|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
ÜZEYİR YILDIZOĞLU BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2022/100969)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 2/7/2025
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
|
Üyeler
|
:
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
|
Metin KIRATLI
|
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin ERAL
|
|
Başvurucu
|
:
|
Üzeyir YILDIZOĞLU
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Emine Pınar TEKİNŞEN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, karar sonucunu etkileyecek nitelikteki esaslı iddiaların kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesindeki mahrem hizmetler yapılanmasında yer alan ve Ankara ili genelinde kullanılan kontörlü sabit hatlardan bağlı bulundukları sivil imamlarla iletişim sağladıkları tespit edilen başvurucunun da aralarında bulunduğu asker kişiler hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle soruşturma başlatılmıştır.
3. Soruşturma kapsamında daha önceden tespit edilen sabit telefon numaralarına ilişkin HTS kayıtları temin edilmiştir. Başvurucu soruşturma kapsamındaki ifadesinde; aramaların yapıldığı tarihte askerî hastanelerde asistan olarak görev yaptığını, telefon numarasını hastalarına da verdiğini, arayan kişilerin hastaları olabileceğini ve örgütle hiçbir bağlantısının bulunmadığını beyan etmiştir.
4. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma şüphesiyle 8/6/2018 tarihinde gözaltına alınmış; 13/6/2018 tarihinde ise tutuklanmıştır.
5. Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 25/6/2018 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede özetle başvurucunun 2012-2015 yılları içinde Ankara ili genelinde bulunan 10 farklı sabit telefon numarasından 22 defa arandığı, aynı sabit telefon numaralarından farklı tarih ve saatlerde binbaşı veya yüzbaşı rütbesindeki birçok kişinin de arandığı, bu aramaların mahrem yapılanma içinde bulunan sivil kişiler tarafından örgütsel amaçla yapıldığı, başvurucunun örgütün sivil mahrem imamlarıyla buluşarak görüştüğü ve örgütsel toplantılara katıldığı belirtilerek atılı suçu işlediği iddia edilmiştir.
6. İddianamenin kabulüyle açılan dava, Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Mahkeme, 26/7/2018 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapmıştır. Tensip Tutanağı'nda -diğerlerinin yanı sıra- başvurucuya ait GSM hattı ile ardışık arama kayıtlarına ilişkin sabit telefonlara ait HTS kayıtlarının istenmesine ve yine ardışık arama kayıtlarında adı geçen kişiler hakkında soruşturma dosyasının bulunup bulunmadığının araştırılmasına karar verilmiştir.
7. Yargılama on celsede tamamlanmıştır. Birinci celsede başvurucunun savunması alınmıştır. Başvurucu savunmasında; iddianamede belirtilen ardışık arama kayıtlarının HTS verileri ile uyuşmadığını, arama sürelerinin uzun olmasının aramaların örgütsel amaçla yapılmadığını gösterdiğini, aramaların hastanedeki göreviyle ilgili olarak hastalar tarafından yapılmış olabileceğini, örgütle herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını beyan etmiştir. Mahkeme, duruşma hazırlığı aşamasında araştırılmasına karar verdiği HTS kayıtları ile soruşturma dosyalarının beklenmesi amacıyla celseyi ertelemiştir.
8. Mahkeme üçüncü celsede başvurucu ile aynı sabit telefon numaralarından aranan diğer asker kişilere ait ardışık aramalara ilişkin HTS kayıtlarının istenmesine karar vermiştir. Diğer taraftan başvurucunun savunma tanığı olarak hazır etmiş olduğu tanık R.G. dinlenmiştir. Tanık R.G.; başvurucu ile aynı hastanede çalıştıklarını, bazı sevk durumlarında askerlerin güzergâh üzerindeki sabit numaralardan doktorları aradıklarını beyan etmiştir. Mahkeme, HTS kayıtları ile diğer kişilere ait kovuşturma dosyalarının ikmali ve eksikliklerin tamamlanması hâlinde dosyanın ardışık arama kayıtları yönünden bilirkişi raporu alınması amacıyla celseyi ertelemiştir.
9. Yedinci celse öncesinde hakkında benzer suçtan soruşturma yürütülen İ.Ö.nün başvurucu hakkındaki beyanları dosyaya gönderilmiştir. Mahkeme İ.Ö.nün tanık olarak Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) vasıtasıyla dinlenmesine yönelik işlem yapmıştır. Sekizinci celsede başvurucu huzurunda SEGBİS yoluyla dinlenen tanık İ.Ö. 1997/1998 yıllarındaki üniversite dönemlerinde örgüte ait evde başvurucu ile birlikte kaldıklarını beyan etmiştir. Başvurucu ise tanığı tanımadığını ve anlattığı hususları kabul etmediğini beyan etmiştir.
10. Dokuzuncu celsede ardışık arama kayıtlarıyla ilgili düzenlenen bilirkişi raporu dosyaya sunulmuştur. 28/10/2020 tarihli bilirkişi raporunda özet olarak başvurucu adına kayıtlı GSM numarasının 9 farklı tarihte 10 sabit numarayla iletişim kaydının bulunduğu, karşı baz kayıtlarına göre ise 10 farklı tarihte 16 arama kaydının tespit edildiği, yapılan 10 aramanın başarılı, 5 aramanın 0 saniyelik başarısız ve 1 aramanın ise tek yönlü olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporunda ayrıca baz karşı bazın uyumlu göründüğü, 99 ve 100'e tamamlama şeklinde aramasının bulunmadığı, aynı sabit hattan ardışık olarak arandığı belirtilen S.T. ve M.B. ile ortak HTS irtibatının bulunduğu ve başvurucunun örgütsel amaçla ve periyodik olarak arandığının değerlendirildiği bildirilmiştir. Başvurucu, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme içerdiği gerekçesiyle rapora karşı itirazlarını sunmuştur.
11. Aynı celsede Cumhuriyet savcısı sunmuş olduğu esas hakkındaki mütalaasında, başvurucunun mahrem imamlar tarafından kullanılan sabit numaralardan periyodik/tekil şekilde arandığı ve tanık İ.Ö.nün başvurucuyla örgüt evinde birlikte kaldıklarına yönelik beyan ve teşhiste bulunduğu gözetilerek silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talep edilmiştir. Başvurucu savunmasında, aramaların örgütle ilgisinin bulunmadığını, sabit numara aramalarının hastanedeki göreviyle ilgili olduğunu, HTS kayıtlarının yasal süreden sonra temin edildiğini, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu ve tanık beyanının soyut olduğunu ifade etmiştir.
12. Mahkemece başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği sabit kabul edilerek örgüt üyeliği suçundan alt sınırdan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
" ... Dosyaya giren tüm bilgi, belge ve deliller birlikte değerlendirildiğinde hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliğinden dava açılan sanık Üzeyir Yıldızoğlu'nun [başvurucu] HTS verilerinin BTK kurumundan dosyamıza getirtildiği, getirilen veriler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda sanığın kendisi adına kayıtlı 0505 ... 08 nolu cep telefonuna Ankara ilinde bulunan sabit hatlardan baz kayıtlarına göre 9 farklı tarihte 10 kere, karşı baz kayıtlarına göre 10 farklı tarihte 16 kez iletişim kurulduğu görülmüştür. Söz konusu iletişim kayıtlarının 22/8/2012 tarihinde başlayıp, 12/4/2015 tarihine, 17/25 Aralık 2013 sürecinden sonrasına kadar devam ettiğinin görüldüğü, bu iletişim kayıtlarının sıfır saniye ile altmış dokuz saniye arasında çok kısa sürelerle gerçekleştiği, söz konusu aramaların gerçekleştiği 22/8/2012, 18/9/2012, 10/10/2012, 30/10/2012, 7/1/2013, 30/4/2013, 10/6/2013, 30/11/2013, 4/12/2013, 12/4/2015 tarihleri arasında düzenli periyodik aralıklar olduğu, aramaların mesai zamanları dışında olduğu ve periyodik olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda sayılan bütün bu hususlar çerçevesinde Yargıtay'ın kriterleri gözetilerek Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kıdemli yüzbaşı olarak görev yapmış olan sanığa [başvurucu] yapılan söz konusu aramaların FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün mahrem askerî yapılanmasının kullandığı ve mahrem imamların örgüt mensubu asker kişileri toplantıya çağırmak için tercih ettiği ardışık aramalar olduğuna mahkememizce kesin bir şekilde kanaat getirilmiştir.
Dosya kapsamında dinlenen tanık [İ.Ö.nün] gerek soruşturma aşamasında gerekse mahkememiz huzurunda kovuşturma aşamalarında verdiği istikrarlı ifadelerde sanığı örgüt mensubu olarak teşhis ettiği, kendisinin sanıkla beraber üniversite yıllarında örgüt evinde kaldıklarını söylediği, evde örgüt elebaşı Gülen'e ait kitapların okunduğu, videoların izlendiğini belirttiği görülmüştür. Tanık [İ.Ö.nün] Edirne Cumhuriyet Başsavcılığında şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesinde sanığın [başvurucu] örgüt evinde kaldığını belirterek fotoğraftan teşhis ettiği ve ev abiliği yaptığını beyan ettiği, tanığın ifadelerinin tutarlı olması, aralarında bir husumet olduğuna dair herhangi hususun dosyada bulunmaması, sanığa iftira atmak için bir sebebi olmaması gibi sebepler gözönünde tutularak tanığın [İ.Ö.nün] ifadesi sanığın aleyhine değerlendirilmiştir."
13. Başvurucu, istinaf dilekçesinde -diğerlerinin yanı sıra- ardışık arama kayıtlarına ilişkin verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirildiğini ve HTS kayıtları ile ardışık arama kayıtlarının uyuşmadığına ilişkin savunmalarının gerekçeli kararda değerlendirmeye alınmadığını belirtmiştir.
14. Başvurucunun istinaf talebi Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesince (Daire) 10/1/2022 tarihinde esastan reddedilmiştir.
15. Başvurucu, temyiz dilekçesinde de -diğerlerinin yanı sıra- hukuka aykırı delillerle karar verildiğini ve ardışık arama kayıtlarındaki çelişkilerin ve bilirkişi raporuna dair itirazlarının kararda etkili bir şekilde tartışılmadığını belirtmiştir.
16. Yargıtay 3. Ceza Dairesi istinaf talebinin esastan reddine ilişkin Daire kararını 10/10/2022 tarihinde onamıştır.
17. Başvurucu, nihai hükmü 16/11/2022 tarihinde öğrendikten sonra 25/11/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne, adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, tanık sorgulama hakkı, hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ile savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna ve anılan haklara ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
19. Başvurucu; ardışık arama kayıtlarına dayanak kabul edilen HTS kayıtlarının incelenme usulü ile söz konusu aramaların niteliklerine dair aşamalarda ileri sürdüğü davanın sonucuna etkili itiraz ve savunmalarına Mahkeme ve kanun yolu incelemesi aşamasında ayrı ve açık yanıt verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; delil sunma ve inceleme yöntemlerinin yasaya uygun olup olmadığını denetlemenin Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevinin başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesine ilişkin olduğu belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı formdaki şikâyetleriyle aynı doğrultuda açıklamalarda bulunmuştur.
21. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı bağlamında incelenmiştir.
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
23. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesi de dikkate alındığında kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Tarafların uyuşmazlığın sonucuna etkili nitelikteki iddia ve itirazlarının mahkemesince ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanması gerekir. Diğer taraftan Kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan iddia ve itirazların bu defa kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açar (çok sayıda karar arasından bkz. Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Caner Kandırmaz [2. B.], B. No: 2013/3672, 30/12/2014, §§ 27-32).
24. Somut olayda istinaf ve temyiz denetiminden geçerek kesinleşen gerekçeli karara göre başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan mahkûm olmasında dayanılan deliller, başvurucunun Ankara'da bulunan büfe ve market gibi yerlerin sabit telefon numaraları üzerinden 9 farklı tarihte 10 defa örgütsel amaçla periyodik olarak arandığına dair HTS kayıtları ile huzurda dinlenen tanık İ.Ö.nün başvurucu ile 1997/1998 yıllarındaki üniversite döneminde örgüte ait evde birlikte kaldıklarına ilişkin beyanlarıdır.
25. Yargıtay kişilerin sabit veya ankesörlü hatlarla örgütsel iletişim kurma yöntemi uyarınca FETÖ/PDY'nin mahrem yapılanmasına dâhil olup olmadıklarının hukuki bir kesinlik içinde ortaya konulabilmesi için -somut olayın özelliğine göre- yapılması gerekli görülen araştırma işlemlerini içtihatlarında açıkça belirlemiştir (bkz. Murat Albayrak [GK], B. No: 2020/16168, 8/3/2023, §§ 127-132. Ayrıca bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 20/11/2024 tarihli ve E.2024/705, K.2024/15150; 19/11/2024 tarihli ve E.2022/6992, K.2024/14586; 21/10/2024 tarihli ve E.2022/3927, K.2024/11894 sayılı kararları).
26. Bu çerçevede Yargıtayın anılan kararlarında; sanıkla birlikte ardışık arandığı tespit edilen kişiler hakkında herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olup olmadığının araştırılması, ardışık aranan diğer şahıslar hakkında soruşturma bulunması hâlinde bu kişilerin tüm aşama ifadelerinin getirtilerek gerekirse tanık olarak dinlenmesinin sağlanması,sanığın kullandığını bildirdiği GSM hattı dışında operasyonel ve/veya patates hat kullanıp kullanmadığına yönelik yetkili kurumlar nezdinde araştırma yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, sanıkların bütün görev yerlerini kapsayan HTS kayıtları getirtilerek üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda "gerçekleştirilen arama sayısı, aramaların ardışık ya da periyodik olup olmadığı, aramaların gerçekleştirildiği saatler, konuşma süreleri, farklı ankesörlü telefonlardan aranıp aranmadıkları, ardışık aramaya dâhil olan şahısların aynı kuvvete mensup ve aynı rütbede olup olmadıkları, aramaları gizlemek için herhangi bir şifreleme yönteminin kullanılıp kullanılmadığı" hususlarını gösterir analiz inceleme ve tespit raporunun düzenlettirilmesi, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde (UYAP) araştırma yapılarak sanık hakkında herhangi bir ifade yahut beyan bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa onaylı örneklerinin getirilerek duruşmada 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 217. maddesi uyarınca sanık ve müdafiine okunması, anılan Kanun'un 210. maddesi kapsamında tek veya belirleyici ifade yahut beyan sahiplerinin duruşmada tanık sıfatı ile dinlenerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği de ifade edilmiştir (bkz. R.T. [GK], B. No: 2021/47924, 29/5/2025, § 30).
27. Başvurucu yargılamanın tüm aşamalarında; ardışık ve periyodik arama kayıtlarının hastanede görevi nedeniyle sevk edilen hastalarla ilgili asker kişiler ve yine cep telefonu numarasını verdiği hastaları tarafından yapılmış aramalara ilişkin olabileceğini, HTS kayıtları ile ardışık arama kayıtlarının çeliştiğini, sabit numaralara ilişkin HTS kayıtları dikkate alınarak inceleme yapılmadığını, arama ve aranma kayıtlarının uyumsuz olduğunu ve aleyhine beyanda bulunan tanığı tanımadığını ileri sürmüştür. Diğer taraftan ise başvurucu; Mahkeme tarafından temin edilen 28/10/2020 tarihli bilirkişi raporuna karşı HTS kayıtlarına göre altı aramanın hiç gerçekleşmediğine, sabit numaralara ilişkin karşı baz ve HTS kayıtlarının incelenmediğine, bir kısım sabit numaralara ilişkin adres kayıtlarının tespit edilmesi gerektiğine ve raporun teknik olarak yetersiz olduğuna ilişkin itirazlar sunmuştur.
28. Gerekçeli karar içeriği ve hükme esas alınan deliller dikkate alındığında başvurucunun, sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden örgütün hücre tipi yapılanmasına ait haberleşme ağına dâhil olduğuna ilişkin tespitlerin mahkûmiyet kararına götüren belirleyici delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Ancak Yargıtayın yukarıda belirtilen uygulamaları dikkate alındığında, başvurucunun hakkında yapılan tespitlerin ardışık olmadığı, ardışık aramada uygulanan yöntemlere uygun bulunmadığı itirazıyla ilgili kolluk tarafından düzenlenen HTS analiz raporuna karşı bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden başvurucu ile arandığı tespit edilen kişilerin tanık sıfatıyla Mahkemece dinlenmediği açıktır. Başvurucuyla ardışık arandığı tespit edilen kişiler hakkında herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olup olmadığının araştırılması, bu kişilerin tüm aşama ifadeleri getirtilerek gerekirse tanık olarak dinlenmesinin sağlanması, başvurucunun kullandığını bildirdiği GSM hattı dışında operasyonel ve/veya patates hat kullanıp kullanmadığına yönelik yetkili kurumlar nezdinde araştırma yapılması ve bütün görev yerlerini kapsayan HTS kayıtları getirtilerek üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda analiz inceleme ve tespit raporunun düzenlettirilmesi gerektiği Yargıtay kararlarından anlaşılmaktadır. Ayrıca gerekirse UYAP'ta araştırma yapılarak başvurucu hakkında herhangi bir ifade yahut beyan bulunup bulunmadığı, varsa onaylı örneklerinin getirilerek duruşmada başvurucu ve müdafiine okunması, gerekirse de ifade yahut beyan sahiplerinin duruşmada tanık sıfatı ile dinlenerek sonucuna göre başvurucunun hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla muhakeme sürecinde elde edilen deliller ve Mahkemenin gerekçesi dikkate alındığında, kişilerin sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden örgütün hücre tipi yapılanmasına ait haberleşme ağına dâhil olup olmadıklarının belirlenmesi açısından Yargıtay tarafından ilkesel olarak ortaya konulan ve adli makamlarca yapılması gerekli görülen araştırmaların somut olayda yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
29. Mahkemece başvurucunun savunmalarında dile getirilen bu hususlarla ilgili bir araştırma veya değerlendirme yapılmamıştır. Savunmaya ilişkin olarak belirtilen olguların kararın sonucunu değiştirebilme ihtimali olan iddialar olduğu, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunduğu ve bu konularda Mahkemece herhangi bir açıklama yapılmadığı anlaşılmaktadır (bkz. § 12).
30. Buna göre başvurucu üzerine atılı suçu işlemediğine dair savunmasını destekleyebilecek mahiyette itirazlar sunmasına rağmen, Mahkemece bu durum gerekçeli kararda ayrı ve açık olarak tartışılmamış ve başvurucunun iddialarına cevap verilmemiştir. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.
32. Başvuruda gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden kararda varılan sonuca ve uygun görülen giderime göre başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı, hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ile savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkına ilişkin diğer şikâyetlerine yönelik olarak kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
33. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 1.000.000 TL maddi, 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
35. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın neticesiyle ilgili bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
36. İhlalin niteliğine göre yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat, başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi ve belge sunmadığından da maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/287, K.2021/143) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/7/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvuru, karar sonucunu etkileyecek nitelikteki esaslı iddiaların kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olup, Sayın Mahkemece yapılan değerlendirmede çoğunluk tarafından, başvurucunun Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği kabul edilmiştir. Aşağıda belirttiğimiz nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Şöyle ki;
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde mahrem hizmetler yapılanmasında yer alan ve kontörlü sabit hatlarla bağlı bulundukları sivil imamlarla iletişim sağladıkları tespit edilen başvurucuların da aralarında bulunduğu asker kişiler hakkında soruşturma başlatılmıştır. Başsavcılık tarafından başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle düzenlenen iddianamenin kabulü ile dava görülmeye başlanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda örgüt üyeliği suçundan başvurucuya alt sınırdan hapis cezası verilmiştir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi istinaf talebini esastan reddetmiş, Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise istinaf talebinin esastan reddine ilişkin kararı onamış ve karar kesinleşmiştir.
Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında, dosyaya giren tüm bilgi, belge ve deliller birlikte değerlendirildiğinde hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliğinden dava açılan sanığın HTS verilerinin BTK kurumundan dosyaya getirtildiği, veriler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda sanığın kendisi adına kayıtlı 0505….nolu cep telefonuna Ankara ilinde bulunan sabit hatlardan baz kayıtlarına göre dokuz farklı tarihte 10 kere, karşı baz kayıtlarına göre on farklı tarihte 16 kez iletişim kurulduğu, iletişim kayıtlarının …/08/2012 tarihinde başlayıp, …/04/2015 tarihine, 17/25 Aralık 2013 sürecinden sonrasına kadar devam ettiğinin görüldüğü, bu iletişim kayıtlarının 0 saniye ile 69 saniye arasında çok kısa sürelerle gerçekleştiği, söz konusu aramaların gerçekleştiği 22/08/2012, 18/09/2012, 10/10/2012, 30/10/2012, 07/01/2013, 30/04/2013, 10/06/2013, 30/11/2013, 04/12/2013, 12/04/2015 tarihleri arasında düzenli periyodik aralıklar olduğu, aramaların mesai zamanları dışında olduğu ve periyodik olduğu, Yargıtay’ın kriterleri gözetilerek Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kıdemli yüzbaşı olarak görev yapmış olan sanığa yapılan söz konusu aramaların FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün mahrem askeri yapılanmasının kullandığı ve mahrem imamların örgüt mensubu asker kişileri toplantıya çağırmak için tercih ettiği ardışık aramalar olduğuna mahkemece kesin bir şekilde kanaat getirildiği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin Aydın Yavuz ve Diğerleri başvurusun ilişkin kararında (Başvuru Numarası: 2016/22169, Karar Tarihi: 20/6/2017, R.G. Tarih ve Sayı: 30/6/2017-30110) darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmaya ilişkin olarak FETÖ/PDY örgütünün özellikleri hakkında kapsamlı açıklamalara yer verilmiştir. Söz konusu kararda, yetkili makamlarca ve soruşturma mercilerince 15 Temmuz darbe teşebbüsünün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'ye ilişkin olarak özellikle son yıllarda yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda bu yapılanmanın özelliklerine ve faaliyetlerine ilişkin birçok tespit ve değerlendirmeye yer verilerek, özetle; FETÖ/PDY'nin yöneticileri ve üyelerinin, faaliyetlerini gizlilik esasıyla yürüttüğü ve gizliliği sağlayacak haberleşme yöntemleri kullandığı, gizlilik anlayışı, devlet yönetimi bakımından önemli görülen TSK, yargı, emniyet ve mülki idare birimlerinde ayrı bir titizlikle uygulandığı, FETÖ/PDY'nin gerçek amacının devleti ele geçirmek olduğu belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi Murat Albayrak (GK, B. No: 2020/16168, 8/3/2023) başvurusunda ise, FETÖ/PDY'nin “Askeri Mahrem” yapılanmasına, bu yapılanma içerisindeki örgütsel iletişim kurma yöntemlerine değinerek, örgütün askeri mahrem yapılanmasına mensup kişilerin örgütsel toplantıları organize etmek amacıyla birbirleriyle belirli gizlilik kuralları içerisinde ankesörlü/sabit hatlarla iletişim kurduklarını belirtmiştir. Mahkeme söz konusu kararında, hem ankesörlü/kontörlü sabit hatlarla (telefonlarla) kurulan, hem de bu hatlarla aranan kişilere ait GSM hattının iletişimlerinin tespiti sonucunda HTS verilerinin elde edilerek kolluk görevlilerince analiz edilmesini ve bu verilerin delil olarak kullanılmasını bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik içeren bir uygulama olarak değerlendirmemiş ayrıca, somut olayın özelliğine göre telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasında adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşmıştır (Murat Albayrak, § 124-146).
Somut olayda HTS kayıtlarına göre, başvurucunun kullandığı GSM hattı ile değişik tarihlerde kendi rütbesinde çok sayıda askerî personelle ardışık olarak arandığı tespit edilmiştir. SEGBİS yoluyla dinlenen tanık İ.Ö. ifadesinde, üniversite yıllarında örgüt evinde başvurucu ile birlikte kaldıklarını söylemiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, kural olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
Başvurucu hakkında terör örgütü üyeliğinin sübut bulduğunu kabul eden yerel mahkeme, somut olay bağlamında HTS kayıtlarını ve tanık ifadelerini değerlendirmiş, kararını gerekçelendirmiş ve hüküm kurmuştur. Yerel mahkemenin kararında, hukuk kurallarının uygulanmasında bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de mevcut değildir.
Açıklanan nedenlerle başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.