logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Rıza Dinç [1.B.], B. No: 2021/47792, 11/6/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RIZA DİNÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/47792)

 

Karar Tarihi: 11/6/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucu

:

Rıza DİNÇ

Vekili

:

Av. Çetin BİNGÖLBALI

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; başvurucunun bir derginin imtiyaz sahibi olması nedeniyle terör örgütü propagandası yapma suçundan hakkında kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesinin ifade özgürlüğünü, yargılamanın uzun sürmesinin makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

2. 1/10/1994 tarihinde başvurucunun da aralarında bulunduğu beş kişi hakkında Kürtçe adı Partiya Rızgariya Kürdistan (PRK/Rızgari) olan Kürdistan Kurtuluş Partisi isimli bir yasa dışı örgüt üyesi oldukları ve bu örgüt adına eylem ve faaliyetlerde bulundukları suçlamasıyla bir soruşturma başlatılmıştır. Cumhuriyet savcılığı, başvurucunun Komal Yayınevinin ortağı ve örgütsel amacın gerçekleştirilmesine hizmet eden Sterka Rızgari isimli derginin sahibi olduğu iddiasıyla ceza davası açmıştır. Yargılama sonucu Konya Devlet Güvenlik Mahkemesi 24/10/1996 tarihinde başvurucuyu yasa dışı silahlı çete niteliğindeki PRK/Rızgari örgütünün sair efradı olmak suçundan 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 16. maddesi ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasına mahkûm etmiştir.

3. Devlet Güvenlik Mahkemesi gerekçeli kararında, PRK/Rızgari terör örgütünün yapısını ve işleyişini kısaca açıklamıştır. Buna göre silahlı halk devrimi ile ilk etapta Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini kapsayacak şekilde bir Kürt devleti kurmak amacıyla tesis edilen örgüt, nihai olarak Irak, İran ve Suriye'nin bazı bölgelerini içine alacak şekilde bağımsız birleşik sosyalist Kürdistan devletini kurmayı amaçlamaktadır. Örgütün bu gaye doğrultusunda ilk aşamada basın, yayın yoluyla ideolojisi benimsetmek akabinde örgütlenerek silahlı mücadeleyi kitlelere yaymak ve son aşamada ise halk devrimi gerçekleştirmek istediğini açıklanmıştır. Devlet Güvenlik Mahkemesine göre başvurucu, örgütün amaçları doğrultusunda basın ve yayın faaliyetinde bulunmak için söz konusu örgütün ilk kurucularından olan R.M. ile birlikte Komal Basın Yayın ve Dağıtım Şirketini kurduğunu ve örgütün amacının ilk aşamasını gerçekleştirmek için aynı şirket tarafından yayımlanan Rizgari dergisinin çıkardığını açıklamıştır. Sonuç olarak Devlet Güvenlik Mahkemesi başvuranın devletin üniter yapısını bozmak amacında olan PRK/Rızgari örgütünün ideolojisini ve bakış açısını benimseyen Sterka Rızgari dergisi ve Komal Yayınevi sahibi olduğunu ve bu yayınların söz konusu yasa dışı silahlı örgütün resmî yayın organı olduğunu ifade etmiştir. Anılan kararı Yargıtay 2/12/1997 tarihinde onamıştır.

4. Başvurucu, mahkûmiyetle sonuçlanan davaya ilişkin olarak 15/6/1998 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştur. Başvurucu; Devlet Güvenlik Mahkemesi heyetinde bir askeri hâkim bulunması dolayısıyla bu mahkemenin bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olarak kabul edilemeyeceğini ve ceza davası sonucunda sahibi olduğu yayınevince çıkarılan yayınların Kürtçe olması, Kürt kimliğini ve Kürtlerin demokratik millî haklarını savunması nedeniyle mahkûm edilmesi dolayısıyla da ifade özgürlüğünü ihlal edildiği hususlarını şikâyet konusu yapmıştır.

5. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin görüşünde "başvuranın Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından yasadışı silahlı örgüt PRK üyesi olması sebebiyle mahkûm edildiğini ... dava konusu olaylardan başvuranın söz konusu örgüte ait olan ve İ.A. adlı kişi tarafından Ankara’dan Mersin’e gönderilen bazı belgeleri ve bilgisayarı almak için Mersin’e gittiğinin anlaşıldığını [ve] bu transferin Ankara’da PRK’ya karşı yapılan bir operasyonda ortaya çıkarıldığını ... başvurana yöneltilen suçlamaların doğrudan Sterka Rızgari dergisinden kaynaklanmadığını, dolayısıyla başvuranın Sözleşmenin 10. maddesinin ihlal edildiğini iddia edemeyeceğini" ileri sürmüştür.

6. AİHM 2/2/2015 tarihinde kesinleşen kararıyla (B. No: 42437/98, 28/10/2004), Devlet Güvenlik Mahkemesinin bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmaması dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğine, Sözleşmenin 10. maddesinin ise ihlal edilmediğine karar vermiştir.

7. AİHM, başvurucunun aralarında yasa dışı silahlı bir örgütün amaçlarına hizmet eden bir yayınevi ve bir derginin sahibi olması olgusunun da bulunduğu bir takım delil unsurlarını dikkate alarak mahkûm edilmesi nedeniyle Sözleşme'nin 10. maddesi ile koruma altına alınan ifade özgürlüğü hakkına bir müdahale olmadığını değerlendirmiştir. Kararda "başvuranın, ne ayrılıkçı propaganda yaptığı gerekçesiyle, ne de Sterka Rızgari dergisinde ve Komal yayınevinin yayınlarında dile getirdiği görüşleri sebebiyle halkı kin ve düşmanlığa teşvik ettiği gerekçesiyle mahkûm olmadığını" vurgulayarak anılan sonuca ulaştığını açıklamıştır.

8. Başvurucunun 30/6/2005 tarihinde yeniden yargılanma talebi üzerine Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi 8/11/2005 tarihinde AİHM kararının kesinleşme tarihinden itibaren bir yıllık süre içinde yapılmaması nedeniyle talebin reddine karar vermiştir. Bununla birlikte Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi, yürürlükte bulunan kanunların lehe olduğunu değerlendirerek uyarlama sonucu 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkûm etmiştir. Yeniden yargılama talebinin reddi kararına itiraz üzerine Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi 14/9/2006 tarihinde itirazı reddetmiştir. Bunun üzerine başvurucu 14/9/2006 tarihinde ret kararını Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine taşımıştır.

9. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun geçici 2. maddesinde "15.6.2012 tarihi itibarıyla Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önünde denetlenmekte bulunanlar bakımından bu Kanunun 311 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uygulanmaz. Bu durumda olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunabilirler" şeklindeki düzenleme sonrası 27/5/2013 tarihinde ikinci kez yeniden yargılama talebinde bulunmuş, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi yasada başvurucu lehine bir düzenleme olmadığından talebin reddine karar vermiştir. Anılan karara itiraz üzerine Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi ret kararının kaldırılmasına karar vermiştir. 15/11/2013 tarihinde yeniden esasa kaydedilen dosya -5271 sayılı Kanun'daki bazı değişiklikler nedeniyle- kovuşturma yapılması için Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.

10. Yargılama sonucu ilk derece mahkemesi başvurucu hakkında 21/3/2016 tarihinde, "yöneticiliğini yaptığı derginin terör örgütü lehine yayın yapması ve diğer yollarla terör örgütünün propagandasını yapması" nedeniyle terör örgütü propagandası yapma suçundan kovuşturmanın ertelenmesine, Yargıtaya temyiz yolu açık olmak üzere karar vermiştir.

11. Kararda, "örgüt suçlarında aranan hiyerarşik yapı ve diğer kriterlerin bulunmaması, eylemlerin silahlı saldırı gibi şiddet unsuru içermemesi, örgütle bağının saptanamaması" nedenleriyle iddianameye konu olan eylemlerin terör örgütüne üye olma suçunu oluşturmayıp terör örgütü propagandası yapma suçunu oluşturduğu değerlendirilmiştir. İlk derece mahkemesi gerekçesinde, yayıncılık yapan başvurucunun yayın yolu ve düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri ile terör örgütünün propagandasını yapma suçunu işlediğini ifade etmiştir.

12. Anılan kararın süresinde temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 30/3/2021 tarihinde karar hüküm niteliğinde olmadığından temyiz incelemesine yer olmadığı kararı vermiştir. Kovuşturmanın ertelenmesi kararına itiraz üzerine Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesi, kovuşturmanın ertelenmesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle itirazı 21/6/2021 tarihinde reddetmiştir.

13. Başvurucu, nihai hükmü 22/6/2021 tarihinde öğrendikten sonra 16/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

A. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucu, yalnızca bir dergide imtiyaz sahibi olması nedeniyle hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesi nedeniyle ifade hürriyeti ile suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu AİHM'in ihlal kararı verdiği mahkûmiyet hükmünün kesinleşmemesine karşın derece mahkemesinin gerekçeli kararında bu yönde bir kabul anlamına gelecek ifadelerin bulunmasının masumiyet karinesini, tanık dinletme, dosyadan bazı delillerin çıkartılmasına ilişkin taleplerinin reddedilmesinin ve ilk yargılamanın yayıncılık faaliyetlerine ilişkin olmamasına karşın yeniden yapılan yargılamada bu hususun cezalandırmaya dayanak olmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık), AİHM'in daha önce başvurucunun aynı olayla ilgili şikâyetinde ifade özgürlüğüne ihlal iddiasını açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verdiğini belirtmiştir. Bu nedenle ihlal iddiasının kabul edilemez olduğu görüşünü bildirmiştir. Bakanlık; terörizmi, terörü ve şiddeti meşrulaştıran, öven ya da bunlara teşvik eden sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında olmadığını vurgulayarak başvurucunun sahip olduğu dergi ile terör örgütü propagandası yaptığının mahkeme gerekçesinde ortaya konulduğunu ifade etmiştir. Bunun dışında Bakanlık, suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile masumiyet karinesine ilişkin de görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında ifade özgürlüğü, masumiyet karinesi, suçta ve cezada kanunilik ilkesi ve adil yargılanma hakkına yönelik bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü hususları yinelemiştir.

15. Bakanlık, başvurucunun aynı olayla ilgili şikâyetinde AİHM'in ifade özgürlüğüne yönelik ihlal iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verdiğini dolayısıyla mevcut başvuruda da anılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum olmadığını ileri sürmüştür. Ancak AİHM söz konusu kararda; incelemeye konu olan mahkumiyetin, propaganda faaliyeti veya dergi ve yayınevi yayınlarında dile getirilen görüşler nedeniyle olmaması nedeniyle anılan sonuca ulaştığını vurgulamıştır (bkz. § 7). Anılan karardan farklı olarak yeniden yargılama sonucu başvurucu imtiyaz sahibi olduğu bir dergide yayınlanan yazılar nedeniyle terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırılmıştır (bkz. § 11). Dolayısıyla Bakanlığın kabul edilebilirlik yönünden ileri sürdüğü bu husus Mahkememizce yerinde görülmemiş olup şikâyetlerin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun gerek olay tarihindeki mülga gerekse meri mevzuata göre bir dergide sadece imtiyaz sahibi olması nedeniyle cezalandırılmasına dayanak kanun hükmü bulunmadığına ilişkin iddialarının müdahalenin kanuniliği yönünden önemi bulunduğunun bilincindedir. Ancak somut olayın değerlendirilme yöntemi ve mevcut başvurunun koşulları gözönüne alındığında, ilgili normların kanunla sınırlama ölçütünü karşılayıp karşılamadığına ilişkin incelemenin müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu ölçütü ile birlikte yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Cahit Baybariz ve Edep Tekin, B. No: 2015/15091, 22/7/2020, § 30; Ayhan Ölmez ve diğerleri, B. No: 2015/15090, 11/2/2021, § 34). Müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen sınırlama sebeplerinden kamu düzeninin korunması ve suçların önlenmesi amacıyla yapıldığı anlaşılmıştır. Bu belirlemenin ardından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk yönünden inceleme yapılacaktır.

17. Herhangi bir açıklamanın sırf yasa dışı bir örgüte ait olmasının ifade özgürlüğüne yapılan müdahaleyi otomatik olarak haklı göstermeyeceğini belirten Anayasa Mahkemesi daha önce pek çok kararında, propaganda suçunun soyut tehlike suçu olarak kabul edilmesinin başta ifade özgürlüğü olmak üzere anayasal hak ve özgürlükler üzerinde bir baskı oluşturma potansiyeli olduğuna dikkat çekmiştir. Bu sebeple bir propaganda faaliyetinin cezalandırılabilmesi için olayın somut koşullarında belirli oranda tehlikeye neden olduğunun gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir (diğerleri arasından bkz. Ayşe Çelik, B. No: 2017/36722, 9/5/2019, § 47; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 84; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 64; Meki Katar, [GK], B. No: 2015/4916, 3/10/2019, § 53; Ömer Faruk Gergerlioğlu [GK], B. No: 2019/10634, 1/7/2021, § 175; terör örgütünün propagandasını yapma suçunun Türk hukukundaki görünümüne ilişkin tespitler için Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, §§ 115-118; terör örgütü propagandası suçunun tanımına vesuçun tespitine yönelik değerlendirmeler için Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 86; Ömer Faruk Gergerlioğlu, §§ 155-163, 175; Figen Yüksekdağ Şenoğlu ve diğerleri, B. No: 2016/39759, 30/3/2022, § 73; Ahmet Aslan, B. No: 2021/23949, 6/10/2022, § 54).

18. Bunun yanında bir usul güvencesi olan gerekçeli karar hakkının maddi haklara etkisi yönünden de Anayasa Mahkemesi çok sayıda kararında ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın ilgili maddelerini ihlal edeceğini ifade etmiştir (diğerleri arasından bkz. Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120; Sırrı Süreyya Önder, § 60; Candar Şafak Dönmez [GK], B. No: 2015/15672, 5/11/2020, § 53; Ayhan Ölmez ve diğerleri, B. No: 2015/15090, 11/2/2021, § 46; Atilla Yazar ve diğerleri [GK], B. No: 2016/1635, 5/7/2022, § 127). Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır (birçok karar arasından bkz. Zeki Kaya, B. No: 2016/1264, 24/3/2021, § 90).

19. İlk derece mahkemesi, başvurucunun sahibi olduğu dergide terör örgütü lehine yayın yapılmasını, başvurucuyu terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırma için yeterli görmüştür. Ancak kararda, derginin içeriği hakkında herhangi bir değerlendirme yapmadığı gibi derginin içeriğinde yer alan hangi ifadelerin ne şekilde terör örgütü propagandasını oluşturduğuna ilişkin hiçbir tafsilatlı açıklamada da bulunmamıştır. Dolayısıyla söz konusu dergideki ifadelerin içeriği hakkında açıklama yapılmadığından ifadelerin ne surette terör örgütünün şiddet ve tehdit yöntemlerinin meşru gösterdiği veya övdüğü ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik ettiği anlaşılamamaktadır.

20. 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 11. maddesi ile olay tarihinde yürürlükte olan 15/7/1950 tarihli ve 5680 sayılı mülga Basın Kanunu'nun 16. maddesinde basılı eserler yoluyla işlenen suçlarda cezai sorumluluğunun hangi şartlarda kime ait olacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme uyarınca da kararda, mevcut kurallarda yer alan hangi ödev ve sorumluluk gereği başvurucunun sorumlu tutulduğunun ortaya konulması gerektiği açıktır. Ancak somut olayda derece mahkemesi, derginin imtiyaz sahibi olduğu belirtilen başvurucunun hangi sebeple dergide yer alan her türlü içeriklerden sorumlu tutulduğunu açıklamamış ve bu konuda hiçbir değerlendirme yapmamıştır.

21. Öte yandan Anayasa Mahkemesi daha önce Türk hukukuna göre bir oluşumun terör örgütü olarak tespitinin -suçun unsurlarından biri olmamakla birlikte- ancak kesinleşmiş bir yargı kararıyla mümkün olduğunu tespit etmiştir (Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, § 111; Ahmet Aslan, § 50). Anayasa Mahkemesi ayrıca Yargıtay’ın yerleşik içtihadına da yer vererek bir oluşumun terör örgütü olarak tespitine dair kesinleşmiş yargı kararının en önemli işlevinin, söz konusu oluşumun bir terör örgütü olduğunun bilinebilecek hâle getirmesi olduğu, bu sebeple kesinleşmiş yargı kararının varlığının failin kastının ortaya konulması bakımından önem taşıdığını vurgulamıştır (Ahmet Aslan, § 51). Bunun yanında, kişilerin dâhil oldukları ileri sürülen oluşum veya yapılanmanın bir terör örgütü olduğunu bilmediklerini iddia etmeleri durumunda öncelikle suçun doğrudan kastla işlenebildiği dikkate alınmakta ve bu kişiler hakkında 5237 sayılı Kanun'un 30. maddesinde düzenlenen hata hükümleri uyarınca değerlendirme yapılmasının mümkün olup olmadığı yargı organlarınca incelemektedir. Bu incelemede kişilerin terör örgütü olarak tanımlanan yapılanmanın içindeki konumları, suça konu edilen eylemlerin niteliği ve bunların işlendiği belirtilen dönemde bu örgütün gerçek amacının ve terörle bağlantılı faaliyetlerinin bilinip bilinmediği gibi olgular dikkate alınmaktadır (Adnan Şen, 118).

22. Başvuruya konu olayda başvurucu, PRK/Rizgari terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılmış ise de Mahkemece bu örgütün gerçekten de Türk hukukunda terör örgütü olarak kabul edildiğini gösteren kıyaslanabilir biriçtihat sunmadığı görülmektedir. İlk derece mahkemesince, PRK/Rizgari'nin bir terör örgütü olarak kabul edilmesinin tüm dayanaklarını denetime elverişli olacak şekilde gösterilmemesi ve varsa müstakar içtihatları karara eklenmemesi nedeniyle suç tarihinde bir terör örgütü olarak hukuki varlık kazanıp kazanmadığı dahi ortaya konulmayan oluşumun propagandasının ne şekilde yapıldığı anlaşılamamıştır (farklı bağlamda benzer nitelikte değerlendirmeler için bkz. Cihat Aydoğmuş, B. No: 2019/3078, 3/11/2022, § 15).

23. Sonuç olarak yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ikna edici bir biçimde gösteremeyen ilk derece mahkemesinin gerekçesinin ilgili ve yeterli olarak kabul edilmesi mümkün görülmemiştir.

24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.

27. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

28. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması ile ayrı ayrı olmak üzere 100.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

29. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve -koşulları oluştuğu takdirde düşme kararı verilmeyecekse- Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

30. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/129, K.2016/61) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Rıza Dinç [1.B.], B. No: 2021/47792, 11/6/2024, § …)
   
Başvuru Adı RIZA DİNÇ
Başvuru No 2021/47792
Başvuru Tarihi 16/7/2021
Karar Tarihi 11/6/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvurucunun bir derginin imtiyaz sahibi olması nedeniyle terör örgütü propagandası yapma suçundan hakkında kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesinin ifade özgürlüğünü, yargılamanın uzun sürmesinin makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
İfade özgürlüğü Terör örgütünün propagandasını yapma İhlal Manevi tazminat, Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi