TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABDO ŞEYH VE ŞERAFETTİN DEMİR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/7151)
Karar Tarihi: 13/2/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Mustafa ŞENOCAK
Başvurucular
1. Abdo ŞEYH
2. Şerafettin DEMİR
Başvurucular Vekili
Av. Mahmut KAÇAN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza davasında sanıkların hazır bulunma taleplerinin reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya uzaktan katılımlarının sağlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucular, Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan yargılanmışlardır. Van 2. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülen yargılamanın duruşması on yedi celsede tamamlanmıştır. Yargılamada 9/11/2012 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda duruşmanın 17/1/2013 tarihinde yapılmasına ve başvurucuların duruşma tarihinde duruşmada hazır bulundurulmalarına karar verilmiştir.
3. Başvurucular, yargılamanın 17/1/2013 tarihli ilk celsesine bizzat duruşma salonunda hazır bulunarak katılmışlardır. Duruşmada başvurucular, müdafilerinin de hazır bulunmasıyla savunma yapmışlardır. Mahkeme, bir sonraki celsede başvurucuların duruşma salonunda hazır edilmesine, duruşmaya ara vererek sonraki celsenin 19/3/2013 tarihinde yapılmasına karar vermiştir.
4. Başvurucular duruşmanın diğer celselerinin bir kısmına bizzat duruşma salonunda hazır bulunarak, bir kısmına da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılarak aleyhlerindeki delillere yönelik savunma yapmışlardır. Başvurucuların SEGBİS aracılığıyla katıldıkları duruşma tutanaklarında duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılmak istemedikleri yönünde Mahkemeye itirazda bulunduklarına dair herhangi bir beyanları yer almamaktadır.
5. Hükmün açıklandığı ve müdafilerinin de hazır bulunduğu yargılamanın 28/4/2015 tarihli on yedinci celsesinde başvurucular, bizzat duruşma salonunda hazır bulunmuşlardır. Mahkeme, başvurucuların anılan suçlardan ayrı ayrı hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar vermiştir.
6. Başvurucular verilen karara karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Başvurucular, gerekçeli temyiz dilekçelerinde duruşmalara bizzat katılmamaları ile ilgili herhangi bir şikayette bulunmamışlardır. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 23/3/2016 tarihli kararıyla Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan verilen hükümleri onamış, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan verilen hükmü ise bozmuştur.
7. Bozma kararı üzerine Van 2. Ağır Ceza Mahkemesince görülmeye başlanan yargılama on celsede tamamlanmıştır. Yargılamada 14/6/2016 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda duruşmanın 22/9/2016 tarihinde yapılmasına ve başvurucuların duruşma tarihinde duruşmada hazır bulundurulmalarına karar verilmiştir.
8. Başvuruculardan Abdo, yargılamanın bozma sonrasındaki 22/9/2016 tarihli ilk celsesine tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumundan SEGBİS aracılığı ile katılmıştır. Anılan celsede başvurucu, müdafiinin de hazır bulunmasıyla savunma yapmıştır.
9. Başvurucular duruşmanın diğer celselerinin bir kısmına bizzat duruşma salonunda hazır bulunarak, bir kısmına SEGBİS aracılığı ile katılarak aleyhlerindeki delillere yönelik savunma yapmışlardır. Başvurucuların SEGBİS aracılığıyla katıldıkları duruşma tutanaklarında duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılmak istemedikleri yönünde Mahkemeye itirazda bulunduklarına dair herhangi bir beyanları yer almamaktadır.
10. Hükmün açıklandığı ve müdafilerinin de hazır bulunduğu yargılamanın 19/4/2018 tarihli onuncu celsesinde başvurucular duruşmadan bağışık tutulma talebinde bulunmuşlardır. Mahkemece başvurucuların talebinin kabulüne karar verilmiştir. Mahkeme, başvurucuların ayrı ayrı kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar vermiştir.
11. Başvurucular, gerekçeli temyiz dilekçelerinde diğerlerinin yanı sıra duruşmalara bizzat katılamamaları nedeniyle savunma haklarının kısıtlandığını belirterek hükmün bozulmasını talep etmişlerdir. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
12. Başvurucular, nihai hükmü 10/1/2021 tarihinde öğrendikten sonra 27/1/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
13. Komisyon, başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne, duruşmada hazır bulunma hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
14. Başvurucular, yargılama süreci boyunca SEGBİS aracılığı ile dinlenildiklerini belirterek savunma için gerekli zaman ve kolaylıklardan yararlanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
15. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucuların müdafi yardımından da yararlanmak suretiyle herhangi bir sınırlamaya maruz kalmadan ve teknik bir bağlantı sorunu yaşamadan etkili bir şekilde savunma yapma imkânı bulduğu ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne ilişkin beyanlarında genel olarak bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
16. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı kapsamında incelenmiştir.
17. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban ([GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020) ve Emrah Yayla ([GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020) kararlarında duruşmada hazır bulunma hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararlarda öncelikle kişilerin istemine aykırı olarak SEGBİS yoluyla duruşmaya katılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir. Bu müdahalenin kanunilik, meşru amaç ve ölçülülük yönünden inceleneceğini ifade etmiştir. Anılan kararlarda 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı ve müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşılmıştır (Şehrivan Çoban, §§ 72-104; Emrah Yayla, §§ 58-86).
18. Anılan kararlarda ölçülülük yönünden yapılan incelemede ise başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin hangi zorlayıcı nedene dayanılarak kabul edilmediğinin ortaya konulmaması ve başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı celselerde esaslı işlemlerin yapılması nedeniyle müdahalenin gerekli olmadığı değerlendirilmiştir.
19. Diğer taraftan Anayasa'nın 36. maddesi veya diğer herhangi bir maddesi, kişilerin adil yargılanma hakkının güvencelerinden feragat etmelerini yasaklayan bir hüküm içermemektedir. Ne var ki adil yargılanma hakkının güvencelerinden feragat edilmesinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için feragat iradesinin açık olmasının ve sonuçlarının kişi yönünden makul olarak öngörülebilir olmasının yanında asgari usul güvencelerinin de sağlanmış olması, ayrıca adil yargılanma hakkından feragat edilmesini meşru olmaktan çıkaran üstün bir kamu yararının bulunmaması gerekir (Nurettin Balta, B. No: 2016/10023, 28/12/2021, § 45).
20. Adil yargılanma hakkı güvencelerinden açık bir şekilde feragat edilebileceği gibi örtülü şekilde feragat edilmesi de mümkündür. Her iki durumda da feragatin tereddüde yer vermeyecek şekilde açık olması ve aynı zamanda kamu yararına aykırılık taşımaması gerekir. Ayrıca örtülü feragatin geçerli olabilmesi için feragat eden tarafın söz konusu eylemlerinin sonuçlarını makul olarak öngörebileceği ortaya konulmalıdır. Dolayısıyla yetkili yargı organları bu konuda varsayıma dayalı bir değerlendirme yapmamalıdır (duruşmada hazır bulunma hakkı bakımından yapılan benzer değerlendirmeler için bkz. Emrah Yayla, § 75). Bununla birlikte adil yargılanma hakkı güvencelerinden feragat iradesi, bunu gösteren olguların bulunmasından veya suç isnadı altındaki kişinin tutum ve davranışlarından anlaşılabilir.
21. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Ansar Onat (B. No: 2019/14515, 15/6/2022) kararında değerlendirdiği şartlar dâhilinde duruşmada hazır bulunma hakkından feragat edilmesi durumunda anılan hakka dair bir müdahalenin bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Bu başvuruya konu olayda duruşmalara SEGBİS aracılığı ile katıldığı sırada başvurucunun bu duruma yönelik herhangi bir itiraz ileri sürmediği belirtilmiştir. Ayrıca yargılamaya uzaktan katılım sürecinde ses ve görüntü kalitesiyle ilgili sorun yaşandığına ilişkin bir iddia ve itiraza duruşma tutanaklarında ve başvuru formunda yer verilmediği açıklanmıştır. Bu durumda başvurucuların doğrudan duruşmada hazır bulunma hakkından feragat ettiğine dair bir beyanı bulunmamakta ise de taleplerine aykırı olarak SEGBİS yoluyla duruşmalara katılmak zorunda bırakılmadığı vurgulanmıştır. Anılan kararda, başvurucuların duruşmalara bizzat katılma taleplerini celse aralarında mahkemeye iletmedikleri de dikkate alındığında söz konusu hakka ilişkin feragat etme iradesini zımnen ortaya koydukları sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca başvurucuların SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sonuçlarını makul olarak öngörebilecek durumda olmadığına dair somut bir veri bulunmadığı gibi duruşmada hazır bulunma hakkından feragat ile ilgili asgari usul güvencelerinin kendilerine sağlanmadığına yönelik bir iddialarının da başvuru formuna yansımadığı belirtilmiştir. Buna ek olarak başvurucuların duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etme iradesini gösterdiklerine ilişkin kabulü meşru olmaktan çıkaracak üstün bir kamu yararının mevcut olduğundan söz etmenin de -somut olayın koşullarında- mümkün gözükmediği, dolayısıyla başvurucuların duruşmada hazır bulunma hakkına bir müdahalede bulunulmadığı değerlendirilmiştir (Ansar Onat, § 23).
22. Somut olayda da anılan kararlarda yer alan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Bu durumda adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan gerekçeyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlali iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyete neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 13/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.