logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Gönül Aydan [1. B.], B. No: 2020/39775, 28/11/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÖNÜL AYDAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/39775)

 

Karar Tarihi: 28/11/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 1/7/2025 - 32943

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Şahap KAYMAK

Başvurucu

:

Gönül AYDAN

Vekili

:

Av. Emine BELOVACIKLI

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; işe iade talebiyle açılan davanın arabulucuya başvurulmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, haksız olarak aleyhe yargılama giderleri ile vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

A. Bireysel Başvuruya Konu Yargılama Süreci

2. Başvurucu; özel bir firmada satış danışmanı olarak çalışmaktayken iş akdinin feshedilmesi üzerine Ankara 2. İş Mahkemesinde (Mahkeme) feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iadesine karar verilmesi, işverence işe başlatılmaması hâlinde sekiz aylık ücreti tutarında tazminatın yasal faiziyle ödenmesi, kararın kesinleştirilmesine kadar çalıştırılmayan süreler için dört aylık ücret ve diğer tüm hakların yasal faiziyle ödenmesi talebiyle dava açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde, maddi ve manevi tazminat, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, sair tüm hak ve alacaklar için dava açma hakkını saklı tuttuğunu belirtmiştir.

3. Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiş; davalı işverence yapılan feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine, davalı işverence ödenmesi gereken tazminat miktarının başvurucunun dört aylık ücreti olan brüt 10.233,60 TL olarak tespitine, en çok dört aylık ücret ve diğer hakları için brüt 10.233,60 TL'nin başvurucuya ödenmesi gerektiğinin tespitine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun iş akdi feshedilirken açıkça bir fesih sebebi gösterilmediğini, davalı işveren tarafından feshin haklı ve geçerli nedenle yapıldığının ispat edilemediğini belirtmiştir. Başvurucunun usulüne uygun arabuluculuk şartını yerine getirdiğini, davalı işverene yapılan arabuluculuk tebligatındaki toplantı tarihi hatasının arabulucudan kaynaklandığını, bu eksikliğin dava şartının sağlanmadığı şeklinde yorumlanmasının hak arama özgürlüğünü aşırı şekilde zorlaştıran bir durum olarak değerlendirilebileceğini ifade etmiştir. İşçinin hak ve alacaklarını en kısa sürede ve en basit yoldan almasını sağlamaya yönelik getirildiği anlaşılan bir kurumun işçinin aleyhine yorumlanmasının doğru olmayacağı, zayıf konumda olan işçinin korunmasının esas olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur.

4. Davalı işverenin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) davalının istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına ve dava şartı yokluğundan davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; davalı işverene gönderilen ve arabulucu tarafından düzenlenen arabuluculuk davet mektubunda toplantı tarihinin 20/10/2019 olarak yazıldığını, davet mektubunun işverene 12/11/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, toplantı tarihinin ise 20/11/2019 olduğunu belirtmiştir. Bu durumda davalı işverene gönderilen arabuluculuk davetinde toplantı tarihi yanlış yazıldığından ve tebligat ise yanlış yazım tarihinden sonra yapıldığından dolayı usulüne uygun arabuluculuk şartının gerçekleşmediğini ifade etmiştir.

5. Başvurucu, nihai hükmü 24/11/2020 tarihinde öğrendikten sonra 11/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

B. Bireysel Başvurudan Sonraki Süreçte Açılan Davalar

7. Başvurucu, işe iade davası aleyhine kesinleştikten sonra 24/11/2020 tarihinde yeniden arabulucuya başvurmuş; söz konusu arabuluculuk görüşmeleri 7/12/2020 tarihinde tarafların anlaşamaması ile sonuçlanmıştır. Bunun üzerine başvurucu 19/12/2020 tarihinde ilk işe iade davasındaki aynı talepler ile Ankara 15. İş Mahkemesinde ikinci kez işe iade davası açmıştır.

8. Ankara 15. İş Mahkemesince 4/3/2021 tarihinde davanın kabulüne, davalı işverence yapılan feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine, davalı işverence ödenmesi gereken tazminat miktarının başvurucunun dört aylık ücreti olan brüt 10.233,60 TL olarak tespitine, en çok dört aylık ücret ve diğer hakları için brüt 10.233,60 TL'nin başvurucuya ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı işveren tarafından yapılan istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 12/10/2021 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

9. Daha sonra başvurucu 21/2/2022 tarihinde arabuluculuk faaliyeti sebebiyle uğradığını ileri sürdüğü 3.440 TL zararın (vekâlet ücreti ve yargılama gideri olmak üzere) tazmini talebiyle arabulucuya karşı Ankara 38. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Hukuk Mahkemesi) tazminat davası açmıştır. Asliye Hukuk Mahkemesi bilirkişi incelemesi yaptırması neticesinde düzenlenen rapor ve ek raporu değerlendirmek suretiyle arabulucunun görevin ifasında özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı ve başvurucunun maddi zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 3.440 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ilearabulucu tarafından başvurucuya ödenmesine kesin olarak karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

11. Başvurucu; arabuluculuk davetinde toplantı tarihinin hatalı olarak yazılmasında bir kusuru olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesinin işe iade davasındaki aşırı şekilci yaklaşımının ve öngörülemez nitelikteki bu yorumunun arabulucuya zorunlu başvuru yolunun etkisiz hâle gelmesine neden olacağını belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, ayrıca yeniden arabulucuya başvurup ardından ikinci kez işe iade davası açmasının güçlüğünden ve bu sürecin başarıya ulaşma şansının bulunmadığından yakınmıştır.

12. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

15. İşe iade davasının dava şartı yokluğundan reddedilmesi suretiyle uyuşmazlığın esasının incelenmemesi mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil etmektedir. Hak arama özgürlüğüne yapılan bu müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen şartlara (kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama) uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Başvuru konusu olaya ilişkin verilen dava şartı olan arabulucuya başvurulmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddi kararı 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasına dayanılarak verildiğinden müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünün karşılandığı görülmüştür. Diğer yandan iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların daha kısa sürede, daha az masrafla ve işçi ile işverenin eşit bir düzeyde tatmini sağlanarak yargıya taşınmadan çözümlenmesi için arabuluculuğun dava şartı olarak düzenlenmesinin meşru bir amacının olduğu da açıktır. Bu itibarla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.

16. Somut olayda başvurucunun ihlal iddiasına konu işe iade davasının dava şartı yokluğundan usulden reddedilmesi üzerine yeniden arabuluculuğa başvurarak anlaşamama ile tamamlanan arabuluculuk görüşmeleri sonucunda ikinci kez açtığı işe iade davasının kabulüne karar verildiği ve anılan kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Söz konusu karar ilk işe iade davasının dava şartı yokluğundan reddedilmesi üzerine verildiğinden başvurucunun aynı olaya ilişkin olarak tekrar dava açmak zorunda kaldığı görülmüştür.

17. Bu çerçevede 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasında öngörülen dava şartı olarak arabuluculuğa başvuru zorunluluğunun gerçekleşmediğine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı sonrasında başvurucu tekrar arabuluculuk sürecini başlatmış ve sonrasında tekrar işe iade davası açmak zorunda kalmıştır. Başvurucunun tekrar arabuluculuk sürecini başlatması ve bunun sonucunda tekrar işe iade davası açmak zorunda kalması arabulucunun hatasından kaynaklanmıştır. Nitekim başvurucunun arabulucuya karşı açtığı tazminat davası lehine sonuçlanmış, böylece Bölge Adliye Mahkemesince dava şartı yokluğundan ilk işe iade davasının reddedilmesinde arabulucunun kusurlu olduğu kabul edilmiştir.

18. Dolayısıyla arabulucunun hatası sonucu başvurucunun tekrar arabuluculuk sürecini başlatması ve tekrar işe iade davası açmak zorunda bırakılmasınınbaşvurucuyaağır bir külfet yüklediği ve bu suretle başvurucunun katlanmak zorunda olduğu külfetin hedeflenen meşru amaçla karşılaştırıldığında ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

20. Başvurucu, ilk işe iade davasının aleyhine kesinleşmesi nedeniyle 271,30 TL yargılama gideri ve 3.400 TL vekâlet ücretinin üzerinde bırakıldığını, bu nedenle mal varlığında önemli bir azalmanın gerçekleştiğini belirtmiş; mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

21. Bölge Adliye Mahkemesinin dava şartı yokluğundan davanın reddine ilişkin kararı dolayısıyla başvurucunun aleyhine 3.400 TL vekâlet ücretine hükmedilmiş, istinaf aşamasında davalı işveren tarafından yapılan 40 TL yargılama giderinin başvurucudan alınarak davalı işverene verilmesine karar verilmiştir. Ancak başvurucunun arabuluculuk faaliyeti sebebiyle uğradığını ileri sürdüğü zararın tazmini talebiyle açtığı davada Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurucunun vekâlet ücreti ve yargılama gideri ödemek zorunda kalması nedeniyle uğradığı zarara karşılık başvurucu lehine toplam 3.440 TL maddi tazminata hükmettiği anlaşılmıştır. Nitekim başvurucu, Anayasa Mahkemesine sunduğu 19/7/2023 tarihli ek beyan dilekçesinde ilk işe iade davasının reddedilmesi nedeniyle aleyhine hükmedilen yargılama gideri ve vekâlet ücretine ilişkin uğradığı zararın karşılandığını belirtmiştir.

22. Başvurucunun ödediğini iddia ettiği kalan diğer yargılama gideri toplam tutarı 271,30 TL olup bu kısım bakımından anılan ihlal iddiasının kabul edilebilirlik kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olmama yönünden incelenmesi gerekir.

23. Anayasa Mahkemesi anayasal ve kişisel önem kriterini daha önce K.V. ([GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016) kararında incelemiş, temel ilkeleri belirlemiştir. Buna göre 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez bulunabilmesi için iki şart öngörülmüştür: Anayasal önem olarak adlandırılabilecek olan birinci şart başvurunun Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımaması, kişisel önem olarak adlandırılabilecek olan ikinci şart ise başvurucunun önemli bir zarara uğramamasıdır.

24. Eldeki olayda başvurucunun yargılama giderinden sorumlu tutulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği şikâyetinin başvurucunun işçi, başvuruya konu davanın işe iade davası olduğu ve arabulucunun hatası nedeniyle başvurucunun yargılama gideri ödeme durumunda kaldığı gözetildiğinde söz konusu tutarın anayasal ve kişisel önem taşıdığı sonucuna ulaşılmıştır.

25. Öte yandan Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir.

26. Bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun bu niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

27. Somut olayda başvurucu, arabuluculuk faaliyeti sebebiyle uğradığını ileri sürdüğü 3.440 TL zararın tazmini talebiyle dava açmış; Asliye Hukuk Mahkemesi de talep edilen tutarın başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Başvurucu, ödediğini iddia ettiği 271,30 TL yargılama giderinin tazminini ise talep etmemiştir. Başvurucu, Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada söz konusu yargılama gideri için neden tazminat talep etmediğini açıklamadığı gibi bu tutarın talep edilmesi durumunda anılan davanın etkisiz olduğunu da ileri sürmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun aleyhine 271,30 TL yargılama gideri hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak olağan başvuru yollarını tüketmediği sonucuna ulaşılmıştır.

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

29. Başvurucu, aleyhine kesinleşen ilk işe iade davasının sürdüğü bir yıllık sürenin ikinci işe iade davasındaki boşta geçen süre ücretinin hesaplanmasında dikkate alınamayacak olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmekle birlikte söz konusu iddianın dava şartı yokluğundan davanın reddedilmesinin sonuçlarını ifade etmek için dile getirildiği anlaşıldığından bu iddia yönünden inceleme yapılmasına gerek bulunmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

30. Başvurucu, ihlalin tespiti ve toplam 34.372,10 TL maddi ile 40.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

31. Başvurucunun dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi üzerine bireysel başvuruda bulunduğu ve bu arada ikinci kez açtığı işe iade davasının kabulüne karar verildiği anlaşıldığından mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Bununla birlikte ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararın giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için mahkemeye erişim hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,

E. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesine (E.2020/2330, K.2020/1991) iletilmek üzere Ankara 2. İş Mahkemesine (E.2019/647, K.2020/123) GÖNDERİLMESİNE,

İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Gönül Aydan [1. B.], B. No: 2020/39775, 28/11/2024, § …)
   
Başvuru Adı GÖNÜL AYDAN
Başvuru No 2020/39775
Başvuru Tarihi 11/12/2020
Karar Tarihi 28/11/2024
Resmi Gazete Tarihi 1/7/2025 - 32943

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, işe iade talebiyle açılan davanın arabulucuya başvurulmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, haksız olarak aleyhe yargılama giderleri ile vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Yargılama gideri Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi