TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ ELHÜSEYİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/5730)
|
|
Karar Tarihi: 12/6/2024
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
Başvurucu
|
:
|
Ali ELHÜSEYİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Yemlihan BULUT
|
I. BAŞVURUNUN
ÖZETİ
1. Başvuru; menşe ülkeye geri gönderilme nedeniyle yaşam
hakkı ve bu hakla bağlantı olarak etkili başvuru hakkının, sınır dışı etme
davasında bazı usul güvencelerine aykırı davranılması nedeniyle adil yargılanma
hakkının, idari gözetim altında tutulma nedeniyle de kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu 1999 doğumludur ve Suriye Arap Cumhuriyeti
vatandaşıdır. Başvurucuya 11/6/2018 tarihinde geçici koruma kimlik belgesi
verilmiştir. DAEŞ terör örgütüne yönelik yürütülen adli soruşturma kapsamında
başvurucunun 9/8/2019 tarihinde şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmış; sonrasında
başvurucu, Kocaeli İl Göç İdaresi Müdürlüğüne gönderilmiştir. Kocaeli Valiliği
9/8/2019 tarihinde 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu’nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendince
başvurucunun sınır dışı edilmesine ve bu maksatla idari gözetim altına
alınmasına karar vermiştir. Başvurucu, tutulmakta olduğu Kocaeli Geri Gönderme
Merkezinden 22/8/2019 tarihinde Hatay Geri Gönderme Merkezine sevk edilmiştir.
3. Başvurucu, avukatı aracılığıyla sınır dışı etme
kararının iptali amacıyla 20/8/2019 tarihinde Kocaeli 1. İdare Mahkemesinde
(İdare Mahkemesi) dava açmıştır.Gönüllü olarak ülkesine gitmek istediğinden
bahisle 23/8/2019 tarihinde başvurucunun ülkesine çıkışı yapılmıştır. Başvurucu
vekili 21/10/2019 tarihli dilekçeyle, dava sonucu beklenmeden başvurucunun
Suriye'ye sınır dışı edildiğini İdare Mahkemesine bildirmiştir.
4. İdare Mahkemesi başvurucunun açtığı davayı 18/12/2019
tarihinde kesin olarak reddetmiştir. İdare Mahkemesi, sınır dışı etme işleminin
kanuna uygun olup olmadığıyla sınırlı bir inceleme yapmış; Suriye'ye fiilen
sınır dışı edilme veya Suriye'deki riske ilişkin iddialar hakkında bir
değerlendirme yapmamıştır.
5. 20/1/2020 tarihinde nihai kararı öğrenen başvurucu
12/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Göç İdaresi Başkanlığı
27/12/2023 tarihli cevap yazısında başvurucunun gönüllü olarak ülkesine geri
döndüğünü belirtmiş ise de bu durumun kayıt altına alındığı Gönüllü Geri Dönüş
İstek Formu veya bu nitelikte bir belgeyi -müzekkereyle istenmesine rağmen-
sunmamıştır.
II. DEĞERLENDİRME
6. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun
adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (yabancıların adli
yardın talepleriyle ilgilideğerlendirmeleriçin bkz. Nadali Agheli Kohne
Shari, B. No: 2014/12633, 9/9/2015, §§ 17, 18).
A. Yaşam
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
7. Başvurucu; sınır dışı etme kararına karşı açtığı iptal
davasının sonucu beklenmeden, iç karışıklığın ve şiddetin devam ettiği ve can
güvenliğinin bulunmadığı Suriye'ye zorla gönderildiğini belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
8. Başvuru, yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.
9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
10. Sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının
gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğini iddia etmesi
hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir
ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Bu
yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu, iddia ettiği
kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı; (varsa) bu iddiayı
destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı; bu iddialar da belirli bir ciddilik
seviyesinde olmalıdır (A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§
62, 63). Anayasa Mahkemesinin öncelikli rolü idari ve yargısal makamlar
tarafından anılan yasak kapsamındaki usul güvencelerinin sağlanıp
sağlanmadığını denetlemekten ibarettir. Usul güvencelerinin sağlandığı
durumlarda ise geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riskinin olup
olmadığı ayrıca değerlendirilir (A.A. ve A.A., § 71).
11. Anayasa Mahkemesi Abdulkerim Hammud (B. No:
2019/24388, 2/5/2023,§§ 47-62) kararında geçici koruma statüsüyle Türkiye'de
bulunan vemenşe ülkedeki riskinolasılığın ötesinde gerçek olduğu yetkili
makamlarca kabul edilmesi nedeniyle güvenli üçüncü ülkeye sınır dışı edilmesine
karar verilen Suriyeli başvurucunun Gönüllü Geri Dönüş İstek Formu'na istinaden
Suriye'ye çıkışının sağlanmasını ele almış; söz konusukararda sınır dışı etme
kararına karşı iptal davası açılmış iken dava tarihinden bir gün sonra,
başvurucunun avukatına haber verilmeden, ilgili genelgede belirtilen
uluslararası veya ulusal sivil toplum örgütü temsilcisinin imzası olmayan ve
Suriye'deki riske ilişkin kişisel hiçbir ayrıntı içermeyen bir forma dayanılarak
ülkeden çıkışın -rıza dâhilinde ve bilinçli bir şekilde- gönüllü dönüş olarak
nitelendirilemeyeceğini belirtmiştir. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi,
başvurucunun Suriye'ye gönderilmesi nedeniyle yaşam hakkı ilekötü muamele
yasağının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
12. Sınır dışı etme kararına karşı avukat aracılığıyla
iptal davası açılması, tutulmakta olunan geri gönderme merkezinden Hatay Geri
Gönderme Merkezine sevk edilmesi ve gönüllü olarak ülkesine dönüş yapıldığının
belirtilmesi gibi hususlar dikkate alındığında somut başvurudaki olay ve
olgular Abdulkerim Hammud başvurusu ile benzemektedir. Somut başvuruda
ilaveten kamu makamları başvurucunun gönüllü olarak ülkesine döndüğünü ortaya
koyan bir belge sunmamıştır. Bu durumda Abdulkerim Hammud başvurusunda
ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığı değerlendirilmiş,
başvurucunun rıza dâhilinde ve bilinçli şekilde gönüllü olarak ülkesine
dönmediği kanaatine varılmıştır.
13. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde
güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Yaşam Hakkı
ile Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu, sınır dışı etme kararına karşı açtığı
iptal davasının sonucu beklenmeden, haklarını kullanması bilinçli olarak
engellenerek sınır dışı edildiğini belirtmiş;adil yargılanma ve etkili başvuru
hakkı ile hak arama, yerleşme ve seyahat hürriyetinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
15. Başvuru, yaşam hakkı ile bağlantılı olarak etkili
başvuru hakkı kapsamında incelenmiştir.
16. Sınır dışı edilecek kişiye ülkesinde
karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda koruma sağlanabilmesi için
sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması
gerekir (A.A. ve A.A., § 60).
17. Kamu makamlarının geri dönüş prosedürünü istismar
etmesini engellemek için Gönüllü Geri Dönüş İstek Formu'nun düzenlenmesi
konusunda bazı güvenceler belirlenmiştir (Abdulkerim Hammud, § 69).
Başvurucunun gönüllü olarak ülkesine döndüğü ileri sürülmesine rağmen bu durum
Gönüllü Geri Dönüş İstek Formu ile kayıt altına alınmadığından başvurucunun
rızası dâhilinde ve bilinçli şekilde ülkesine döndüğü kabul edilemez (bkz. §
12). Sınır dışı etme kararına karşı iptal davası açmasına rağmen herhangi bir
belge düzenlenmeden ülkeden çıkarılan başvurucunun gönüllü geri dönüş için
getirilen güvenceler sağlanmadan -olağan sınır dışı etme usulü dışında-
ülkesine geri gönderildiği değerlendirilmiştir.
18. Diğer taraftan İdare Mahkemesi yargılama sonunda verdiği
kararda başvurucunun tabi tutulduğu farklı usul sonucunda ülkesine geri
gönderilme ve de ülkesinde yaşam hakkı kapsamında gerçek bir riske maruz
kalacağına ilişkin iddiaları hakkında herhangi bir değerlendirme yapmamıştır.
Başvurucu, sınır dışı edilmesine karşı çıkmak için dava açmış ise de yapılan
yargılamanın ülkeden çıkarılmasını engelleyecek şekilde başvurucuyayeterli
koruma sağlamadığı görülmüştür.
19. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkı ile bağlantılı
olarak Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının
ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu; sınır dışı etme kararının hukuka aykırı
şekilde, somut bir neden gösterilmeden ve bir örneği kendisine verilmeden
alındığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
21. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel
başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia
edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) veya Türkiye’nin taraf olduğu
Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve
Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren
başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B.
No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
22. Devletin yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır
dışı etmekte takdir yetkisi olduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin
Anayasa'da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması
hâlinde bireysel başvuruya konu edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A.,
§ 54). Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yabancıların ülkeye
girmesine, ülkede kalmasına veya ülkeden çıkarılmasına ilişkin işlemlerin
Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamında kalmadığını kabul etmektedir. Bir başka
ifadeyle söz konusu işlemlere ilişkin davaları medeni hak ve yükümlülüklerle
ilgili görmemektedir (Aıgul Mavlıanova, B. No: 2016/6293, 9/11/2017, §
27). Dolayısıyla sınır dışı etme işlemini konu alan uyuşmazlıkları içeren
yargılamaların Anayasa'nın 36. ve Sözleşme'nin 6. maddesinde güvence atına
alınan adil yargılama hakkının ortak koruma alanı kapsamında kalmadığının
kabulü gerekir (Aıgul Mavlıanova, § 28).
23. Başvuru konusu olayda yukarıda da belirtildiği üzere
başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin iddialarının konusunun Anayasa'nın
ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. İdari
Gözetim Altında Tutma Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu, hukuka aykırı olarak idari gözetim altında
tutulması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
26. Başvurucu, bireysel başvuruda bulunmadan önce
hakkındaki idari gözetim kararı son bulmuştur. Buna rağmen başvuru, idari
gözetim altında tutulmasının hukuka aykırı olduğunun tespiti ve idari gözetim
altında tutulmasından doğan zararlarının tazmini için bireysel başvuru yapmadan
önce tazminat davası açmamıştır (bu gereklilik yönünden benzer yönde
değerlendirmeler için bkz. B.T., § 73; A.A., B. No: 2014/18827,
20/12/2017, § 37). Bu bakımdan başvurucu; bireysel başvuruya konu ettiği
şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletme, sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunma, bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etme hususunda gerekli özeni göstermemiştir.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
28. Başvurucu, ihlalin tespiti ile tazminat talebinde
bulunmuştur.
29. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinde yer
almaktadır. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu
kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama
işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran
nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar
vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri
Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
30. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak
başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
4. Yaşam hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. 1. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan
yaşam hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan
etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kocaeli 1. İdare Mahkemesine
(E.2019/919) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
F. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama
giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi
Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 12/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.