Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(A.G. [1. B.], B. No: 2021/21915, 21/5/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A.G. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/21915)

 

Karar Tarihi: 21/5/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Duygu KALUKÇU

Başvurucu

:

A.G.

Vekili

:

Av. Hakan KOZAK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesine dayanılarak iş akdine son verilmesi üzerine açılan işe iade davasında adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvuruya konu olayların meydana geldiği süreçteki olağanüstü hâl (OHAL) koşullarına, OHAL ilanına ve uygulanan tedbirlere ilişkin genel bilgiler için bkz. C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 10-18; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 10-18.

A. İşe İade Davasına İlişkin Süreç

3. 1984 doğumlu olan başvurucu 13/10/2010 tarihinden itibaren Ahiler Kalkınma Ajansı (Kurum) bünyesinde çalışmaya başlamış, en son tanıtım ve halkla ilişkiler biriminde destek personeli olarak görev yapmakta iken 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal (OHAL) Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) uyarınca 16/8/2016 tarihinde başvurucunun iş sözleşmesi feshedilmiştir.

4. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle 6/10/2016 tarihinde dava açmıştır. Nevşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (iş mahkemesi sıfatıyla) (Mahkeme) sunduğu dava dilekçesinde başvurucu; feshin usul ve kanuna aykırı olduğunu, Fethullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bir irtibatının ya da iltisakının olmadığını ileri sürmüştür.

5. Davalı Kurum cevap dilekçesinde 667 sayılı KHK kapsamında iş akdinin feshedilmesi yönünde alınan tedbir bakımından ispat şartının aranmadığını, kanaatin yeterli olduğunu belirtmiş; başvurucu yönünden ise Kurumda işe başlamadan önce düzenlediği iş talep formunun ekinde yer alan öz geçmişinde iki yıl İzmir Özel Yamanlar Kolejinde bilgi işlem kurulum-yönetim-bakım ve bilgisayar öğretmenliği alanında staj eğitimini tamamladığı, bunun yanında uluslararası bilgisayar olimpiyatlarına katılacak öğrencilere danışmanlık yaptığı yönünde bilgilerin yer aldığını, Bank Asyanın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devri sürecinde ilgili Bankanın yüklü miktarda hisse senedini satın aldığını ileri sürmüş ve bu kapsamda araştırma yapılmasını talep etmiştir.

6. Mahkeme, Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) müzekkere yazarak başvurucu ile ilgili araştırma yapmıştır. Bu kapsamda verilen cevabi yazıda başvurucu hakkında 2016/4699 sayı ile soruşturma yürütüldüğü ve soruşturmanın devam ettiği bilgisi verilmiştir.

7. Mahkeme 4/4/2017 tarihli kararla feshin 667 sayılı KHK kapsamında yapıldığını, bu şekilde yapılan feshin geçerli bir fesih niteliğinde olduğunu belirterek davanın reddine hükmetmiştir.

8. Başvurucu, karara karşı istinaf talebinde bulunmuş; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 17/7/2017 tarihli kararla dava konusu uyuşmazlık hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve dosyanın Olağanüstü Hâl (OHAL) İşlemleri İnceleme Komisyonuna (Komisyon) gönderilmesine karar vermiştir. Ancak Komisyon, dava konusu uyuşmazlığın kendi inceleme alanında olmadığı gerekçesiyle dosyayı iade etmiş; bunun üzerine Bölge Adliye Mahkemesi yaptığı inceleme neticesinde 3/4/2018 tarihli kararla istinaf başvurusunun esastan reddine hükmetmiştir. Karar gerekçesinde başvurucu hakkında devam eden bir soruşturmanın bulunduğu ve bu durumun güven ilişkisinin zedelenmesine yol açacak nitelikte olduğu belirtilmiştir.

9. Başvurucu, iş akdi 667 sayılı KHK ile feshedildiği için hakkında ceza soruşturması başlatıldığını, bu kapsamda soruşturmanın feshe gerekçe yapılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi yine soruşturmanın bekletici mesele yapılması taleplerinin de derece mahkemelerince karşılanmadığını belirterek kararı temyiz etmiş; Yargıtay 22. Hukuk Dairesi yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına hükmetmiştir.

10. Dosya kendisine gelen Mahkeme, çeşitli tarihlerde duruşma açarak tarafların iddia ve itirazlarını dinlemiş; başvurucu hakkında Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne (Emniyet), Jandarma Genel Komutanlığına, Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumuna ve TMSF'ye müzekkere yazılmasına karar vermiştir.

11. Mahkeme 14/1/2021 tarihli kararla davanın reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Davalı Ahilet Kalkınma Ajansı'nın 01/07/2019 tarih ve 598 sayılı yazısında; A. G.'in 2 yıl süresince İzmir Özel Yamanlar Kolejinde çalışmış olduğu ve FETÖ/PDY ile iltisakı bilinen Bank Asyaya devlet tarafından el konulması ve kayyım atanması süresince destek amacı ile Borsa İstanbul'da işlem görmekte olan Bank Asya hisse senetlerinden yüklü miktarda aldığının bilindiği ve yönetim kurulu kararı ile davacının iş akdinin fesih edildiğinin bildirildiği görülmüştür.

İçişleri Bakanlığı Jandarma Komutanlığı'nın 03/07/2019 tarih ve 24942229-310.04-E.2901496/TEM D.Ter.Oly, Şb sayılı yazıları ile davacı hakkında Terörle Mücadele Daire Başkanlığı kayıtlarında 'karıştığı olaylar sorgulamasında' istenen özellikte kaydının bulunamadığının bildirildiği görülmüştür.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Hukuk İşleri Daire Başkanlığı'nın 12/07/2019 tarih ve E: 15052 sayılı yazıları ile A.G. adına banka nezdinde açılmış herhangi bir hesap veya bankacılık işlemi bulunmadığı bildirilmiştir.

Nevşehir İl Emniyet Müdürlüğü'nün 26/09/2019 tarihli yazılarında A.G. isimli şahsın FETÖ/PYD Terör Örgütü soruşturmaları kapsamında Nevşehir C.Başsavcılığının 2016/4699 sayılı soruşturma dosyası kapsamında adli işlem kaydının bulunduğu, havuz sorgu sisteminde, Ahiler Kalkınma Ajansında çalışıyor iken FETÖ/PDY Terör Örgütü kapsamında '667 Sayılı KHK Kamu görevinden çıkarıldığı' olarak kaydının olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.

Nevşehir C.Başsavcılığı'nın 2020/316 soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde; Şüphelisinin A.G., olduğu üzerine atılı FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olduğu veya örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde olduğundan bahisle kamu davası açıldığı, şüpheli hakkında üzerine atılı suçtan delil yetersizliği sebebi ile kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği, kararın müdafii ve kendisine tebliğ edildiği ve herhangi bir itirazın bulunmadığı görülmüştür.

...

Yapılan yargılama toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında; davacının iş sözleşmesinin, davalı Ajansın Yönetim Kurulu’nun 16.08.2016 tarih ve 2016/7 sayılı kararı ile 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4. maddesinin (g) bendi ve 4857 sayılı Kanunun 25/II maddesi kapsamında feshedildiği, Dava konusu işlemin, 667 sayılı KHK kapsamında gerçekleştiği, dava konusu olayda 667 sayılı KHK düzenlemeleri bulunmakta iken 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağı açıktır. 667 sayılı KHK'nın bir diğer düzenlemesi olan 4/2. maddesinde 'Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler...' amir hükmü gereğince davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur."

12. Başvurucu, davanın reddi kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuş ancak Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 22/3/2021 tarihli kararı ile kararın usul ve kanuna uygun olduğunu belirterek onanmasına hükmetmiştir.

13. Başvurucu, nihai kararı 25/4/2021 tarihinde öğrendikten sonra 4/5/2021tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

14. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

B. Ceza Soruşturmasına İlişkin Süreç

15. Başvurucu hakkında anayasal düzene karşı işlenen suçlar kapsamında Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığı (Savcılık) tarafından soruşturma başlatılmıştır. Savcılık tarafından 13/2/2020 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Tüm dosya kapsamı göz önüne alındığında şüpheli hakkında beyanda bulunan tanıkların somut örgütsel bir bağ içerir eyleme şahit olmadığı, şüphelinin örgüt lehine olan söylemlerinin örgüt sempatisi kapsamında değerlendirildiği, örgüt üyeliği anlamında çeşitlilik yoğunluk içeren bir eylemden bahsedilmediği, yine şüphelinin örgüt içerisinde görev almadığı, Borsa işlemlerinin maddi çıkar amaçlı olduğu ve farklı şirketlere de borsa üzerinden paralar yatırdığı, bu hususta örgüte maddi yardımı bulunmadığı, terör örgütü yöneticiliği veya üyeliği suçunun düzenlendiği TCK’nun 314. ve devamı maddelerinin lafzından ve Yargıtay 16. Ceza Dairesinin yerleşik uygulamalarından, şüpheli veya şüphelilerin örgütün kuruluş amaçlarını, faaliyet ve eylemlerini benimsediğini gösterir şekilde, örgütün amaçları doğrultusunda yoğunluk, süreklilik ve çeşitlilik arzeden eylem ve faaliyetlerin söz konusu suça vücut vereceğinin anlaşıldığı, ayrıca şüpheli veya şüphelilerin terör örgütü ile arasında organik bağ olduğunun toplanması muhtemel delillerle tespit edilmesi gerekmekle, tarif edilen şekilde terör örgütü ile bağı veya bağlantısı tespit ve ispat edilemeyen şahıslar yönünden lekelenmeme hakkı da göz önüne alınarak kamu davası açılmaması gerektiği, şüpheli hakkında anılan terör örgütüne üye olduğunu gösterir yeni delil, bilgi veya belgenin elde edilmesi durumunda dosyanın usulüne uygun olarak yeniden ele alınabileceği de değerlendirilerek şu aşamada yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere yapılan soruşturma ve toplanan delil içeriklerine göre, şüphelinin üzerine atılı FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olduğunu veya örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde bulunduğunu gösterir hakkında kamu davasının açılmasını gerektirir her türlü şüpheden uzak somut, inandırıcı ve yeterli delil, bilgi ve belgelerin elde edilemediği tüm soruşturma kapsamından anlaşılmakla, şüpheli hakkında üzerine atılı suçtan delil yetersizliği sebebiyle KAMU ADINA KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA..."

II. DEĞERLENDİRME

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

16. Başvurucu; iş akdinin usul ve kanuna aykırı şekilde feshedildiğini, bu kapsamda açılan işe iade davasının hakkaniyete uygun bir şekilde yürütülmediğini belirtmiştir. Hakkında açılan bir ceza davası yahut mahkûmiyet kararı bulunmadığını belirten başvurucu, herhangi bir yasa dışı yapılanma ile irtibat ve iltisak hâlinde olmadığını, nitekim bu kapsamda yürütülen soruşturmanın da takipsizlik kararı ile neticelendiğini, kendisiyle benzer durumda bulunanlar yönünden farklı kararlar verildiği hâlde somut bir gerekçe ortaya konulmaksızın keyfî şekilde işe iade davasının reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının, etkili başvuru hakkının, mahkeme hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.

17. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, derece mahkemeleri tarafından yapılan değerlendirme neticesinde davanın reddine karar verildiği hatırlatılmış; hukuk kurallarını yorumlama yetkisinin derece mahkemelerine ait olduğu, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durum olmadığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti mahiyetinde kalacağı hususlarında değerlendirmeler içeren Anayasa Mahkemesi kararlarına yer verilerek başvuru incelenirken hem bu hususların hem de somut olayın kendine özel şartlarının gözönünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyan dilekçesinde hakkında yürütülen soruşturmanın iş akdi sona erdirildikten sonra ve bu sebeple başlatıldığını, dolayısıyla iş akdinin feshine gerekçe olamayacağını belirtmiştir.

18. Somut olayda başvurucu, hakkında yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan, iddia ve itirazları incelenmeden, açtığı işe iade davasının adil yargılanma hakkına aykırı bir şekilde reddedildiğini ileri sürmüştür. Başvurunun bu yöndeki iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

20. Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (daha geniş değerlendirme için bkz. Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

21. Somut olayda işveren nezdinde 2010 yılından beri çalışmakta olan başvurucunun iş sözleşmesi, FETÖ/PDY ile irtibatı bulunduğu şüphesiyle feshedilmiştir. Başvurucu, iş akdinin geçerli bir nedene dayanmadan feshedildiğini belirterek işveren aleyhine işe iade talebiyle dava açmış; hakkında somut bir tespit olmadığı hâlde iş akdinin feshedildiğinden yakınmıştır. Mahkeme yaptığı inceleme neticesinde, Kurumun iş akdinin feshine gerekçe gösterdiği hususlar ile takipsizlik kararıyla neticelenen soruşturmaya değinerek fesih için makul şüphenin oluştuğu kanaati ile davanın reddine karar vermiştir.

22. Şüphe feshinin mahiyeti gereği ispatı beklenemese de Yargıtay içtihadında kabul edildiği üzere şüphenin işçinin kişiliğinde bulunan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerekmektedir (çok sayıda karar arasında bkz. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 3/10/2018 tarihli ve E.2018/10430, K.2018/20956 sayılı kararı; 26/11/2018 tarihli ve E.2018/11097, K.2018/25472 sayılı kararı). Aksi hâlde hukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı bir şekilde keyfî uygulamaların gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir.

23. Bu itibarla şüphe feshi gerekçesiyle iş akdinin sonlandırıldığı davalarda, özellikle işvereni fesih sonucuna götüren hususların aydınlatılması önemlidir. Bu kapsamda şüpheye neden olan durum veya olayın/vakıa -Yargıtay içtihadında da değinildiği gibi- doğrudan işçinin şahsından kaynaklanmalı, millî güvenliği tehdit eden yapı veya oluşum ile işçi arasında güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmalıdır. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi, keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önem arz etmektedir.

24. Aynı somut olaya ilişkin olarak ceza mahkemeleri ile hukuk mahkemeleri tarafından yapılan yargılama sonucu verilen kararların birbirleri yönünden mutlak surette bağlayıcı olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira bu durumda derece mahkemeleri önlerine gelen uyuşmazlığı kendi açılarından ele almakta, ilgili mevzuat kapsamında farklı değerlendirme ve nitelendirmelere tabi tutmaktadır. Bu kapsamda Yargıtay kararlarında hem OHAL dönemi için hem de OHAL harici dönemler için işçi hakkında verilen bir beraat ya da takipsizlik kararının şüphe feshi noktasında nasıl değerlendirilmesi gerektiği ana hatlarıyla ortaya konulmuştur. Yargıtay, beraat kararını işçi lehine değerlendirme eğilimi göstermekle birlikte yine de kararın içeriğindeki olay ve olguların fesih için yeterli olup olmadığını ayrıca incelemiştir (çok sayıda karar arasında bkz. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 24/4/2018 tarihli ve E.2018/3002, K.2018/9593 sayılı kararı; Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 8/4//2019 tarihli ve E.2019/1352, K.2019/7992 sayılı kararı).

25. Bu açıklamalar ışığında somut olaya geri dönmek gerekirse işveren tarafından başvurucu hakkında fesih gerekçesi olarak başvurucunun iki yıl İzmir Özel Yamanlar Kolejinde çalışması ve Bank Asyaya devlet tarafından el konulması sürecinde Borsa İstanbul'da işlem görmekte olan hisse senetlerinden yüklü miktarda satın alması hususları ortaya konulmuş; Mahkeme bu bilgiye ek olarak başvurucu hakkında yürütülen soruşturma sonucu verilen takipsizlik kararına değinmiştir.

26. İşverenin iddia ettiği ve Mahkemenin de bu kapsamda gerekçeli kararda yer verdiği hususlardan olan başvurucunun İzmir Özel Yamanlar Kolejinde çalıştığına ilişkin bilginin başvurucu tarafından Kuruma ibraz edilen iş talep formundan öğrenildiği görülmüştür.

27. İşveren Kurum, bölgesel ve yerel kalkınmanın hızlandırılması, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımlarının benimsenmesi, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarının azaltılması için bölge planlarını hazırlamak ve bunların uygulanmasını sağlayacak projelere destek olmak amacıyla 2009 yılında kurulmuş olup hâlihazırda beş farklı şehri kapsayan bir bölgede faaliyetlerini yürütmektedir. Başvurucu ise işveren Kurumun Tanıtım ve Halkla İlişkiler Biriminde destek personeli olarak çalışmaktadır. Bu kapsamda her ne kadar başvurucunun örgüt ile iltisaklı bir okulda yaptığı çalışmalar dikkate değer ise de söz konusu tespitin iş akdinin sona erdirilmesinden yaklaşık on yıl öncesine dayanan bir staj programı olduğu, öte yandan bu tespitin başvurucunun işveren Kurumdaki mevcut pozisyonu yönünden nasıl bir tehdit ve/veya tehlike oluşturduğu hususlarında gerekçeli kararda bir değerlendirme yapılmadığı, işveren beyanının tekrar edilmesi ile yetinildiği görülmüştür.

28. İşverenin bir diğer iddiası ise başvurucunun Bank Asyanın devri sürecinde Borsa İstanbul üzerinden yüklü miktarda Bankaya ait hisse senedi satın aldığı, bu şekilde örgüte destek sağladığı yönündedir.

29. Bank Asyanın FETÖ/PDY liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine örgüt üyelerinin yatırdığı paralar üzerinden gelir elde ettiği, bu suretle örgüt faaliyetlerine mali yönden kaynak sağladığı ve örgütün finans merkezi olduğu hususu yargı kararlarıyla tespit edilmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 35; Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 59; Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/12/2017 tarihli ve E.2017/1862, K.2017/5796 sayılı kararı). Aynı zamanda mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyette bulunma ya da örgüte yardım etme kapsamında değerlendirilemeyeceği de Yargıtay tarafından kabul edilmiştir (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 25/6/2020 tarihli ve E.2020/1974, K.2020/3079 sayılı kararı). Her durumda Bank Asyaya para yatırarak FETÖ/PDY ile irtibat veya iltisak içinde olunduğu, bu suretle işçi-işveren arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesine dayanılarak sözleşmenin feshedilebilmesi için yukarıda açıklanan ilkelere uygun şekilde hareket edilmesi gerektiği açıktır (Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, § 137).

30. Somut olayda Mahkeme, gerekçeli kararında işverenin bu iddialarına yönelik olarak TMSF ile yapılan yazışmaya değinmiş ve buna göre başvurucunun adına Bank Asya nezdinde açılmış bulunan herhangi bir hesap ya da bankacılık işlemi bulunmadığı tespitine yer vermiştir. Bu kapsamda başvurucunun söz konusu iddiaya yönelik itirazlarının -Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi içtihadı da gözetilerek- derece mahkemelerince incelenmediği, sadece işveren Kurumun iddiasına yer verilmekle yetinildiği, bu iddianın şüphe feshi kapsamında güven unsurunu nasıl sarstığı hususunda bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır.

31. Mahkeme işe iade davasının reddi kararında ayrıca başvurucu hakkında takipsizlik ile neticelenen soruşturmaya değinmiş ancak soruşturma kapsamında ne gibi tespitlerin yapıldığı, söz konusu tespitlerin şüphe feshi kapsamında nasıl ele alınması gerektiği ortaya konulmamış; sadece soruşturma açılması yeterli kabul edilerek sonuca varılmıştır. Ceza soruşturmasında/yargılamasında yer alan bilgi ve belgelere ulaşılarak söz konusu verilerin iş akdinin feshine olan etkisinin değerlendirilmesinin önünde -masumiyet karinesine uygun olmak koşuluyla- herhangi bir engel bulunmamaktadır. Dolayısıyla isnat edilen eylemlerin şüphe feshi yönüyle işe iade davasında ayrıca tartışılması gerekliliği noktasında başvurucu hakkında ceza soruşturması olduğu yönündeki tespitin fesih için yeterli gerekçeyi oluşturduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.

32. Sonuca varmadan önce belirtmek gerekir ki derece mahkemeleri, kendisine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değildir. Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde davanın sonucuna etkili olması halinde, mahkeme bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir. Böyle bir durumda dahi, ileri sürülen iddiaların zımnen reddi yeterli olabilir (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Hiro Balani/İspanya, B. No. 18064/91, 9/12/1994). Bu kapsamda, başvuruya konu olaya ilişkin yukarıda yapılan tüm incelemeler neticesinde, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi içtihadı da dikkate alındığında, başvurucunun iddia ve itirazlarının, yargılamanın esasına temas eden ve davanın sonucu değiştirebilecek nitelikte olduğunu söylemek mümkündür.

33. Sonuç olarak gerekçeli kararda işvereni şüphe feshine götüren sebeplere yer verilmiş ise de bu sebepler karşısında başvurucunun iddia ve itirazlarının incelendiği ve değerlendirildiği hususunda bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği değerlendirilmiştir.

34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

35. Başvurucu; yargılamanın makul sürede neticelendirilmediğini, işe iade davası için ilgili mevzuatta yer alan sürelerin aşıldığını iddia etmiştir.

36. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

38. Başvurucu; ihlalin tespiti ile tazminat talebinde bulunmuştur.

39. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

40. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Nevşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (iş mahkemesi sıfatıyla) (E.2018/682, K.2021/20) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 487,60 TL harç ile 18.800 vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(A.G. [1. B.], B. No: 2021/21915, 21/5/2024, § …)
   
Başvuru Adı A.G.
Başvuru No 2021/21915
Başvuru Tarihi 4/5/2021
Karar Tarihi 21/5/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesine dayanılarak iş akdine son verilmesi üzerine açılan işe iade davasında adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (hukuk) İhlal Yeniden yargılama
Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi