logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Derya Tv Radyo A.Ş. [1. B.], B. No: 2021/22979, 30/7/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DERYA TV RADYO A.Ş. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/22979)

 

Karar Tarihi: 30/7/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yusuf KARABULAK

Başvurucu

:

Derya TV Radyo A.Ş.

Vekili

:

Av. Emrah GENÇ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, başvurucu şirkete ait "Derya TV" logosuyla yayın yapan kanalın yayın lisansının iptali nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/5/2021 tarihinde yapılmıştır. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

3. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

4. Başvurucunun sahibi olduğu ve Derya TV logosuyla yayın yapan televizyon kanalınının 4/5/2017 tarihli yayınlarının 15/2/2011 tarihli 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı olması sebebiyle, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) idari para cezası ile birlikte program yayınının 5 (beş) kez durdurulmasına karar vermiştir. Söz konusu idari işleme karşı başvurucu tarafından dava açılmamıştır. Akabinde 16/5/2018 tarihli televizyon kanalı yayınında "[P.]" isimli bir ürünün tanıtım ve satışının yapıldığının tespiti üzerine RTÜK, aynı ihlalin tekrarı sebebiyle televizyon kanalı yayınlarının on gün süre ile durdurulmasına karar vermiştir.

5. Söz konusu yaptırım başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu da bu işlemin iptali istemiyle Ankara 8. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) yürütmenin durdurulması talepli dava açmıştır. Mahkeme 29/5/2018 tarihinde davalı taraf savunma dilekçesini sunduktan veya sunması gereken son tarih geçtikten sonra yeni bir karar verilinceye kadar işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Davalı idarenin savunma dilekçesinden sonra yeniden bir değerlendirme yapan Mahkeme 12/6/2018 tarihinde başvurucunun yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar vermiştir.

6. Yürütmenin durdurulması talebinin reddi kararı 28/6/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve başvurucu 29/6/2018 tarihinde saat 17.10'dan itibaren aynı frekans üzerinden "ANC" logosuyla yayın yapmaya devam etmiştir. 10/7/2018 tarihinde ise saat 10.07'den itibaren başvurucu yine aynı frekanstan "DERYA TV" logosunu kullanmaya başlamıştır.

7. RTÜK, yürütmenin durdurulması talebinin reddi kararının 28/6/2018 tarihinde tebliği üzerine 29/6/2018 tarihinde saat 00.01'den itibaren televizyon kanalının yayınlarını durdurması gerekirken bu tarihte yayınlarını durdurmadığını tespit etmiştir. Bunun üzerine süreli yayın yasağı işleminin tebliğe rağmen gereğinin yerine getirilmemesi sebebiyle 17/7/2018 tarihli kararla başvurucunun yayın lisansının iptaline karar vermiştir.

8. Başvurucu, lisans iptali işlemine yönelik yeni bir dava açmış; Ankara Bölge İdare Mahkemesi 8. İdari Dava Dairesi süreli yayın durdurma işleminin iptali istemiyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle dosyayı aynı Mahkemeye göndermiştir. Uyuşmazlığı inceleyen Mahkeme, lisans iptali işleminin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısmı şu şekildedir:

"...kuruluşun yayınlarının on gün süre ile durdurulmasına karar verildiği; yayın durdurmaya ilişkin yaptırım kararının kuruluşa tebliğ edilmesi üzerine kuruluş tarafından işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Mahkememizin 2018/1293 E. sayılı dosyası üzerinden açılan davada, 29.05.2018 tarih kararı ile; ile davalı idarenin savunması alınıp yada savunmaya cevap verme süresi geçip yeni bir karar verilinceye kadar dava konusu işlemin yürütmenin durdurulmasına, ...' karar verildiği; işlem dosyası ve davalı idare beyanlarının dosyaya sunulması üzerine, bu kez Mahkememizin 12.06.2018 tarihli kararı ile; '..yürütmenin durdurulması isteminin reddine...' karar verildiği, yürütmenin durdurulması isteminin reddi kararının davacı şirkete 28.06.2018 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen 29.06.2018 tarihinde yayınlarına devam ettiği; saat 17:10:28'den itibaren aynı frekans üzerinden ANC logosu ile yayın yapıldığı, 10.07.2018 tarihinde ise saat 10:07:38'den itibaren yine aynı frekanstan 'DERYA TV' logosu ile yayının tekrar başladığının tespit edildiği, 29.06.2018 tarihinde saat 00:01:00'dan itibaren 10 (on) günlük geçici yayın durdurma cezasını uygulamayarak, kararın gereklerine aykırı şekilde yayınlarına devam etmesi sebebiyle 6112 sayılı Kanun'un 32. maddesi beşinci fıkrası uyarınca yayın lisansının iptaline karar verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, Mahkememizin 12.06.2018 tarihli kararı ile; '...yürütmenin durdurulması isteminin reddine...' karar verildiği, yürütmenin durdurulması isteminin reddi kararının davacı şirkete 28.06.2018 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen 29.06.2018 tarihinde yayınlarına devam ettiği; saat 17:10:28'den itibaren aynı frekans üzerinden ANC logosu ile yayın yapıldığı, 10.07.2018 tarihinde ise saat 10:07:38'den itibaren yine aynı frekanstan 'DERYA TV' logosu ile yayının tekrar başladığı görüldüğünden, 29.06.2018 tarihinde saat 00:01:00'dan itibaren 10 (on) günlük geçici yayın durdurma cezasını uygulamayarak, kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi sebebiyle 6112 sayılı Kanun'un 32. maddesi beşinci fıkrası uyarınca yayın lisansının iptali yönündeki dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Öte yandan, davcı şirketin, aynı frekans üzerinden başka bir yayın kuruluşunca ANC logosu ile yapılan yayının kendilerinin bilgisi dışında gerçekleştiğine ilişkin iddiasına itibar edilmemiştir."

9. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı istinaf başvurusu, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesince (Bölge İdare Mahkemesi) reddedilmiştir. Başvurucunun yaptığı temyiz başvurusu ise Danıştay Onüçüncü Dairesince (Danıştay) reddedilmiştir .

10. Nihai kararın 16/4/2021 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine başvurucu 17/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Öte yandan başvurucunun süreli yayın durdurma yasağına ilişkin açtığı ilk davada Mahkeme, televizyon yayınlarının 10 gün süreyle durdurulmasına ilişkin işlemi hukuka uygun bularak 9/11/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiş ve karar istinaf kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

12. 6112 sayılı Kanun'un "Yayın hizmeti ilkeleri" kenar başlıklı 8. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:

"(4) Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, arkadaş bulma amacıyla kişilerin tanıştırıldığı ve/veya buluşturulduğu türden programlara, takviye edici gıdalar ve benzeri destekleyici ürünler de dâhil olmak üzere herhangi bir ürünün ilgili mevzuatına aykırı olarak sağlık beyanıyla satışına, pazarlanmasına ve/veya reklamına, sohbet, arkadaşlık ve eş bulma hatlarının ve hizmetlerinin tanıtımına yer verilemez. Katma değerli elektronik haberleşme hizmet numaraları, yerel aranır numaralar, benzeri özel içerikli hizmetlere ilişkin numaralar ile özel ücrete tabi diğer sabit ve mobil numaralar kullanılmak suretiyle, izleyici ve dinleyicileri yanıltıcı ve/veya haksız kazanca neden olacak şekilde yarışma, çekiliş, lotarya ve benzeri adlar altında ödül ve ikramiye taahhüt edilemez ve bu yöntemle ürün tanıtımı, satışı ve pazarlaması yapılamaz."

13. 6112 sayılı Kanun'un "İdari yaptırımlar" kenar başlıklı 32. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"(5) 8 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentlerindeki ilkelerle dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verilir. (Ek cümleler: 17/4/2017-KHK-690/61 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7077/51 md.) 8 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 30/7/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu; 6112 sayılı Kanun'da yer alan yayın durdurma yaptırımının tebliğ edildiği tarihi izleyen gün uygulanmasını gerektiren yasal bir düzenlemenin bulunmadığını, dayanağını kanundan almayan hiçbir yetkinin kullanılamayacağını, idarenin tebliği izleyen günden itibaren yayınlarını durdurduğunu belirtmiştir. Yayın durdurma işleminin tebliğiyle birlikte yürütmenin durdurulması kararı verilene kadar yayınların duracak olmasının hak arama hürriyetini, idarenin hukuki dayanağı bulunmadığı hâlde kanunda öngörülen en ağır cezayı vermesinin ise basın ve ifade özgürlüklerini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

16. Başvurucunun iddialarının özü, sahibi olduğu kanala ilişkin verilen idari yaptırımın gereğinin süresinde yerine getirilmemesi sebebiyle yayın lisansının iptal edilmesine ilişkindir. Bu kapsamda başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ışığında ve bir bütün olarak Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (benzer yöndeki karar için bkz. Yol Bıldungs Und Medıenwerk [2. B.], B. No: 2019/19624, 12/7/2023, § 24)

17. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu düzeni, kamu güvenliği... başkalarının şöhret veya haklarının... korunması... amaçlarıyla sınırlanabilir."

18. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Basın hürdür, sansür edilemez…

Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.

Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır…”

19. Somut olayda başvurucunun sahibi olduğu televizyon kanalının yayın lisansının iptal edilmesiyle başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahalede bulunulmuştur.

20. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

21. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

22. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedene dayanma ve demokratik toplum düzeni ile ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

1. Kanunilik ve Meşru Amaç

23. Müdahalenin 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin (4) numaralı fıkrası ve 32. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile öngörüldüğü, dolayısıyla kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Başvurucuya ait televizyon kanalının yayın lisansının iptaliyle ulaşılmaya çalışılan toplum sağlığının korunması amacının Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "başkalarının haklarının" ve "kamu düzeninin" korunması yönündeki meşru amaçlara uygun olduğu sonucuna varılmıştır (benzer yönde değerlendirme için bkz. Meltem Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2018/13551, 23/2/2023, § 32).

2. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

a. Genel İlkeler

i. Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğünün Önemi

24. Anayasa Mahkemesi her zaman ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36). Nitekim Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrası, ifade özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirmemekte; siyasi, sanatsal, bilimsel, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları gibi her türlü ifadeyi kapsamına almaktadır (Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 37; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 40). Bu bağlamda ifade özgürlüğünün sağlık meseleleri ile ilgili bilgileri ve fikirleri araştırmayı, edinmeyi ve paylaşmayı da içerdiği açıktır.

25. Bununla birlikte ifade özgürlüğü mutlak bir hak olmayıp Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir (Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 70). Devletler, bu hakkı toplumun meşru çıkarlarını korumak için kısıtlayabilir. Bireyin ve toplumun sağlığı da bu çıkarlardan birisidir (Mutia Canan Karatay (2) [1. B.], B. No: 2018/6707, 31/3/2022, § 33).

ii. Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması

26. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).

27. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 77; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 58; Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 132; Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit [2. B.], B. No: 2015/3378, 5/7/2017, § 59).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

28. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, kamu makamlarının müdahaleye neden olan kararlarında dayandıkları gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır. Anayasa Mahkemesinin görevi, bu denetimi yerine getirirken yargı makamlarının yerini almak değil söz konusu yargı mercilerinin takdir yetkilerini kullanarak verdikleri kararların Anayasa'nın 26. maddesi açısından doğruluğunu denetlemektir (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 76).

29. Somut başvuruda hak ihlaline konu edilen husus, başvurucu şirkete ait televizyon kanalında genel sağlığı ilgilendiren bir ürünün tanıtımının yapılmış olması nedeniyle idare tarafından verilen süreli yayın durdurma cezasının gereğinin süresinde yerine getirilmemesi sonucunda yayın lisansının iptalidir. Söz konusu idari yaptırımın zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediği, gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığı, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçelerin ilgili ve yeterli görünüp görünmediği davanın bütününe bakılarak değerlendirilecektir (benzer değerlendirmeler için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).

30. Somut olayda başvurucu, RTÜK'ün kabulüne göre genel sağlığa zararlı olduğu aktarılan bir ürünün televizyon kanalına ait bir televizyon programında yapılan tanıtımı nedeniyle 10 gün süreli yayın durdurma yaptırımı ile cezalandırılmıştır (bkz. § 4). Başvurucu, bu işlemin iptali istemiyle yürütme durdurma talepli olarak yargı yoluna başvurmuştur. İlk derece mahkemesi incelemenin ilk aşamasında olayın niteliğini ve davanın durumunu dikkate alarak davalı taraf savunma dilekçesini sunmasından veya sunmak için verilen süre geçmesinden sonra yeni bir karar alınıncaya kadar işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Savunma dilekçesi sunulduktan sonra yeniden yapılan değerlendirme sonucunda ise Mahkeme, başvurucunun yürütme durdurma talebini reddetmiş ve kararı başvurucuya tebliğ etmiştir.

31. RTÜK'e göre, 10 gün süreli yayın durdurma işlemine karşı yargı yoluna başvurulmuşsa da Mahkemenin yürütmenin durdurulması isteminin reddine yönelik verdiği kararın tebliğini izleyen günden itibaren işlemin gereklerinin yerine getirilmesi gerekir. RTÜK başvuruya konu işlem gerekçesinde Mahkemece yeni bir karar verilinceye kadar yürürlüğü durdurulan işlemin davalı tarafın savunmasından sonra verilen ikinci kararda yürürlüğünün durdurulmadığını, yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verildiğini vurgulamıştır. Bu karar üzerine icrailik vasfını yeniden kazanan işlemin gereğinin yürütmenin durdurulması talebinin reddi kararının tebliğini izleyen günden itibaren yerine getirilmemesi sebebiyle başvuruya konu yayın lisansının iptaline karar verilmiştir.

32. İlk derece mahkemesi, yayın lisansının iptaline ilişkin işlemin öncesindeki süreci kronolojik olarak kararda açıklamıştır. Süreli yayın durdurma yasağına ilişkin ilk işlemden itibaren gelişen süreci anlatmış, lisans iptaline ilişkin tesis edilen ve başvuruya konu edilen ikinci işleme sebebiyet veren durumu karar gerekçesinde detaylı olarak değerlendirmiştir.Bu doğrultuda, süreli yayın durdurma kararının gereklerine aykırı olarak başvurucunun yayınlarına devam ettiği gerekçesiyle tesis edilen idari işlemi hukuka uygun bulmuştur. Bölge İdare Mahkemesi somut olaya ilişkin olarak Mahkemece tespit edilen hususlarda daha fazla bir değerlendirme yapmadan istinaf başvurusunu reddetmiştir. Danıştay da mevcut olaya ilişkin Bölge İdare Mahkemesinin kararının bozulmasını gerektirecek yasal bir neden bulunmadığını belirterek temyiz talebinin reddine karar vermiştir.

33. Eldeki başvuruda çözüme kavuşturulması gereken mesele; bir süre yürütmesi yargı kararıyla durdurulan idari işlemin anılan karar ortadan kalktıktan ve bu muhataba tebliğ edildikten sonra idari işlemin gereklerinin ne zaman yerine getirileceğine ilişkindir. Nitekim başvurucu, bu konuda kanunda bir açıklık bulunmadığını ileri sürmektedir. Bu hususta idare hukuku alanında genel kabul gören görüş şu şekilde özetlenebilir:

i. Kural olarak idari işlemler oluşturuldukları andan itibaren icrailik/yürütülebilirlik özelliğini taşımaktadırlar. İşlemin muhatabı konumundaki kişiler ise kural olarak tesis edilen işlemin gereklerini yerine getirmekle veya sonuçlarına katlanmakla yükümlüdürler. Bu durumun istisnası ise yargı makamlarınca verilen yürütmenin durdurulması kararlarıdır. İdari yargıda yürütmenin durdurulması kararıyla güdülen amaç, kişilerin hak arama özgürlüklerini daha etkili biçimde kullanabilmelerini sağlamaktır (AYM, E.2012/107, K.2013/90, 10/07/2013). Yürütmenin durdurulması kararı geçici bir tedbir olarak işlemin muhatabı açısından hukuki güvenlik sağlamaktadır. Bu bağlamda, yargı mercinin verdiği yürütmenin durdurulması kararı üzerine işlemin icrailik vasfı askıya alınmaktadır. Yürütme durdurma kararları, işlemin hukuka aykırılığıyla ilgili olarak kesin bir karar ortaya koymamakta, ilk bakışta (prima facie) uygulanmakla etkisi tükenecek işlemlerin veya uygulanması hâlinde telafisi güç ve imkânsız zarar doğuracak işlemlerin açıkça hukuka aykırı görülmesi hâlinde hukuki bir tedbir olarak verilmektedir. Yürütmenin durdurulması talebi yargılamanın her safhasında talep edilebilmekte ve Mahkemelerce uygun görülmesi hâlinde her aşamada yürütmenin durdurulması kararı verilebilmektedir.

ii. Yürütmenin durdurulması kararları idarenin yargısal denetimine etkinlik sağlamaya yöneliktir. Yürütmeyi durdurma kararları, ilk bakışta hukuka aykırı olan ve uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğuracak olan işlemlerin davacı açısından zararlı sonuçlarını dava sonuna kadar ortadan kaldırmayı hedefleyen kararlardır. Nitelik itibarıyla iptal kararları gibi işlem açısından hukuka aykırılık yürütmenin durdurulması kararlarında da mevcut olup, iptal kararlarından farkı ise telafisi güç ve imkânsız zarar kavramdır. Bu kavram, hukuka uygunluk karinesinden yararlanan idari işlemin uygulandığı taktirde dava sonuçlanıncaya kadar davacıyı bu işlemin zararlı sonuçlarından korumayı hedefleyen bir olgudur. Buradan hareketle yürütmenin durdurulması kararları, dava sonuna kadar geçerli olmak üzere verilmiş bir tedbir kararı niteliğindedir (aynı yönde bakınız Danıştay Onikinci Dairesinin 27/12/2013 tarihli ve E.2015/3803, K.2018/4181 sayılı kararı).

iii. İdari yargıda, davacı tarafın talebi uyarınca davanın ilk aşamasında belirli bir şarta veya süreye bağlanarak verilen yürütme durdurma kararları (davalının savunması alınıncaya kadar, ara kararına cevap verilinceye kadar vs.) işlemin icrailiğini askıya alıcı etki doğurmaktadır (benzer yönde uygulama için bkz. Danıştay Onuncu Dairesinin 27/12/2013 tarihli ve E.2013/8166 sayılı kararı). Bu şart gerçekleştikten sonra veya süre tamamlandıktan sonra yeni bir kararla bu etki devam ettirilebileceği gibi sona erdirme yönünde de irade gösterilebilir. İlk aşamada verilen karar, ilgiliye usule veya esasa yönelik kazanılmış bir hak sağlamamaktadır. Mahkemenin uyuşmazlığa konu olaya yönelik yaptığı değerlendirme sonunda yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar verildikten sonra ise geçmişte tesis edilen işlem ilk tesis edildiği andan itibarenki geçerliliğini yeniden kazanmaktadır. Bu durumda işlemin muhatabı, Mahkemece sağlanan muafiyetten artık faydalanamayacak ve dava konusu işlemin gereklerini yerine getirmeye kaldığı yerden devam edecektir. Davanın ilk aşamasında işlemin yürütmesinin durdurulması lehine karar verilen kişi, daha sonra yürütme durdurma talebinin reddine yönelik verilen kararın tebliğini izleyen günden itibaren işleme bağlı olarak kendisine yüklenen sonuçlara katlanmak zorundadır.

34. Başvuru konusu olayda; başvurucunun süreli yayın durdurma yasağına karşı yargı yoluna başvurduğu, bu başvuru sonucunda ise davanın aleyhine sonuçlandığı görülmektedir (bkz. § 11). Bireysel başvuruya konu edilen yayın lisansı iptalinin ise söz konusu süreli yayın durdurma işleminin uygulanmamasına bağlı olarak verildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda (bkz. § 33) açıklandığı üzere idare hukukunun genel kabulüne göre bir idari işlem hakkında verilen yürütmenin durdurulması talebinin reddi kararının tebliğini izleyen günden itibaren hakkında dava açılan idari işlem geçerlilik kazanacak ve icra edilebilir hâle gelecektir. Bu durumda yürütmenin durdurulması talebinin reddi üzerine idari işlemin ne zaman uygulanacağı konusunda idare hukuku yönünden bir belirsizliğin bulunduğundan bahsedilemez. Bir idari işlemin icra zamanı bakımından anılan kapsamda belirsizliğin olmadığı durumda ise bireysel başvuru yönünden idare hukukundaki bu genel kabulden ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır. Bu doğrultuda somut olaya bakıldığında başvurucunun yürütmenin durdurulması talebinin reddine dair kararın kendisine tebliğ edilmesine rağmen 10 günlük yayın durdurma kararını uygulamadığı, dahası farklı bir TV logosuyla aynı frekans üzerinden yayına devam ettiği, 10 gün sonra ise yeniden eski logosunu kullanmaya başladığı (bkz. § 6) görülmektedir. Şu hâlde başvurucunun yayın yasağına ilişkin yerine getirmesi gereken sorumluluğa uygun davrandığı söylenemez.

35. Bu itibarla kendisine yapılan usulüne uygun tebligata rağmen idari işlemin gereğini yerine getirdiği ortaya konulamayan başvurucunun, yayın lisansının iptal edilmesinin meşru amaca ulaşma bakımından zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olduğu söylenemez. Zira başvurucu daha önce verilen yayın kuralı ihlalinde ısrar etmesi nedeniyle bir üst ceza kapsamında 10 günlük yayın durdurma cezası almış, ancak bu cezanın da gereğini usulüne uygun olarak yerine getirmemiştir. Bu durumda idari yaptırıma konu eylemleri işlemekte ısrar eden başvurucuya uygulanan idari yaptırımın ağır olduğunun söylenmesi mümkün görünmemektedir. Bunun yanı sıra başvurucunun idari yaptırıma konu eylemlerinin sayısı ile bu konudaki idari makamların takdir alanı dikkate alındığında ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin orantılı da olduğu sonucuna varılmıştır.

36. Sonuç olarak; mevcut başvuruda, yargı mercileri yukarıda zikredilen süreçten yola çıkarak somut olay özelinde bir değerlendirme yapmış ve başvurucunun geçici yayın durdurma cezasını uygulamayarak ve kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi sebebiyle yayın lisansının iptali yönündeki dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek davanın reddine karar vermiştir. Gerek konuya ilişkin yasal düzenlemeler gerekse de Mahkemenin gerekçesinde yer alan değerlendirmelerde açık bir ihlalin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.

37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir.

38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Derya Tv Radyo A.Ş. [1. B.], B. No: 2021/22979, 30/7/2025, § …)
   
Başvuru Adı DERYA TV RADYO A.Ş.
Başvuru No 2021/22979
Başvuru Tarihi 17/5/2021
Karar Tarihi 30/7/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvurucu şirkete ait "Derya TV" logosuyla yayın yapan kanalın yayın lisansının iptali nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü Radyo Televizyon Üst Kurulu Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi