TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BASKIN ORAN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2020/37004)
|
|
Karar Tarihi: 22/11/2023
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
Raportör
|
:
|
Kemal ÖZEREN
|
Başvurucu
|
:
|
Baskın ORAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Oya AYDIN GÖKTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, uzun süre ve usulsüz olarak telekomünikasyon yoluyla iletişimin dinlenildiğine yönelik şikâyet hakkında yapılan soruşturma sonucunda kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Taraf gazetesinin 30/8/2010 tarihli nüshasında yayımlanan "Aslan Paşa'nın Suçlu Kulakları" başlıklı haberde, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral A.G. tarafından PKK terör örgütü mensubu kişileri dinleme gerekçesiyle İsrail'den dinleme cihazları aldırıldığı, bunların haberde plakası belirtilen araca monte ettirildiği ve söz konusu cihazlar marifetiyle aralarında ünlü isimlerin de bulunduğu iki bin kişinin telefonunun dinlenildiği iddia edilmiştir.
3. Dış politika ve insan hakları konularında akademik çalışmaları olan başvurucu, 1/9/2010 tarihli dilekçeyle kendisinin de dinlenildiğini ileri sürerek A.G. ve söz konusu dinlemeyi yapan ve bunda ihmali bulunan kişiler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 14/9/2010 tarihli kararı ile soruşturmanın Genelkurmay Askerî Savcılığı (Askerî Savcılık) tarafından yapılması gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
4. Askerî Savcılıkça, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna haberde yer alan konuyla ilgili herhangi bir inceleme veya soruşturma yapılıp yapılmadığı sorulmuş, yapılmışsa bu husustaki raporun gönderilmesi talep edilmiştir. Anılan Kurum tarafından konuya ilişkin herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadığı bildirilmiştir. Bununla birlikte, Savunma Sanayi Müsteşarlığına söz konusu haberde iddia edildiği şekilde İsrail'den dinleme cihazı alınıp alınmadığı sorulmuştur. Müsteşarlık tarafından bahse konu sistemlerin Savunma Sanayii İcra Komitesi kararına istinaden mevzuata ve usulüne uygun şekilde, A. isimli İsrail firmasından tedarik edildiği bildirilmiştir. Öte yandan Taraf gazetesi genel yayın yönetmenliğinden söz konusu habere ilişkin liste ve ses kaydı başta olmak üzere bütün bilgi belgelerin gönderilmesi istenilmiş fakat kamusal makamlara herhangi bir bilgi veya belge gönderilmediği belirtilmiştir.
5. Askerî Savcılık, yürütülen soruşturma kapsamında konu ile ilgili olarak ayrıntılı inceleme yapılması ve sonrasında elde edilecek verilerin analiz edilmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar vermiştir. Bilirkişiler tarafından 4/10/2010 tarihinde haberde plakası belirtilen araç üzerinde inceleme yapılmış, araçtaki sistemin baz istasyonu ile cep telefonu arasındaki iletişimi kaydetme ve dinleme özelliğinin bulunmadığı, araçtaki bilgisayarda bulunan kayıtlarda ses bilgisinin elde edilmediği ve mevcut ses kayıtlarında Türkçe herhangi bir kayda rastlanmadığı tespit edilmiştir.
6. Öte yandan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 9/2/2011 tarihli raporda Genelkurmay Elektronik Sistemleri (GES) Komutanlığı 1. Elektronik Birlik Komutanlığı Uydu Kısmında ortak kullanılan bilgisayar içerisinde bulunan sabit disk içerisinde soruşturma konusu 1346 adet numaranın kayıtlı olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. Bununla birlikte listede yer alan telefon numaralarının sisteme hedef numara olarak mı yoksa başka bir hedefin iletişiminin tespiti ve dinlenmesi esnasında mı kayıt altına alındığına yönelik kesin bir tespitin yapılamadığı, dolayısıyla listede yer alan telefon numaralarının dinlenip dinlenmediği hususunun tespit edilemediği şeklinde mütalaa bildirilmiştir. 5/5/2011 tarihli ek bilirkişi raporunda ise tespit edilen USB belleğin adli kopyası içerisinde yapılan incelemede de soruşturma konusu herhangi bir bilgi ve bulguya rastlanılmadığı ifade edilmiştir.
7. Bununla birlikte GES Komutanlığında kişisel ve ortak kullanılan bilgisayar ve sunucularının adli kopyaları üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 21/1/2013 tarihli bilirkişi raporunda, GES Komutanlığının kişiler arasındaki telsiz, sabit telefon, uydu telefonu, cep telefonu, faks, internet gibi iletişimin dinlenmesi ve kayda alınmasını sağlayan birçok farklı teknolojiye sahip olduğunun görüldüğü belirtilmiştir. Söz konusu teknolojilerin tedariki, kullanıma sunulması, mevcut kanunlar ile ilgili çelişkili hususların görüşüldüğü toplantılara ait tutanaklar, komutanlara yapılan sunum ve arzlara ilişkin dokümanlar, yapılan dinlemelere yönelik tutulan kayıtlar gibi konularda birçok yazışma, toplantı tutanağı, kılavuz ve benzeri doküman tespit edilmiştir. Ayrıca tespit edilen ses dosyalarının terör örgütü mensupları ya da hedef ülke olarak belirtilen farklı ülkelerin askerî/sivil telefon ve telsiz görüşmelerine ait olduğu, yurt içindeki siyasi parti mensupları, gazeteci, yazar ve farklı sivil toplum örgütü temsilcilerine ait herhangi bir ses kaydına rastlanılmadığı ifade edilmiştir.
8. Askerî Savcılık tarafından yürütülen soruşturma devam ederken 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle Yüksek Askerî Yargı Organları, Askerî Mahkemeler ve Askerî Savcılıkların kapatılması nedeniyle soruşturma dosyası Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) devredilmiştir.
9. Başsavcılık "Haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek" suçundan yürütülen soruşturma neticesinde kamu davası açmaya yeterli delil bulunmadığını ve dava zamanaşımı süresinin de dolduğunu belirterek 29/4/2020 tarihinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Kararda söz konusu haber içeriğinde iddia edilen hususların yapılan soruşturma neticesinde doğrulanmadığı, yurt içindeki kişilerin iletişimlerinin dinlendiğine ilişkin somut bir delil elde edilemediği vurgulanmıştır. Öte yandan anılan kararda işin esasına yönelik yapılan bu değerlendirmenin yanında soruşturulan konuya ilişkin dava zamanaşımı süresinin de dolduğu tespit edilmiştir.
10. Başvurucu tarafından Başsavcılığın kararına itiraz edilmiştir. İtiraz dilekçesinde başvurucu, isminin ve telefon numarasının 1346 kişilik listede yer aldığı hususunun sabit olduğunu, bu bağlamda kamu davası açmaya yeter delil bulunduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte başvurucu zamanaşımı değerlendirmesinin de yanlış olduğunu vurgulamıştır.
11. Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği 22/10/2020 tarihinde itiraza konu kararın dayandığı gerekçelerin usule ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.
12. Başvurucu, nihai hükmü 22/10/2020 tarihinde öğrendikten sonra 19/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
13. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu, soruşturma safahatında birkaç kez bilgi talebinde bulunmasına rağmen bilgilendirilmediğini, soruşturmanın takipsiz bırakıldığını hem suçun nitelendirilmesine hem de zamanaşımına yönelik itirazlarının sulh ceza hâkimliğince dikkate alınmadığını belirtmiştir. Aradan on yıl geçtikten sonra şikâyetinin takipsizlikle sonuçlandığını vurgulayan başvurucu adil yargılanma hakkı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
15. Başvurucunun bu yöndeki ihlal iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz. Bir ceza davasında üçüncü kişilerin cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 23, 24). Öte yandan Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, § 18).
17. Somut olayda başvurucu, bir gazete haberinden hareketle uzun süre usulsüz şekilde dinlenildiğini ileri sürerek konu ile ilgili görevliler hakkında soruşturma açılmasını sağlamak amacıyla suç duyurusunda bulunmuş olup söz konusu talebi üçüncü kişilerin cezalandırılması amacını taşımaktadır.
18. Sonuç olarak bir ceza soruşturmasında mağdur sıfatını haiz başvurucunun, suç isnadına ilişkin olmayan ve üçüncü kişinin cezalandırılmasına yönelik ihlal iddialarının adil yargılanma hakkının kapsamına girmediği anlaşılmıştır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu, 1346 kişilik listede isminin ve telefon numarasının yer aldığına ilişkin hususun sabit olduğunu, soruşturma safahatında kendisinin dinlenip dinlenilmediğine ilişkin ileri bir inceleme yapılmadığını belirtmiştir. İddialarının yeterli düzeyde araştırılmadığını vurgulayan başvurucu, haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, başvurucunun şikâyeti üzerine devletin pozitif yükümlüğü kapsamında derhâl ilgililer hakkında soruşturmaya başlandığı, soruşturma sürecinde gerekli delillerin toplandığı belirtilmiştir. Ayrıca takipsizlik kararının dava açmaya yeter nitelikte delilin bulunmaması nedeniyle verildiği, bahse konu kararın salt zamanaşımı gerekçesiyle verilmediği ve başvurucunun soruşturma sürecinde gazete haberi dışında ayrı bir delil ileri sürmediği vurgulanmıştır.
21. Başvurucunun söz konusu ihlal iddialarının haberleşme hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
22. Anayasa'nın 22. maddesinde öngörülen haberleşme hürriyeti, kişinin kesintiye uğramadan ve sansür edilmeden başkalarıyla iletişim kurma hakkıdır. Bu özgürlük, çok daha geniş bir alanı kaplayan özel hayatın bir yönünü oluşturur (AYM, E.2008/115, K.2011/86, 2/6/2011). Haberleşme hürriyeti, haberleşmenin gizliliğini de güvence altına almaktadır. Dolayısıyla haberleşmenin gizliliği kavramı, özel hayatın gizliliği kavramı içinde yer almakla birlikte özel önemi ve gereklilikleri nedeniyle Anayasa’da ayrı bir maddede düzenlenmiştir (Mehmet Seyfi Oktay [GK], B. No: 2013/6367, 10/12/2015, § 28).
23. Kamu makamlarının, bireyin haberleşme özgürlüğüne ve haberleşmesinin gizliliğine keyfî bir şekilde müdahale etmesinin önlenmesi, Anayasa ile sağlanan güvenceler kapsamında yer almaktadır. Haberleşmenin içeriğinin denetlenmesi, haberleşmenin gizliliğine ve dolayısıyla haberleşme özgürlüğüne yönelik ağır bir müdahale oluşturur. Bununla birlikte haberleşme özgürlüğü, mutlak nitelikte olmayıp meşru birtakım sınırlamalara tabidir. Bu kapsamdaki özel sınırlama ölçütleri, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmıştır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 50; Mehmet Seyfi Oktay § 46).
24. Somut olayda başvurucu bir gazete haberinden hareketle uzun süre usulsüz şekilde dinlenildiğini ileri sürerek şikâyetçi olmuştur. Bu kapsamda yürütülen soruşturma sonucunda Başsavcılık iletişimin dinlenildiğine ilişkin somut delil bulunmadığını vurgulamış ve kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Bununla birlikte anılan kararda soruşturulan konuya ilişkin dava zamanaşımı süresinin dolduğu da tespit edilmiştir.
25. Öncelikle belirtmek gerekir ki Başsavcılığın kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararında her ne kadar zamanaşımına yönelik bir tespit yapılmış ise de soruşturma konusuna yönelik yapılan araştırma ve inceleme sonucunda kovuşturma yapılmasına yeter nitelikte delil bulunmadığı anılan kararda belirtilmiş ve bu gerekçeyle takipsizlik kararı verilmiştir. Dolayısıyla Başsavcılığın kararını zamanaşımı nedeniyle verilmiş bir karar olarak değil işin esasına yönelik yürütülen soruşturma sonucunda verilmiş bir karar olarak değerlendirmek gerekmektedir.
26. Şüphesiz haberleşme hürriyeti bağlamında devletin negatif yükümlülüklerinin yanı sıra bu hakkın etkili bir şekilde korunmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak şeklinde pozitif yükümlükleri de bulunmaktadır. Söz konusu pozitif yükümlülüklerin başında anılan hakka bir müdahalenin bulunup bulunmadığını ortaya çıkarmak, müdahale varsa bu hususta etkili bir soruşturma yürüterek sorumluların cezalandırılmasını sağlamak gelmektedir.
27. Bahse konu gazete haberinden sonra şikâyetçi olunması üzerine Askerî Savcılık tarafından soruşturmaya başlanılmış ve bu kapsamda keşif ve bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Devam eden süreçte ek bilirkişi raporları da tanzim edilerek, iddia edildiği gibi bir dinlemenin olup olmadığı hususunda bir araştırma yürütülmüştür. Esasen Başsavcılığın yürüttüğü bu soruşturma ilk etapta iddia edildiği şekilde haberleşme hürriyetine bir müdahalenin olup olmadığını tespit edebilmek için devletin üzerine düşen pozitif yükümlülüğün gereğidir. Nitekim başvurucunun iddiası da uzun süre usulsüz olarak telekomünikasyon yoluyla iletişiminin dinlenildiğine ve bu suretle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine yöneliktir.
28. Soruşturma safahatında yapılan araştırmalar sonucunda başvurucunun dinlenildiğine dair bir bilgi veya belge elde edilemediği sonucuna ulaşılmış ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Sonuç olarak başvurucu, telefonunun dinlenildiğine dair bahsi geçen gazete haberi dışındasomut bir bilgi veya belge sunamadığı gibi başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalenin varlığı kamusal makamların araştırması ve incelemesi sonucunda da ortaya konulamamıştır.
29. Netice itibarıyla aktarılan hususular gözönüne alındığında başvurucunun haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddiası yönünden kamusal makamlar tarafından yeterli düzeyde bir araştırma ve inceleme yapılmadığı, bu hususta Devletin pozitif yükümlülüklerinin gereğinin yerine getirilmediği söylenemez.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.