TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ÖZLEM ŞİMŞEK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/39810)
Karar Tarihi: 20/12/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Kübra KAYA
Başvurucu
Özlem ŞİMŞEK
Vekili
Av. Ruken BENEK BEDLEK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, boşanma kararı kesinleştikten sonra evlilik yapan ve bu evliliğinden bir çocuğu olan başvurucunun istinaf sonrası kesin hükmün kaldırılması üzerine aile bütünlüğünün tehlikeye gireceği iddiasından dolayı aile hayatına saygı hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu tarafından 15/12/2015 tarihinde Şanlıurfa 2. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davası açılmıştır. Mahkemece, dava dilekçesinde davalıya ait olarak bildirilen adresin yurt dışında olması nedeniyle 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 25/a maddesi kapsamında dava dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edilmesi için Bordeaux Başkonsolosluğuna (Başkonsolosluk) müzekkere yazılmıştır. Başkonsolosluk, 26/4/2016 tarihli cevabi yazısında tebligat işleminin gerçekleştirilemediğini bildirmiştir. Mahkeme, karşı tarafın Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) sisteminde yer alan adresinin de dava dilekçesinde belirtilen adresle aynı olduğu ve başka bir adresin de tespit edilemediği gerekçesiyle dava dilekçesi ile tahkikat ve sözlü yargılama duruşma gün ve saatlerinin karşı tarafa ilanen tebligat yoluyla tebliğ edilmesine karar vermiştir.
3. Mahkeme, 21/2/2018 tarihinde tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin başvurucu anneye verilmesine, müşterek çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, karşı tarafın aylık 400 TL iştirak nafakası ile 10.000 TL maddi tazminat ve 10.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ödemesine karar vermiştir. Başvurucu, 12/4/2018 tarihinde istinaf talebinde bulunmuştur. İstinaf harcını ve posta masraflarını tamamlaması için çıkarılan muhtıra 24/4/2018 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Mahkeme, muhtıraya rağmen yasal süresi içinde eksikliğin tamamlanmadığı gerekçesiyle 4/5/2018 tarihinde başvurucunun istinaf talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar vermiştir. Mahkemenin 21/2/2018 tarihli boşanma kararı, istinaf kanun yoluna gidilmeksizin 31/1/2019 tarihinde kesinleşmiştir.
4. 19/3/2019 tarihinde ise Ankara 3. Aile Mahkemesinde başvurucuya karşı evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davası açılmıştır. Mahkemenin 31/1/2019 tarihinde kesinleşen boşanma kararı gerekçe gösterilerek 9/7/2019 tarihinde, kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
5. Karşı taraf Ankara 3. Aile Mahkemesinde açtığı boşanma davasının 9/7/2019 tarihinde reddedilmesi üzerine ilk boşanma davasının görüldüğü Mahkemenin 31/1/2019 tarihinde kesinleşen boşanma kararına karşı 22/4/2019 tarihinde istinaf talebinde bulunmuştur. Mahkeme, süresinde olmadığı gerekçesiyle 30/4/2019 tarihinde istinaf talebinin reddine karar vermiştir. Karşı taraf, istinaf talebinin reddi kararına karşı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine (Daire) istinaf başvurusunda bulunmuştur. Daire, karşı tarafın adresinin tespiti için hiçbir araştırma yapılmaksızın davalıya ilanen tebligat yapıldığı gerekçesiyle 21/10/2020 tarihinde Mahkemenin 31/1/2019 tarihli kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
6. Başvurucu hükmü 27/11/2020 tarihinde öğrendikten sonra 16/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. UYAP üzerinden yapılan inceleme sonucunda; Mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde 11/10/2022 tarihinde tarafların boşanmalarına karar verildiği, taraflarca istinaftan feragat dilekçesi verilerek anılan kararın 19/1/2023 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
8. Başvurucunun nüfus kayıt örneği incelendiğinde ilk boşanma kararından sonra 14/2/2020 tarihinde yaptığı evliliğin devam ettiği anlaşılmıştır.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
10. Başvurucu Mahkemece yapılan yargılamada adli yardım talebinin kabul edilmiş olmasına karşın kendisine istinaf talebi için harç ve masraf ödenmek üzere muhtıra gönderildiğini, ödeyemediği için istinaf talebinden vazgeçmiş sayıldığına karar verildiğini, hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Başvurucu, ayrıca karşı tarafın istinafı üzerine boşanma kararının tebligat usulsüzlüğü gerekçesiyle kaldırıldığını, yapılan yargılamanın ve kesin hükmün etkisiz hale geldiğini, mahkemeye erişim ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu, kesinleşmiş boşanma kararından sonra yeni bir evlilik yaptığını, bu evlilikten bir çocuğu olduğunu, kesin hükmün istinaf üzerine kaldırılması sonucunda mevcut evliliğinin bundan etkileneceğini, bu nedenle evlenme hakkı ile aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde kabul edilebilirlik yönünden; istinaf sonrası boşanma kararı verilerek kararın kesinleşmiş olması nedeniyle başvurucunun mağdur sıfatının olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Esas yönünden; pozitif yükümlülükler kapsamında bir inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
12. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu kesinleşmiş boşanma kararı sonrasında evlenmiş ve başvurucunun bu evlilikten bir çocuğu olmuştur. Başvurucunun şikâyetlerinin özü tebligatın usulsüz olduğundan bahisle kesinleşmiş boşanma kararının kaldırılması nedeniyle başvurucunun mevcut aile hayatının zarar göreceği iddiasına ilişkin olduğundan başvuru aile hayatına saygı hakkı bakımından incelenmiştir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Aile hayatına saygı hakkı kapsamında devlet için söz konusu olan yükümlülük, sadece belirtilen hakka keyfî surette müdahaleden kaçınmakla sınırlı olmayıp öncelikli olan bu negatif yükümlülüğe ek olarak aile hayatına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri de içermektedir. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler arası ilişkiler alanında olsa da aile hayatına saygıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 26).
15. Resmî bir evliliğin sona erebilmesinin nedenlerinden biri de ilgili mevzuatta sayılan nedenlerin gerçekleşmesi durumunda yetkili ve görevli mahkemelerce verilen boşanma kararıdır. Bu yönde verilen kararın kesinleşmesi üzerine boşanan eşler, evlilik için gerekli koşulları taşıdıkları müddetçe yeniden evlenme hakkına sahip olacaklardır. Dolayısıyla boşanma davasına ilişkin sürecin ve akabinde gerçekleştirilecek işlemlerin hakkın özünü zedelemeyecek şekilde uygun bir zaman dilimi aralığında ve etkili hukuki çarelere başvurularak tamamlanması evlenme hakkının gerekliliklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır (D.K., B. No: 2015/11159, 25/9/2019, § 61).
16. Aile hayatının temel unsuru, aile ilişkilerinin normal bir şekilde gelişebilmesi ve bu bağlamda aile fertlerinin birlikte yaşama hakkıdır. Bu hakkın kapsamının aile hayatına saygı yükümlülüğünden ayrı düşünülmesi mümkün değildir (Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 38; Murat Atılgan, § 24; Raziye Koçaş, B. No: 2014/16794, 12/1/2017, § 38).
17. Devletin pozitif tedbirler alma yükümlülüğü konusunda Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri, ebeveynin çocuğuyla bütünleşmesinin sağlanması amacıyla tedbirler alınmasını isteme hakkını ve kamusal makamların bu tür tedbirleri alma yükümlülüğünü içermektedir.
18. Somut olayda başvurucu, 31/1/2019 tarihinde kesinleşen boşanma kararına güvenerek 14/2/2020 tarihinde yeni bir evlilik yapmış ve bu evlilikten bir çocuk sahibi olmuştur. Başvurucu evlendikten yaklaşık sekiz ay sonra Daire, 21/10/2020 tarihli kararıyla tebligat usulsüzlüğü gerekçesiyle Mahkemenin boşanma kararını kaldırmıştır.
19. İstinaf incelemesi sonrası yeniden görülen boşanma davasının kararın kesinleştiği 19/1/2023 tarihine kadar yaklaşık üç yıl boyunca devam ettiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar nüfus kayıt örneği incelendiğinde; kesinleşmiş boşanma kararının kaldırılmasının başvurucunun mevcut evliliğinin hukuki geçerliliğine etki ettiğine dair bir husus tespit edilmemiş ise de başvurucunun aile hayatının anılan durumdan fiili olarak etkilenmediğini söylemek mümkün görülmemektedir. Mevcut evliliği devam ederken kesin hüküm nedeniyle sonuçlanan boşanma davasının devam etmesiyle karşı karşıya kalan başvurucu, yeni bir evliliği ve önceki evliliğine ilişkin boşanma davasını eş zamanlı olarak sürdürmek durumunda kalmıştır. Kesinleşmiş boşanma kararının kaldırılmasının mevcut evliliğinin geçerliliğini etkileyip etkilemeyeceğine ve yeniden görülen boşanma davasının nasıl sonuçlanacağına ilişkin belirsizlik sürecinin başvurucu üzerinde katlanması makul kabul edilemeyecek bir külfet oluşturduğu anlaşılmaktadır.
20. Daire kararında belirtildiği üzere anılan külfete Mahkemenin tebligat hususundaki özensizliğinin yol açtığı görülmektedir. Adres araştırması yapılmaksızın ilanen tebligat yapılması sonucunda karşı taraf davadan haberdar edilmeksizin yargılama sürecinin yürütülmüş ve sonuçlandırılmış olması nedeniyle kesin hükmün kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
21. Aile hayatına saygı hakkı bağlamındaki uyuşmazlıklarda, pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi hususunda ilgili idari ve yargısal işlemlerin süratle yerine getirilmesi kadar karar oluşturma sürecinin ilgili kişilerin görüşlerini tam olarak sunabildikleri adil bir süreç olmasının sağlanması da önemlidir. Bu çerçevede Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında aile hayatına saygı hakkına ilişkin pozitif yükümlülük değerlendirmesinin içeriğine, ilgili yargısal süreçlerin ivedilikle tarafların katılımına açık ve adil yargılanma hakkının usule ilişkin gereklerine riayetle yürütülmesi şeklindeki usule ilişkin yükümlülüğün de eklenmesi gerekmektedir (Marcus Frank Cerny, § 81). Anılan tespitler ışığında, başvurucunun mevcut bir evliliği ve önceki evliliğine ilişkin boşanma davasını eş zamanlı olarak yürütmek durumunda kalmasına yol açan yargılama sürecinin pozitif yükümlülükleri sağlamaktan uzak olduğu açıktır.
22. Açıklanan gerekçelerle aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülükler yerine getirilmediğinden Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu, 2015 yılından itibaren devam eden boşanma sürecinin başvuru tarihi itibarıyla sonuçlanmamış olması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
24. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
26. Başvurucu ihlalin tespiti, yeniden yargılama, 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
27. Başvuru tarihinden sonra 11/10/2022 tarihinde boşanma kararı verilerek kararın 19/1/2023 tarihinde kesinleştiği görülmekle yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar olmadığı anlaşılmaktadır.
28. Başvurucunun yaklaşık üç yıl süreyle evliliğini belirsizlik içinde sürdürdüğü dikkate alınarak başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Ayrıca başvurucunun uğradığını iddia ettiği zararla ilgili bilgi/belge sunulmadığından maddi tazminat talebi reddedilmiştir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
E. 18.800 TL vekalet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Şanlıurfa 2. Aile Mahkemesi (E.2015/842, K.2018/110) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.