TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET ASLAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/47336)
Karar Tarihi: 21/5/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Şeyda Nur ÜN
Başvurucu
Mehmet ASLAN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun yabancı dil sınavına götürülme talebinin uygun görülmemesi nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. 1990 doğumlu olan başvurucu, başvuru tarihinde anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan Tarsus 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır. Başvurucu, 18/4/2021 tarihinde yapılacak olan 2021/1 Yabancı Dil Sınavına (YDS) başvuruda bulunmuş ve sınav ücreti emanet hesabından kesilmiştir. Söz konusu sınav Mersin E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yapılmakta olup sınava katılacak hükümlü ve tutuklular sınavdan önce Mersin E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmektedir.
3. Başvurucu anılan sınav için ilgili ceza infaz kurumuna naklini beklerken 13/4/2021 tarihinde Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) asayiş ve güvenlik gerekçesiyle başvurucunun bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundan çıkışını ve sınava katılmasını uygun görmemiştir.
4. Başvurucu, Başsavcılığın kararına itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Tarsus İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 27/4/2021 tarihinde başvurucunun itirazını reddetmiştir.
5. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin anılan kararına da itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesi 7/6/2021 tarihinde "kararın usul ve yasaya uygun olduğu" gerekçesiyle başvurucunun itirazını kesin olarak reddetmiştir.
6. Başvurucu, nihai hükmü 9/6/2021 tarihinde öğrendikten sonra 5/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
9. Başvurucu; kendisi ile aynı koğuşta bulunan diğer mahkûmların sınava girmeleri için Ceza İnfaz Kurumundan çıkışlarına izin verildiğini, sınava girmesi için ceza infaz kurumundan çıkışına asayiş ve güvenlik gerekçesiyle izin verilmemesinin keyfî bir karar olduğunu, nitekim daha önce dikey geçiş sınavı ve hastane için naklinin uygun görüldüğünü belirterek eğitim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
10. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun sınav için nakil talebinin reddedilmesi nedeniyle eğitim hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
11. Başvuru, eğitim hakkı kapsamında incelenmiştir (Fatih Dokur, B. No: 2017/32217, 24/5/2018, § 19; Şevket Yirik, B. No: 2017/36503, 29/9/2020, §16).
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Başvuru konusu müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 42. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir."
14. Anayasa Mahkemesi Gökhan Erol (B. No: 2020/4987, 12/1/2023) kararında olay ve olguları mevcut başvuruyla benzer bir bireysel başvuruyu incelemiş ve başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Bununla birlikte söz konusu kararda başvuruya konu müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığına yönelik açık bir değerlendirme de yapılmamıştır. Gelinen aşamada eldeki başvuruya konu müdahalenin kanuni dayanağına ilişkin yapılacak incelemeyi yakından ilgilendirdiğinde kuşku bulunmayan Anayasa Mahkemesinin 22/9/2021 tarihli ve E.2017/17, K.2021/59 sayılı kararı da göz önüne alındığında öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının incelenmesinin gerekli olduğu değerlendirilmiştir.
15. Hak ya da özgürlüklere bir müdahale söz konusu olduğunda Anayasa'nın 13. maddesinin emredici hükmü gereğince öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığıdır (eğitim ve öğrenim hakkının ancak kanunla sınırlanabileceğinin değerlendirildiği çok sayıda karar içinden bkz. Özcan Bayrak, B. No: 2019/14060, 3/11/2022, §§ 46, 47; kanunilik şartına çeşitli bağlamlarda dikkat çeken kararlar için bkz. Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Hayriye Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35).
16. Somut olayda başvurucu YDS sınavına girmek üzere başvuru yapmış ancak başvurucunun sınavın yapılacağı ceza infaz kurumuna nakli asayiş ve güvenlik gerekçesi ile Başsavcılık tarafından uygun görülmemiştir. Başsavcılığın kararını dayandırdığı 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Kapalı ceza infaz kurumu dışına çıkma halleri" kenar başlıklı 92. maddesinin (1) numaralı fıkrasının olay tarihindeki şekli şöyledir:
"Hükümlü; izin, hastaneye, Cumhuriyet Başsavcılığına veya duruşmaya sevk, eğitim, öğretim, işyurdu, cezanın ertelenmesi, salıverilme, nakil, deprem, sel gibi doğal afet ve yangın hâlleri dışında ve yetkili makamca verilmiş yazılı bir emir olmadıkça kapalı kurumun dışına çıkarılamaz. 9 uncu maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlardan hükümlü ve tutuklu olanların, ceza infaz kurumu düzeni ile toplum güvenliğini tehlikeye düşürebileceği, terör örgütü veya diğer suç örgütü üyelerinin örgütsel amaçlı faaliyet ve haberleşmelerine imkân sağlayabileceği, yol, kalınacak ceza infaz kurumu ya da sınav merkezi veya okulda güvenlik açısından sakınca bulunabileceği değerlendirildiği takdirde kurum dışına çıkmaları Cumhuriyet başsavcılığı tarafından kısıtlanabilir."
17. 5275 sayılı Kanun'un 92. maddesi uyarınca infaz kurumunun dışına çıkması kısıtlanabilecekler, aynı Kanun’un 9. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yazılı suçlardan hükümlü ve tutuklu olanlardır. Buna göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar ile süresine bakılmaksızın -suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu örgütün faaliyeti çerçevesinde- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda yer alan bir kısım suçtan hükümlü ve tutuklu olanların kurum dışına çıkmaları kısıtlanabilecektir (AYM, E.2017/17, K.2021/59, 22/9/2021, § 48).
18. Hükmün birinci cümlesinde, yetkili makamca verilmiş yazılı bir emir olmadıkça kapalı kurum dışına çıkılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Birinci cümlenin gerekçesinde yazılı emrin mahkemeler veya Cumhuriyet başsavcılıkları ile Adalet Bakanlığı veya kurumun en üst amiri tarafından verileceği belirtilmiştir. Kısıtlama ancak kapalı ceza infaz kurumu ve tutukevlerinde barındırılan hükümlü ve tutuklular hakkında uygulanabilecektir (AYM, E.2017/17, K.2021/59, 22/9/2021, § 50).
19. Kanun’un 92. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde ise “ceza infaz kurumu düzeni ile toplum güvenliğini tehlikeye düşürebileceği, terör örgütü veya diğer suç örgütü üyelerinin örgütsel amaçlı faaliyet ve haberleşmelerine imkân sağlayabileceği, yol, kalınacak ceza infaz kurumu ya da sınav merkezi veya okulda güvenlik açısından sakınca bulunabileceği” değerlendirildiği takdirde kurum dışına çıkmanın kısıtlanabileceği hüküm altına alınmıştır (AYM, E.2017/17, K.2021/59, 22/9/2021, § 54).
20. Anayasa Mahkemesi 22/9/2021 tarihinde anılan hükmün ikinci cümlesinde yer alan “…kurum dışına çıkmaları Cumhuriyet başsavcılığı tarafından kısıtlanabilir.” ibaresinin Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla iptaline karar verilmesi itirazını incelemiştir. Anayasa Mahkemesi inceleme neticesinde; dava konusu kural gereği kısıtlama uygulanabilmesi için öncelikle kurum dışına çıkmaya ilişkin yetkili makamca verilmiş yazılı bir emrin bulunması gerektiğini, Kanun’un ilgili maddeleri ve ikincil mevzuatla kurum dışına çıkma konusunda değişik hâller bakımından yazılı emir verme yetkisinin mahkemeler, Cumhuriyet başsavcılıkları, Adalet Bakanlığı ve kurumun en üst amirine verildiğini belirtmiştir. Buna göre kurum dışına çıkma emrini içeren kararların bir kısmının yargısal nitelikte, bir kısmının ise idari nitelikte olduğunu belirten Anayasa Mahkemesi kısıtlamaya yönelik işlemin idari işlem olması karşısında yargısal karara dayanan kurum dışına çıkma hâllerinin kısıtlanıp kısıtlanamayacağına ilişkin kuralda bir belirleme yapılmadığını ve bu belirsizlik dolayısıyla kuralın yargısal kararla kurum dışına çıkma emri verilen hâllerde de uygulanabileceğinin kabulü hâlinde Anayasa’nın birçok hükmüne aykırı sonuçlar ortaya çıkabileceğini belirtmiştir (AYM, E.2017/17, K.2021/59, 22/9/2021, § 59).
21. Dava konusu kuralın yalnızca hükümlü ve tutukluların eğitim hakkını değil hastalık, doğal afet, yangın gibi hâllerde de kurum dışına çıkmanın kısıtlanabilmesi nedeniyle yaşam ve maddi ve manevi varlığı koruma hakkını da engelleyebileceğini belirten Anayasa Mahkemesi; kuraldaki belirsizlikler nedeniyle mahkemelerin kurum dışına çıkma emrini verdiği hâllerin kural kapsamında değerlendirilmesi ve kısıtlanması durumunda idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu yönündeki Anayasa’nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasının da ihlal edilmiş olacağını belirterek bahse konu kuralın Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar vermiştir. Aynı zamanda 5275 sayılı Kanun’un 92. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…kurum dışına çıkmaları Cumhuriyet başsavcılığı tarafından kısıtlanabilir.” ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle cümlenin kalan kısmının uygulanma imkânı kalmadığından söz konusu cümlenin “…kurum dışına çıkmaları Cumhuriyet başsavcılığı tarafından kısıtlanabilir.” ibaresi dışında kalan kısmının da 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptaline karar vermiştir. Bununla birlikte söz konusu iptal kararının yürürlüğe girmesini Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay süreyle ertelemiştir (AYM, E.2017/17, K.2021/59, 22/9/2021, §§ 61, 62, 68,). Anılan karar 5/1/2022 tarihli ve 31710 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmış ve dokuz aylık sürenin bitimiyle yürürlüğe girmiştir.
22. Somut olaya konu ceza infaz kurumundan çıkışın kısıtlandığı tarih itibarıyla anılan Kanun hükmünün ve dolayısıyla müdahalenin dayanağı olan hükmün yürürlükte olduğu anlaşılmıştır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi İsmail Karaca (B. No: 2017/26460, 21/4/2021, §§ 60-67) kararında, kamu görevlisi başvurucuya olay tarihlerinde yürürlükte bulunan tüzük hükümleri kapsamında uygulanan disiplin cezasının tüzükle düzenlemeye cevaz veren dayanak kanun maddesinin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiği gerekçesiyle kanunilik yönünden ihlal kararı vermiştir. Başvuru konusu olay yönünden de söz konusu karardaki değerlendirme yönteminden ayrılmayı gerektirecek herhangi bir durum bulunmamaktadır (benzer değerlendirmeler için bkz. Nigar Hürel ve diğerleri, B. No: 2017/16800, 22/11/2022, §§ 17-25).
23. Nihayetinde hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumlarından çıkışının kısıtlanmasına yönelik yeterli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilme ve belirliliğe yasal çerçevede imkân tanımayan ve bu gerekçelerle Anayasa Mahkemesince de bireysel başvuru konusu olay sonrasında iptal edilen bir kanun hükmü ile yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğundan söz edilmesi mümkün değildir.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
25. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi ile miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
26. Başvurucunun nakil talebine konu yabancı dil sınavının gerçekleştirilmiş olması nedeniyle ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
27. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 15.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Net 15.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Tarsus İnfaz Hâkimliği (E.2021/4946, K.2021/4966) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.