Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Muhammed Nuri ÖZGÜR
|
Başvurucu
|
:
|
Osman ER
|
I. BAŞVURUNUN
ÖZETİ
1. Başvuru, yasal şartları oluşmamasına rağmen eylemin
örgüt faaliyeti kapsamında kabul edilerek verilen cezada artırım yapılması
nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık)
başlattığı soruşturma sonucunda başvurucunun Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel
Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) kurma veya yönetme suçundan cezalandırılması
talebiyle hakkında iddianame düzenlemiştir. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi
(Mahkeme) iddianameyi kabul etmiş ve yargılamaya başlamıştır. Mahkeme duruşma
hazırlığı işlemleri kapsamında diğer işlemler ile birlikte başvurucunun başkası
adına sahte kimlik belgesi ile yakalanması nedeniyle resmî belgede sahtecilik
suçundan suç duyurusunda bulunulmasına karar vermiştir.
3. Başsavcılık suç duyurusu üzerine başvurucu hakkında
resmî belgede sahtecilik suçundan soruşturma başlatmıştır. Soruşturma sonucunda
Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütü faaliyetleri çerçevesinde resmî
belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlemiş;
iddianamede başvurucu hakkında yakalama kararı olduğu dönemde silahlı terör
örgütünün faaliyetleri çerçevesinde ve bu suç yönünden yakalanmamak maksadıyla
sahte kimlik belgesi düzenleterek bunu kullandığını belirtmiştir.
4. Mahkeme, resmî belgede sahtecilik suçundan düzenlenen
iddianameyi kabul ederek yargılamaya başlamış; açılan kamu davasının hukuki ve
fiilî irtibatı olduğu gerekçesiyle silahlı terör örgütü kurma veya yönetme
suçundan devam eden dava ile birleştirilmesine karar vermiştir.
5. Yargılama sürecinde alınan savunmasında başvurucu,
hakkında arama kararı olduğunu öğrenince ailesini mağdur etmemek amacıyla
başkası adına düzenlenmiş kimlik belgesi taşıdığını beyan etmiştir. Yargılama
sonucunda Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliği suçundan
mahkûmiyetine, resmî belgede sahtecilik suçu yönünden eylemin silahlı terör
örgütü faaliyetleri çerçevesinde işlendiğini kabul ederek 3 yıl 9 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili
kısmı şöyledir:
"Sanıktan ele geçirilen dijital
materyaller üzerinde yapılan incelemede neticesinde düzenlenen 11/03/2020
tarihli dijital inceleme raporunda, sanığa ait cep telefonlarında Kakaotalk,
Cleanthemall ve Falcon uygulamalarına ait kalıntılara rastlandığının
belirtildiği, yine sanığın arda adlı kullanıcı ile 14/11/2019 tarihli yazışmasında
hakkındaki yakalama kararını paylaştığı anlaşılmıştır.
Sanığa ulaşılamaması üzerine sanık
hakkında yakalama kararı çıkarıldığı, sanığın 04/02/2020 tarihinde Ümraniye
ilçesinde görevli polislere [M.T.] adına düzenlenmiş ve üzerinde kendi resmi bulunan
12/02/2020 tarihli uzmanlık raporuna göre sahte olduğu tespit edilen nüfus
cüzdanını ibraz ettiği, buna ilişkin 04/02/2020 tarihli tutanak tutulduğu,
mahkeme heyetinin duruşmada yaptığı gözlem ve incelemede söz konusu nüfus
cüzdanının '[M.T.]' adına çıkartıldığı, [...] TC kimlik numaralı [...]
Seri ve[...] numaralı olduğu, üzerinde sanığa ait fotoğrafın olduğu,
baskı tekniği ve soğuk mührün bulunması dikkate alındığında ise ilk bakışta ve
kolaylıkla sahteciliğinin anlaşılamayacağı ve bu itibarla iğfal kabiliyetini
haiz olduğu anlaşılmıştır.
...
Yine sanığın yakalandığında polislere
sahte kimlik ibraz etmiş olması, sanığın polislerin evine gelmesi nedeniyle
sahte kimlik yaptırdığına dair tevil yollu ikrarı, 04/02/2020 tarihli tutanak,
12/02/2020 tarihli İstanbul KPLM Uzmanlık raporu ve mahkeme gözlemi ile sanığın
hakkındaki yakalama kararına rağmen yakalanamamış oluşu ve hakkındaki örgüt
suçlamasına ilişkin yakalama kararından haberdar olmasına rağmen yakalanmamak
amacı ve kastı taşıması, ancak sahte kimliği kime ve nasıl yaptırdığına dair
çelişkili beyanları, bu noktada bildiklerini samimi olarak paylaşmaması
birlikte değerlendirildiğine (ayrıca temel cezanın alt sınırdan uzaklaşmayı
gerektirmiştir); sanığın üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği
sabit görülerek 5237 sayılı TCK.nın 61. maddesi uyarınca suçun işleniş biçimi,
suçun zamanı ve yeri, suçta kullanılan araç, suçun konusunun önem ve değeri,
sanığın kastı ile güttüğü amaç ve saiki göz önüne alınarak sanığın eylemine
uyan 5237 sayılı TCK'nun 204/1. maddesi gereğince suçun işlenmesindeki
özelliklere göre ceza tayini ile takdiren ve teşdiden sanığın 3 yıl hapis
cezası ile cezalandırılmasına, sanığın cezasının, 3713 sayılı kanunun 4/-1-a,
5/1. maddesi uyarınca 1/2 oranında artırılarak sanığın 4 yıl 6 ay hapis cezası
ile cezalandırılmasına, sanığın yargılama sürecindeki tutum ve davranışları
takdiri indirim nedeni kabul edilerek 5237 Sayılı TCK.nın 62. maddesi uyarınca
sanığın cezasında takdiren 1/6 oranında indirim yapılmak suretiyle sanığın 3
yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir."
6. Başvurucu, mahkûmiyet kararına karşı diğer nedenlerle
birlikte resmî belgede sahtecilik suçunun terör örgütü faaliyeti kapsamında
işlenmemesine rağmen bu gerekçeyle cezada artırım yapılmasının hukuka aykırı
olduğunu, istinaf mahkemelerinin bu konuda çelişkili kararlar verdiğini ileri
sürerek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3.
Ceza Dairesi incelenen karara atıfla istinaf başvurusunu reddetmiştir.
7. Başvurucu 31/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
8. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne, gerekçeli
karar hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka
ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Başvurucu, kanuni şartları oluşmamasına rağmen resmî
belgede sahtecilik suçundan verilen cezada suçun örgüt faaliyetleri
çerçevesinde işlendiği kabul edilerek artırım yapıldığını, ilk derece mahkemeleri
ve bölge adliye mahkemelerinin aynı eyleme ilişkin farklı uygulamaları olduğunu
belirtmiş; suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Mahkemenin kararında esas
aldığı delilleri inceleyerek eylemlerle ilişkilendirdiği, ulaştığı sonucu
ilgili ve yeterli gerekçeyle açıkladığı bildirilmiştir. Bakanlık görüşüne karşı
başvurucu; başvuru formunda belirttiği iddiaları yinelemiştir.
10. Başvuru, adil yargılanma hakkının güvencelerinden
biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.
11. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda
gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi
özellikle açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın
sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek
nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara
mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir
(Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm
Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25,
26; Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Yasemin
Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Sencer Başat ve diğerleri [GK],
B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958,
22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894,
15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847,
9/3/2016, §§ 36-48).
12. Yargı mercilerinin aynı maddi veya hukuki olguyla
ilgili olarak başka bir yargı merciinin vardığı sonuçtan farklı bir sonuca
ulaşması hâlinde bunun dayanaklarını gerekçeli kararında göstermesi kendisinden
beklenir. Anayasa'da güvenceye bağlanan tüm temel hak ve özgürlüklerin
yorumunda gözetilmesi gereken temel ilke olarak düzenlenen hukuk devleti
ilkesi, yargı organlarının aynı maddi veya hukuki olgularla ilgili olarak
çelişkili kararlar vermekten mümkün olduğunca kaçınmalarını gerekli kılar. Aynı
maddi veya hukuki vakıalarla ilgili olarak farklı kararlar verilmesi hukuk
devleti ilkesini zedeleyebileceği gibi kişilerin hukuka olan inancını da
zayıflatabilir. Bu nedenle bir maddi veya hukuki vakıa ile ilgili olarak başka
bir yargı mercii tarafından bir kimse lehine karar verildiği ancak diğer bir
yargı merciinin aynı olgu hakkında farklı bir sonuca ulaştığı durumlarda bunun
gerekçesini belirtmesi gerekir. Yargı merciinin bu gibi durumlarda gerekçe
gösterme yükümlülüğü, kişilerin hukuka olan güvenlerinin sarsılmaması için hayati
önemdedir (Mehmet Okyar, B. No: 2017/38342, 13/2/2020, § 29).
13. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan
mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya
da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus
istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana
unsurları incelediğini, mahkeme kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu
göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57).
Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini
gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız
bırakılması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı
değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672,
30/12/2014, § 31).
14. Anayasa Mahkemesi tanık sorgulama hakkına ilişkin
verdiği bir kararda, bir delilin belirleyici olup olmadığının sadece
başvurucunun mahkûmiyeti yönünden değil temel cezanın alt sınırdan
uzaklaşılarak tayin edilmesi açısından da dikkate alınması gerektiğini
belirtmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hasan Bati, B.
No: 2019/8419, 28/6/2022, §§ 33-35). Anayasa Mahkemesi birçok kararında ise cezanın
miktarını ya da niteliğini etkileyen bireyselleştirme kurumlarının
uygulanmasına ya da uygulanmamasına karar verilirken mahkemelerce ayrı ve açık
bir değerlendirmeye yer verilmemesinin de gerekçeli karar hakkını ihlal
ettiğine karar vermiştir (İzzet Pirbudak, B. No: 2015/392, 27/6/2018, §
37; E.O., B. No: 2016/9607, 10/1/2019, § 26). Bu çerçevede başvurucunun
somut olaydaki gibi ceza miktarına önemli ölçüde etki eden suçun örgüt
faaliyeti kapsamında işlenmediği iddiasına da yargılama mercilerince ilgili
ve yeterli bir yanıt verilmesi gerekçeli karar hakkının bir gereği olarak kabul
edilmelidir.
15. Somut olayda başvurucu, hakkında arama kararı
bulunduğunu öğrenince ailesini mağdur etmemek amacıyla başkası adına
düzenlenmiş kimlik belgesi taşıdığını beyan etmiştir (bkz. § 5). Başvurucunun
sahte kimlik belgesini kolluk görevlilerine ibraz etmesi nedeniyle resmî
belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetine karar verilmiş, suçun örgüt faaliyeti
kapsamında işlediği kabul edilerek cezası artırılmıştır. Gerekçeli kararda
hakkında yakalama kararı olduğunu bilen başvurucunun silahlı terör
örgütü faaliyetleri çerçevesinde yakalanmamak amacıyla sahte kimlik belgesi
taşıdığı değerlendirmesi yapılmıştır (bkz. § 5). Başka bir ifadeyle Mahkemenin
hangi gerekçe ile cezada artırım yaptığını ilgili ve yeterli gerekçe ile
açıkladığı görülmüştür. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda,
değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu da dikkate
alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu
anlaşılmıştır.
16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyete neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 30/10/2024 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.