarak bulunmaktadır. Başvurucu; avukatının 19/6/2020 tarihinde tarafına göndermiş olduğu mektubun ekindeki "bazı kanunların uygulanmasına ilişkin hukuki makalelerin, Türkçe ve Arapça ile ilgili temel kuralları anlatan internet çıktılarının ve kızının adının içinde geçtiği şiirlerin internet çıktılarının" tarafına teslim edilmemesi nedeniyle 6/7/2020 tarihinde Kuruma başvurmuştur. Kurum tarafından verilen cevapta 27/6/2019 tarihinde Kurum Müdürlüğü Eğitim Kurulu Başkanlığı (Kurul) tarafından alınan karar doğrultusunda başvurucuya gönderilen bilgisayar çıktılarının teslim edilmediği belirtilmiştir.
3. Bunun üzerine başvurucu 17/7/2020 tarihinde Ankara Batı 2. İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) yaptığı şikâyet başvurusunda avukatı tarafından gönderilen hukuki makalelerin, dil öğrenimine ilişkin ve kızının adının geçtiği şiirlerin bulunduğu internet çıktılarının tarafına verilmesini ve belgelerde sakıncalı bir durum varsa tespit edilmesini talep etmiştir.
4. Ceza İnfaz Kurumu müdürü Hâkimliğe hitaben 17/7/2020 tarihli üst yazısında Kurulun "Hükümlü ve tutuklulara yakınlarının getirdiği savunmalarına dair olan bilgisayar çıktısı şeklinde veya fotokopi şeklinde olan dokümanlar haricinde hiçbir dokümanın kuruma kabul edilmemesine" ilişkin 27/6/2019 tarihli kararı gereğince başvurucuya posta yolu ile gönderilen mektup içeriğinde bulunan dokümanlar ile ilgili uygulama yapıldığını belirtmiştir.
5. Hâkimlik 29/7/2020 tarihli kararıyla, şikâyet başvurusunu içeren dilekçenin esasına girmeden reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde başvurucunun öncelikle kurumdan talepte bulunması gerektiği ve kurumun talebi kabul etmemesi durumunda şikâyet yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir.
6. Söz konusu karara karşı başvurucu tarafından yapılan itiraz, Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) 17/8/2020 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararda, Hâkimlik tarafından verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yönün bulunmadığı belirtilmiştir.
7. Başvurucu, nihai hükmü 9/9/2020 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 21/9/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Komisyonca başvurucunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).
10. Başvurucu; avukatı tarafından gönderilen hukuki makalelerin verilmemesi nedeniyle avukat-müvekkil ilişkisine ve savunma hakkına müdahale edildiğini, avukat ile yapılan yazışmaların gizli tutulması gerektiğine dair Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin tavsiye kararı bulunduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bunun yanında yine avukatı tarafından gönderilen dil öğrenimine ilişkin internet çıktılarının Kurum tarafından verilmemesiyle eğitim hakkının ve kızının adının geçtiği şiirlerin bulunduğu internet çıktılarının verilmemesiyle haberleşme hürriyeti ile aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına yer verilmiş ve olayın somut koşulları dikkate alınarak anılan içtihatlar ışığında inceleme yapılmasının uygun olacağı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyan dilekçesinde bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü iddialarını yinelemekle birlikte Kuruma başvurduktan sonra Hâkimliğe şikâyetini ilettiğini vurgulamıştır.
12. Başvurucunun şikâyetinin özü, idare ve derece mahkemelerinin kararlarında ilgili ve yeterli gerekçe ortaya konmaksızın ceza infaz kurumunda haberleşmesinin engellenmesine ilişkin olduğundan iddianın Anayasa’nın 22. maddesiyle bağlantılı olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı yönünden incelenmesi gerekir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme hürriyetiyle bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Tutuklu ve hükümlülerin mektuplarının denetlenmesi ve alıkonulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalelerin kanuniliği, meşru amacı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu ve ölçülülüğünün denetiminde gözetilmesi gereken genel ilkeler Anayasa Mahkemesince birçok kararda ayrıntılı olarak açıklanmıştır (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 37-68; Muhittin Pirinççioğlu (3), B. No: 2017/34566, 10/3/2020, §§ 44-57; Cihat Ayik ve Hacı Ali Baştürk, B. No: 2017/31506, 10/3/2020, §§ 44-57).
15. Ayrıca Anayasa Mahkemesi ceza infaz kurumlarındaki birtakım uygulamaların temel hak ve hürriyetlere müdahale teşkil ettiği ve kaldırılması gerektiği konusunda ileri sürülecek iddiaların esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olmasının ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanması bakımından bir gereklilik olduğunu Meral Danış Beştaş (3) kararında kabul etmiştir (Meral Danış Beştaş (3), B. No: 2017/34087, 13/10/2020, § 40). Dolayısıyla başvurucuya gönderilen belgelerin teslim edilmemesi konusunda ileri sürülen iddiaların da bu kapsamda ele alınması ve bir yargı merciince incelenmesi başvurucuya etkili bir başvuru yolunun sağlanması açısından önemlidir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Meral Danış Beştaş (3), § 44).
16. Tüm bu ilkelerin yanında mahpusun avukatıyla haberleşmesinde savunma hakkı kapsamında gizliliğin esas olduğu, bu bağlamda mahpusun avukatına gönderdiği ve avukattan mahpusa gelen mektup, faks ve telgrafın savunmaya ilişkin olmadığı, kurum güvenliğini tehlikeye düşürdüğü, suç içerdiği, terör örgütlerinin haberleşmesi için kullanıldığı gibi somut delillere dayalı makul gerekçelerin varlığı hâlinde denetlenmesinin mümkün olduğu vurgulanmalıdır. Ancak mahpusların avukatlarıyla yazışmaları savunma hakkıyla ve avukat müvekkil ilişkisinin gizliliği ilkesiyle bağlantılı olması nedeniyle anılan hak ve ilkeyi koruyacak güvenceleri içerir özel denetleme yöntemlerine tabi olması gerekmektedir. Bu bağlamda mevzuatta mahpusun savunmaya ilişkin avukata gönderdiği mektubun ve faksın denetlenemeyeceği düzenlenerek bu yönde özel güvence sağlandığı, belirli suçlardan hükümlü ve tutuklu olanlar yönünden ise ancak infaz hâkimliği tarafından bir denetleme yapılabileceği belirlenerek ayrıcalıklı bir denetleme usulü öngörüldüğü anlaşılmaktadır (Mehmet Fatih Göksan (2), B. No: 2017/38886, 8/9/2020, § 59).
17. Ancak mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde avukat tarafından mahpusa gönderilen mektup ve faks yönünden yukarıda belirtildiği şekilde ayrıcalıklı bir düzenleme ve denetleme usulünün açıkça düzenlenmediği görülmüştür. Öte yandan savunma hakkının korunması ve avukat müvekkil iletişiminin gizliliği ilkesi gözetildiğinde mahpusa avukatı tarafından gönderilen iletilerin, gönderinin içeriğinin suç teşkil ettiği ve hakkın kötüye kullanıldığına ilişkin makul gerekçelerin varlığı hâlinde genel denetleme yönteminden farklı ve ayrıcalıklı bir denetime tabi tutulmasının demokratik toplum gereklerine uygun olduğu söylenebilir. Ancak ayrıcalıklı bir denetleme uygulanabilmesi için adi posta ile yollanan gönderinin öncelikle mektubu gönderen kişinin mahpusun avukatı olduğunun sabit olması, en azından basit bir araştırmayla da olsa belirlenebilir olması gerekir (Mehmet Fatih Göksan (2), § 60).
18. Somut olayda başvurucuya avukatı tarafından gönderilen mektubun ekindeki belgelerin alıkonulması nedeniyle başvurucunun haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır (ayrıntılı açıklama için bkz. Ahmet Temiz, §§ 46, 55; Muhittin Pirinççioğlu (3), §§ 45, 47). Her ne kadar kontrolü idareye bir külfet yükleyecek (Mehmet Fatih Göksan (2), § 63) ise de başvuruya konu olayda başvurucuya posta yolu ile avukatı tarafından gönderilen internet çıktılarının 121 sayfadan ibaret olduğu görülmektedir.
19. Bununla birlikte hükümözlü olarak Kurumda bulunan başvurucuya avukatı tarafından gönderilen mektubun ekindeki belgelerin teslim edilmemesine yönelik şikâyet, başvurucunun Kuruma başvuruda bulunmadığı gerekçesiyle esasa girilmeden reddedilmiştir. Bu şekilde Hâkimliğin gerekçesinde yer alan, başvurucunun talebinin öncelikle Kurumca karara bağlanması gerektiğine ilişkin tespitin hukuki dayanağının tartışılmadığı anlaşılmaktadır.
20. Bunun yanında başvurucunun Hâkimliğe sunduğu dilekçenin ekinde Kurula yönelik yazdığı ve başvuru konusu olaya ilişkin talebini içeren dilekçeyle birlikte Kurumun cevabını eklediği görülmüştür. Ayrıca başvurucunun şikâyet dilekçesinin Hâkimliğe gönderildiği 17/7/2020 tarihli üst yazıda da (bkz. 4) başvurucunun talebine ilişkin Kurum uygulamasının dayanağı olan karar ve Kurum müdürünün görüşü belirtilmiştir. Böylelikle başvurucunun üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirerek Kuruma yazılı talebini ilettiği sabittir. Mahkemece bu durum ile birlikte başvurucunun avukatı tarafından kendisine gönderilen mektubun Kurum tarafından açılıp denetlendiği ve savunmasına ilişkin belgelerin de tarafına teslim edilmediğine ilişkin iddiaları gözetilmemiştir. Ayrıca başvurucuya verilmesinde sakınca görülen bu belgelerin neden sakıncalı olduğuna dair idare ve derece mahkemeleri tarafından bir değerlendirme yapılmadığı, belgelerin nasıl bir şifreleme ve örgütsel haberleşmeye vücut vereceği konusunda somut bilgilere dayalı ilgili ve yeterli bir gerekçenin ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır (Ali Onaylı, B. No: 2019/26373, 13/4/2023, § 17).
21. Bu itibarla somut olayın koşullarında yargısal fonksiyonun esasını oluşturan uyuşmazlığın içinde yer alan maddi ve hukuki sorunların bütünüyle ele alınması ve karara bağlanması işlevinin ilgili mahkemelerce yerine getirilmediği, başvurucunun şikâyet konusu ettiği hususların kabulüne ya da reddine ilişkin esasa yönelik herhangi bir karar verilmediği görülmektedir. Böylece başvurucunun Hâkimliğe yaptığı şikâyet başvurusunda verilen kararın bu yönüyle ilgili ve yeterli gerekçe içermediği, başvurucunun iddialarının incelenmesine ve uygun bir telafi şansı sunmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. İtirazın yapıldığı Ağır Ceza Mahkemesi de bu eksikliği gidermeye yönelik bir gerekçeye yer vermemiştir. Neticede başvurucuya, haberleşme hürriyeti kapsamında olduğunu ileri sürdüğü müdahalenin ortadan kaldırılması talebiyle başvurabileceği ve asgari güvenceleri içeren, pratikte de işleyen etkili bir hukuk yolunun sunulmadığı sonucuna varılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetiyle bağlantılı olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
23. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Öte yandan ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetiyle bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetiyle bağlantılı olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin haberleşme hürriyetiyle bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Ankara Batı 2. İnfaz Hâkimliğine (E.2020/1755, K.2020/1822) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesi (2020/1413 D.İş) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.