TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
RIDVAN ÇELİK BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2020/5084)
Karar Tarihi: 11/5/2023
R.G. Tarih ve Sayı: 27/9/2023 - 32322
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Volkan ÇAKMAK
Başvurucu
Rıdvan ÇELİK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda gerçekleşen fiziksel şiddet nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışma suçu nedeniyle verilen müebbet hapis cezasından hükümlü olarak Akhisar T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Kurum) bulunmaktadır.
3. 30/1/2018 tarihinde, koğuş sayımı esnasında başvurucunun da aralarında olduğu mahpuslar sayım düzeninin oluşturulmasına slogan atarak direnmiştir. Kurum personeli, zor kullanmak suretiyle sayım düzeninin sağlandığını tutanak altına almıştır. Başvurucu 1/2/2018 tarihli dilekçesi ile sayım esnasında kendisine fiziksel şiddet uygulandığı iddiasıyla Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde şikâyetçi olmuştur. Başvurucu, daha sonra da benzer şikâyetlerini sürdürmüştür. Başvurucu hakkında düzenlenen 1/2/2018 tarihli genel adli muayene raporunda başvurucunun sağ dizinde morarmaya ve yeşile dönmeye başlayan ekimoz tespit edildiği belirtilmiştir.
4. Başsavcılık tarafından başlatılan soruşturma kapsamında başvurucu, müşteki sıfatıyla alınan ifadesinde sayım esnasında ayakta olduğunu, personele bu şekilde de sayımın yapılabileceğini söylediğini, akabinde kendisinin ve arkadaşlarının personel tarafından tartaklandığını, personelden birinin -başvurucu, eşkâlini vermiştir- belirterek diz kapağına tekme attığını beyan etmiştir. Başvurucunun bulunduğu C-14 koğuşunu gösteren kameranın kayıtlarının incelenmesi sonucu düzenlenen 9/5/2019 tarihli Görüntü İnceleme Tutanağı'nda; Kurum personelinden 12 kişinin sayım için akşam saatlerinde koğuşa girdiği sırada bazı mahpusların sıraya girmemek için direndiğinin, personelin kollarından tutarak mahpusları ayağa kaldırdığının ve sayımın ardından personelin koğuşu terk ettiğinin görüldüğü ancak mahpuslara tekme atıldığına dair bir tespit yapılamadığı belirtilmiştir.
5. Kurum Müdürlüğü gerek başvurucunun gerekse aynı koğuşta bulunan, başvurucu ile benzer iddiaları ileri süren ve genel adli muayene raporunda sol diz altında abrazyon (kazıntı, dökülme, sıyrık) tespit edilen diğer mahpus R.İ.nin şikâyetleriyle ilgili olarak idari soruşturma başlatmış ve infaz koruma memurlarının ifadesini almıştır. Kurum personeli birbiriyle örtüşen ifadelerinde özetle sayım için koğuşa girdiklerinde mahpusların slogan atarak direndiği, direnenleri kollarından tutarak sayım düzeni aldırdıklarını, hakaret veya darp eyleminin söz konusu olmadığını, kamera kayıtları incelenirse durumun anlaşılacağını beyan etmiştir. İdari soruşturma sonunda Kurum personeli hakkında disiplin işlemi yapılmasına gerek olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
6. Diğer taraftan başvurucu; hakkında başlatılan disiplin soruşturması sonucunda slogan atma, sayım düzenine direnme eylemleri nedeniyle bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası ile cezalandırılmıştır. Başvurucunun söz konusu cezaya yaptığı itiraz yargı mercileri tarafından reddedilmiştir.
7. Başvurucunun iddialarına ilişkin olarak yürütülen soruşturma sürecindeBaşsavcılık -Kurum idaresince alınan ifade dışında- Kurum personelinin ifadesine başvurmamıştır. Başsavcılık, diğer mahpus R.İ ve başvurucunun şikâyetine ilişkin dosyayı birleştirerek 10/5/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Gerekçede özetle sayım sırasında ayağa kalkmak istemeyen mahpusların kollarından tutularak kaldırıldığını, başvurucu ve R.İ.nin bu sırada yaralanmış olabileceğini, Kurum personelinin gereken ölçünün dışında kuvvet kullanmadığını ve zor kullanma yetkisinin aşıldığına dair yeterli delil bulunmadığını ifade etmiştir. Kovuşturmaya yer olmadığı kararına yapılan itiraz Akhisar Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 24/12/2019 tarihinde reddedilmiştir.
8. Başvurucu 24/12/2019 tarihinde nihai kararı öğrenmesinin ardından 23/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
11. Başvurucu; fiziksel şiddet gördüğünü, bu durumun da raporla tespit edildiğini, maddi gerçekle örtüşen etkili bir soruşturma yapılmadığını ileri sürmüştür. Konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadını sunan Adalet Bakanlığı, adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığını beyan etmiştir.
12. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
13. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü öncelikle negatif yükümlülük olarak kamu otoritelerinin kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği gibi pozitif yükümlülük olarak da devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Sınırları belli bazı durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz hâllerde, aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir. Bununla beraber fiziksel güce başvurmak kesinlikle zorunlu hâle gelmedikçe bu neviden fiiller prensip olarak kötü muamele yasağını ihlal edecektir. Devletin Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin kötü muameleye ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde yürütülmesi gereken ceza soruşturmasının etkili kabul edilebilmesi için derhâl başlatılması, sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi, olayı çevreleyen tüm koşulları aydınlatması, nesnel ve tarafsız analizlere dayanması, olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması, özenle yürütülmesi ve suç tespit edildiği takdirde eylemle orantılı bir ceza ile sonuçlandırılmış olması gerekir. Kontrol altındaki kişilerin vücutlarında bir yaralanma tespit edilmişse ve kötü muamele iddiaları da varsa yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda makul bir açıklama getirme yükümlülüğü idari ve yargısal kurumlarıyla devlete aittir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013).
14. Somut başvuruya temel olan 30/1/2018 tarihli olayda, başvurucunun koğuş sayımı esnasında sayım düzeni oluşturulmasına karşı çıktığı ve zor kullanılmak suretiyle başvurucunun da aralarında olduğu mahpusların Kurum personelince sıraya alındığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Kamera kayıtlarının incelenmesine ilişkin tutanakta mahpusların kollarından tutularak kaldırıldığı ancak mahpuslara tekme atıldığına yönelik bir tespit yapılamadığı belirtilmiştir. Bununla beraber 1/2/2018 tarihli tıbbi raporda başvurucunun dizinde ekimoz varlığı açıkça tespit edilmiştir. Başvurucu hakkında düzenlenen raporun tarihi ve yapılan tespit, başvurucunun fiziksel şiddete uğradığını ileri sürdüğü gün ve yaralanmanın meydana geldiği vücut bölgesi ile örtüşmektedir. Ceza infaz kurumlarında düzenin korunması için güç kullanımının -aşırı olmamak koşuluyla- kötü muamele olarak nitelenemeyeceği açık ise de söz konusu tıbbi tespit, düzenin sağlanması için sadece koldan tutulup kaldırılmayı aşanfiziksel bir müdahalenin yaşandığı hususunda ikna edici bir unsur olarak görülmektedir. Ayrıca aynı koğuşta bulunan diğer mahpus R.İ. için düzenlenen aynı tarihli tıbbi raporda yapılan sol diz altındaki abrazyon tespiti de koğuşta gerçekleşen fiziksel müdahaleyi dolaylı da olsa destekleyici niteliktedir.
15. Kontrol altındaki kişilerin vücutlarında bir yaralanma tespit edilmişse ve kötü muamele iddiaları varsa yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda makul, doyurucu bir açıklama getirme yükümlülüğü idari ve yargısal kurumlarıyla devlete aittir. Yaralanmanın doktor raporuyla sabit olduğu hâller, kötü muamele yasağının ihlali bakımından ciddi sorunlar ortaya çıkarmaya muktedirdir. Soruşturma sonunda verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararında (bkz. § 7) söz konusu yaralanma için ihtimale dayalı bir gerekçelendirme yapılarak mahpusların kollarından tutulup kaldırılmaları esnasında yaralanmış olabilecekleri ifade edilmiştir.
16. Tıbbi belirleme ile görüntü kayıtlarının incelenmesine ilişkin tutanağın çeliştiği açık olmakla beraber bu çelişkinin giderilerek maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve tıbbi raporla desteklenen yaralanmaya ilişkin makul/doyurucu bir açıklama yapılması soruşturma makamının yükümlülüğüdür. Soruşturma sürecinde ve soruşturma sonunda verilen kararda söz konusu çelişkiyi giderecek bir açıklama/belirleme yapılmamış, ayrıca tıbbi rapordaki maddi tespit vakanın oluş biçimiyle bağdaşmayacak şekilde ihtimale dayalı olarak karşılanmıştır. Bu duruma göre tıbbi raporla tevsik edilen ve sayım düzeni için koldan tutulup kaldırılmayla açıklanması mümkün görünmeyen yaralanmanın meydana gelişine ilişkin makul bir açıklama getirilmediği dikkate alındığında kötü muamele yasağının ihlali için aranan asgari ağırlık eşiğinin aşıldığı ve eylemin insan haysiyetiyle bağdaşmayan kötü muamele olarak tanımlanmasının mümkün olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
17. Diğer taraftan devletin 17. madde kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu bağlamında soruşturma süreci bütün olarak ele alındığında Başsavcılığın Kurum personelinin tanık ya da şüpheli sıfatıyla ifadesine doğrudan başvurmadığı, Kurum yönetimince alınan ifadelerle yetindiği görülmüştür. Kamera kayıtlarına ilişkin tutanak ile tıbbi raporda yer alan tespitin çeliştiği gözönüne alındığında yargısal makamlarca olayın taraflarının tanıklığına başvurulmasının maddi gerçeğin aydınlatılması adına kritik önemde olduğu izahtan varestedir. Bunun yanında soruşturma makamlarının bağımsızlığından bahsedilebilmesi için kamu görevlilerine ilişkin soruşturmaların olaya karışmış, sorumluluğu bulunma ihtimali olan kişilerden bağımsız şekilde yürütülmesi gerekir. Başvurucunun olaydan sonra da devam eden şikâyetleri dikkate alındığında Başsavcılık tarafından olayın şahitlerinin ifadesine başvurulmadan, Kurum personelince alınan ifadelere dayanılması soruşturmanın bağımsızlığı üzerinde haklı bir şüphe uyandırmaktadır. Ayrıca yukarıda da belirtildiği üzere fiziksel müdahaleye ilişkin ikna edici unsurların varlığına ve delillerin yarattığı çelişkili (kamera kaydı, rapor) duruma rağmen müdahalenin oluş şekline dair makul bir açıklamada/değerlendirmede bulunulmadan, ihtimale dayalı olarak soruşturma sürecinin sonlandırılması etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin ilkelerle bağdaşmamaktadır.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
19. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden soruşturma yapılması ve 30.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
20. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
21. İhlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında talebiyle bağlı kalınarak net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2018/832) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.