TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERKAN KARADAĞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/51417)
|
|
Karar Tarihi: 3/7/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucu
|
:
|
Erkan KARADAĞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Banu ÇUKADAR YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ziynet alacağı yönünden açılan davada adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 13/7/2012 tarihinde evlendiği eşine karşı evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle 3/1/2018 tarihinde boşanma davası açmıştır. Başvurucunun eşi de başvurucuya karşı dava açmış ve ziynet alacaklarını talep etmiştir.
3. Çayırlı Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme), aile mahkemesi sıfatıyla baktığı davada 6/7/2018 tarihinde tarafların boşanmasına, ziynet alacağı yönünden başvurucunun eşinin talebinin reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmında, başvurucunun eşinin düğün CD'sini mahkemeye ibraz edemediği gibi ziynet eşyalarının nelerden ibaret olduğunu ispata yarar delil de sunamadığı belirtilmiş ve evden ayrılırken ziynet eşyalarını götürmesine engel olunduğunu veya zorla elinden alındığını ispata yarar delil sunamadığı ifade edilmiştir. Başvurucunun eşinin belirttiği tanıkların bu iddiaları doğrular ve destekler nitelikte görgüye dayalı, açık ve net anlatımlarda bulunmadıkları, başvurucunun eşinden aktarma beyanlarda bulundukları vurgulanmıştır.
4. Başvurucunun eşi karara karşı 26/7/2018 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 18/11/2020 tarihinde istinaf başvurusunu kabul ederek mahkeme kararının ziynet alacağına ilişkin kısmının kaldırılmasına ve başvurucunun eşi tarafından ziynet eşyaları yönünden açılan davayı kabul ederek 50.300 TL ziynet eşyası bedelinin başvurucudan alınarak başvurucunun eşine verilmesine karar vermiştir. Kararda, tanık E.K.nin beyanlarından davalı-karşı davacının tedavisinde ziynet eşyalarının bir kısmının harcandığı belirtilmiştir. Tanık A.A.nın beyanları ile davalı-karşı davacının müşterek haneden ayrıldığında üzerinde ziynet eşyasının bulunmadığının anlaşıldığı ifade edilmiştir. Ziynet eşyalarının davacı-karşı davalı erkek tarafından alındığı ispatlandığı fakat iade edildiği hususunun davacı-karşı davalı erkekçe ispatlanamadığı sonucuna varılmıştır.
5. Başvurucu, Bölge Adliye Mahkemesinin 18/11/2020 tarihli kararına karşı 12/1/2021 tarihinde temyiz yoluna başvurmuştur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi (Yargıtay) 12/4/2021 tarihinde temyiz dilekçesinin reddine karar vermiştir. Kararda, Bölge Adliye Mahkemesince ziynet alacağı davasına yönelik verilen kararın kesin olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle başvurucunun ziynet alacağına ilişkin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
6. Öte yandan Bölge Adliye Mahkemesi 30/11/2020 tarihinde boşanma davasının ziynet eşyası alacağına yönelik kısmını tefrik ederek mahkeme kararının ziynet eşyası alacağına ilişkin kısmının kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir. Kararda, istinaf aşamasında ziynet alacağına yönelik davanın tefrik edildiği belirtildikten sonra taraf tanıklarından eşler arasında ziynet eşyalarına yönelik bir anlaşma veya bu konuda yerel bir âdet olup olmadığının etraflıca sorulup bunun maddi olaylara dayanılarak açıklattırılması gerektiği belirtilmiştir. Tanık beyanlarının çelişmesi hâlinde gerektiğinde ilgili kişilerin yüzleştirilmesi suretiyle çelişkinin giderilmeye çalışılması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucunun eşinin ziynet eşyalarının kadının kişisel malı olduğunu güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlaması hâlinde bu sonuca göre, aksi hâlde kadına özgü olmayan ziynet eşyalarının eşlerin paylı mülkiyetinde olduğu kabul edilerek karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
7. Mahkeme 14/7/2021 tarihinde, başvurucunun eşinin ziynet alacağına yönelik açtığı davanın reddine karar vermiştir. Kararda, istinaf aşamasında boşanma davasının ziynet alacağı yönünden tefrik edildiği ve sonrasında Bölge Adliye Mahkemesinin 30/12/2020 tarihli kararıyla bozularak geri gönderildiği bilgisine yer verilmiştir. Başvurucunun eşinin düğün CD'sini mahkemeye ibraz edemediği gibi ziynet eşyalarının nelerden ibaret olduğunu ispata yarar delil de sunamadığı belirtilmiştir. Evden ayrılırken ziynet eşyalarını götürmesine engel olunduğunu veya zorla elinden alındığını ispata yarar delil sunamadığı ifade edilmiştir. Başvurucunun eşinin belirttiği tanıkların bu iddiaları doğrular ve destekler nitelikte, görgüye dayalı, açık ve net anlatımlarda bulunmadıkları, başvurucunun eşinden aktarma beyanlar verdikleri tespit edilmiştir. Başvurucu tarafından çeyiz eşyalarının dahi verilerek buna ilişkin tutanak tutulduğu, ekonomik olarak değeri daha fazla olan altınları almayan başvurucunun eşinin çeyiz eşyalarını karşılıklı anlaşma ile almasının hayatın olağan akışına aykırı olacağı değerlendirilmiştir. İstinaf kararı doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda ziynet alacağının varlığına ilişkin kanaat oluşmadığı, bu hâliyle başvurucunun eşinin ziynet eşyası alacağı olduğunu ispat edemediği sonucuna varılmıştır.
8. Başvurucunun eşi karara karşı 16/8/2021 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi 30/11/2022 tarihinde istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir. Kararda, ziynet eşyalarını eşinin götürdüğü beyanı ile ziynet eşyalarının varlığının başvurucu tarafından kabul edildiği belirtilmiştir. Ziynetler taşınabilir eşyalardan olup olağan yollardan evden ayrılan başvurucunun eşinin karine olarak ziynet eşyalarını da yanında götürdüğünün kabul edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucunun eşinin evden ayrılırken ziynet eşyalarının başvurucuda kaldığı iddiasını da ispatlayamaması nedeniyle Mahkemece delillerin takdirinde usul ve yasaya aykırılık görülmediği sonucuna varılmıştır.
9. Yargıtayın 12/4/2021 tarihli kararının 28/7/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmesi üzerine başvurucu 23/8/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Başvurucu, Yargıtayın 12/4/2021 tarihli kararında, Bölge Adliye Mahkemesinin 18/11/2020 tarihli kararının ziynet alacağına yönelik kısmının kesin olduğunun belirtildiğini ifade etmiştir. Aynı ziynet alacağı yönünden Bölge Adliye Mahkemesinin 30/12/2020 tarihli tefrik kararı neticesinde Mahkeme tarafından 14/7/2021 tarihli kararıyla ziynet alacağı yönünden davanın reddine karar verilmekle kararlar arasında çelişki doğduğu belirtilmiştir. Bu nedenle hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkesinin ortadan kalkarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
11. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kabul edilebilirlik şartları ve incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle düzenlenir.”
12. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 80. maddesi şöyledir:
“(1) Bölümler ya da komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hallerde düşme kararı verilebilir:
…
ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi.
(2) Bölümler ya da Komisyonlar; yukarıdaki fıkrada belirtilen nitelikteki bir başvuruyu, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde incelemeye devam edebilir.”
13. Adil yargılanma hakkı ile bağlantılı olan kesin hükme saygı ilkesi, kesinleşmiş bir mahkeme hükmüyle bireylere tanınan statüye (hak ve borçlara) hukuk düzenince istisnai durumlar dışında müdahale edilmemesini gerekli kılar (Mustafa Altın [GK], B. No: 2018/10018, 27/10/2021, § 63). Kesin hükme saygı ilkesi, yürürlükteki kurallara göre çözümlenen bir konunun o konunun ilgilileri arasında -kanunun öngördüğü yargılamanın yenilenmesi gibi ayrık durum dışında- yeniden incelenmesine engeldir. Değişik kanunlarda yer alan bu hukuksal kurum, yargı alanında kararlılık sağlamak amacına bağlanmaktadır. Biçimsel ve nesnel anlamda tanımları yapılan bu kurumun ögeleri; yargı kararlarına tanınan bir nitelik olması, bu niteliğin yasalarla tanınması ve yargı kararına uyulması zorunluluğudur (Mustafa Altın, § 57; AYM, E.1988/36, K.1989/24, 2/6/1989).
14. Kesin hükme saygı ve kesin hükmün bağlayıcı olması, hükmü veren mahkeme de dâhil diğer bütün mahkemelerin ve diğer ilgili kurumların bu kararla bağlı olması anlamına gelir. Yargının verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm, zarar gören taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin bir anlamı kalmayacaktır (Mustafa Altın, § 58).
15. Başvuruya konu olayda, Bölge Adliye Mahkemesi öncelikle 18/11/2020 tarihinde ziynet alacağı yönünden başvurucunun eşinin haklı olduğuna kanaat getirerek alacak ödenmesine hükmetmiştir. Karara karşı temyiz yolu açık olarak verilse de temyiz aşamasında Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın kesin olduğu belirtilmiş ve karar kesinleşmiştir. Öte yandan Bölge Adliye Mahkemesi 30/12/2020 tarihinde ziynet alacağı yönünden davayı tefrik etmiş ve 6/7/2018 tarihli Mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Bireysel başvuruda bulunulduktan sonra Mahkeme, Bölge Adliye Mahkemesinin tefrik etmesine yönelik kararı doğrultusunda yaptığı araştırmalar neticesinde başvurucunun eşinin ziynet alacağı yönünden açtığı davayı reddetmiştir. Başvurucunun eşinin karara karşı yaptığı istinaf başvurusu reddedilerek karar kesinleşmiştir.
16. Dolayısıyla kesin hükme rağmen ortada birbiriyle çelişen iki farklı karar ortaya çıkmıştır. Başvurucunun şikâyeti de ziynet alacağı yönünden birbiriyle çelişki doğuran kararlar verilmesine yöneliktir. Ziynet alacağına dair başvurucunun eşini haklı bulan ilk Bölge Adliye Mahkemesi kararı kesinleştikten sonra tefrik kararı uyarınca Mahkeme tarafından ziynet alacağı ayrı bir dava olarak değerlendirilmiş ve toplanan delil durumuna göre dava reddedilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi de aynı görüşü paylaşarak karara karşı yapılan istinaf başvurusunu esastan reddetmiş ve karar kesinleşmiştir. Ziynet alacağı davasıyla ilgili kesinleşen son karara bakıldığında başvurucunun aleyhine verilmiş bir karar bulunmadığı görülmektedir. Bu bağlamda başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin bulunmadığı anlaşılmıştır.
17. Öte yandan İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen başvurunun incelenmesinin devamında Anayasa'nın uygulanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı herhangi bir durumun da söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmadığı anlaşıldığından İçtüzük’ün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendi gereğince başvurunun düşmesine karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi nedeniyle DÜŞMESİNE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 3/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.