TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
HASAN HÜSEYİN AVŞAR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/4)
Karar Tarihi: 15/5/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Mehmet ALTUNDİŞ
Başvurucu
Hasan Hüseyin AVŞAR
Vekili
Av. Ramazan YILDIRIM
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, yan parsel sahibine verilen inşaat ruhsatı ve yapı kullanım izin belgesinin iptal edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu Konya ili Beyşehir ilçesi Hacıarmağan Mahallesi 83 numaralı ada 5 numaralı parselin ve üzerindeki bahçeli kârgir evin malikidir. Başvurucunun parseline bitişik olan, aynı adadaki 23 m²lik çıkmaz yol, yol olmaktan çıkarılıp 7 numaralı parselle birleştirilmiş ve Beyşehir Belediye Encümeninin (Encümen) 4/11/2013 tarihli kararıyla 7 numaralı parselin maliki N.D.S.ye satılarak N.D.S. adına tescil edilmiştir. Akabinde 1 işyeri ve 1 dubleks mesken için N.D.S.ye 4/4/2014 tarihli inşaat ruhsatı verilmiştir.
A. Satışa yönelik Encümen Kararının İptali Davası Süreci
3. Başvurucu, Encümenin 4/11/2013 tarihli satış işleminin iptali için dava açmıştır. Konya 2. İdare Mahkemesi (2. İdare Mahkemesi) 8/5/2014 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Başvurucu, bu karara karşı temyize başvurmuştur. Danıştay Altıncı Dairesi 30/10/2014 tarihli kararıyla Konya 2. İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
4. 2. İdare Mahkemesi 5/10/2017 tarihinde bozma kararına uyarak dava konusu işlemin iptaline karar vermiş ve bu karar kanun yollarından geçerek kesinleşmiştir. Mahkeme iptal gerekçesinde dosyada davacıya ait taşınmazı da kapsayan alanda daha önce parselasyon yapıldığına dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, davalı idare tarafından belirtilen esaslar doğrultusunda alanın bütününü kapsayan parselasyon işlemi yapılmak suretiyle yürürlükteki imar planına uygun olarak düzgün imar parsellerinin oluşturulması ve mülkiyet sahiplerine yapılaşabilecekleri imar parsellerinin tahsis edilmesi gerekirken, kapanan kadastral yolun diğer bir parsel malikine satılması ve sonrasında ifraz ve tevhit yapılarak imar parseli oluşturulmasında hukuka uyarlık bulunmadığını açıklamıştır.
B. 4/4/2014 tarihli İnşaat Ruhsatının İptali Davası Süreci
5. Başvurucu, N.D.S.ye verilen 4/4/2014 tarihli inşaat ruhsatının iptali için Konya 1. İdare Mahkemesinde (1. İdare Mahkemesi) iptal davası açmıştır. 1. İdare Mahkemesi 13/7/2015 tarihli kararıyla dava konusu işlemi iptal etmiştir.
6. 1. İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan temyiz başvurusu reddedilmiş, iptal kararı Danıştay Altıncı Dairesinin 11/9/2018 tarihli kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
7. İptal kararı sonrasında Encümen, satışı yapılan taşınmaz yönünden N.D.S. tarafından ödenen bedelin iade edilmesine ve taşınmazın terkin edilmesine karar vermiş, 15/5/2017 tarihli kararla Konya ili Beyşehir ilçesi Hacıarmağan Mahallesi 83 numaralı adanın bulunduğu alanda 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uygulaması yapılmasına, düzenleme sahasına ait parselasyon planları ve dağıtım cetvellerinin onaylanmasına karar vermiştir.
C. Parselasyon İşleminin İptali İçin Açılan Dava Süreci
8. Başvurucu 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi gereğince imar uygulamasına dair Encümenin 15/5/2017 tarihli parselasyon işleminin iptali için dava açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde kendi arsasının kişisel amaç güdülerek başka parsel lehine küçültüldüğü, evin ışıklandırılmasının ortadan kaldırıldığı ve işlemin hukuka aykırı olduğunu iddia etmiştir. 2. İdare Mahkemesi 18/10/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme gerekçesinde, dava konusu imar uygulamasının, dayanağı 1/5.000 ölçekli nazım ve 1/1.000 ölçekli revizyon uygulama imar planına ve 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesinde belirtilen amaçların gerçekleştirilmesine uygun olduğu, imar düzenlemesi sırasında kadastro yollarının dikkate alındığı, düzenleme öncesi mevcut kadastro yollarının düzenleme sonrasında da yine kamu mülkiyeti üzerinde bırakıldığı, dava konusu parsel üzerinde bulunan 1 katlı kârgir yapının, “bitişik yapı nizamı (B)- 4 kat” plan verisine sahip yere isabet ettiği, bu yapının dava konusu uygulamada dikkate alınmak suretiyle korunduğu açıklanmıştır.
9. Başvurucu, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf talebi Konya Bölge İdare Mahkemesi, 2. İdari Dava Dairesinin 28/10/2020 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Başvurucu bu karara karşı temyize başvurmuştur. Temyiz incelemesi hâlihazırda devam etmektedir.
D. Başvuru Konusu İnşaat Ruhsatı ve Yapı Kullanma İzin Belgesi İptali Davası Süreci
10. Encümen uyuşmazlık konusu 83 ada 7 numaralı parselde kayıtlı taşınmaza 1 işyeri ve 1 dubleks mesken için 21/6/2018 tarihinde yapı ruhsatı ve 2/8/2018 tarihli yapı kullanma izin belgesi düzenlemiştir.
11. Başvurucu tarafından, kendi taşınmazına bitişik olan 7 numaralı parsele verilen 21/6/2018 tarihli yapı ruhsatı ile 2/8/2018 tarihli yapı kullanma izninin iptali için dava açılmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde davaya konu edilen taşınmaza önceden verilen yapı ruhsatının Mahkeme kararıyla iptal edildiği, idarenin mahkeme kararını görmezden gelerek binayı yıktırmayıp bunun yerine parselasyon yaptığı, parselasyon işleminin iptali için açılan davanın derdest olduğu, N.D.S.ye yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi verilmesi nedeniyle evinin güney cephesinin tamamen kapanacağını belirtmiştir.
12. 1. İdare Mahkemesi 26/9/2019 tarihinde mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar vermiştir. 26/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda 3194 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilen parselasyon işlemi sonrasında yeni imar hakkına göre yeniden yapı ruhsatı ve inşaat ruhsatı düzenlendiği, dava konusu edilen yapı ruhsatı ile yapı kullanma izninin temelini oluşturan İmar Kanunu 18. madde uygulamasının iptaline ilişkin açılan davanın reddedildiği, mevzuata uygun olarak yeniden yapı ruhsatı alındığı için yapı kullanma izin belgesi için gerekli şartların mevzuat çerçevesinde sağladığı belirtilmiştir. Başvurucu, bilirkişi raporuna karşı itirazda bulunmuştur. Başvurucu itiraz dilekçesinde parselasyon işleminin baştan hukuksuz olan inşaat ruhsatını geçerli hâle getirmek amacıyla yapıldığını, idarenin ilk iptal kararını uygulamadığını ve taşınmazın üç cepheden bitişik nizam hâline gelmesinin haksızlık olduğunu belirtmiştir.
13. 1. İdare Mahkemesi 11/2/2020 tarihinde davanın reddine karar vermiştir.İdare Mahkemesi bilirkişi raporunda belirtilen tespitlere yer vererek yeni imar hakkına göre düzenlenen inşaat izni ve yapı kullanım izin belgesinin verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığını açıklamıştır. Kararda başvurucunun rapora yönelik itirazlarının değerlendirildiği belirtilmiştir. Başvurucu, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Konya Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi 2/12/2020 tarihinde istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiştir.
14. Nihai karar başvurucuya 14/12/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 22/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
16. Başvurucu, ilk ruhsatın iptaline ilişkin mahkeme kararının gereğinin yerine getirilmediğini, bilirkişi raporlarına yönelik esaslı iddialarının Mahkemenin gerekçeli kararında karşılanmadığını, idarenin parselasyon işlemi sonucunda evinin üç cephesinin de bitişik nizam konumuna getirildiğini, idarenin yıkım işlemi yapması gerekirken yapmadığını, üç cephesi bitişik nizam hâline gelen taşınmazın konut vasfını yitirdiğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Başvuru mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
19. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31). Somut olayda, müdahale iddiasına konu olan taşınmazın başvurucunun mülkiyetinde olduğu ve Anayasa'nın 35. mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
20. Anayasa’nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkı kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, semerelerinden yararlanma ve tasarruf etme olanağı verir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, §§ 28, 32). Dolayısıyla malikin mülkünü kullanma, semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlanması, mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 53). Somut başvuruda parselasyon işlemi sonrasında başvurucuya ait parselin yan parselinde bulunan taşınmaz için inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi verilmesinin etki ve sonuçları itibarıyla başvurucunun mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. İnşaat ruhsatı ve yapı kullanım izin belgesi verilmesi kamu makamlarının kontrol ve düzenleme yetkisi kapsamındadır. Bu sebeple başvurunun mülkiyetin kullanımını düzenleme ve kontrole ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
21. Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine göre mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62). Başvuruya konu somut olayda müdahalenin 3194 sayılı Kanunu'nun 18. ve 30. maddelerine dayalı olduğu ve kanuni dayanağının bulunduğu açıktır.
22. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Kamu yararı kavramı, mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda sınırlandırılmasına imkân vermekte ve bir sınırlandırma amacı olmasının yanı sıra mülkiyet hakkının kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek ve bu anlamda bir sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir şekilde korumaktadır. Kamu yararı kavramı, devlet organlarının takdir yetkisini de beraberinde getiren bir kavram olup objektif bir tanıma elverişli olmayan bu ölçütün her somut olay temelinde ayrıca değerlendirilmesi gerekir (benzer yöndeki karar için bkz. Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, §§ 53, 56; Yunis Ağlar, B. No: 2013/1239, 20/3/2014, §§ 28, 29). Yerleşim yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak, halkın can ve mal güvenliğini korumak amacıyla şartların gerçekleşmesi hâlinde inşaat ruhsatı ve yapı kullanım izin belgesi verilmesinde kamu yararı bulunduğu açıktır.
23. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araç arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
24. İmar planlarına uygun şekilde gerçekleştirilen parselasyon işlemleri sonrasında yeni oluşan kadastral parseller üzerine inşaat ruhsatı verilmesi ve yapı kullanım izin belgesi düzenlenmesinin düzenli ve planlı kentleşmeyi sağlama amacına yönelik olduğu gözetildiğinde müdahalenin kamu yararını gerçekleştirmek bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Somut olayda başvurucunun mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden birçok işleme karşı iptal davası açtığı görülmektedir (§§ 3-10). Nihai olarak inşaat ruhsatı ve yapı kullanım izin belgesinin iptaline yönelik başvuruya konu davayı açan başvurucunun anılan yargısal süreçte bilgi ve deliller ile iddia ve savunmalarını etkin bir şekilde yargı mercileri önünde ileri sürme imkanına sahip olduğu, başvurucunun iddialarının mahkemelerce değerlendirildiği anlaşılmaktadır (§§10, 13). Öte yandan başvurunun yan parsel sahibine verilen inşaat izni ve yapı kullanım belgesi verilmesi nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararları için 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında tam yargı davası açma imkânına da sahip olduğu gözetildiğinde mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir.
25. Bu kapsamda başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.