TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
E.B. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/40540)
Karar Tarihi: 8/1/2025
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI
Raportör
Batuhan Salim YEŞİLKÖY
Başvurucu
E.B
Vekili
Av. Rümeysa ŞEN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumu yönetiminin ceza duruşmasına katılabilmek için tek tip kıyafet giyme yönünde bir zorlama oluşturması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunun yönetiminin duruşmaya katılabilmek için kendisini tek tip kıyafet giymeye zorladığı iddiasıyla Cumhuriyet savcısına ifade vererek suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucunun iddia ettiği hususlar aşağıdaki gibi özetlenebilir:
i. Başvurucu, sanık olarak yargılandığı 30/1/2018 tarihli ceza duruşması öncesinde mahkûm kabul birimine götürülmüştür. Burada infaz koruma memurları, Adalet Bakanlığının (Bakanlık) bu konuda bir genelgesi olduğunu belirtilerek duruşmaya katılabilmesi için başvurucuya tek tip kıyafet giymesi gerektiğini bildirmiştir. Başvurucu bu genelgeyi görmek istemiş, infaz koruma memurları da bir genelge göstermiştir. Ancak bunun tamamını okuyamamıştır. Hatırlayabildiği kadarıyla kendisine gösterilen genelge, tek tip kıyafetin ceza infaz kurumlarına teminine ilişkindir. Duruşmaya katılmak istediğini ancak tek tip kıyafet giymek istemediğini belirtmiştir. İnfaz koruma memurları duruşmaya katılmasına müsaade etmemiş ve kendisini koğuşa göndermiştir. Duruşmaya katılmaması sebebiyle savunmak hakkı elinden alınmıştır.
ii. 21/2/2018 tarihli duruşmaya götürülürken badem kurusu renginde tek tip kıyafet giymiştir. Tek tip kıyafeti giydiği için duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanan eşinin önünde rencide olmuştur. Ayrıca duruşma öncesi nezarethanede tek tip kıyafetle beklemek de onuruna dokunmuştur. Bu uygulama sebebiyle masumiyet karinesi ihlal edilmiştir. Öte yandan duruşmaya katılabilmek için tek tip kıyafet giymeye zorlanması insanlık onuruna zarar veren bir uygulamadır.
3. İnfaz koruma memurlarının düzenlediği 30/1/2018 tarihli tutanağa göre bu konuda Bakanlığın bir genelgesi olduğu belirtilmesine rağmen başvurucu, duruşma öncesinde tek tip kıyafet giymeyi kabul etmemiş ve bu sebeple duruşmaya katılamamıştır. Ceza infaz kurumunun disiplin kurulu başkanlığı 9/2/2018 tarihinde, söz konusu tutanağı da dayanak göstererek 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 43. maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendi uyarınca başvurucu hakkında Ceza İnfaz Kurumu idaresince verilen kıyafetleri giymeme fiilinden dolayı bir ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılmasına dair disiplin cezası vermiştir. Disiplin kurulu başkanlığı, bu disiplin cezasını "yanlış verildiği" gerekçesiyle 21/2/2018 tarihinde iptal etmiştir.
4. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet başsavcılığı (başsavcılık) ceza infaz kurumu yönetiminden söz konusu tutanakta imzaları bulunan infaz koruma memurlarının kimlik bilgilerinin soruşturma dosyasına gönderilmesini talep etmiştir. Ceza infaz kurumu yönetimi tutanakta imzası bulunan yedi infaz koruma memurunun kimlik bilgilerini soruşturma dosyasına sunmuş ancak başsavcılık bu kişilerin ifadesine başvurmamıştır.
5. Başsavcılık sadece olay tarihinde ceza infaz kurumunun birinci müdürü olan kişinin şüpheli sıfatıyla ifadesini almıştır. Şüpheli; ifadesinde duruşma öncesinde tek tip kıyafet giymeyi reddetmesi nedeniyle başvurucuya disiplin cezası verilmesi yönünde görüş bildirdiğini, bunun sebebinin ise bu konudaki yönetmeliğin yürürlüğe girdiğini zannetmesi olduğunu ifade etmiş ancak böyle bir yönetmeliğin olmadığını, tek tip kıyafet uygulamasının henüz yürürlüğe girmediğini öğrenince disiplin cezasının iptal edilmesi için gerekli talimatı vakit kaybetmeden verdiğini belirtmiştir.
6. Başsavcılığın disiplin amirliği, ceza infaz kurumunun birinci ve ikinci müdürleri ile açık ceza infaz kurumu müdürü ve infaz koruma baş memuru hakkında uyarma disiplin cezası vermiş; karar gerekçesinde, bu kişilerin tek tip kıyafetin uygulamasının yürürlükte olduğu konusunda yanılgıya düşmekte kusurlu olduklarını belirtmiştir. Ceza infaz kurumunun birinci müdürünün ve açık ceza infaz kurumu müdürünün bu disiplin cezalarına itirazı üzerine Bakanlık Disiplin Kurulu bu kişiler hakkında verilen disiplin cezalarını iptal etmiştir. Kurul, kararların gerekçesinde fiillerin disiplin cezasını gerektirir nitelikte ve ağırlıkta olmadığını ifade etmiştir.
7. Başsavcılık, başvurucunun iddiaları hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararda şüpheli olarak ceza infaz kurumunun birinci ve ikinci müdürleri ile açık ceza infaz kurumu müdürü ve infaz koruma baş memuru olmak üzere toplam dört kişiye şüpheli olarak yer vermiştir. Kararın gerekçesinde ise 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'de (696 sayılı KHK) düzenlenen tek tip kıyafetlerin Bursa E Tipi ve H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarından temin edilmesine yönelik olarak Bakanlık Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 29/12/2017 tarihli ve 95895915-841.0201-E5362/169244 sayılı yazısının kurum personelince tek tip kıyafet uygulamasına ilişkin yönetmeliğin yürürlüğe girdiği şeklinde yanlış yorumlanarak hatalı uygulama yapıldığını, soruşturmaya konu olan bu fiilin görevi ihmal suçu kapsamına girdiğini, bu suçun sübut bulması için de ortada bir zararın bulunması gerektiğini, somut olayda başvurucu bir ay sonra duruşmaya götürüldüğü için savunma hakkının kullanılabildiğini, dolayısıyla da herhangi bir zararın doğmadığını, bu nedenle de suçun yasal unsurlarının oluşmadığını, ayrıca disiplin amirliğince şüpheliler hakkında disiplin cezası verildiğini ifade etmiştir.
8. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar başvurucuya 10/6/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu bu karara karşı 15/6/2020 tarihinde itiraz etmiştir. Sulh ceza hâkimliği, başvurucunun itirazını 7/12/2020 tarihinde "dosyadaki şikayet ve iddiaların kapsamına göre yapılan soruşturmanın yeterli olduğu şikayet dilekçesinde belirtilen hususlarla ilgili gerekli inceleme araştırmaların yapıldığı" gerekçesiyle reddetmiştir. Karar 12/2/2021 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
9. Başvurucunun vekili 1/3/2021 tarihli dilekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiş; kendisini vekille temsil ettirmesine rağmen asile tebligat yapılmasının hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. Sulh ceza hâkimliği, başvurucu vekilinin yaptığı itirazı 22/6/2021 tarihinde reddetmiştir. Hâkimlik, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın başvurucunun kendisine tebliğ edilmesinin hukuka uygun olmadığına dair iddia bakımından herhangi bir değerlendirme yapmamış ve gerekçe olarak 7/12/2020 tarihli kararda yer alan açıklamaları yinelemiştir.
10. Başvurucu, nihai kararı 3/9/2021 tarihinde öğrendikten sonra 1/10/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
13. Başvurucu, ceza infaz kurumu yönetiminin kendisini duruşmaya katılabilmek için tek tip kıyafet giymeye zorlanmasından ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının sonunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinden yakınmıştır. Tek tip kıyafet giymeyi kabul etmediği için duruşmaya götürülmediğinde moral bozukluğu yaşadığını ve savunma hakkını kullanamadığını ileri sürmüştür. Öte yandan tek tip kıyafet giyerek katıldığı duruşmanın öncesinde infaz koruma memurlarının sözlü şiddetine uğradığını, duruşmaya SEGBİS üzerinden bağlanan eşinin önünde tek tip kıyafet giydiği için rencide olduğunu, kendisine suçlu muamelesi yapıldığını, tek tip kıyafet giymeye zorlanmasının hiçbir hukuki dayanağı olmamasına ve bu uygulama sebebiyle manevi olarak zarara uğradığı açık olmasına rağmen Başsavcılığın bu durumu gözardı ederek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermesinin doğru olmadığını ifade etmiştir.
14. Bakanlık görüşünde, ihlal iddialarının incelenmesi sırasında ilgili mevzuat hükümleri ve içtihatlar ile somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru dilekçesindeki açıklamalarını tekrar etmiştir.
15. Anayasa Mahkemesi daha önceki bir norm denetimi incelemesinde ceza infaz kurumlarında tek tip kıyafet zorunluluğu meselesini Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirmiştir (AYM, E.2018/96, K.2023/222, 27/12/2023, §§ 199, 200). Somut olayda bu değerlendirmeden ayrılmayı gerektiren herhangi bir durum bulunmamaktadır. Bu sebeple başvuru, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında incelenmiştir. Öte yandan başvurucu, tek tip kıyafet giymesi gerektiği hususunda infaz koruma memurlarının sözlü şiddetine uğradığı yönündeki iddiasını destekleyecek somut bilgi ileri sürmediğinden bu iddia bakımından değerlendirme yapmaya gerek görülmemiştir.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Kişinin kendi iradesi doğrultusunda davranışlarda bulunması kişisel özerklik ve kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirme hakkıyla doğrudan ilgilidir. Kişisel özerkliğe yönelik sınırlamalar özel hayat boyutuyla Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında kalmaktadır (AYM, E.2020/59, K.2023/53, 22/03/2023, § 51).
18. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır. Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; D.Ö., B. No: 2014/1291, 13/10/2016, § 48).
19. Bireyin kendi iradesi doğrultusunda davranışlarda bulunma serbestîsinin kısıtlanması kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkına müdahale teşkil eder.Kişinin istediği kıyafeti giymek yerine ceza infaz kurumunca verilen kıyafeti giymek zorunda olmasının -söz konusu kıyafetin türü de dikkate alındığında- kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Müdahalenin varlığı tespit edildikten sonra müdahalenin Anayasanın 13. maddesine uygun olup olmadığı irdelenmelidir.
20. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
21. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasını ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
22. Anayasa uyarınca temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların öncelikle kanunla öngörülmüş olması gerekir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre de Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan kanunilik ölçütünün karşılanması için müdahale şekli anlamda bir kanuna dayanmalıdır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 31; Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 75; Fatih Saraman [GK], B. No: 2014/7256, 27/2/2019, § 65; Turgut Duman, B. No: 2014/15365, 29/5/2019, § 66).
23. Dolayısıyla bir hak ya da özgürlük sınırlandırıldığında öncelikle tespiti gereken husus, müdahalenin hukuki bir temelinin yani müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığıdır (bazı farklılıklarla birlikte başka haklar yönünden yapılan değerlendirmeler için bkz. Sevim Akat Ekşi, B. No. 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82).
24. Somut olayda müdahalenin dayanağı olan kanun maddesi, 1/2/2018 tarihli ve 7079 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 97. maddesi vasıtasıyla 5275 sayılı Kanun’a eklenen ek 1. maddedir. Anılan maddenin birinci fıkrasının ilk cümlesinde 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar nedeniyle tutuklu veya hükümlü bulunanların duruşmaya sevk nedeniyle ceza infaz kurumu dışına çıkarılmaları durumunda ceza infaz kurumu idaresince verilen giysileri giymek zorunda olduğu düzenlenmiştir. Yine söz konusu fıkranın son cümlesinde, bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususların yönetmelikle belirleneceği ifade edilmiştir. İkinci fıkranın son cümlesinde ise bu madde hükümlerinin söz konusu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uygulanacağı belirtilmiştir. Yani söz konusu kanun maddesinin uygulanabilmesi için öncelikle bir yönetmeliğin çıkarılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi, söz konusu Kanun maddesini bir bütün olarak iptal etmiştir (AYM, E.2018/96, K.2023/222, 27/12/2023, §§ 197-207). Ancak somut olaydaki müdahaleler Anayasa Mahkemesinin kararından önceki tarihler olan 30/1/2018 ve 21/2/2018'de gerçekleşmiştir. Bu sebeple müdahalenin kanunilik koşulunu sağlayıp sağlamadığının belirlenebilmesi için anılan tarihlerde kanun maddesinin uygulanabilmesi için öngörülen yönetmeliğin çıkarılıp çıkarılmadığı belirlenmelidir.
25. Başvurucu hakkında verilen disiplin cezasının "yanlış verildiği" gerekçesiyle iptal edilmesi (bkz. § 3), ceza infaz kurumu birinci müdürünün Cumhuriyet savcısına verdiği ifadede yönetmeliğin yürürlüğe girdiği konusunda yanıldığına dair yaptığı açıklamalar (bkz. § 5), ceza infaz kurumu yetkilileri hakkında yürütülen disiplin ve ceza soruşturması süreçleri sonunda verilen kararlarda yetkililerin yönetmeliğin yürürlüğe girdiği konusunda yanıldığına yönelik belirlemeler (bkz. §§ 6, 7) gözönüne alındığında başvurucunun duruşmalara katılabilmesi için tek tip kıyafet giymesi konusunda ceza infaz kurumu yetkililerince bir zorunluluk oluşturulduğu, başvurucudan tek tip kıyafet giymesinin istendiği, 30/1/2018 ve 21/2/2018 tarihlerinde bahsi geçen yönetmeliğin (bkz. § 24) yürürlüğe girmemiş olduğu konusunda herhangi bir belirsizlik bulunmadığı görülmüştür. Bir başka deyişle müdahale tarihlerinde bu müdahalenin uygulanabilir bir kanuni dayanağının (uygulama şartı olarak öngörülen yönetmeliğin çıkarılmamış olması sebebiyle) olmadığı açıktır. Dolayısıyla somut olayda gerçekleştirilen müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında kanunilik ölçütünü karşılamadığı kanaatine varılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
27. Başvurucu, ihlalin tespiti ve 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
28. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
Kenan YAŞAR bu görüşe katılmamıştır.
29. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
C. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
D. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE,
E. Yeniden soruşturma yapılmasına GEREK OLMADIĞINA Kenan YAŞAR'ın karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
F. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE ve tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
G. 30.000 TL vekalet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
H. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
İ. Kararın bir örneğinin bilgi amaçlı Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2018/1403) GÖNDERİLMESİNE,
J. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/1/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvuru, ceza duruşmasına katılabilmek için ceza infaz kurumu yönetimi tarafından tek tip kıyafet giyme yönünde bir zorlamada bulunulması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucuya duruşmaya katılabilmek için ceza infaz kurumu yönetimi tarafından tek tip kıyafet giymesi gerektiği belirtilmiş, başvurucu, kendisine gösterilen genelgeyi okuduktan sonra tek tip kıyafet giymeyi reddetmiş, bu nedenle duruşmaya katılamamış ve savunma hakkı elinden alınmıştır. Ceza infaz kurumu, başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatmış ve 9/2/2018 tarihinde 1 ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılmasına karar vermiştir. Ancak, disiplin cezası iptal edilmiştir.
3. Başvurucunun şikâyeti üzerine Başsavcılık, söz konusu iddialar hakkında soruşturma yürütmüş ve infaz koruma memurlarının yanlış bir yönetmelik uygulaması sebebiyle hatalı bir disiplin cezası verdiğini belirlemiştir. Ancak, başvurucunun savunma hakkını kullanabildiği ve herhangi bir zararın oluşmadığı gerekçesiyle suç unsurlarının bulunmadığına karar vermiştir. Başvurucu bu kararın ardından itirazda bulunmuş, ancak Sulh Ceza Hâkimliği itirazını reddetmiştir.
4. Başvurucu nihai hükmü öğrendikten sonra bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Mahkememiz başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine oy birliği ile karar vermiş, giderim konusunda mahkeme çoğunluğu yeniden yargılamaya gerek görmemiştir. Yeniden yargılama konusundaki çoğunluk kararına aşağıda açıklanan sebeplerle iştirak edilmemiştir.
6. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
7. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. Maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 58).
8. Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumu yönetimi tarafından tek tip kıyafet giyme yönünde bir zorlamada bulunulan başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin Başsavcılık kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Başvuruda sadece ihlalin tespiti ve tazminat yeterli bir giderim sağlamamaktadır.
9. Bu durumda ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
10. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu kanaati ile çoğunluk kararına iştirak edilmemiştir.
Üye