TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
NİMET ÖZDEMİR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/17465)
Karar Tarihi: 28/11/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Ferhat YILDIZ
Başvurucu
Nimet ÖZDEMİR
Vekili
Av. İbrahim ÇELİKER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sürekli işçi kadrosuna geçme talebinin şartları taşımadığı gerekçesiyle reddedilmesi sonucunda iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/3/2021 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Batman Belediye Başkanlığında (Belediye) taşeron işçisi olarak çalışırken 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (696 sayılı KHK) 127. maddesiyle 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye (375 sayılı KHK) eklenen geçici 24. madde kapsamında sürekli işçi kadrosuna atanmak için başvurmuştur.
7. 375 sayılı KHK'nın geçici 24. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde belirtilen devlet memurluğuna alınacaklarda aranan şartları taşımadığından bahisle, Belediye tarafından başvurucunun sürekli işçi statüsüne geçiş talebi reddedilmiş ve iş sözleşmesi feshedilmiştir.
8. Başvurucunun, fesih işleminin iptali ve işe iade talebiyle 30/5/2018 tarihinde açtığı dava Batman 2. İş Mahkemesince (Mahkeme) 8/11/2018 tarihinde reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde başvurucunun terör örgütü üyeliği suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası aldığı, 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde belirtilen şartları taşımadığı, bu nedenle kamu işçiliği başvurusunun reddedildiği ifade edilmiştir. Bu itibarla 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 24. madde kapsamında işçi statüsüne alınması için gerekli şartları taşımayan başvurucunun 696 sayılı KHK kapsamında iş sözleşmesinin feshedildiği vurgulanan kararda feshin geçerli nedene dayandığı belirtilmiştir.
9. Başvurucunun istinaf talebi, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi (Daire) tarafından 3/3/2021 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Karar gerekçesinde başvurucunun terör örgütü üyeliği suçundan infaz edilmiş cezasının bulunduğu ve 2000 yılında tahliye olduğu, geçerli nedenle iş sözleşmesinin feshedildiği ifade edilmiştir.
10. Nihai karar 21/3/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş olup başvurucu 24/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
11. 657 sayılı Kanun'un "Genel ve özel şartlar" kenar başlıklı 48. maddesinin ilgili kısmı şöyledir.
" Devlet memurluğuna alınacaklarda aşağıdaki genel ve özel şartlar aranır.
A) Genel şartlar:
...
5. (Değişik altbent: 23/01/2008-5728 S.K./317.mad) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.
B) Özel şartlar:
2. Kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak."
12. 696 sayılı KHK'nın 127. maddesiyle 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 23. maddenin ilgili kısmı şöyledir:
''5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri (MİT Müsteşarlığı hariç) ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı listede yer alan idarelerin merkez ve taşra teşkilatlarında; ödemeleri merkezi yönetim, sosyal güvenlik kurumu, fon, kefalet sandığı, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, gençlik hizmetleri ve spor il müdürlüğü bütçelerinden veya döner sermaye bütçelerinden, anılan liste kapsamındaki diğer idareler için ise kendi bütçelerinden karşılanan 4734 sayılı Kanun ve diğer mevzuattaki hükümler uyarınca personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 4/12/2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olanlar;
a)657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6), (7) ve (8) numaralı alt bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
b)Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazanmamış olmak,
c)Bu kapsamda çalıştırılmalarına ilişkin olarak açtıkları davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edeceğine dair yazılı beyanda bulunmak,
ç) En son çalıştığı idare ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı bu madde ile tanınan haklar karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı kabul ettiğini yazılı olarak beyan etmek kaydıyla, bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde idaresinin hizmet alım sözleşmesinin yapıldığı birimine, sürekli işçi kadrolarında istihdam edilmek üzere yazılı olarak başvurabilirler. ..."
13. 375 sayılı KHK'nın geçici 24. maddesinin, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı öncesindeki hâlinin ilgili kısmı şöyledir:
''İl özel idareleri ve belediyeler ile bağlı kuruluşlarında ve bunların üyesi olduğu mahalli idare birliklerinde, birlikte veya ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlası il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarına ait şirketlerde 4734 sayılı Kanun ve diğer mevzuat hükümleri uyarınca personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 4/12/2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olanlar;
a) 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6), (7) ve (8) numaralı alt bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
b) Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazanmamış olmak,
c) (İptal bent: Anayasa Mahkemesinin 27/12/2023 tarihli ve E: 2018/96, K: 2023/222 sayılı Kararı ile)
ç) (İptal bent: Anayasa Mahkemesinin 27/12/2023 tarihli ve E: 2018/96, K: 2023/222 sayılı Kararı ile)
kaydıyla bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde hizmet alım sözleşmesini yapan idareye veya şirkete, ek 20 nci madde kapsamındaki şirketlerinde işçi statüsünde çalıştırılmak üzere yazılı olarak başvurabilirler...''
14. Anayasa Mahkemesinin 27/12/2023 tarihli ve E.2018/96, K.2023/222 sayılı kararıyla iptal edilen 375 sayılı KHK'nın geçici 24. Maddesinin (c) ve (ç) bentleri şöyledir:
c) Bu kapsamda çalıştırılmalarına ilişkin olarak açtıkları davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edeceğine dair yazılı beyanda bulunmak,
ç) En son çalıştığı idare veya şirket ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı bu madde ile tanınan haklar karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı kabul ettiğini yazılı olarak beyan etmek,
15. Anayasa Mahkemesinin 27/12/2023 tarihli ve E.2018/96, K.2023/222 sayılı kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir
"...
4. Geçici 23. Maddenin Birinci Fıkrasının (c) ve (ç) Bentleri
371. Dava konusu (c) bendinde yer alan kural ile sürekli işçi kadrosuna geçiş için başvuruda bulunacak işçilerden personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından çalıştırılmalarına ilişkin olarak idarelere karşı açtıkları davalardan ve/veya devam eden icra takiplerinden feragat edeceklerine dair yazılı beyan istenmektedir. Diğer dava konusu kural olan (ç) bendi ise ileride doğması muhtemel uyuşmazlıkların önüne geçebilmek adına işçilerin en son çalıştığı idare ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı bu madde ile tanınan haklar karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı şart koşmaktadır. Kurallar bu yönleriyle hem karar hakkı ve mahkemeye erişim hakkı bağlamında adil yargılanma hakkına hem de mülkiyet hakkına sınırlama getirmektedir.
372. Söz konusu kuralların idareler aleyhine açılacak davalardan hangi davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edileceğini ve yine sulh sözleşmesi imzalanacak hak ve alacakların hangileri olduğunu tereddüde yer yermeyecek şekilde açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde kuralda temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması gerektiğine ilişkin anayasal ilkeye aykırı bir yön bulunmadığı açıktır.
373. İşçilere sürekli işçi kadrolarına geçiş karşılığında idare aleyhine açılmış davalarından ve/veya icra takiplerinden vazgeçilmesinin ve ileride de geçmiş iş sözleşmelerinden kaynaklı hak ve alacak talebinde bulunulmamasının şart koşulması idarenin müteselsil veya doğrudan sorumlu olacağı söz konusu alacak ve hakları ödememek suretiyle avantaj elde etmesini sağlayacaktır. Söz konusu avantajın idare lehine oluşturacağı mali boyutu dikkate alındığında sınırlamanın kamu yararına dayalı meşru bir amacı olduğu söylenebilecektir.
374. İşçilerin açtıkları davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edilmesinin ve ileride doğabilecek geçmişe yönelik taleplerinden de feragat edildiğine dair sulh sözleşmesi imzalanmasının şart koşulmasının söz konusu amaca ulaşmak bakımından elverişli ve gerekli olmadığı da söylenememektedir.
375. 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde öngörülen müteselsil sorumluluk ilişkisi gereği kamu (asıl) işvereni, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak Kanun’dan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
376. 6098 sayılı Kanun’un 167. maddesi müteselsil borçlulukta iç ilişkiyi düzenlemektedir. Anılan maddede, aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumlu olacakları belirtilmiştir. Yine maddede, kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteyebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu düzenleme ışığında asıl işveren, işçiye fazladan yaptığı ödeme kadar halefiyet ilkesi gereği işçinin yani alacaklının yerine geçecek ve alt işverene karşı rücu hakkı elde edecektir (AYM, E.2019/42, K.2019/73, 19/09/2019, § 17).
377. Dava konusu kuralların yer aldığı maddenin işçilere yasal haklarının ötesine geçen bir avantaj sunduğuna tereddüt bulunmamaktadır. İşçilerin bu imkân karşılığında vazgeçmesi öngörülen alacak ve haklar ise alt işveren işçisi olarak çalıştıkları dönemlere ilişkindir. Asıl işveren olan idarenin bu hak ve alacaklardan kaynaklı rücu imkânı da değerlendirildiğinde işçilere sunulan imkân karşılığında bu hak ve alacaklarından feragat etmelerinin istenmesi şeklinde mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın orantılı olduğu söylenemez.
378. Öte yandan işçilerden dava açmış olanların davalardan feragat etmeleri koşulunun konulması, hak arama özgürlüğünü kullanarak dava açmış olanların davalarından vazgeçmemelerine bağlanan sonuçlar nedeniyle kuralın yargı yoluna başvurmayı önemli ölçüde caydırıcı nitelik taşıdığı açıktır. Bu yönüyle kuralın hak arama hürriyetine getirdiği sınırlamanın da orantılı olmadığı anlaşılmaktadır.
379. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.
9. Geçici 24. Maddenin Birinci Fıkrasının (c) ve (ç) Bentleri
428. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca ilgisi nedeniyle kural, Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
429. 375 sayılı KHK’nın geçici 23. maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (ç) bentlerine ilişkin Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine yönelik gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kurallar yönünden de geçerlidir.
430. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Anayasa Mahkemesinin 28/11/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucu; kendisi hakkında hiçbir araştırma yapılmadan gerekçesiz bir şekilde iş sözleşmesinin feshedildiğini, istihbari bilgilerin kaynağı araştırılmadan ve fesih tarihinden sonra oluşturulan belgeye dayanılarak karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma ve çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Bakanlık görüşünde öncelikle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının ve başvurucunun daimî işçi kadrosuna geçişinin yapılmamasına yönelik işlem nedeniyle yargısal yolları tüketip tüketmediğinin gözönünde bulundurulması gerektiği ifade edilmiştir. Görüşte son olarak başvurucunun adil yargılanma ve özel hayata saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken görüşte yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ve somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak bir inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir
B. Değerlendirme
19. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ... saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine dokunulamaz."
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer şekildeki değerlendirmeler için C.A. (3), [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 97-101; Ayla Demir İşat, [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 106-110).
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
22. Somut olayda başvurucu, sürekli işçi kadrosuna geçme talebinde bulunmuştur. 375 sayılı KHK'nın geçici 24. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde belirtilen devlet memurluğuna alınacaklarda aranan şartları taşımadığından bahisle Belediye başvurucunun sürekli işçi statüsüne geçiş talebini reddetmiş ve iş sözleşmesini feshetmiştir. Bunun üzerine başvurucu, iş sözleşmesinin feshine dair işleme karşı tespit ve işe iade istemli dava açmıştır. Derece mahkemeleri başvurucu hakkında terör örgütü üyesi olmak suçundan infazı tamamlanmış bir mahkûmiyet kararının bulunduğu, başvurucunun bu nedenle sürekli işçi statüsüne geçiş talebinin reddedildiği, bu itibarla iş sözleşmesi feshinin de geçerli nedene dayandığı gerekçeleriyle davanın reddine karar vermiştir.
23. Başvurucunun sürekli işçi statüsüne geçiş talebi, hakkında devlet memurluğuna engel nitelikte eski tarihli bir mahkûmiyet kararı bulunduğundan bahisle reddedilmiş olup başvurucunun bu işleme karşı başvuru yollarını tüketip tüketmediğine dair herhangi bir bilgi veya belgeye dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Bununla birlikte başvurucu esasen iş sözleşmesinin feshi işlemine yönelik başvuru yollarını tüketmiş ve bireysel başvuruda da bu fesih işleminin hukuka aykırı olduğundan yakınmıştır. Bu nedenle somut olayda fesih işlemi ile gerçekleştirilen müdahale ile sınırlı bir inceleme gerçekleştirilmiştir.
24. Başvurucuya ait işten ayrılış bildirgesinde "696 sayılı KHK ile kamu işçiliğine geçilememesi sebebiyle çıkış" kodu yer aldığı görüldüğünden, iş sözleşmesinin sürekli işçi statüsüne geçiş talebinin reddedilmesi gerekçesiyle feshedildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan başvurucu hakkında uygulandığı anlaşılan 375 sayılı KHK'nın Geçici 24. maddesinin, sürekli işçi statüsüne başvuru için birtakım haklardan feragat koşulu getiren(c) ve (ç) bentleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir (bkz. §§ 13-15). Özellikle sürekli işçi statüsüne geçiş başvurusunda bulunmak için, kişilerin önceki iş sözleşmesine yönelik haklarından feragat etmiş sayılma koşulunu öngören 375 sayılı KHK'nın geçici 24. maddesinin (ç) bendinin iptal edilmesiyle birlikte, sürekli işçi statüsüne geçiş için başvuruda bulunulduğu takdirde önceki iş sözleşmesinden doğan hak ve alacakların ortadan kalkması gibi bir durum artık söz konusu değildir.
25. Anayasa Mahkemesi, benzer başvurularda derdest bir ceza davası veya soruşturmanın bulunmasının ya da başvurucular hakkında verilmiş fesih tarihinden yıllar öncesine ait mahkûmiyet kararlarının tek başına yeterli görüldüğü hâllerde mahkemenin ilgili ve yeterli gerekçe gösterme yükümlülüğü çerçevesinde hareket ederek irtibat veya iltisakı gösterir delilleri tartışarak bir sonuca varması ve bunu da gerekçesinde göstermesi gerektiğini kabul etmiştir (Süleyman Duman ve Diğerleri, B. No: 2019/14039, 20/9/2023, §§ 26-32).
26. Somut başvuruda da derece mahkemelerince başvurucu hakkında çok eski tarihli bir mahkûmiyet hükmünün bulunduğundan bahsedilmekle yetinilmiştir. Bununla birlikte yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce 2000 yılında infazı tamamlandığı belirtilen bir mahkûmiyet kararının, başvurucunun terör örgütüyle irtibatlandırılmasına ne şekilde delil teşkil edebileceği tartışılmamıştır. Derece mahkemelerince başvurucu hakkında terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyet kararı bulunduğu ifade edilmekle yetinilmiş; anılan mahkûmiyet hükmüne konu olay ve olguların neler olduğuna, anılan kararın başvurucunun iş akdinin feshine nasıl etki ettiğine dair bir gerekçeye yer verilmemiştir.
27. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
28. Başvurucu; ihlalin tespitine, yeniden yargılama yapılmasına ve 100.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
29. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
30. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Batman 2. İş Mahkemesine (E.2018/95, K.2018/489) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.