TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
CEMAL VATANDAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/39163)
Karar Tarihi: 2/4/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Şeyda Nur ÜN
Başvurucu
Cemal VATANDAŞ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, yargılandığı davadaki belgelerin verilmesine yönelik bilgi edinme talebinin zımnen reddedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. 1975 doğumlu başvurucu, (kapatılan) Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) E.2000/48 sayılı dosyası üzerinden yargılanmış ve müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Söz konusu karar 29/11/2001 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte Rize L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.
3. Başvurucu, bahsi geçen mahkûmiyete ilişkin olarak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi 2019/40394 bireysel başvuru numaralı dosyasında başvurunun kabul edilemez nitelikte olduğuna karar vermiştir.
4. Başvurucu; Anayasa Mahkemesinin kararı üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmak üzere 23/10/2020 tarihli dilekçesi ile Ağır Ceza Mahkemesinden yargılandığı davaya ait bir kısım bilgi ve belgenin kendisine gönderilmesini talep etmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 27/10/2020 tarihli müzekkere ile ve "Cemal Vatandaş'ın talep ettiği evrakların bulunduğu yukarıda esas numarası yazılı dosya çok eski bir dosya olduğundan ve çok fazla klasörü bulunduğundan temin edilebilen evraklar yazımız ekinde gönderilmiş olup, sanığa tebliğ edilerek" cevabi yazısıyla bir kısım evrakı başvurucuya göndermiştir.
5. Başvurucu 10/11/2020 tarihinde Ağır Ceza Mahkemesine yeniden bir dilekçe yazmış, talep ettiği belgelerin eksik gönderildiğini, ayrıca gönderilen bir kısım evrak fotokopisinin de okunamaz durumda olduğunu belirtmiş ve dilekçede bahsettiği belgelerin gönderilmesini talep etmiştir. Başvurucu söz konusu dilekçesine herhangi bir cevap verilmediğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesince de Ağır Ceza Mahkemesinin söz konusu dilekçeye cevap verdiğine dair bir bilgiye ulaşılamamıştır.
6. Başvurucu, bilgi edinme talebinin zımmen reddedilmesi üzerine 9/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
9. Başvurucu; AİHM'e başvuru yapacağını ve başvurusuna ekleyeceği belgeleri yargılandığı Mahkemeden talep ettiğini ancak belgelerin eksik ve okunamaz vaziyette gönderildiğini, bunun üzerine yeniden talepte bulunduğunu ancak talebine herhangi bir cevap verilmediğini, ilgili belgelere ulaşamadığı için de AİHM'e başvuru yapamadığını belirtmiştir.
10. Adalet Bakanlığı görüşünde; somut başvuruda başvurucunun yargılama dosyasına ilişkin olarak mahkemesinden istediği belgelerin eksik gönderilmesi nedeniyle bilgi edinme hakkının ihlâl edildiği iddiası ile ilgili olarak söz konusu kurumdan yazmış olduğu dilekçelerin ilgili Mahkemesine gönderildiği, gelen cevabi yazıların ve eklerinin başvurucuya tebliğ edildiği, bunun yanında kurum uygulamalarının mevzuat çerçevesinde yerine getirildiği, herhangi bir keyfi uygulamanın veya usûlsüzlüğün bulunmadığı belirtilmiştir.
11. Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.
12. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16). Bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin olağan yargı yerlerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun bu niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
13. Somut olayda başvurucu, AİHM'e başvuruda bulunabilmek için yargılandığı dava dosyasındaki bir kısım belgeyi Ağır Ceza Mahkemesinden talep etmiş; Ağır Ceza Mahkemesi ilk olarak bir müzekkereyle talebin kısmen karşılandığına dair cevap vermiştir. Akabinde başvurucu, eksik belgelerin gönderilmesi talebiyle Ağır Ceza Mahkemesine yeniden bir talepte bulunmuş ancak Mahkemece dilekçeye herhangi bir cevap verilmemiştir. Başvurucu da zımni ret işlemi üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Bu noktada öncelikle başvurucunun bilgi edinme talebine yönelik olarak Ağır Ceza Mahkemesinin gerek müzekkereyle gerekse de sessiz kalmak suretiyle verdiği cevabın hukuki niteliğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Burada yapılması gereken ise Ağır Ceza Mahkemesinin başvurucunun dilekçelerine verdiği veya vermediği cevabın idari işlem mi yoksa yargısal işlem mi olduğunun belirlenmesidir.
14. Öncelikle belirtmek gerekir ki idari işlem, genel olarak idare fonksiyonunun yerine getirilmesi amacıyla yapılan irade açıklaması olarak tanımlanabilir. İdari işlemin çerçevesini çizmek ve buna bağlı olarak idari yargının görev alanını belirlemek için kullanılan "organik anlamda idare" teriminin yetersiz kalması üzerine geliştirilen "fonksiyonel anlamda idare" kavramıyla genel olarak devletin yasama ve yargı fonksiyonu ile yürütme organının siyasi fonksiyonu dışında kalan tasarrufları ile diğer kamu tüzel kişilerinin idari tasarrufları anlatılmaktadır. Yargısal işlem ise yargı organlarınca yargı fonksiyonunun yerine getirilmesi amacıyla hukuki bir uyuşmazlığa çözüm üretmek için yargısal usuller izlenerek tesis edilen işlemler (kararlar) olarak nitelendirilmektedir. Fonksiyonel bakımdan yargı organlarının yargılama süreci ile ilgili işlemleri Anayasa'nın 125. maddesinde öngörülen idari işlemler kapsamına girmemektedir (benzer yönde bir karar için bkz. Danıştay Onuncu Dairesinin 16/5/2019 tarihli ve E.2018/3905, K.2019/4072; 21/9/2023 tarihli ve E.2023/5012, K.2023/4645 sayılı kararları).
15. Ancak yargı organlarının yargısal işlemlerden ayrılabilen ve yargılama süreci ile ilgili olmayan faaliyet ve işlemleri de vardır ki bunlar idari faaliyet veya idari işlem teşkil eder. Buna göre yargı fonksiyonuyla ilgili olmayan işlemlerin, sırf mahkemeler veya hâkimler tarafından yapılması bunların yargısal işlem sayılmasına dayanak oluşturmaz. İdare işlevine dair işlemler, hangi makam tarafından yapılırsa yapılsın, idari işlem sayılarak idari yargının denetimine tabi olmalıdır (benzer yönde bir karar için bkz. Danıştay Onuncu Dairesinin 11/1/2016 tarihli ve E.2015/1663, K.2016/91 sayılı kararı).
16. Somut olayda da Ağır Ceza Mahkemesinin başvurucunun ilk talebine müzekkereyle verdiği cevabi yazı ile ikinci talebine sessiz kalarak verdiği zımni ret işlemi gözönüne alındığında söz konusu işlemlerin yargılama sürecine ve hukuki bir uyuşmazlığı çözmeye yönelik olmadığı, herhangi bir yargısal usul izlenerek tesis edilmediği görülmektedir. Bu kapsamda söz konusu işlemin salt mahkeme tarafından gerçekleştirilmesi anılan işlemi yargısal işlem hâline getirmemektedir. Söz konusu işlemin yargısal bir işlem olmadığı anlaşılmakla idari işlem kapsamında görülmesi gerekir.
17. O hâlde başvurucunun talebine yönelik Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gerçekleştirilen işlemlerin idari işlem vasfında olması nedeniyle ilgili mevzuat gereği idari yargının denetime tabi olması gerektiği açıktır. Bununla birlikte somut olayda başvurucunun idari işlemlere yönelik 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. vd. maddeleriyle öngörülen hukuk yollarına başvurduğuna ilişkin bilgi ve belge sunmadığı görülmektedir. Bu doğrultuda başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddialarını yetkili idari yargı mercilerinde ileri sürmeden bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyete neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 2/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.