TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
İSA ÖZER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/46829)
Karar Tarihi: 10/12/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Hüseyin Özgür SEVİMLİ
Başvurucu
İsa ÖZER
Vekili
Av. Engin YILMAZ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, müdafinin sağlık mazeretinin kabul edilmemesi nedeniyle savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu hakkında kasten yaralama suçundan Bozkır Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen dava üç celsede tamamlanmıştır. Yargılamanın 9/6/2015 tarihli ikinci celsesinde, başka suçtan tutuklu olarak ceza infaz kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunması nedeniyle Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katılımı sağlanan başvurucuya iddianame ve deliller okunmuş, ayrıca başvurucu ile suçun mağdurunun ifadeleri alınmıştır.
3. İnfaz Kurumundan 12/6/2015 tarihinde salıverilmesi nedeniyle 9/7/2015 tarihli son celsede hazır bulunmayan başvurucunun yokluğunda yapılan yargılama sonucunda Mahkeme, başvurucunun bu suçtan 2000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar vermiş; bu karar başvurucunun itiraz etmemesi üzerine 8/9/2015 tarihinde kesinleşmiştir.
4. Kesinleşen HAGB kararı nedeniyle başvurucu hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulandığı sırada tüm dünyayı ve ülkemizi birçok alanda etkileyen ve COVID-19 olarak adlandırılan yeni tip bir virüsün 2019 yılının sonlarında Çin Halk Cumhuriyeti’nin Vuhan şehrinde görülmesinin ardından 11/3/2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın (pandemi) ilan edilmiştir. Türkiye de bu salgından etkilenmiş, Sağlık Bakanlığı tarafından ilk COVID-19 vakasının 11/3/2020 tarihinde teşhis edildiği açıklanmış ve bu tarihten itibaren salgınla mücadele etmek için yetkili makamlar tarafından bazı tedbirlerin uygulanması yoluna gidilmiştir (AYM, E.2023/44, K.2023/71, 05/04/2023, § 5). Alınan birçok tedbirin yanı sıra hastalığa yakalanan ve hastalarla temaslı kişilere karantina ve izolasyon gibi tedbirler uygulanmıştır.
5. Salgının etkilerinin devam ettiği dönemde Antalya 18. Asliye Ceza Mahkemesi, başvurucu hakkında kasten yaralama suçundan yaptığı yargılama sonucunda kesinleşen mahkûmiyet kararına dair gerekçeli karar ile kesinleşme şerhini 24/11/2020 tarihinde Mahkemeye göndermiş ve başvurucunun denetimli serbestlik tedbiri süresi içisinde bu karar doğrultusunda yeniden kasıtlı suç işlediğinden bahisle ihbarda bulunmuştur.
6. Mahkeme bu ihbar üzerine 20/12/2020 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapmıştır. Tensip Tutanağı'nda Mahkeme, başvurucunun savunmasının ikamet adresinin bulunduğu Antalya'nın yargı çevresinde görevli mahkemeden istinabe yoluyla alınmasına ve duruşmanın 15/4/2021 tarihinde yapılmasına karar vermiştir. Bu kapsamda istinabe talep edilen Antalya 13. Asliye Ceza Mahkemesi de başvurucunun savunmasının alınması için 11/3/2021 tarihinde duruşma yapılmasına ve bu tarihte duruşmada hazır bulunması için başvurucunun HAGB kararında belirtilen -aynı zamanda başvurucunun 9/7/2015 tarihli celsede beyan ettiği- adresine çağrı kağıdı gönderilmesine karar vermiştir.
7. Diğer yandan istinabe talep edilen mahkeme; HAGB kararına konu dosyanın Mahkemece yeniden ele alındığına dair açıklama ile başvurucunun bu konuda savunma yapmadığı takdirde yokluğunda yargılamaya devam edilerek karar verileceğine dair ihtarı da içeren çağrı kağıdını, HAGB kararında belirtilen yerine Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) verilerine göre Antalya'da başvurucu adına kayıtlı farklı bir adreste tebliğ edilmek üzere göndermiştir. İstinabe talep edilen mahkeme 11/3/2021 tarihli istinabe duruşmasına dair tutanakta söz konusu tebligatın başvurucuya tebliğ edilmeksizin iade edildiğine ve başvurucunun da duruşmaya gelmediğine dair açıklamalarda bulunduktan sonra istinabe talebinin yerine getirilemediği gerekçesiyle talep yazısı ve eklerini Mahkemeye iade etmiştir.
8. Bununla birlikte, başvurucunun 8/3/2021 tarihli vekâletname uyarınca yetkilendirdiği müdafii Mahkemeye 14/4/2021 tarihinde iki ayrı dilekçe sunmuştur. Müdafi bu dilekçelerinden ilkinde, İzmir Barosuna kayıtlı olarak görev yaptığını, İzmir'den yargılamanın yapılacağı ilçeye seyahat etmesinin COVID-19 virüsünden kaynaklanan salgın nedeniyle sağlığını tehdit ettiği gerekçesiyle 15/4/2021 tarihli celseye katılamayacağını belirtmiş ve mazeretinin kabul edilerek duruşmanın ertelenmesini, belirlenecek yeni duruşma tarihinin de kendisine tebliğ edilmesini talep etmiştir. Müdafi diğer dilekçesinde ise,
i. Antalya 18. Asliye Ceza Mahkemesinin başvurucunun HAGB kararından kaynaklanan denetim süresi içinde kasıtlı suç işlediği gerekçesiyle Mahkemeye ihbarda bulunduğuna, bu nedenle Mahkemenin dosyayı yeniden ele aldığına ve başvurucunun savunmasını almak için istinabe talebinde bulunduğuna dair açıklamalara yer vermiştir.
ii. Başvurucunun ve mağdurun aşamalardaki beyanları ile davaya konu delillere atıfta bulunarak başvurucu hakkında beraat verilmesi gerektiği konusunda, davanın esasına ilişkin savunmalarını dile getirmiştir.
9. Mahkeme 15/4/2021 tarihinde yaptığı ve başvurucu ile müdafiinin hazır bulunmadığı celseye ilişkin tutanakta duruşmaya gelen olmadığına, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına ve hazır bulunmamaları nedeniyle başvurucu ile müdafiine bu mütalaaya karşı savunmalarının ve başvurucuya son sözünün sorulamadığına dair açıklamalara yer verdikten sonra başvurucu hakkındaki HAGB kararını 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinin (11) numaralı fıkrasının bu tarihte yürürlükte olan hâli uyarınca kesin olmak üzere açıklamıştır. Mahkeme ayrıca, açıkladığı adli para cezasına dair hükmün de miktar itibarıyla kesin nitelikte olduğunu belirtmiştir.
10. Başvurucu, nihai kararı 12/5/2021 tarihinde öğrendikten sonra 17/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
13. Başvurucu; Mahkemenin 15/4/2021 tarihinde yeniden duruşma açılması kararını 3/4/2021 tarihinde öğrendiğini ancak Antalya'da ikamet etmesi, bakmakla yükümlü çocuğunun olması ve küresel salgının etkilerinin devam etmesinden dolayı duruşmaya gidemediğini, ayrıca kendisine çağrı kağıdı tebliğ edilmeden, savunması istinabe yoluyla alınmadan ve müdafiinin mazeret dilekçesi de değerlendirilmeden kendisinin ve müdafiinin yokluğunda yargılama yapılarak mahkûmiyet kararının açıklanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
14. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; konuya ilişkin mevzuat hükümleri ile yargısal kararlara değinilerek ihlal iddiaları değerlendirilirken bu hususların yanı sıra somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında, bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü iddialarını yinelemiştir.
15. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki müdafi yardımından yararlanma hakkıyla bağlantılı olarak savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı yönünden incelenmiştir.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan müdafi yardımından yararlanma hakkıyla bağlantılı olarak savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Anayasa Mahkemesi savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkına ilişkin ilkeleri Ufuk Rifat Çobanoğlu kararında belirlemiştir. Buna göre suç isnadı altındaki kişiye savunma için yeterli zamanın yargılamayı adil olmaktan çıkarmayacak şekilde tanınması, yargılamanın makul bir sürede sonuçlandırılmasını olumsuz etkilememelidir. Diğer bir ifadeyle yargılama, savunma için gerekli zamana sahip olma hakkını zedeleyecek şekilde aceleye getirilmemeli; anılan hakkın gerçek anlamda kullanılmasını mümkün kılacak bir süratle sonuçlandırılmalıdır. Bunların yanında yargılama sürecindeki esaslı işlemlere karşı süre verilmemesi, başvurucunun savunmasını hazırlayıp mahkeme önünde dile getirebilmesi ve böylece yargılamaların sonucunu etkileyebilmesi noktasında iddia makamına nazaran dezavantajlı bir duruma düşmesine sebebiyet verebilir. Yargılama sürecinde ortaya çıkan ve mahkemenin kararını esaslı bir şekilde değiştirebilecek nitelikteki yeni durumlarda suç isnadı altındaki kişiye gerekli zaman ve kolaylıkların sağlanması icap eder (Ufuk Rifat Çobanoğlu [2. B.], B. No: 2014/6971, 1/2/2017, §§ 35-49).
18. Gerekli zaman yargılanan kişinin hakkındaki iddiaları öğrendikten sonra savunma için zorunlu hazırlıkları yapabileceği süreyi ifade etmektedir. Savunma için gerekli kolaylık kavramı ise şüpheliye/sanığa savunma için yardımcı olacak veya olabilecek zorunlu olan imkânları ifade etmekte ve silahların eşitliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Suç isnadı altındaki kişiye sağlanması zorunlu kolaylıklar, savunma için gerekli olanlardır. Bu kolaylıklardan biri de kovuşturma evresinde sanığın müdafii aracılığıyla deliller üzerine görüş sunmasına imkân verilmesidir. Bu hak yönünden de somut olayın özelliklerinin belirleyiciliği büyük öneme sahiptir. Değerlendirme, yargılamanın bütünlüğü gözetilerek yapılmalıdır (Mahmut Deniz [1. B.], B. No: 2019/3512, 26/5/2021, § 28; bazı değişikliklerle birlikte bkz. Ufuk Rifat Çobanoğlu, §§ 43, 45).
19. Anayasa Mahkemesinin Ali Saçkın başvurusuna konu olayda, istinabe yoluyla savunması alınan sanık duruşmadan bağışık tutulmayı talep etmiş, mahkeme bu talep hakkında bir karar vermemiştir. Tek celsede tamamlanan duruşmadan önce sanık müdafiinin sunduğu meslekî mazeret dilekçesi mahkeme tarafından değerlendirilmemiş, duruşmada açıklanan esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmaya gerekli zaman ve kolaylıklar tanınmadan sanık ve müdafiinin yokluğunda duruşma bitirilerek mahkûmiyet kararı verilmiştir. Anayasa Mahkemesi anılan kararında; esas hakkındaki mütalaanın sunulmasının başvuruya konu yargılama sürecinde ortaya çıkan ve mahkeme kararını esaslı şekilde değiştirebilecek nitelikteki bir işlem olmasına rağmen savunmanın hazırlanması için süre verilmemesi nedeniyle başvurucunun savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır (Ali Saçkın [1. B.], B. No: 2020/20852, 19/10/2023)
20. Anayasa Mahkemesi muhakeme sürecinin salgın döneminde yürütülmesi yönüyle somut başvurudakine benzer şikâyetleri ise Kadir Toprak başvurusuna ilişkin kararında incelemiştir. Anılan başvuruya konu olayda mahkeme duruşmanın ilk celsesinde müdafii ile birlikte hazır bulunan başvurucunun savunmasını almış, müştekinin zorla getirilmesine karar vererek duruşmayı ertelemiştir. İkinci celseden önce başvurucu müdafii sağlık sorunları sebebiyle duruşmaya katılamayacağını bildirerek mazeretinin kabul edilmesini talep etmiştir. Mahkeme ikinci celsede hazır edilemeyen müştekiyi dinlemekten vazgeçmiş, belgelendirilmediği gerekçesiyle başvurucu müdafiinin mazeretini reddetmiştir. Böylelikle başvurucu ve müdafiinin bu ara kararına karşı diyecekleri de sorulamamıştır. Aynı celsede iddia makamı esas hakkındaki mütalaasını açıklamış, Mahkeme başvurucunun kesin olarak mahkûmiyetine karar vermiştir (Kadir Toprak, [GK], B. No: 2022/2407, 9/10/2024, § 30). Anayasa Mahkemesi anılan kararında;
i. Esas hakkındaki mütalaanın sunulmasının başvuruya konu yargılama sürecinde ortaya çıkan ve mahkeme kararını esaslı şekilde değiştirebilecek nitelikteki bir işlem olduğu,
ii. Duruşmadan bağışık tutulma talebi olan, ancak bu talebi hakkında herhangi bir karar verilmeyen başvurucunun yokluğunda sunulan esas hakkındaki mütalaaya karşı kendisi veya müdafii aracılığıyla savunma sunmasına imkân tanınmadığı,
iii. Yargılamanın yapıldığı tarihte küresel çapta bir salgın hastalık bulunduğunun, nitekim başvurucu müdafiinin mazeret dilekçesini sunduğu gün hastaneye başvurarak test verdiğinin, hastalığa yakalandığına ilişkin raporu mazeret sunduğu anda belgelendirmesinin olanaklı olmadığının ve yapılan testin ancak ertesi gün sonuçlandığının da gözden kaçırılmaması gerektiği,
iv. Bir belgeye dayalı olmayan mazeretlerin mahkemelerce kabul edilmemesinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin ihlaline yol açmayabileceği ancak önemli, acil veya ani gelişen durumların söz konusu olabileceği gözetildiğinde özellikle esaslı işlemlerin yapıldığı duruşmalarda belgelendirilmemiş olsa dahi mazeretlerin kategorik olarak reddedilmemesi gerektiği,
v. Bu kapsamda somut olayda özellikle yargılamanın yapıldığı dönemin özel koşulları dikkate alındığında, Mahkemenin küresel çapta devam eden olağanüstü koşulları gözeterek sağlık mazeretlerini titizlikle incelemesi gerektiği, buna rağmen mahkemenin -başvurucunun maruz kaldığı olumsuzluğun telafi edilmesi için herhangi bir karşı dengeleyici güvenceye de başvurmadan- esas hakkındaki mütalaanın açıklandığı celsede başvurucu müdafinin mazeretini reddettiği, başvurucu ve müdafiine savunma hakkı tanımaksızın kesin nitelikte karar verdiği,
vi. Olayın gerçekleştiği tarih ile kovuşturmanın sonuçlandığı tarih arasında uzun bir zaman geçmediği de gözetilerek yargılama bir bütün olarak değerlendirildiğinde -somut olayın özel şartlarında- müdafi yardımından yararlanma hakkıyla bağlantılı olarak savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Kadir Toprak, § 31).
21. Somut olayda başvurucu müdafii, mazeret dilekçesinde salgına neden olan hastalığa yakalandığını söylememiş ya da mazeretini herhangi bir raporla belgelendirmemişse de İzmir Barosuna kayıtlı olarak görev yaptığını, İzmir'den yargılamanın yapılacağı ilçeye seyahat etmesinin COVID-19 virüsünden kaynaklanan salgın nedeniyle sağlığını tehdit ettiğini dilekçesinde açıkça belirtmiştir (bkz. § 8). Ayrıca Mahkemenin ihbar üzerine HAGB kararını açıklayıp açıklamayacağını değerlendirmek için duruşma açılmasına karar verdiği ve yargılamanın yapıldığı tarihlerde de küresel çapta bir salgın hastalık bulunduğu açıktır. Bu kapsamda özellikle yargılamanın yapıldığı dönemin özel koşulları dikkate alındığında, Mahkemenin küresel çapta devam eden olağanüstü koşulları gözeterek mazeretleri titizlikle incelemesi gerektiği hâlde başvurucu müdafiinin ileri sürdüğü mazeret hakkında hiçbir değerlendirme yapmadığı görülmektedir (bkz. §§ 5-6, 9).
22. Diğer yandan, somut olayda Mahkeme 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (11) numaralı fıkrası yönünden yapacağı duruşmalı inceleme sırasında başvurucunun da bu konuda savunmasının alınması gerektiğini değerlendirmiştir (bkz. § 6). Ancak istinabe talep edilen mahkeme başvurucunun muhakeme sürecinde beyan etmediği bir adrese çağrı kağıdı göndermiş ve bu belgenin tebliğ edilememesi nedeniyle çağrıdan haberdar olmayan başvurucunun istinabe yoluyla da savunması alınamamıştır (bkz. § 7). Bu durumda Mahkeme -başvurucunun maruz kaldığı olumsuzluğun telafi edilmesi için herhangi bir karşı dengeleyici güvenceye de başvurmadan- çağrı kağıdının tebliğ edilememesi nedeniyle başvurucunun savunmasının alınmadığını gözetmeden ve esas hakkındaki mütalaanın açıklandığı celsede başvurucu müdafinin mazeretini de değerlendirmeden başvurucu ve müdafiine savunma hakkı tanımaksızın kesin nitelikte karar vermiştir (bkz. § 9). İhbarın yapıldığı tarih ile kovuşturmanın sonuçlandığı tarih arasında uzun bir zaman geçmediği de gözetilerek yargılama bir bütün olarak değerlendirildiğinde -somut olayın özel şartlarında- müdafi yardımından yararlanma hakkıyla bağlantılı olarak savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
24. Başvurucu ayrıca; müdafiinin sunduğu ve davanın esasına dair savunmalarını içeren 14/4/2021 tarihli dilekçe dikkate alınmadan mahkûmiyet kararı verilmesi ve duruşmaya katılmadığından bahisle cezanın bireyselleştirilmesi açısından lehine olan mevzuat hükümlerinin uygulanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı yönünden ulaşılan sonuç ve özellikle yeniden yargılama şeklinde hükmedilen giderim gözetildiğinde başvurucunun bu iddialarının ayrıca incelenmesi gerekli görülmemiştir.
III. GİDERİM
25. Başvurucu; ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
26. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
27. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda suçun sübutu konusunda karar vermek, Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede Mahkemenin mevcut belgelerle birlikte delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.
28. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat, başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi/belge sunmadığından da maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. 1. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Diğer ihlal iddiaları yönünden İNCELEME YAPILMASINA GEREK OLMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bozkır Asliye Ceza Mahkemesine (E.2020/322, K.2021/226) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.