TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ÖZLEM ÖZDEMİR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/34458)
Karar Tarihi: 14/12/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Mücahit AYDIN
Başvurucu
Özlem ÖZDEMİR
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, pasaport iptali nedeniyle yerleşme ve seyahat hürriyetinin ve uzun süren yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Koza Altın İşletmeleri Anonim Şirketinde üst düzey yöneticilik yapmış olan başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve terörizmin finansmanının önlenmesi hakkında kanuna muhalefet suçlarından soruşturma başlatılmıştır. Yürütülen soruşturma kapsamında sulh ceza hâkimliğince 2/9/2015 tarihinde başvurucu hakkında yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir. Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesinin 18/7/2016 tarihli bildirimi üzerine Ankara Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğünce başvurucunun pasaportuna idari şerh kaydı girilerek kullanıma kapatılmıştır. Başvurucu hakkındaki adli kontrol tedbiri kovuşturma aşamasında ağır ceza mahkemesince 21/9/2017 tarihinde kaldırılmıştır.
3. Başvurucu, el konulan pasaportunun tarafına iade edilmesi talebiyle 1/6/2018 tarihinde idareye başvurmuş, talebinin reddedilmesi üzerine 3/9/2018 tarihinde idari yargıda dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; hakkındaki yurt çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbirinin ağır ceza mahkemesince kaldırılmasına karşın pasaportunun iade edilmediğini, bu nedenle yurt dışına çıkamadığını ve yurt dışından gelen iş tekliflerini değerlendiremediğini belirterek anılan idari işlemin iptalini talep etmiştir.
4. Ankara 18. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 6/3/2020 tarihinde davayı reddetmiştir. Karar gerekçesinde; 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanunu'nun 22. maddesi ve 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca terör örgütlerine üyeliği veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı nedeniyle haklarında suç soruşturması veya kovuşturması yürütülenlerin pasaportlarının iptal edileceğinin düzenlendiğini, başvurucunun yurt dışı çıkış yasağının kaldırılmasına karar verilmişse de dava konusu işlem tarihinde hakkındaki kovuşturmanın devam ettiğini, sonrasında ise başvurucunun mahkûmiyetine karar verildiğini, bu nedenlerle uyuşmazlık konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını belirtmiştir. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı istinaf başvurusu kararın usul ve hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
5. Başvurucu, nihai hükmü 15/10/2020 tarihinde öğrendikten sonra 9/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvurucunun pasaportu üzerindeki idari şerh kaydı 1/8/2022 tarihinde kaldırılmıştır. Başvurucunun örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçundan 9/1/2020 tarihli mahkûmiyet kararına ilişkin istinaf talebi 23/6/2022 tarihinde esastan reddedilmiştir. Başvurucu bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuş olup temyiz incelemesi halen devam etmektedir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Seyahat Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
8. Başvurucu; hakkındaki yurt dışı çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbiri kaldırılmasına rağmen pasaportuna konulan idari şerh kaydının kaldırılmaması nedeniyle kariyeri açısından çok önemli olan yurt dışı iş tekliflerini değerlendiremediğini ve mağduriyet yaşadığını, bu nedenle yerleşme ve seyahat hürriyeti ile çalışma ve sözleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesinin yeterli olmadığı ve iddia edilen mağduriyetini somut bir şekilde ortaya koyması gerektiği, pasaportun üzerindeki idari şerh kaydının kaldırıldığı da dikkate alındığında başvurucunun mağdur sıfatının incelenmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca; başvurucu hakkında yürütülen soruşturmanın ve kovuşturmanın bir kısmının olağanüstü hâl döneminde gerçekleştiği, bu nedenle başvurunun incelenmesinde Anayasanın 15. maddesinin de dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki talep ve iddialarını yinelemiştir.
9. Anayasa Mahkemesi, seyahat özgürlüğü bağlamında yurt dışına çıkışı engelleyen tedbirlere ilişkin yapılan bireysel başvuruların, özellikle kişinin gitmek istediği ülke ile güçlü kişisel, ailevi, ekonomik ve mesleki bağlarının olduğu durumlarda özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilebileceğine karar vermiştir. Ancak bu şekilde inceleme yapılabilmesi için bireysel başvuru formunda başvurucuların şikâyet edilen tedbirin özel ve aile hayatları üzerindeki olumsuz sonuçlarını somut verilere dayalı olarak uygun şekilde ortaya koymaları gerekmektedir (Onur Can Taştan [GK], B. No: 2018/32475, 27/10/2021, §§ 47-50; Yağmur Erşan [GK], B. No: 2018/36451, 27/10/2021, §§ 47-50; Şengül Tükel, B. No: 2018/12456, 12/1/2022, §§ 40, 41).
10. Başvurucu pasaportuna konulan idari şerh kaydı nedeniyle yurt dışına çıkamadığını ve yurt dışından gelen birçok iş teklifini değerlendiremediğini ileri sürmüştür. Buna karşın başvurucu yalnızca bir iş teklifine ilişkin belge sunmuştur. Başvurucu, iş teklifi aldığı firmanın bulunduğu ülke ile daha önce bir irtibatı olduğuna dair bir açıklamada bulunmamıştır. Başvurucu, daha önce yurt dışında yaşadığına veya yurt dışı iş tecrübesi olduğuna dair bir beyanda da bulunmamış, mesleğinin yurt dışı ile ilgisini ya da aldığı iş teklifinin mesleki gelişimi açısından önemini ortaya koymamıştır. Başvurucunun iddiasının temeli daha önce hiç ilgisinin olmadığının anlaşıldığı bir ülkeden aldığı iş teklifidir. İddiaya dayanak oluşturan iş teklifinin ise taslak belge niteliğinde olduğu görülmektedir. Bu durumda başvurucunun gitmek istediği ülke ile güçlü mesleki bağlarının olduğunu ya da yurt dışına çıkmasının kişisel, ailevi, ekonomik veya mesleki bağlamda ilgisini yeterince ortaya koyamadığı değerlendirilmiştir. Bu nedenle başvurunun seyahat hürriyeti kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
11. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
12. Anayasa’nın 23. maddesinde yer alan yerleşme ve seyahat hürriyeti, Sözleşme ile Sözleşme’ye Ek Birinci Protokol’de Tanınmış Bulunan Haklardan ve Özgürlüklerden Başka Haklar ve Özgürlükler Tanıyan 4 Numaralı Protokol’ün 2. maddesinde ve "Serbest dolaşım özgürlüğü" kenar başlığı altında düzenlenmiştir.
13. Sözleşme’ye ek 4 No.lu Protokol’e ülkemiz taraf değildir. Bu nedenle anılan Protokol kapsamında kalan ve Anayasa’nın 23. maddesinde yer alan yerleşme ve seyahat hürriyetine yönelik şikâyetle ilgili olarak bireysel başvuruda bulunulamaz (Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 53).
14. Açıklanan gerekçelerle seyahat hürriyetinin ihlali iddiasına ilişkin başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu yargılamanın tekrar eden yazışmalar ve yersiz usule ilişkin kararlar nedeniyle çok uzun sürdüğünü ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvurular ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında anılan şikâyetle ilgili olarak uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.
17. Somut başvuruda anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik kriterleri yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Seyahat hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.