TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SÜLEYMAN UÇAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/43757)
|
|
Karar Tarihi: 17/9/2024
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Mustafa ŞENOCAK
|
Başvurucu
|
:
|
Süleyman UÇAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet YUM
|
I. BAŞVURUNUN
ÖZETİ
1. Başvuru, davanın sonucunu etkileyecek nitelikteki
esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucunun inşaat sektöründe faaliyet gösteren
işyerinde 15/10/2014 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş
Kurulu Başkanlığı (Kurum) tarafından yapılan teftişte, işyerinde çalışanlar
için yakın hayati tehlike oluşturacak hususların tespit edilmesi üzerine iş
kazalarını önlenmesi amacıyla işyerinin tamamında işin durdurulmasına karar
verilmiş, başvurucu hakkında idari yaptırım kararı uygulanmıştır.
3. Kurum tarafından 29/5/2015 tarihinde işin durdurulması
kararı verilen işyerinde yapılan denetimlerde 15/10/2014 tarihinde %55'i
tamamlanmış olan inşaatın 29/5/2015 tarihinde tamamlandığı tespit edilmiştir.
Ayrıca dosyadaki bilgi ve belgelere göre söz konusu inşaata 15/4/2015 tarihinde
gidilerek mühürleme tutanağı tanzim edilmiştir. Bu tespit üzerine İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucu hakkında işin durdurulmasına
aykırılık suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatmıştır. Soruşturma
neticesinde Başsavcılık, başvurucunun anılan suçtan cezalandırılması talebiyle
25/5/2018 tarihinde iddianame düzenlemiştir.
4. İddianamede özetle başvurucunun yaptığı inşaatta
15/10/2014 tarihinde işin %55'i tamamlanmış iken 29/5/2015 tarihinde yapılan
denetimlerde inşaatın tamamlandığının tespit edildiği ve bu şekilde
başvurucunun üzerine atılı suçu işlediği iddia edilmiştir. İddianamenin kabulü
ile açılan dava, İstanbul 52. Asliye Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye
başlanmıştır. Duruşma dört celsede bitirilmiştir.
5. İkinci celsede başvurucu ve müdafii duruşmada hazır
bulunmuştur. Başvurucu; alınan savunmasında sahibi ve yetkilisi olduğu inşaata
iş müfettişlerinin geldiği söylenince inşaata gittiğini, ilgililerle görüştüğünü,
tespit ettikleri eksiklikleri bir iki gün içinde giderdiğini, teftişe gelen
görevlilerin şifahi olarak problem kalmadığını ifade ettiklerini, bunun üzerine
inşaata devam ettiğini, suç işleme kastının olmadığını ileri sürmüştür. Aynı
celse başvurucu müdafii, durdurma kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu
belirtmiştir.
6. Dördüncü celsede başvurucu müdafii duruşmada hazır
bulunmuştur. Başvurucu müdafii alınan beyanında müvekkilinin üzerine atılı
suçun mütemadi olduğunu, suç tarihinin iddianame tarihi olan 29/5/2015
olmadığını, Mühürleme Tutanağı'nın tanzim edildiği tarihin 15/4/2015 olduğunu,
yasal düzenlemenin ise 23/4/2015 tarihinde yürürlüğe girdiğini, bu nedenle
müvekkilinin beraatine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme, işin
durdurulmasına aykırılık suçundan başvurucunun 2 yıl 6 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararda, iş yerinde Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan teftişte,
işyerinde çalışanlar için yakın hayati tehlike oluşturacak hususların tespit
edilmesi üzerine iş kazalarının önlenmesi amacıyla işyerinin tamamında işin
durdurulmasına karar verildiği, söz konusu inşaatta 15/4/2015 tarihinde
mühürleme tutanağı tanzim edildiği, işyerinde yapılan denetimlerde 15/10/2014
tarihinde %55'i tamamlanmış olan inşaatın 29/5/2015 tarihinde tamamlandığının
tespit edildiği, başvurucunun böylece 20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Kanun'un 25. maddesindeki suçu işlediği, aynı Kanun'un 25.
maddesinin (8) numaralı bendi uyarınca alt sınırdan ayrılmayı gerektiren bir
hususun da dosyada bulunmadığı, bu nedenle sanığa taktiren alt sınırdan hapis
cezası verildiği ifade edilmiştir.
7. Başvurucu, istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf
dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra iddia edilen suç tarihinin yasal
düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce olduğunu, bu nedenle hakkında
mahkûmiyet kararı verilmesinin kanuna aykırı olduğunu iddia etmiştir.
8. Başvurucunun istinaf talebi, İstanbul Bölge Adliye
Mahkemesi 16. Ceza Dairesinin (Daire) 24/12/2020 tarihli kararıyla, Mahkemenin
dayandığı hususlar temel alınarak esastan reddedilmiş ve kesinleşmiştir.
9. Başvurucu, nihai hükmü 26/3/2021 tarihinde öğrendikten
sonra 26/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu; üzerine atılı suçun mütemadi suç olduğunu,
suç tarihinin 15/4/2015 olduğunu, yasal düzenlemenin 23/4/2015 tarihinde
yürürlüğe girdiğini, buna rağmen hakkında mahkûmiyet kararı verildiğini
belirterek suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun söz konusu yerde yürüttüğü
inşai faaliyetin %55'i tamamlanmışken 15/10/2014 tarihinde yapılan denetimler
sonucu inşaatın durdurulduğu, 15/4/2015 tarihinde yeniden yapılan teftişte
inşaatın mühürlendiği, 29/5/2015 tarihinde inşaatta yapılan son denetimde ise
daha önce mühürlenen ve yapımı durdurulan inşaatın mühre ve idari yaptırıma
rağmen tamamlandığı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne ilişkin
beyanında genel olarak bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
12. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki
gerekçeli karar hakkı çerçevesinde incelenmiştir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Anayasa Mahkemesi önüne gelen birçok başvuruda
gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi
özellikle açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın
sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte
olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir
gerekçe ile yanıt verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir (Muhittin Kaya ve
Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret
Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Vesim Parlak, B.
No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486,
4/12/2013, §§ 56, 57; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800,
18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet
Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım
İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).
15. 6331 sayılı Kanun'un 25. maddesine 4/4/2015 tarihli
ve 6645 sayılı Kanun'un 2. maddesiyle eklenen (8) numaralı fıkra "İş
yerinde durdurulan işlerde izinsiz çalışma yaptıran işveren veya işveren
vekillerine üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir." hükmünü
içermektedir. Anılan fıkra, 6645 sayılı Kanun'un 88. maddesinin (e) numaralı
fıkrası gereğince Kanun'un yayımı tarihi olan 23/4/2015'te yürürlüğe girmiştir.
16. Somut olayda Bölge Adiye Mahkemesinin denetiminden
geçerek onanan gerekçeli karara göre başvurucunun işin durdurulmasına aykırılık
suçundan mahkûm olmasında dayanılan deliller Kurum tarafından 15/10/2014 ve
29/5/2015 tarihinde düzenlenen tutanaklardır. Başvurucu; yargılamanın tüm
aşamalarında üzerine atılı suçun mütemadi suç olduğunu, suç tarihinin 15/4/2015
tarihli Mühürleme Tutanağı tarihi olduğunu ancak yasal düzenlemenin
23/4/2015'te yürürlüğe girdiğini savunmuştur. Gerekçeli karar içeriği ve Daire
kararı gözönüne alındığında başvurucu hakkında işin durdurulmasına aykırılık
suçundan verilen mahkûmiyet kararında başvurucunun davanın sonucuna etkili,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte ileri sürdüğü
iddiaların ayrı ve açıkça tartışılmadığı görülmüştür (bkz. §§ 6-8). Derece
mahkemeleri kararlarında yer verilen gerekçenin yeterli olmaması nedeniyle
başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
17. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri
değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme
yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten derece mahkemelerine aittir (Orhan
Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda
somut olayda başvurucununişin durdurulmasına aykırılık suçunu işleyip
işlemediği yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa
Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği
gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden
yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği
anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler
yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede mahkemenin delillerin
takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
19. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yargılamanın
yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
20. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması
gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875,
7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506,
7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No:
2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere İstanbul 52. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2018/378, K.2019/790)
GÖNDERİLMESİNE,
D. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE, 17/9/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.