logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mustafa Özel, B. No: 2020/4300, 6/9/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA ÖZEL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/4300)

 

Karar Tarihi: 6/9/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

Mustafa ÖZEL

Vekili

:

Av. Linda Sevinç HOCAOĞULLARI

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, terör saldırısı nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 10/10/2015 tarihinde Ankara Garı önünde gerçekleştirilen ve iddiasına göre kendisinin de dâhil olduğu gösteriler sırasında meydana gelen, birçok kişinin vefat ettiği/yaralandığı terör saldırısı nedeniyle işitme kaybı yaşamış; etrafında yaralanan, vefat eden kişileri görmesi sonucu psikolojik yönden olumsuz etkilenmiştir. Başvurucunun 25/11/2015 tarihinde ikamet ettiği Antalya'da bulunan bir sağlık kurumuna işitme azlığı şikâyetiyle başvurduğu, işitme kaybı tanısı ile tedavi edildiği 27/11/2015 tarihli epikriz raporundan anlaşılmıştır.

3. Başvurucunun terör saldırısı nedeniyle uğradığı zararın ödenmesi için Ankara Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonuna 7/10/2016 tarihinde yaptığı başvuru, patlamada zarar gören kişilerin isimlerinin yer aldığı listelerde isminin olmadığı gerekçesiyle 28/10/2016 tarihinde reddedilmiştir.

4. Başvurucu, terör saldırısı nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü maddi ve manevi zararlarının tazmin edilmesi için Ankara 16. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde tam yargı davası açmıştır. Mahkeme, başvurucunun işitme kaybı yaşayıp yaşamadığı, bu durum söz konusuysa bunun nasıl meydana geldiğinin tespitinin mümkün olup olmadığı hususlarında bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyeleri tarafından düzenlenen 7/2/2019 tarihli raporda başvurucunun sol kulağında işitmenin normal olduğu, sağ kulağında ise çok hafif (%2 oranında) iletim tipi işitme kaybı bulunduğu ifade edilmiş ancak işitme kaybının hangi dönemde, nasıl oluştuğu konusunda değerlendirme yapılmamıştır. Başvurucunun Mahkemeye, olay günü Ankara'da bulunan bir giyim mağazasından yaptığı alışverişe dair, üzerinde isim bulunmayan fişi, olay günü Ankara'daki bir bankamatikten para çektiğini belirten belgeyi sunmuştur. Mahkeme 30/4/2019 tarihinde davayı reddetmiştir. Gerekçede, olay sonrası yaralananlar ve maddi zarara uğrayanlara ilişkin listelerde adı bulunmayan başvurucunun olayın akabinde yaralanması nedeniyle hastaneye başvurduğu yönünde bir belge sunmadığı vurgulanmış; saldırının ardından yaklaşık bir buçuk ay sonra sağlık kurumuna başvurması sonucu düzenlenen tıbbi belgenin başvurucunun patlamanın gerçekleştiği yerde olduğunu kabul etmek için tek başına yeterli olmadığı belirtilerek idari eylem ile zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı ifade edilmiştir. Söz konusu hükme yönelik istinaf talebi 20/11/2019 tarihinde reddedilmiştir.

5. Başvurucu, nihai kararı 22/12/2019 tarihinde öğrenmesinin ardından 21/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

7. Başvurucu, terör saldırısının yapıldığı alanda bulunduğu için büyük bir tehlike, işitme kaybı ve travma yaşadığını belirtmiş; kamu gücünün öngörülebilir bir saldırıyı önlememesi, gereken tedbirleri almaması, yargı makamlarının ise eksik inceleme yapması nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı görüşünde insan hakları yargısı içtihadı sunularak adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığı beyan edilmiştir. Başvurucu, karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

8. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadı uyarınca, ölüm gerçekleşmese dahi bazı hâllerde başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür ve bu hâllerde başvurunun yaşam hakkı kapsamında incelenip incelenmeyeceğinin tespitinde diğer faktörlerle birlikte kişinin maruz kaldığı tehlikenin derecesi ve türü de değerlendirilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 109, Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20, Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, § 69). Başvurucunun bombalı terör saldırısı yapılan ve birçok kişinin hayatını kaybettiği/yaralandığı alanda bulunduğunu ve bu mevcudiyete bağlı işitme kaybı yaşadığını ileri sürdüğü dikkate alınarak söz konusu iddia yönünden inceleme, yaşam hakkı kapsamında, ayrıca yargısal sürecin başvurucunun olay yerinde bulunmadığı gerekçesi temelinde ret hükmü ile sonuçlanması, bir başka ifadeyle yaşam hakkının korunmasına ilişkin (pozitif) yükümlülükler bağlamında henüz bir değerlendirme yapılmamış olması karşısında ise inceleme yaşam hakkının usul boyutu kapsamında yapılacaktır.

9. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamındaki negatif ve pozitif yükümlülüklerinin güvencesini etkili soruşturma yükümlülüğü (usul boyutu) oluşturmaktadır. Anayasa’nın 17. maddesi devlete, elindeki tüm imkânları kullanarak bu konuda ortaya konulmuş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup sorumluların ortaya çıkarılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük -kamusal olsun veya olmasın- yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyeti kapsamaktadır. Yaşam hakkı kapsamında hukuki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarında makul derecede ivedilik ve özen şartının yerine getirilmesi, dolayısıyla derece mahkemelerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede bir inceleme yapıp yapmadıklarının Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Öte yandan söz konusu özen şartının yerine getirilmesi, yaşam hakkı ile ilgili her davada mutlaka mağdurlar lehine bir sonuca varılmasını garanti altına almamaktadır. Diğer taraftan olayların oluşumuna ilişkin delillerin değerlendirilmesi idari ve yargısal makamların ödevidir. Görülmekte olan bir davada ya da yürütülmekte olan bir soruşturmada, delilleri değerlendirmek kural olarak derece mahkemelerinin işi olduğundan Anayasa Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir. (özetlenen ilkeler için bkz. Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013; Perihan Uçar, B. No: 2013/5860, 1/12/2015; Aysun Okumuş ve Aytekin Okumuş, B. No: 2013/4086, 20/4/2016; Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016).

10. Somut olayda başvurucu özetle Ankara Garı önünde gerçekleşen terör saldırısı sırasında olay yerinde bulunduğunu, patlama nedeniyle işitme kaybı yaşadığını, tehlike atlattığını, etrafında yaralanan ve hayatını kaybeden insanlar olduğunu, olay nedeniyle travma geçirdiğini ileri sürmüştür. Süreçte elde edilen verilere bakıldığında başvurucunun adının olay sonrası yaralananlar, hastaneye başvuranlar hakkında düzenlenen listelerde yer almadığı görülmüştür. Ayrıca başvurucunun Zarar Tespit Komisyonu nezdinde yaptığı başvuru da olay yerinde bulunmadığı gerekçesine dayanılarak reddedilmiştir.

11. Başvurucu, bireysel başvuruda bulunurken terör saldırısı anında olay yerinde bulunduğunu soyut olarak ileri sürmüş ise de somut yargılama sürecinin asıl meselesi olan olay yerindeki mevcudiyeti hususunda - isimsiz alışveriş fişi ve bankamatikten para çektiğine dair belge dışında- herhangi bir delil, ispat aracı ve/veya bilgi, belge sunmamıştır. Bireysel başvuruya esas olan yargısal süreçte delilleri ilk elden değerlendirmekle görevli olan İdare Mahkemesi, saldırı sonrası yaralanma nedeniyle hastaneye başvurduğunu gösteren belge sunamayan ve saldırıdan etkilenen kişilerin not edildiği listelerde de adı bulunmayan başvurucunun olayın üzerinden uzun süre sonra sağlık kurumuna başvurmasını dikkate alarak eldeki delillerin başvurucunun patlamanın gerçekleştiği esnada Ankara Garı önünde bulunduğunu kanıtlamaya yeter olmadığı sonucuna ulaşmıştır.

12. Yukarıda aktarıldığı üzere Anayasa Mahkemesi olayların meydana gelişine ilişkin delilleri yorumlamakla ilk elden görevli olan idari ve yargısal makamların yerine geçerek değerlendirme yapmakla görevli değildir. Yaşam hakkına ilişkin şikâyetlerde derece mahkemelerinin maddi olaylara ilişkin yaptığı tespitlerden ayrılmak için kuvvetli nedenlerin, ikna edici unsurların var olması gerekir. Mahkeme, olaydan bir süre sonra sağ kulakta çok hafif işitme kaybı bulunduğu yönündeki tespiti başvurucunun olay yerinde olduğunu kabul etmek için tek başına yeterli görmemiştir. Söz konusu işitme kaybının ancak patlama vb. bir nedenle oluşabilecek nitelikte ağır bir rahatsızlık olduğu yönünde tıbbi bir tespit bulunmadığı da açıktır. Dolayısıyla söz konusu işitme kaybı iddiasının ancak bir patlama sonucu gerçekleşebileceği yönünde bir tıbbi tespite dayanmaması, başka bir şekilde de oluşabilecek olması ve olay yerinde olunduğuna dair güçlü bir karine teşkil etmemesi nedeniyle Mahkemenin bu noktadaki yaklaşımı üzerinden olayın aydınlatılması için yeterli çaba gösterilmediği yorumunu getirmek mümkün değildir. Başvurucunun bankamatikten para çektiğini bildiren belgenin olay günü Ankara'da bulunduğunu gösterir nitelikte olduğu söylenebilir. Ancak başvurucunun adının saldırıdan zarar görenlere ilişkin tutanaklarda yer almaması, başvurucunun işitme kaybı yaşadığını iddia etmesine karşın olay sonrası Ankara'daki sağlık kurumlarına başvurduğunu gösteren belge sunamaması, olaydan uzun süre sonra Antalya'da bulunan bir sağlık kurumundan alınan rapora dayanması dikkate alındığında bankamatik belgesinin de başvurucunun patlama esnasında olaydan etkilenecek şekilde Ankara Garı önünde bulunduğunu ispata yönelik ikna edici ve Mahkemenin yorumundan ayrılmayı gerektiren bir unsur olmadığı değerlendirilmiştir. Diğer taraftan söz konusu veriler dâhilinde Mahkemenin cep telefonunun baz istasyonu kayıtları gibi hususlar için bir değerlendirme yapmaya gerek görmeden tespit ettiği delilleri hükme ulaşmak için yeterli bulması olay sonrası yaralanma şikâyetiyle sağlık kurumuna intikal etmeyen, resmî listelerde de adı yer almayan başvurucunun durumunun tespiti bağlamında keyfîlik/eksiklik oluşturan bir husus olarak yorumlanamaz. Bu bağlamda Mahkemenin yaptığı değerlendirmenin ve dayandığı deliller çerçevesinde ulaştığı sonucun keyfî veya hukuki dayanaktan yoksun olduğu söylenemez.

13. Sonuç olarak başvurucunun olay yerinde bulunmadığını destekleyen resmî evrak ve başvurucuya ilişkin koşullar esas alınarak yürütülen ve karara bağlanan yargısal sürecin yaşam hakkının usul boyutuna ilişkin güvenceler bağlamında bir ihlale vücut vermediğinin açık olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

14. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 6/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mustafa Özel, B. No: 2020/4300, 6/9/2023, § …)
   
Başvuru Adı MUSTAFA ÖZEL
Başvuru No 2020/4300
Başvuru Tarihi 21/1/2020
Karar Tarihi 6/9/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, terör saldırısı nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Terör olaylarında ölüm, ağır yaralanma Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi