TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERSİN ULAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/3397)
|
|
Karar Tarihi: 10/7/2024
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Muhammed Nuri ÖZGÜR
|
Başvurucu
|
:
|
Ersin ULAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Yunus ELMAS
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gerekçesi açıklanmadan suçun terör örgütünün
faaliyeti kapsamında kabul edilerek verilen cezada artırım yapılması nedeniyle
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 31/12/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne, suçta ve
cezada kanunilik ilkesi dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan
hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar vermiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık)
başvurucu hakkında başlattığı soruşturma sonucunda başvurucunun Fetullahçı
Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma ve resmî belgede
sahtecilik suçlarından cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlemiştir.
İddianamenin resmî belgede sahtecilik suçu ile ilgili olan kısmı şöyledir:
"...hakkında çıkartılan yakalama
neticesinde yakalandığı, şüphelinin yakalandığı esnada üzerinden ele geçirilen
ve [M.Ş.] adına
düzenlenen nüfus cüzdanının İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarının
IST-BLG-19-07440 sayılı raporu ile sahte olduğunun tespit edildiği..."
6. İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) önünde görülen
yargılama sonucunda başvurucunun anılan suçlardan mahkûmiyetine karar
verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanığın soruşturma aşamasında
hakkında çıkartılan yakalama emrine istinaden arandığı sırada, 27/08/2019
tarihinde bulunabileceği değerlendirilen bir adreste yakalandığı, gözaltına
alındığı sırada yapılan üst araması sırasında, üzerinde kendisinin fotoğrafının
yer aldığı ancak [M.Ş.]
adına düzenlenmiş 'T-11/060074' seri numaralı nüfus cüzdanı ele geçirildiği,
söz konusu belge üzerinde İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce
yapılan incelemeler neticesinde düzenlenen 29/08/2019 tarih ve IST-BLG-19-07440
uzmanlık numaralı Uzmanlık Raporuna göre, bahse konu nüfus cüzdanının tamamen
sahte olarak hazırlanıp düzenlenmiş olduğu sonucuna varıldığının belirtildiği,
bu suretle sanığın sahte nüfus cüzdanıyla yakalanmak suretiyle resmi belgede
sahtecilik suçunu işlediği sabit görülerek, mahkememizce oluş bu şekilde kabul
edilmiştir.
...sanığın üzerine atılı Resmi Belgede
Sahtecilik suçunun sübuta ermiş olduğu anlaşıldığından eylemine uyan TCK' nun
204/1 maddesi gereğince suçun işleniş şekli, sanığın kastının yoğunluğu ve
oluşan yakın tehlikenin ağırlığı nazara alınarak takdiren sanığın alt sınırdan
hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, sanığın üzerine atılı suçun
terör suçu olması nedeniyle 3713 sayılı yasanın 4/1-a ve 5/1 maddeleri
gereğince 1/2 (yarı) oranında artırım yapılmış, sanığın duruşmalardaki tavır ve
davranışları verilen cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri nazara alınarak
sanık hakkında TCK 62 maddesi gereğince takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak
aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."
7. Başvurucu, mahkûmiyet kararına karşı -diğer nedenlerle
birlikte- kararın gerekçesiz olduğu ve resmî belgede sahtecilik suçunun örgüt
suçu kapsamında değerlendirilmemesi gerektiği gerekçesiyle istinaf kanun yoluna
başvurmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi (Daire) resmî
belgede sahtecilik suçundan verilen karar yönünden kesin olmak üzere istinaf başvurusunun
esastan reddine karar vermiştir. Daire, kararında eylemin örgüt faaliyeti
çerçevesinde işlenmediğine ilişkin savunma yönünden bir değerlendirme
yapmamıştır. Resmî belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyet hükmü 26/11/2020
tarihinde kesinleşmiştir.
8. Başvurucu, resmî belgede sahtecilik suçundan
mahkûmiyete ilişkin nihai kararı 2/12/2020 tarihinde öğrendikten sonra
31/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
9. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu'nun "Terör tanımı" kenar başlıklı 1. maddesi
şöyledir:
"Terör; cebir ve şiddet kullanarak;
baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle,
Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik,
ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet
otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve
hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya
genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından
girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir."
10. 3713 sayılı Kanun'un "Terör suçları"
kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri
ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör
suçlarıdır."
11. 3713 sayılı Kanun'un "Terör amacı ile işlenen
suçlar" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Aşağıdaki suçlar 1 inci maddede
belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün
faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde, terör suçu sayılır:
a) Türk Ceza Kanununun 79, 80, 81, 82,
84, 86, 87, 96, 106, 107, 108, 109, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 142,
148, 149, 151, 152, 170, 172, 173, 174, 185, 188, 199, 200, 202, 204, 210, 213,
214, 215, 223, 224, 243, 244, 265, 294, 300, 316, 317, 318 ve 319 uncu
maddeleri ile 310 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar.
b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan
suçlar.
..."
12. 3713 sayılı Kanun'un "Cezaların
artırılması" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası
şöyledir:
"3 ve 4 üncü maddelerde yazılı
suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları
veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur. Bu suretle tayin
olunacak cezalarda, gerek o fiil için, gerek her nevi ceza için muayyen olan
cezanın yukarı sınırı aşılabilir. Ancak, müebbet hapis cezası yerine,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Suçun, örgütün faaliyeti çerçevesinde
işlenmiş olması dolayısıyla ilgili maddesinde cezasının artırılması
öngörülmüşse; sadece bu madde hükmüne göre cezada artırım yapılır. Ancak,
yapılacak artırım, cezanın üçte ikisinden az olamaz."
B. Yargıtay
İçtihadı
13. Yargıtay, silahlı terör örgütü üyeliği suçu sabit
görülen ve üzerinden sahte kimlik belgesi ele geçirilen sanıklar hakkında resmî
belgede sahtecilik suçundan verilecek cezada 3713 sayılı Kanun'un 5. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca artırım yapılması konusunda çeşitli kararlar
vermiştir. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/6/2018 tarihli ve E.2018/578,
K.2018/2009 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık hakkında resmi belgede
sahtecilik suçundan tayin olunan temel cezada 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi
gereğince artırım yapılmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır."
14. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 3/10/2016 tarihli ve
E.2016/3883, K.2016/5020 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Resmi belgede sahtecilik
suçunun, terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirildiğinin tespit
edilemediği gözetilmeden yazılı şekilde 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca
artırım yapılması, Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle BOZULMASINA, bu
hususların yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK'nın 322. maddesine göre
düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, 1 numaralı hükmün 2. fıkrasındaki “3713
sayılı Kanunun 5/1. maddesi gereğince 1/2 oranında artırılarak 4 yıl 6 ay hapis
cezası ile cezalandırılmasına,” ibaresinin çıkarılması suretiyle diğer
yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA..."
15. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 29/3/2016 tarihli ve
E.2015/5404, K.2016/1727 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Silahlı terör örgütüne yardım
suçundan cezalandırılan sanık [C.A.nın] sahte kimliği ile evinde ele geçen tabancayı
örgütsel amaçla kullandığının sübut bulmadığı gözetilmeden 6136 sayılı Kanuna
aykırılık ve sahtecilik suçlarından kurulan hükümlerde belirlenen temel
cezalarda 3713 sayılı Kanunun 5. maddesiyle artırım yoluna gidilip ayrıca
TCK’nın 58/9. maddesinin uygulanması..."
16. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 17/6/2015 tarihli ve
E.2015/1072, K.2015/1801 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...sanıklar [U.Y.], [T.K.] ve [E.V.İ.]
hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından,
sanık [E.V.İ] hakkında kasten öldürmeye teşebbüs ve tehlikeli maddelerin
izinsiz olarak bulundurulması suçlarını örgüt adına işledikleri yukarıda
belirtilen suçlar nedeniyle tayin edilen cezanın 3713 sayılı Kanunun 5/1.
maddesi uyarınca arttırılmaması suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz
olmadığından bozma nedeni yapılmamış..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 10/7/2024 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu, resmî belgede sahtecilik suçunun terör
örgütü faaliyeti kapsamında işlenmemesine rağmen anılan suçtan verilen cezada
artırım yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde; başvurucunun bireysel başvuru konusu
yaptığı hususları kanun yolu başvurusunda dile getirmediği, Mahkemenin ilgili
ve yeterli gerekçe ile karar verdiği, iddiaların kanun yolu şikâyeti
niteliğinde olduğu belirtilmiştir.
20. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu; beyanında, başvuru
formunda belirttiği iddialarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
''Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Somut olayda başvurucunun temel şikâyeti iddia ve itirazları
karşılanmadan eyleminin örgüt faaliyeti kapsamında kabul edilerek cezada
artırım yapılmasına ilişkindir. Bu kapsamda başvurunun iddialarının adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli hakkı yönünden incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında
herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar
hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 141. maddesinin
üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli olarak
yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesi ve 141. maddesinin
üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkı gerekçeli karar
hakkını da güvence altına almaktadır. Öte yandan adil yargılanma hakkı, doğası
gereği gerekçeli karar hakkını da içermektedir. Bu sebeple gerekçeli karar
hakkı Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel
güvencelerinden biridir (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686,
17/11/2021, § 77).
25. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri, ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014,
§§ 31, 34).
26. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri
sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak yargı mercileri, kendilerine sunulan
tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No:
2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli
karardan anlaşılmalıdır.
27. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması
gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve
somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce yeterli bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (bazı değişiklikler birlikte bkz. Sencer Başat ve
diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili
olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi
veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız
bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 39).
28. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan
mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya
da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus
istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana
unsurları incelediğini, mahkeme kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu
göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57).
Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini
gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız
bırakılması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı
değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672,
30/12/2014, § 31).
29. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı
bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin
olarak yargı mercilerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup
koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin sözkonusu
gerekçelerin hukuka uygun olup olmadığını denetleme görevi olmadığı gibi yargı
mercilerinin kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa
Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589,
23/11/2021, § 30).
30. Mahkemelerin duruşma neticesinde ulaştıkları sonucun
keyfî olup olmadığı ve/veya takdir yetkilerini ne yönde kullandıkları kararlarının
gerekçelerinden anlaşılır. Bu nedenle uyuşmazlığın maddi ve hukuki sorunlarının
nasıl çözüldüğü mahkemelerce yeterli bir gerekçe ile ortaya konulmalıdır.
Mahkemelerin kararlarında göstermeleri beklenen yeterli gerekçede ise soyut
değerlendirmelerden ziyade kararın temelini oluşturan hukuki ve fiilî olguların
belli edilmesi, olayın belirli olan şartlarının gözetilmesi ve dava konusu
olguların tartışılarak varılan sonuçla bir bağ kurulması gerekir (Adalet
Sertan Ayhan, B. No: 2019/7218, 5/9/2023, § 30).
31. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği
birçok kararda bir ceza davasında suçun sübutuna dayanak teşkil eden delillerin
açıkça ve eylemlerle ilişkilendirilerek açıklanmasının gerekçeli karar hakkı
açısından önemli olduğunu vurgulamıştır (Veysi Güneş, B. No: 2015/4993,
13/2/2020, § 34; İlyas Başak, B. No: 2013/5662, 21/4/2016, § 39; Ejder
Güzel, B. No: 2020/13491, 12/4/2023, § 63; Gürcan Balık, B. No:
2020/16435, 17/11/2022, § 71; Raziye Akçay, B. No: 2019/1665, 28/6/2022,
§ 46; Adalet Sertan Ayhan, § 30).
32. Anayasa Mahkemesi tanık sorgulama hakkına ilişkin
verdiği bir kararda, bir delilin belirleyici olup olmadığının sadece
başvurucunun mahkûmiyeti yönünden değil temel cezanın alt sınırdan
uzaklaşılarak tayin edilmesi açısından da dikkate alınması gerektiğini
belirtmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hasan Bati, B.
No: 2019/8419, 28/6/2022, §§ 33-35). Anayasa Mahkemesi birçok kararında ise cezanın
miktarını ya da niteliğini etkileyen bireyselleştirme kurumlarının
uygulanmasına ya da uygulanmamasına karar verilirken mahkemelerce ayrı ve açık
bir değerlendirmeye yer verilmemesinin de gerekçeli karar hakkını ihlal
ettiğine karar vermiştir (İzzet Pirbudak, B. No: 2015/392, 27/6/2018, §
37; E.O., B. No: 2016/9607, 10/1/2019, § 26). Bu çerçevede başvurucunun
somut olaydaki gibi ceza miktarına önemli ölçüde etki eden suçun örgüt
faaliyeti kapsamında işlenmediği iddiasına da yargı mercilerince ilgili ve
yeterli bir yanıt verilmesi gerekçeli karar hakkının bir gereği olarak kabul
edilmelidir.
33. Somut olayda başvurucu hakkında başlatılan soruşturma
kapsamında bir adreste yapılan aramada, üzerinde başvurucunun resminin
bulunduğu sahte kimlik ele geçirilmiştir. Mahkemece resmi belgede sahtecilik
suçunun örgüt faaliyeti kapsamında işlendiği kabul edilerek sanığın üzerine
atılı suçun terör suçu olduğu gerekçesiyle cezada yarı oranda artırım
yapılmıştır. Ancak mahkûmiyet kararında davanın sonucuna ve özellikle verilen
ceza miktarına etki edebilecek nitelikte olan suçun örgüt faaliyeti kapsamında
işlenip işlenmediğine yönelik somut olayın şartlarını gözeten bir
değerlendirme yapılması gerekirken bu yükümlülüğün yerine getirilmediği
görülmüştür. Özellikle yukarıda anılan konuyla ilgili Yargıtay içtihadı da
gözetildiğinde (bkz. §§ 13-16) bu değerlendirmenin gerekliliği dahabelirgin
hâle gelmektedir. Başvurucunun eylemin örgüt faaliyeti kapsamında işlenmediği,
ancak cezada bu gerekçeyle artırım yapıldığına yönelik savunması Daire
tarafından da değerlendirilmemiştir. Diğer bir ifadeyle Mahkemenin ve Dairenin
eylemin örgüt faaliyeti kapsamında işlendiği ve bu nedenle ceza artırımının
gerektiği sonucuna ulaşmalarını sağlayan fiilî ve hukuksal olgular ile bunlar
arasındaki bağlantıyı yeterli açıklıkta ortaya koyan somut bir gerekçe
oluşturmadığı anlaşılmıştır. Mahkemenin ve Dairenin kararlarında yer verilen
gerekçenin yeterli olmaması nedeniyle başvurucunun gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
34. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri
değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme
yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemelere aittir (Orhan Kılıç [GK],
B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda
başvurucunun işlediği suçun örgütsel faaliyet olup olmadığını yönünde karar
vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere
gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede
delillerin takdir biçimine göre mahkemenin benzer veya farklı bir sonuca
varması mümkündür.
35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
36. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama
yapılması talebinde bulunmuştur.
37. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması
gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875,
7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506,
7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No:
2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2019/470, K.2020/241)
GÖNDERİLMESİNE,
D. 18.800 TL vekâlet ücretinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 10/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.