TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
YASİN AVŞAR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/38860)
Karar Tarihi: 24/10/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Ayşenur TUNCER
Başvurucu
Yasin AVŞAR
Vekili
Av. Abdullah BİRDİR
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kamudaki görevine iade edildikten sonra daha önceki yöneticilik görevine devam ettirilmemesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Antalya Kepez Hüseyin Ak Ortaokulunda müdür yardımcısı olarak görev yapmakta iken Antalya Valiliğinin (Valilik) 12/8/2016 tarihli kararıyla hakkında görevden uzaklaştırma kararı verilmiştir. Ardından 17/10/2019 tarihli soruşturma raporuyla başvurucu hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılması önerilmiştir. Soruşturma raporunda başvurucunun kanun hükmünde kararname ile kapatılan Aktif Eğitim Sendikasına belirli tarihler arasında üye olduğu belirtilmekle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 8. maddesi, Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği'nin 35. maddesi, 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 8. maddesinin (C) fıkrası uyarınca yöneticilik görevinden alınması, il içinde durumuna uyan ihtiyaç bulunan eğitim kurumuna öğretmen olarak atanması kanaati bildirilmiştir. Akabinde başvurucu Antalya Kepez Hüseyin Ak Ortaokulundaki müdür yardımcılığı görevine 30/10/2019 tarihinde başlatılmıştır. Yine aynı tarihte başvurucu bu görevden alınarak İl Millî Eğitim Müdürlüğü emrine öğretmen kadrosuna, daha sonrasında ihtiyaç fazlası öğretmen ataması kapsamında Kepez İlçesi Sefa Akın Ortaokuluna öğretmen olarak atanmıştır.
3. Başvurucu 12/8/2016 tarihinde müdür yardımcılığı görevinden uzaklaştırıldığını, hakkında terör örgütüne yardım etme suçundan yapılan yargılama neticesinde beraat kararı verildiğini, 30/10/2019 tarihinde görevine tekrar başladığını ancak aynı gün tesis edilen dava konusu işlemle müdür yardımcılığı görevinden alınarak başka bir okulda öğretmen kadrosuna atandığını belirterek idari işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesine karar verilmesi talebiyle Antalya 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 16/7/2020 tarihinde davanın reddine karar vermiştir.
4. Kararda 657 sayılı Kanun'un 76. maddesi ile 6/2/2018 tarihli ve 7081 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un "Görevden Uzaklaştırılanların İade Usulü" başlıklı 8. maddesi gereğince memurların naklen atanmaları konusunda idarelere takdir yetkisi tanındığı belirtilmiştir. Ayrıca gerekçede bu düzenlemeler doğrultusunda idarenin yönetici pozisyonundaki başvurucuyu aynı takdir yetkisi dâhilinde kazanılmış hak aylık derecesinde asıl mesleği olan öğretmen kadrosuna atamasında herhangi bir hukuka aykırılıktan bahsedilemeyeceği, dava konusu işlemin hukuka aykırı öznel bir nedenle tesis edildiğine dair herhangi bir iddia ve bu iddiayı destekler nitelikte herhangi bir belge de ortaya konulamadığı vurgulanmıştır. Sonuç olarak başvurucunun öğretmen kadrosuna atanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
5. Başvurucu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde kamu görevinden çıkartılarak hizmet ile ilişkisi kesilenlerden Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu (OHAL Komisyonu) kararıyla ya da mahkeme kararıyla göreve dönenlerin Anayasa Mahkemesi'nin 24/12/2019 tarihli, E.2018/159 ve K.2019/93 sayılı kararı uyarınca eski yönetici pozisyonlarına dönebilmelerine rağmen sadece görevden uzaklaştırma tedbiri uygulanan ve hakkında beraat kararı verilen başvurucunun önceki görevinde çalıştırılmamasının kabul edilemez olduğu belirtilmiştir. Bunun yanında Mahkemece somut olaya uygulanan 7081 sayılı Kanun'un 8. maddesindeki düzenlemenin idarece nesnel ve somut bir sebep sunulmadan kanunda tanınan takdir yetkisi gerekçe gösterilmek suretiyle kamu görevlilerinin görevden uzaklaştırılmadan önceki görevlerine dönmelerinin engellenmesine sebep olabileceği ifade edilmiştir. Böylelikle bu maddenin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasında bulunulmuştur. Konya Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi 6/10/2020 tarihinde kararda hukuka aykırılık bulunmadığından başvurunun kesin olarak reddine hükmetmiştir.
6. Başvurucu nihai hükmü 3/11/2020 tarihinde öğrendikten sonra 30/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu; eski görevine dönmesi ve orada görev yapması gerekirken görevine döndüğü gün il emrine öğretmen olarak atandığını, bu durumun suçlu gibi algılanmasına yol açtığını belirtmiştir. Ayrıca eski görevine devam etmesinin önünde herhangi bir fiilî ve hukuki engel bulunmamasına ve hakkında beraat kararı verilmesine rağmen müdür yardımcılığı görevinden alınmasının hakkaniyete aykırı olduğunu vurgulamıştır. Bunun yanında kendisiyle aynı durumda olan kişilerin önceki görevlerine iade edildiği gözönüne alındığında eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Öte yandan başvurucu itirazlarının değerlendirilmediğini, kazanılmış sosyal, mali ve özlük haklarının korunmadığını, kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi, mülkiyet hakkı ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
9. Bakanlık görüşünde; somut olayın ve yargılamanın bir özeti yapıldıktan sonra mevcut başvuru incelenirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının da dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki ihlal iddialarını tekrar etmiştir.
10. Mesleki hayata yönelik bu tür tedbirlerin ya da müdahalelerin hangi durumlarda özel hayat bağlamında uygulanabilir olduğu hususunda belirlenen ölçütler Tamer Mahmutoğlu ([GK] B. No: 2017/38953, 23/7/2020, §§ 84-96) kararında açıklanmıştır. Somut olayda, başvurucunun talebinin müdür yardımcılığı ünvanı ile sosyal, mali ve özlük haklarının iadesine ilişkin olduğu, bu bağlamda iddiaların özünün mesleki hayatıyla ilgili olarak gerçekleştirilen müdahalenin anayasal güvenceleri ihlal ettiğine yönelik olduğu anlaşılmıştır. Söz konusu ilkelerden yola çıkılarak somut başvuruda başvurucunun mesleki hayatına yönelik müdahalenin özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvurunun özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Abdulkadir Tuncay, B. No: 2019/35343, 30/3/2022, § 39).
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvuruda özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesiyle müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yöneticilik görevinde bulunmakta iken kamu görevinden çıkarılanların atamalarında, söz konusu yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon ünvanlarının dikkate alınacağı hüküm altına alınmıştır. Anayasa Mahkemesi 24/12/2019 tarihli ve E.2018/159, K.2019/93 sayılı kararıyla, anılan düzenlemeyi Anayasaya aykırı olduğunu tespitle iptal etmiştir.
13. Anılan kararda, yönetici pozisyonunda iken kamu görevinden çıkarılan ve OHAL Komisyonu kararı sonrasında yeniden kamu görevine dönen kişilerin atanmasında yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon ünvanlarının dikkate alınmasını öngören kuralın, bu kişilerin üyelik, mensubiyet, aidiyet, iltisak veya irtibatlarına dair şüphelerin tam olarak ortadan kalkmadığı izlenimini oluşturduğu, bu durumun kişilerin meslek hayatlarında kişisel gelişimlerinin, üçüncü kişilerle olan ilişkilerinin ve itibarlarının olumsuz şekilde etkilenmesine sebebiyet verebileceği vurgulanmıştır. Ayrıca bu kişilerin yöneticilik görevlerine atanmamasına neden olabilecek fiilî veya hukuki bir zorunluluk belirtilmeden, kişilerin anılan görevlere atanması yönünde idareye bir takdir yetkisi tanınmadan ve kategorik olarak yöneticilik görevlerinden önceki görevlere atanacağının öngörülmesinin kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacını gerçekleştirmek bakımından zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği belirtilmiştir (AYM, E.2018/159, K.2019/93 §§ 29-31).
14. Bunun yanında idare bünyesinde çalışırken görevden uzaklaştırılan ve göreve iadesi sırasında daha önce bulunduğu görevde çalıştırılmama tedbirine tabi tutulan kişiler hakkında alınan tedbirin durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun ortaya konulması gerekir. 673 sayılı KHK dayanak alınarak uygulanan somut tedbirin başvurucu üzerinde doğuracağı etki de gözönüne alındığında özellikle yargılama sürecinde devletten beklenen yükümlülüklerin olağanüstü hâl koşullarında da yerine getirilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu anlamda takdir yetkisinin öngörülen sınırlar dâhilinde kullanılması ve nedenlerinin ikna edici şekilde ortaya konulması olağanüstü hâl koşullarında da yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdendir. Dolayısıyla FETÖ/PDY ile irtibatı ya da iltisakı olduğu konusunda kişi hakkında duyulan şüphenin ciddi, güçlü ve objektif olduğuna ilişkin ikna edici gerekçeler ortaya konulmadan tedbir alınması hâlinde söz konusu yükümlülüklere uygun olmadığı değerlendirilmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Selami Gülen, B. No: 2019/15788, § 51; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, § 161).
15. Somut olaya konu olan müdahalenin ise 657 sayılı Kanun'un 76. maddesi dayanak alınarak 7081 sayılı Kanun'un "Görevden Uzaklaştırılanların İade Usulü" başlıklı 8. maddesi çerçevesinde gerçekleştirildiği görülmektedir. Dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağı bulunmaktadır. Ayrıca müdahalenin Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kamu hizmetinin etkin bir şekilde yürütülmesi ve mesleki disiplinin sağlanması meşru amacına dayandığı anlaşılmaktadır (Namet Sevinç, B. No: 2015/9155, 10/1/2019, §§ 41-43). Bu belirlemenin ardından müdahale, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük yönünden irdelenecektir.
16. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre personel rejimi gibi sıkı kural ve şartlara tabi bir alanda, kamu görevini yürütmekle görevli kişilerin hak ve özgürlüklerine herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak sınırlamalar getirilmesi demokratik bir toplumda gerekli olabilir. Bu kapsamda kamu makamlarının, faaliyetin niteliği ve sınırlamanın amacına göre değişen geniş bir takdir yetkisinin bulunması doğaldır. Ancak müdahalenin haklı olduğunun kabul edilebilmesi için kamu makamlarınca müdahalenin gerekliliği konusunda ilgili ve yeterli gerekçelerin ortaya konulması gerekir. Buna göre özel hayata saygı hakkına yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez (Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, §§ 44- 47; (A.K., B. No: 2015/10298, 7/3/2019, §§ 50, 51; Namet Sevinç, §§ 47, 48).
17. Somut olayda, başvurucunun görevden uzaklaştırma kararının kaldırılması akabinde müdür yardımcılığı görevine tekrar başlatıldığı ancak aynı gün tesis edilen işlemle müdür yardımcılığı görevinden alınarak öğretmen kadrosuna atandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun daha önceki görevi olan müdür yardımcılığına atanması talebini reddeden yargılama makamlarının başvurucunun yöneticilik görevinden alınması işleminin gerekliliğine dair başvurucu özelinde bir değerlendirme yapmadığı görülmektedir. Bunun yanında olayın şartları çerçevesinde idare tarafından takdir yetkisi kullanılırken öznel gerekçeler ve idari işlemin nedeni ortaya konulmadığından başvurucu hakkındaki terör örgütüne mensubiyet, aidiyet, iltisak veya irtibata dair şüphelerin tam olarak ortadan kalkmadığı izlenimini oluşturduğu, bu durumun da başvurucunun meslek hayatında kişisel gelişiminin, üçüncü kişilerle olan ilişkilerinin ve itibarının olumsuz şekilde etkilenmesine sebebiyet verebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla benimsenen yaklaşımın kamu idaresinin takdir yetkisinin kapsamını aştığı, idare ve yargılama makamlarınca verilen kararlarda gerçekleştirilen müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunu ortaya koyan ilgili ve yeterli gerekçelerin bulunmadığı belirtilmelidir.
18. Sonuç olarak hem idarece hem de yargılama makamlarınca başvurucunun müdür yardımcılığı görevini yapmasına engel teşkil eden hukuki ve fiilî bir zorunluluk bulunduğunun da kararlarda gösterilmediği görülmekle birlikte idarenin iltisakı gerekçelendirmeden yer ve ünvan değişikliği yapması şeklinde gerçekleştirilen müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olduğu söylenemez.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
20. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması, 50.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
21. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
22. Öte yandan başvurucu, tazminat talebinde bulunmuş ise de ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 3. İdare Mahkemesine (E.2019/1147, K.2020/474) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 446,90 TL başvuru harcı ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.