TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
RECEP BALTACI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2022/106362)
Karar Tarihi: 11/12/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI
Raportör
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucu
Recep BALTACI
Vekili
Av. Zeynep Sedef ÖZDOĞAN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, beyanları hükme esas alınan gizli tanıkların başvurucu (sanık) tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucunun Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle başvurucu hakkında soruşturma başlatmış ve 17/7/2016 tarihinde gözaltı kararı vermiştir. Başvurucu daha sonra tutuklanmıştır.
3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, 27/4/2017 tarihli iddianameyle başvurucunun da aralarında olduğu altmış bir kişinin silahlı terör örgütüne üye olma, üç kişinin ise silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. İddianamenin başvurucuyla ilgili kısmında, tanık anlatımları ile etkin pişmanlık kapsamında ifade veren şüphelilerin beyanlarına ve başvurucunun Bank Asyadaki hesabıyla ilişkili olarak alınan bilirkişi raporuna yer verilmiştir. Ayrıca başvurucunun hekim olduğu ve Aydın Devlet Hastanesinde başhekim yardımcısı olarak bir süre görev yaptığı belirtilerek Küresel Doktorlar Aydın Sağlık Derneği ile Aydın Kalkındırma ve Eğitim Derneğinin kurucularından olduğu bilgisi verilmiştir. Bu kapsamda söz konusu derneklerin FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda kurulduğu, sağlık teşkilatı içerisinde yer alan mensuplarının derneğe üye olduğu iddia edilmiştir. Örgütün sağlık teşkilatı içerisindeki yapılanması ve faaliyetleri dikkate alındığında başvurucunun örgüte yeni eleman temini ve örgüte finans sağlanmasında aktif olarak yer aldığı iddia edilmiştir.
4. İddianamenin kabulü ile açılan dava Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesince görülmeye başlanmıştır. Yargılamada 17/5/2017 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda -diğerlerinin yanı sıra- dosyada ismi geçen tanıkların dinlenilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasına dair karar verilmiştir.
5. Müdafi eşliğinde başvurucunun savunmasının alındığı 7/8/2017 tarihli ikinci celsede başvurucu, otuz üç sayfa yazılı beyanda bulunduğunu belirterek sözlü beyanlarının zapta geçirilmesi talebinin olmadığını ifade etmiş ve suçlamaları reddetmiştir. Duruşmada hazır bulunan tüm sanıkların savunmalarının alınmasından sonra tanıkların dinlenilmesine geçilmiştir. Başvurucu hakkında beyanda bulunan ve gizli tanık olmayan kişilerin beyanları yine bu ikinci celsede alınmıştır. Söz konusu kişilerin dinlenilmesi sırasında başvurucu veya müdafi tarafından ilgili tanıklara bir soru yöneltilmemiştir.
6. Tanıklardan V.B., soruşturma aşamasındaki ifadelerini yinelemiştir. Bu kapsamda "Sanık ile birlikte toplantılara katıldığını, birçok kere sanığın burs, kurban, nafaka, zekat adı altında para istediğini, sanığın Atatürk Devlet Hastanesinde gülen cemaati mensubu olmayan hastane çalışanlarından dahi burs, kurban vs adı altında para topladığını, en aktif şekilde cemaatin faaliyetlerini organize eden kurban vs. adı altında para toplayan kişilerden olduğunu" belirtmiştir. Bir diğer tanık E.T.nin "Sanığın hastane içerisinde cemaatçi olduğuna ilişkin yaygın bir görüş olduğunu, sanığın da [H.Y.nin] başkanlığını yaptığı Aydın Sağlık Derneğinde aktif olarak çalıştığını, ayrıca bunun dışında sanığın burs, kurban, sadaka, himmet istediği yönünde hastane içerisinde duyumlar aldığını, bunlardan dolayı kendisinin Fethullahçı olduğunu düşündüğünü" ifade ettiği anlaşılmıştır. Yine başvurucunun hazır bulunduğu celsede başvurucu hakkında beyanda bulunan ve karı koca olan tanıklardan biri "Sanığın Aydın Sağlık Derneğinin üyesi olduğunu, cemaatle ilgisinin olduğunu" belirtirken eşi de "Sanıkla kendisinin katıldığı cemaat sohbetlerinde karşılaştıklarını" beyan etmiştir. Başvurucu hakkında etkin pişmanlık hükümleri kapsamında beyanda bulunan ve aynı dosyada sanık olarak yargılanan U.K.nın savunması da bu duruşmada alınmıştır. Bu kişinin soruşturma evresinde başvurucu hakkında "Doktorlardan Recep Baltacı'nın tüm Aydın'ın bildiği gibi mütevelli seviyesinde cemaatçi olduğunu biliyorum" şeklinde ifade verdiği anlaşılmıştır. Duruşmada önceki beyanlarını yinelemiştir.
7. Celse sonunda gizli tanıkların heyetçe bilahare dinlenmesine, Aydın ilinde ses ve görüntü değişikliği yapılabilecek teknik imkân bulunmaması, sanıklar ve müdafilerine soru sorma hakkının yazılı olarak tanınmış olması nazara alınarak tarafların hazır bulunduğu oturumda gizli tanıkların dinlenilmesi yönündeki taleplerin reddedilmesine dair ara kararı verilmiştir. Diğer taraftan gizli tanıklara sorulması istenen sorular ile ilgili yazılı olarak beyanda bulunmak üzere müdafilere ve sanıklara on günlük süre verilmiştir.
8. Mahkemece ayrıca, bilirkişiye tüm sanıkların 1/1/2011 tarihinden Bank Asyanın faaliyetini durdurduğu tarihe kadar ki hesap hareketlerinin dijital ortamda gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Bu kapsamda sanıkların 1/1/2014 tarihinden itibaren kendi hesaplarına yeni para girişi yapıp yapmadıkları, açmış oldukları katılım, döviz ve altın hesaplarının temdit (yenileme) hesabı mı olduğu yoksa yeni para girişi sonucu açılan hesap mı olduğu hususunda her bir sanık yönünden ayrı ayrı ek rapor düzenlenmesi Mahkeme tarafından talep edilmiştir.
9. Gizli tanıklardan Bayram 5/9/2017 tarihinde sanıklar hazır bulunmaksızın dinlenilmiştir. Bu kapsamda gizli tanık Bayram beyanında başvurucu ile ilgili olarak özetle; "Sanığın 10-15 senedir doktorlardan sorumlu imam olduğunu, doktorlardan her ay düzenli olarak para topladığını yine doktorlardan duyduğunu, 17-25 Aralık sürecinden sonra çalıştığı hastaneye her gün düzenli olarak 3 tane Zaman Gazetesi aldırdığını" belirtmiştir.
10. Başvurucu hakkında beyanda bulunan diğer gizli tanıklar ise 17/10/2017 tarihinde yapılan celselerde dinlenilmiştir. Bu kapsamda gizli tanık Cenk başvurucu ile ilgili olarak beyanında özetle; "Kendisinin doktor olarak görev yaptığını, FETÖ/PDY yapılanması ile sanığın vasıtası ile tanıştığını, sanıkla aynı sohbet grubunda olduğunu, sanığın düzenlediği sohbet toplantılarına katıldığını, gruplarının sorumlusunun sanık olduğunu, sanığın Atatürk Devlet Hastanesi'ndeki doktorlardan fitre, zekat adı altında para topladığını, Zaman Gazetesi ve Sızıntı Dergisi abonesi yaptığını, kendisine kurban parası verdiğini, sanığın geziler düzenlediğini ve kendisini de çağırdığını, sanığın telkinleri üzerine [A. T.] isimli şahsın dairesini öldükten sonra cemaate verilmek üzere bağışladığını, [Başhekim] [H. Y.] ve sanık sayesinde Atatürk Devlet Hastanesi'nde çalışan personelin bir çoğunun FETÖ/PDY'ye kurban, burs bağışında bulunduklarını, gazete, dergi abonesi olduklarını, sohbetlere katılmak zorunda kaldıklarını, aksi davranış sergileyenlerin geçici görevle il dışında görevlendirildiklerini, hastanede çalışanların korkularından sanık ve [H. Y.nin] taleplerine karşılık vermek zorunda kaldıklarını" beyan etmiştir. Diğer bir gizli tanık Erdal da beyanında başvurucu ile ilgili olarak özetle; "Sanığın üst mütevellilerin bir alt grubunda bulunan mütevellilerden olduğunu, mütevellilerin her yıl himmet ödediklerini, kurban, burs vb. maddi yardımlar topladıklarını, sanığın cemaat içerisinde halen etkin olduğunu, sohbet toplantılarına katıldığını" belirtmiştir. Başvurucu hakkında beyanda bulunan öteki gizli tanıklar da benzer beyanlarda bulunmuştur. Duruşma zabıtlarından başvurucunun veya başvurucu müdafiinin gizli tanıklara soru sormak için yazılı olarak beyanda bulunmadıkları anlaşılmaktadır.
11. Başvurucu 19/2/2018 tarihli celsede Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütaalasına karşı süre istemiştir.
12. 28/5/2018 tarihinde yapılan celse sonunda Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi silahlı terör örgütü üyeliği kapsamında başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı vermiştir. Bu kapsamda takdiri indirim yönünden -azami oran olan- 1/6 yerine 1/9 şeklinde uygulama yapılmış ve neticeten başvurucunun 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
13. Başvurucunun istinaf istemi esastan reddedilmiştir. Temyiz incelemesi yapan Yargıtay (kapatılan) 16. Ceza Dairesi, 29/6/2021 tarihinde işin esasına ilişkin yaptığı değerlendirme sonucunda beş sanık yönünden hükmün onanması kararı verirken başvurucunun aralarında olduğu diğer sanıklar yönünden ise çeşitli sebeplerle hükmün bozulmasına karar vermiştir. Bu kapsamda Yargıtayın örgüte müzahir gazete aboneliğinin müsnet suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet olarak kabul edilmeyeceğini belirleyerek esastan inceleme yaptığı anlaşılmıştır. Esas inceleme sonucunda bozma sebeplerinden birisi, ilgili ve yeterli gerekçe gösterilmeden genel uygulamadan da ayrılarak indirimin 1/9 oranında tatbik edilmesidir. Diğer bir bozma gerekçesi ise rutin bankacılık işlemleri yapıldığı tespit edilmesine rağmen mahkeme kabulünde Bank Asya hesabındaki hareketlere yer verilmesine dayanmaktadır.
14. Bozmadan sonra yapılan celsede başvurucu ve müdafii hazır bulunmuştur. Başvurucu koronavirüs önlemleri çerçevesinde ceza infaz kurumundan ses ve görüntü bilişim sistemi (SEGBİS) yolu ile duruşmaya katılmıştır. Başvurucunun, diğer sanıkların ve Cumhuriyet savcısının görüşü alındıktan sonra Yargıtayın bozma kararına uyulmasına dair ara kararı tesis edilmiştir. Tek celsede yürütülen bu yargılamada başvurucu, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı süre istememiş ve beyanlarını sunmuş, ayrıca yapılan bu duruşmaya SEGBİS ile katılmasına dair muvafakatini bildirmiştir. Duruşmada başvurucu, dosyada aleyhine olarak sadece etkin pişmanlıkta bulunan kişilerin ifadeleri bulunduğunu belirtmiştir. Celse sonunda Mahkemece takdiri indirim oranı 1/6 şeklinde uygulanmak suretiyle başvurucuya alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle neticeten 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmiştir.
15. Gerekçeli kararda öncelikle Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda başvurucunun örgüte ait finans kuruluşu olan Bank Asyadaki hesap hareketlerinin rutin bankacılık işlemleri olarak değerlendirildiğinden hükme esas alınmadığı belirtilmiştir. Daha sonra çeşitli aşamalarda başvurucu hakkında beyanda bulunan kişilerin, aynı dosyada yargılanan ve etkin pişmanlık kapsamında ifade veren sanık U. K.nın beyanlarına yer verilmiştir. Ayrıca örgüte iltisaklı derneklere üye olmanın tek başına mahkûmiyete esas olarak değerlendirilemeyeceği ifade edilse de diğer delillerle birlikte gözönüne alındığında başvurucunun örgütle organik bağı yönünde kanaat oluşturduğuna yer verilmiştir. Yine başvurucunun Afyon'da aynı suç kapsamında yargılanan sanıklarla birlikte 21/2/2014 tarihinde bir otelde bir araya gelmesinin de örgütsel bir toplantı olduğu yönünde kanaat oluşturduğu gerekçeli kararda belirtilmiştir. Bu kapsamda tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun; örgüt içerisinde doktorlarla ilgilenen kişilerden olduğu, örgütün toplantılarına katıldığı ve toplantılar düzenlediği, örgütsel faaliyetlerle ilgilendiği, örgüte finansal destek sağladığı ve destek sağlanmasına aracılık ettiği, örgütle arasında organik bağ bulunduğu, örgütün güvendiği kişilerden olduğu, eylemlerinin örgüt üyeliği için aranan çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk kriterlerine uyduğu kanaatine varılmıştır.
16. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 3. Ceza Dairesi 10/10/2022 tarihinde hükmün onanmasına karar vermiştir.
17. Başvurucu, nihai hükmü 8/12/2022 tarihinde öğrendikten sonra 16/12/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Komisyon; tanık sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
19. Başvurucu, gizli olmayan tanıkların somut bir anlatımda bulunmadığını ve bu tanıkların daha önce etkin pişmanlık kapsamında aynı suçtan yargılandığını ifade ederek menfaat temin ettiklerinin yok sayıldığını iddia etmiştir. Ayrıca gizli tanıklara soru sorma hakkının engellendiğini ve mahkûmiyet kararının gizli tanık beyanlarına dayandığını ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde, mahkûmiyet kararında dayanılan tanık beyanlarının başvurucu ile avukatının da bulunduğu duruşmalarda okunduğu ve mahkûmiyet kararında gizli tanık beyanlarının yanı sıra diğer delillere de dayanıldığı ifade edilerek bu durumun gözönünde tutulması gerektiği belirtilmiştir.
21. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
22. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; Az. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorgulama ve sorgulatma hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (Az. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).
23. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- SEGBİS gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayı kendi açısından anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).
24. 4/12/2004 tarihli 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 58. maddesinde, iki tür tanık koruma tedbiri öngörülmüştür. Bunlardan ilki tanığın kimliğinin gizli tutulması, diğeri ise tanığın hâkim tarafından hazır bulunma hakkına sahip kişiler olmaksızın dinlenmesidir. 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun 5. maddesinde ise tanığın, kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligata ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenmesi ya da ses veya görüntüsünün değiştirilerek özel ortamda dinlenmesi vb. gibi tedbirler de düzenlenmiştir (Baran Karadağ, § 61).
25. Başvuru konusu olayda incelenmesi gereken ilk sorun, beyanları delil olarak kabul edilen gizli tanıkların kimliklerinin neden gizlendiğinin geçerli bir nedene dayanıp dayanmadığıdır. Başvuruya konu dosya içeriğinden tanıkların kimliklerinin neden gizlendiği hususunda gerekçe gösterilmediği anlaşılmaktadır. Ancak tanıkların kimliklerinin gizlenme sebebine ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı tanıklar tarafından verilen ifadelere dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.
26. Mahkemenin gerekçeli kararına bakıldığında; gizli tanıkların beyanları dışında, başvurucunun da bizzat hazır bulunduğu celsede dinlenen tanık beyanlarına ve diğer delillere göre örgüt içerisindeki toplantılara katıldığı, mütevelli seviyesinde olduğu, bir dönem başhekim yardımcısı olarak çalışan başvurucunun örgüte finansal destek sağlamak amacıyla burs, zekât, kurban adları altında hastane çalışanlarından para istediği beyanları başta olmak üzere pek çok farklı delile dayandığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda duruşmada sorgulanamayan gizli tanık beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek veya belirleyici nitelikte delil olduğunun kabulü mümkün görünmemektedir. Diğer taraftan başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânı bulmadığı gizli tanık beyanlarının tek veya belirleyici delil olarak mahkûmiyette kullanılmadığının tespit edilmesi nedeniyle tanık sorgulama hakkıyla ilgili uygulanan testin üçüncü aşamasıyla ilgili bir inceleme yapılmamıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.