logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Cafer Oruç [2. B.], B. No: 2021/3130, 4/2/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CAFER ORUÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/3130)

 

Karar Tarihi: 4/2/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

Cafer ORUÇ

Vekili

:

Av. Muhammet Polat İÇTEN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, işçi alacaklarının tahsili amacıyla açılan davada, davanın sonucuna etkili iddiaların kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 27/9/2014 ile 12/1/2018 tarihleri arasında ön muhasebe görevlisi olarak asgari ücret karşılığında çalışmıştır. Başvurucu iş akdini tek taraflı olarak feshettikten sonra dini bayramların birinci günü ve arefe günleri dışında tüm tatil günlerinde çalıştığını, fazla çalışma ve diğer ücretlerinin ödenmemiş olması nedeni ile işi bıraktığını ancak psikolojik baskı nedeni ile istifa dilekçesi vermek zorunda kaldığını belirterek kıdem tazminatı, fazla mesai alacağı ve ulusal bayram genel tatil alacağına karar verilmesi amacıyla 30/7/2018 tarihinde dava açmıştır.

3. Başvurucu dava dilekçesinde, haftanın altı günü, ulusal bayram ve genel tatillerde, dini bayramlarda ise arefe ve bayramın birinci günü hariç çalıştığını belirtmiştir. Şirket içi elektronik postaların şahsi hesabı üzerinden atıldığını, elektronik postalar incelendiğinde hangi günler ne kadar çalıştığının ispatlanacağını ifade etmiştir. Bu hususun tanık ile de ispatlanabileceğini dile getirmiştir. İşveren tarafından fazla mesai ücretinin ödeneceği sözlü olarak belirtilmesine karşın bu sözün yerine getirilmediğini aktarmıştır. Psikolojik olarak baskı altına alınmasına bağlı olarak istifa ettiğini, bu nedenle istifasında "ailevi sebepler ile istifa ediyorum" şeklinde ucu açık, genel bir ifade yazdığını ileri sürmüştür.

4. Diyarbakır 4. İş Mahkemesi(Mahkeme) konuya ilişkin bilirkişi incelemesine başvurmuş ve 22/8/2019 tarihli rapor düzenlenmiştir. Raporda, davalı taraftan, başvurucunun çalıştığı süre zarfında kullanmış olduğu bilgisayarlara ait hard diskler ile bilgisayarın açılış kapanış saatlerinin tutulduğu iç ağ sistemi ve mevcut olması durumunda bilgisayar açılış kapanış saatlerini belirten log kayıtlarının gerekli inceleme yapılması için istenilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucunun şahsi elektronik posta adresi üzerinde yapılan incelemede bir takım hesap raporlarının başvurucu tarafından gönderildiğinin tespit edildiği ifade edilmiştir.

5. Mahkeme 21/11/2019 tarihinde davayı kısmen kabul etmiş ve başvurucuya kıdem tazminatı ile ulusal bayram genel tatil ücret alacağının ödenmesine, fazla mesai alacağı yönünden ise davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde;

i. İşçinin istifa dilekçesinde fesih nedenlerini açıkça belirtmemesinin haklı fesih sebeplerini ortadan kaldırmayacağı belirtilmiştir. Başvurucuya ulusal bayram genel tatil ücretlerinin ödenmemesi ve başvurucu tarafından iş akdi haklı nedenle sona erdirilmemesi nedeniyle kıdem tazminatının ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir.

ii. Dosyada yer alan deliller ve tanık ifadesinden başvurucunun ulusal bayram tatil günlerinde çalıştığının anlaşıldığı belirtilmiştir. İspat yükü üzerinde olan işveren tarafından bayram tatilinde çalışma karşılığında hak edilen ücretin başvurucuya ödendiğinin ispat edilemediği ve bu nedenle başvurucunun söz konusu alacağa hak kazandığı ifade edilmiştir.

iii. Son olarak işveren tarafından sunulan ücret bordrolarının başvurucu tarafından imzalanmış olduğu ve bordrolarda fazla mesai tahakkukunun bulunmadığı belirtilmiştir. Fazla mesai yapıldığının başvurucu tarafından ispatlanması gerektiğiancak başvurucunun bu hususu ispat edemediği ifade edilerek fazla mesai alacağı yönünden davanın reddedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

6. Başvurucu karara karşı 31/1/2020 tarihinde istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, fazla mesai alacağı yönünden tanık dinletildiğini ve şahsi elektronik posta adresinden göndermiş olduğu elektronik postaların delil olarak sunulduğunu belirtmiştir. Söz konusu delillerin diğer alacaklar yönünden de ileri sürüldüğünü, lehine hükmedilen alacaklar yönünden dikkate alınırken fazla mesai alacağı yönünden dikkate alınmamasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu ifade etmiştir.

7. Davalı işveren 14/2/2020 tarihinde istinaf kanu yoluna başvurmuştur.

8. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 27/11/2020 tarihinde işverenin istinaf başvurusunu kabul ederek Mahkeme kararını kaldırmış ve davayı kesin olarak reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Somut olayda; davacı iddiasının ispatı bakımından sadece tanık deliline dayanmış olup, UYAP sisteminde yapılan incelemede davacı tarafça dinletilen tanığın işverene karşı açmış olduğu davası bulunduğu,husumetli olduğu anlaşılmaktadır. Davalı işveren ise tanık dinletmemiştir.Dosyada davacının ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığına dair işverenle ihtilaf içinde olan butanığın beyanı dışında da başkaca delil bulunmamaktadır. Davacı tarafça mail çıktıları dosya arasına konulmuş ise de bu maillerin davalı tarafça gönderildiği de ispatlanamamıştır. Yan delillerle desteklenmedikçe husumetli tanık beyanı ile sonuca gidilmesi hatalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29/06/2016 gün, 2015/22-1444 Esas, 2016/869 Karar sayılı ilamı ve Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 21/10/2019 gün 2017/10506 Esas-2019/19486 Karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır.

Sonuç itibarıyla davacı tanığının somut davada çıkacak sonuçtan menfaat elde edeceği tartışmasız olduğundan başka delillerle desteklenmeden tek başına husumetli tanık anlatımına dayanarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, ulusal bayram ve genel tatil alacağının reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünden hüküm kurulması hatalıdır. Bu yöne ilişkin davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir."

9. Nihai karar başvurucuya 22/12/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 8/1/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu tarafından, elektronik posta konusunda daha fazla araştırma yapılması gerektiği ve bu araştırma neticesinde davasında haklı olduğunun anlaşılacağı belirtilmiştir. Zira elektronik postaları bazı zamanlar kendi şahsi posta adresinden şirket yetkililerine görevi gereği gönderdiği, posta içeriklerine hiçbir zaman davalı tarafından itiraz edilmediği ifade edilmiştir. Şirkette kullandığı bilgisayar hard diskinin veya log kayıtlarının sunulması istenilmesine rağmen davalı tarafından sunulmamasından şikayet edilmiştir. Tanık olarak gösterilen kişinin işveren ile husumetli olduğu gerekçe gösterilerek kabul edilmemesinin hukuka aykırı olduğu zira iş yerinden ayrılan kişilerin tanık olarak gösterilmesinde herhangi bir engel bulunmadığı iddia edilerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür.

11. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (daha geniş değerlendirme için bkz. Abdullah Topçu [1. B.], B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

14. Başvurucu iş akdini tek taraflı olarak feshettikten sonra işçi alacaklarının tahsili amacıyla dava açmıştır. Mahkeme davayı kısmen kabul ederek başvurucunun kıdem tazminatı ile ulusal bayram genel tatil ücret alacağını hak ettiği sonucuna varmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi ise davayı reddetmiştir. Kararda, işveren tarafından gönderildiği ileri sürülen elektronik postaların işveren tarafından gönderildiğinin kanıtlanamadığı ifade edilmiştir. Tanık olarak gösterilen kişinin işverene karşı dava açmış olması nedeniyle işveren ile arasında husumet bulunduğu belirtilmiştir. Yan delille desteklenmeyen tanık delili ile sonuca gidilemeyeceği değerlendirilmiştir.

15. Bölge Adliye Mahkemesi, başvurucunun tanık olarak gösterdiği kişinin aynı işverene dava açmış olması nedeniyle işveren ile arasında husumet bulunduğunu değerlendirmiştir. Başvurucu tarafından açılan davada elde edilecek sonuçtan tanığın menfaat elde edecek olması ve yan delil ile tanık delilin desteklenmemesi nedeniyle davanın kısmen de olsa kabulü yönünde hüküm kurulmasını hatalı bulmuştur.

16. Tanık olarak gösterilen kişi ile başvurucunun aynı işverene dava açmış olması tanık delilinin güvenilirliğini tek başına ortadan kaldırmayacaktır. Başvurucunun iş yerinde çalışan bir kişiden başka birini tanık olarak göstermesi mümkün değildir. Davalı tarafından da herhangi bir tanık gösterilmemiştir. Bu durumda tanığın dile getirdiği hususların Bölge Adliye Mahkemesi tarafından değerlendirilmesinde herhangi bir engel yoktur. Bölge Adliye Mahkemesi dile getirilen hususları değerlendirmeli ve kabul edilebilir olup olmadığını ortaya koymalıdır. Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesi ise tanık tarafından işverene dava açılmış olması nedeniyle tanığın belirttiği hususları hiçbir şekilde irdelememiştir.

17. Öte yandan Bölge Adliye Mahkemesi işveren tarafından gönderildiği ileri sürülen elektronik postaların işveren tarafından gönderildiğinin ispatlanamadığını ifade etmiştir. Elektronik postanın kim tarafından gönderildiği elektronik posta üzerinde yapılacak inceleme neticesinde anlaşılabilir. Mahkeme de bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. Konuya ilişkin düzenlenen raporda, başvurucunun şahsi elektronik posta adresi üzerinden bazı hesap raporlarının gönderildiğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Ancak konun daha iyi anlaşılması için başvurucunun çalıştığı süre zarfında kullanmış olduğu bilgisayarlara ait hard diskler, iç ağ sistemi ve log kayıtlarının davalı tarafından temin edilmesi gerektiği ifade edilmiştir (bkz. § 4). Raporda belirtilen hususlara dair yapılacak inceleme sonucunda elde edilen veriler değerlendirilerek karar sonucuna ulaşılma nedeni, ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya konulmalıdır. Bölge Adliye Mahkemesi ise bu yönde bir değerlendirme yapmaksızın sonuca varmış, neden işveren tarafından elektronik postaların gönderilmediğinin tespit edildiğini kararında açıklamamıştır. Bu itibarla yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

19. Başvurucu mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüşse de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine yönelik iddia hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasının gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

20. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 30.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

21. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütecekleri yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

22. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

23. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesine (E.2020/696, K.2020/1033) iletilmek üzere Diyarbakır 4. İş Mahkemesine (E.2018/404, K.2019/643) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Cafer Oruç [2. B.], B. No: 2021/3130, 4/2/2025, § …)
   
Başvuru Adı CAFER ORUÇ
Başvuru No 2021/3130
Başvuru Tarihi 8/1/2021
Karar Tarihi 4/2/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, işçi alacaklarının tahsili amacıyla açılan davada, davanın sonucuna etkili iddiaların kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (hukuk) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi