TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
NESLİHAN SEVİNÇ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2022/24342)
Karar Tarihi: 19/11/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Yüksel GÜNARSLAN
Başvurucu
Neslihan SEVİNÇ
Vekili
Av. Esra ACAR
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, yakalama ve gözaltı ile tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması ve gözaltının makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Başvurucunun Eşine İlişkin Ceza Yargılaması Süreci
2. Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığı (Kastamonu Başsavcılığı) tarafından, başvurucunun eşi M.S.nin de aralarında bulunduğu bazı şüpheliler hakkında terörizmin finansmanı ve Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçlarından yürütülen soruşturma neticesinde 22/3/2017 tarihli iddianame düzenlenmiştir.
3. Söz konusu iddianamede M.S.nin Taşköprü ilçesinde faaliyet gösteren örgüte müzahir Özel Aral Fen Dershanesinin müdürü olduğu ve ByLock isimli örgütsel haberleşme programını kullandığı ileri sürülmüştür. İddianamede ayrıca anılan Dershanenin ortaklarından olan M.K.nın da yukarıda belirtilen suçlardan cezalandırılması talep edilmiştir. İddianamenin kabulüyle açılan kamu davası Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır.
4. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Ankara Başsavcılığı) yürütülen bir soruşturma kapsamında ifade veren ve örgüt üyesi olduğu değerlendirilen çok sayıda şüpheliyi teşhis eden E.B. isimli şüpheli, başvurucunun eşi M.S. ile aynı davada yargılanan M.K. hakkında da açıklamalarda bulunmuştur. Ankara Başsavcılığı ilgisine binaen E.B.nin 121 sayfalık İfade Tutanağı'nı ve 202 sayfalık Teşhis Tutanağı'nı 7/10/2019 tarihli üst yazıyla Mahkemeye göndermiştir.
5. Başvurucu, Mahkemeye 16/9/2020 tarihinde 10.28 ve 14.08 saatlerinde sunduğu iki farklı dilekçeyle, eşinin yargılandığı dava dosyasının teslim edeceği flash belleğe yüklenerek kendisine verilmesini talep etmiştir.
B. Başvurucuya İlişkin Ceza Yargılaması Süreci
6. Başvurucunun FETÖ/PDY'ye ait dershanede çalıştığı, eşinin de aynı dershanede müdürlük yaptığı, hâlen örgütün kadın yapılanması kapsamında faaliyetlerine devam ettiği, örgüt üyeleri ile birlikte istişarelerine ve gizli evlerde görüşmelerine devam ettiği yönündeki istihbari bilgiler üzerine Taşköprü Cumhuriyet Başsavcılığı (Taşköprü Başsavcılığı/Başsavcılık) tarafından silahlı terör örgütüne üye olma ve terörizmin finansmanı suçlarından soruşturma başlatılmıştır.
7. Başvurucu hakkında Taşköprü Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik) 30/7/2021 tarihli kararı ile iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbiri uygulanmıştır. Tedbirin süresi Hâkimlik kararları ile birkaç defa uzatılmıştır.
8. Kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 22/10/2021 tarihli araştırma raporunda başvurucuya ait Twitter hesabından örgütle ilgili olarak yapıldığı değerlendirilen dört sosyal medya paylaşımına yer verilmiştir. Anılan rapora göre başvurucu 29/11/2013 tarihinde "#HürTeşebbüseDARBE hocamıza duayı unutmayalım" ve 23/12/2013 tarihinde "#YolsuzlukLobisi başımız dik alnımız ak bu yüzden hocaefendinin duasına haykırarak amin dedik siz ne dediniz", "#YolsuzlukLobisi masalların dünyasında yaşamadığımızı hocaefendi herkese hatırlattı kalbi mülenmiş firavunlar hariç herkes bunu anladı" ve "#YolsuzlukLobisi yolsuzluğun örtbas edilmesi polislerin görevden alınması basına emniyetin yasaklanması ne yapılmaya çalışıldığı ortada" şeklinde mesajlar paylaşmıştır.
9. Başvurucu, Taşköprü Başsavcılığının talimatıyla 13/1/2022 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır. Aynı tarihte başvurucunun ikametgâhında arama yapılarak bir kısım dijital materyal ile adına düzenlenmiş Bank Asya kartına el konulmuştur.
10. Başvurucunun kolluk ifadesi 20/1/2022 tarihinde alınmıştır. Başvurucu, anılan ifadesinde 2011-2016 yılları arasında eşinin de çalıştığı Taşköprü ilçesindeki dershanede Türkçe öğretmeni olarak çalıştığını, evinde bulunan banka kartını çıkardığını hatırlamadığını, maaş kartının eşinde durduğunu ve bu kartı hiç kullanmadığını, örgütü ve liderini övücü sosyal medya mesajlarının atıldığı hesabın kendisine ait olmadığını, bu mesajları eşinin atmış olabileceğini beyan etmiştir. İfade alma işlemi sırasında kolluk görevlileri tarafından başvurucuya evinden temin edilen bir flash bellekteki Ankara Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında gerçekleştirilen teşhis işlemine ilişkin 202 sayfalık tutanağa ilişkin bilgisi sorulmuştur. Başvurucu, söz konusu flash belleğin eşine ait olduğunu, bu flash belleği eşinin dava dosyasını almak için adliyeye teslim ettiğini, daha sonra kendisine iade edilen belleği avukatına götürdüğünü beyan etmiştir.
11. Taşköprü Başsavcılığı, 21/1/2022 tarihinde başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma ve terörizmin finansmanı suçlarından tutuklanması talebiyle Taşköprü Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
12. Başvurucu, sorgusunda kollukta ve Başsavcılıkta verdiği ifadeleri tekrarlamıştır. Hâkimlik, sorgusunun ardından başvurucunun anılan suçlardan tutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı şüpheliler ...., NESLİHAN SEVİNÇ hakkında soruşturma konusu Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun'un 4/1. Maddesi ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314/2 maddesi Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçlarına ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, delillerin tamamının henüz toplanamamış olması, şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair somut delillerin bulunması ve soruşturmaya konu suçların CMK.nun 100/3-a-12 maddesinde açıkça sayılan katalog suçlar arasında yer almasından dolayı tutuklama nedeninin oluşması, soruşturmaya konu suç için kanunda öngörülen cezanın üst haddi, verilmesi muhtemel ceza ile işin önemi, şüphelilerin suç ve suçtan sonraki davranışlarına göre adli kontrol uygulamasının bu aşamada yetersiz kalacağı ve iş bu tedbirin ölçülü olduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, tutuklama koşullarının oluştuğu kabul edilerek; CMK.nun 100. , 100/3-a-12 ve devamı maddeleri gereğince şüpheliler ..., NESLİHAN SEVİNÇ 'in AYRI AYRI TUTUKLANMALARINA..."
13. Başsavcılık 27/1/2022 tarihinde, soruşturma görevinin Kastamonu Başsavcılığına ait olduğu gerekçesiyle bir fezleke düzenlemiş ve soruşturma evrakını Kastamonu Başsavcılığına göndermiştir.
14. Başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz, Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesince 28/1/2022 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
15. Kastamonu Başsavcılığı, aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı şüpheliler hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve terörizmin finansmanı suçlarından cezalandırılmaları talebiyle iddianame düzenlenmiştir. 14/2/2022 tarihli iddianamede başvurucu hakkında yapılan tespit ve değerlendirmeler özetle şöyledir:
i. Başvurucunun eşi M.S. silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmiştir.
ii. Başvurucunun olağanüstü kanun hükmünde kararname ile kapatılan kurumda çalıştığına ilişkin kayıtlar temin edilmiştir.
iii. Başvurucu, eşi Kastamonu Ceza İnfaz Kurumunda bulunmasına ve Taşköprü ilçesiyle hiçbir bağı bulunmamasına rağmen dosyada terör örgütünün finansmanı suçundan şüpheli bulunan M.K.ya ait evde kiracı olarak ikamet etmektedir. Bu durum hayatın olağan akışına aykırıdır.
iv. Neslihan Sevinç isimli Twitter hesabından 2014yılı sonrasındaki dönemde terör örgütünü ve liderini övücü paylaşımlar yapılmıştır. Bu paylaşımların örgütün talimatı ile yapıldığı değerlendirilmiştir.
v. Başvurucunun evinde yapılan aramada temin edilen flash bellekte Ankara Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında yakalanarak gözaltına alınan bir şüpheliye yaptırılan ve M.K.ya ilişkin açıklamalar içeren Teşhis Tutanağı tespit edilmiştir. 202 sayfalık tutanağın başvurucu ve eşiyle ilgili olmadığı gözönüne alındığında başvurucunun M.K. ile iştirak hâlinde yeniden yapılanma ve finans kapsamında işlenen suçlara iştirak etmiş olabileceği değerlendirilmiştir.
16. İddianamenin kabulü ile açılan kamu davası Mahkemece görülmeye başlanmıştır. Mahkeme 22/2/2022 tarihli Tensip Tutanağı ile başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, İnebolu Ağır Ceza Mahkemesince 25/2/2022 tarihinde reddedilmiştir.
17. Mahkeme 23/3/2022 tarihinde başvurucunun yurt dışına çıkamamak ve duruşmada hazır bulunmak yükümlülükleriyle adli kontrol uygulanmak suretiyle serbest bırakılmasına karar vermiştir.
18. Başvurucu, Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28/1/2022 tarihli itirazın reddi kararını aynı gün öğrendikten sonra 25/2/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru, 2022/24342 başvuru numarasıyla kaydedilmiştir.
19. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 2022/24342 numaralı başvuruyla ilgili yapılan değerlendirmenin neticesinde adli yardım talebinin kabulüyle başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
20. Başvurucu, İnebolu Ağır Ceza Mahkemesinin 25/2/2022 tarihli itirazın reddi kararını 28/2/2022 tarihinde öğrendikten sonra 22/3/2022 tarihinde yeniden bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru, 2022/39189 başvuru numarasıyla kaydedilmiştir.
21. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 2022/39189 numaralı başvuruyla ilgili yapılan değerlendirme neticesinde adli yardım talebinin kabulüyle tutuklamanın hukukiliği dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
22. Bireysel başvuruların incelendiği tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki ceza yargılaması ilk derece mahkemesi önünde devam etmektedir.
II. DEĞERLENDİRME
23. Kişi ve konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle benzer mahiyetteki 2022/24342 ve 2022/39189 numaralı başvuruların birlikte incelenmesi gerekir.
A. Yakalama ve Gözaltı Koruma Tedbirlerinin Hukuka Aykırı Olduğuna ve Gözaltının Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddialar
24. Başvurucu, şartları oluşmadığı hâlde yakalanmasının ve gözaltına alınmasının hukuki olmadığını ve gözaltı tedbirinin makul süreyi aştığını ileri sürerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
25. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
26. Somut olayda başvurucunun yakalama ve gözaltı tedbirlerinin hukuki olmadığına ve gözaltı süresinin makul süreyi aştığına ilişkin iddialarıyla ilgili olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
28. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesini ortaya koyan somut deliller olmadan suç teşkil etmeyen eylemlere istinaden hukuka aykırı olarak tutuklandığını, tutuklama kararında kaçma veya delilleri karartma şeklinde herhangi bir tutuklama nedenine somut olarak yer verilmediğini ve adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kaldığının açıklanmadığını beyan ederek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır.
29. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; tutukluluğun hukuka aykırı olduğu şikâyetiyle ilgili olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. ve devamı maddelerinde öngörülen tazminat yolunun tüketilmediği, bu durumda söz konusu iddia bakımından olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı ileri sürülmüştür.
30. Bakanlık tarafından anılan iddianın esasına ilişkin yapılan değerlendirmede ise ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir.
31. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında başvuru formundakine benzer beyanlarda bulunmuştur. Başvurucu ayrıca soruşturmaya konu flash bellekte sadece M.K. ile ilgili 202 sayfalık Teşhis Tutanağı'nın bulunmadığını, eşinin yargılandığı dava dosyasındaki diğer belgelerin de bulunduğunu, 16/9/2020 tarihinde Mahkemeye verdiği dilekçeler ile dava dosyasının anılan flash belleğe yüklenmesini istediğini, görevliler tarafından eşi ile birlikte yargılanan M.K.ya ilişkin belgeleri de kapsayacak şekilde dosyanın tümünün flash belleğe yüklendiğini belirtmiştir. Başvurucu, Mahkemeye sunduğu ve dava dosyasının flash belleğe yüklenmesi talebini içeren 16/9/2020 tarihli iki dilekçenin suretini ibraz etmiştir.
32. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
34. Yakalama suretiyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale -temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe- Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve yakalama tedbirinin niteliğine uygun düşen kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Hasan Akboğa [GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, § 50; tutuklama tedbirine ilişkin olarak benzer değerlendirme için bkz. Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).
35. Bu nedenle somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, terörizmin finansmanı ve silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
36. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir. Çünkü Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bu, tutuklama tedbiri için aranan olmazsa olmaz unsurdur (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72; Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 46).
37. Somut olayda, tutuklama kararında isnat edilen suçların işlendiğini gösteren kuvvetli suç şüphesinin hangi delillere dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ancak başvurucuya kolluk ifadesinin alınması sırasında sorulan sorular, iddianamede belirtilen olgular ve soruşturma dosyasının içeriği gözönüne alındığında kuvvetli suç şüphesinin (1) başvurucunun örgüte müzahir kurumlarda çalışmasına, (2) eşi hakkında aynı suçtan yargılama yapılmasına, (3) şüpheli M.K.nın evinde kiracı olarak ikamet etmesine, (4) evinde yapılan aramada temin edilen flash bellekte kendisi ve eşiyle ilgili olmayan soruşturma belgelerinin tespit edilmesine, (5) örgütü ve liderini övücü sosyal medya paylaşımları yapmasına (6) Bank Asya kartı sahibi olmasına dayandırıldığı görülmektedir (bkz. §§ 8, 10, 15).
38. Soruşturma mercileri, başvurucunun evinde yapılan aramada temin edilen flash bellekte yer alan ve M.K. aleyhinde tespitler içeren 202 sayfalık Teşhis Tutanağı'nın başvurucu ve eşiyle ilgili olmadığından yola çıkarak başvurucunun soruşturmanın diğer şüphelilerinden M.K. ile irtibatlı olduğu sonucuna ulaşmıştır (bkz. § 15/v). Başvurucu aşamalarda söz konusu belleğin eşine ait olduğunu, eşinin yargılamasını yürüten Mahkemeden dava dosyasını flash bellek içinde aldığını ifade etmiştir (bkz. §§ 10, 12). Soruşturma mercileri başvurucunun bu yöndeki savunmasının doğruluğunu test etmek amacıyla herhangi bir çaba içine girmemiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde söz konusu Teşhis Tutanağı'nın Ankara Başsavcılığı tarafından ilgisine binaen başvurucunun eşi M.S. ve M.K.nın birlikte yargılandığı dava dosyasına 7/10/2019 tarihinde UYAP üzerinden gönderildiği ve başvurucunun anılan dava dosyasının flash belleğe yüklenmek suretiyle kendisine verilmesini 16/9/2020 tarihli iki farklı dilekçeyle Mahkemeden talep ettiği anlaşılmaktadır (bkz. §§ 4, 5). Dolayısıyla soruşturma mercilerinin anılan Teşhis Tutanağı'nın başvurucu veya eşiyle ilgili olmadığı veya başvurucunun örgütsel bağlantılarını ortaya koyduğu yönündeki değerlendirmesinin olgusal bir temelinin bulunmadığı görülmektedir.
39. Yine soruşturma mercileri başvurucunun eşinin Kastamonu Ceza İnfaz Kurumunda bulunmasına ve Taşköprü ilesiyle hiçbir bağı olmamasına rağmen aynı dosyada terörizmin finansmanı suçunun şüphelisi olan M.K.nın Taşköprü ilçesindeki evinde kiracı olarak kalmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı sonucuna ulaşmıştır (bkz. § 15/iii). Başvurucu daha önce 2011-2016 yılları arasında Taşköprü ilçesinde çalışmış ve ikamet etmiştir. M.K. başvurucunun daha önceden çalıştığı dershanenin ortaklarından olup başvurucunun eşiyle aynı davada yargılanmaktadır. Dolayısıyla soruşturma mercilerinin başvurucu ile M.K. arasındaki ilişkinin hukuki veya insani mülahazaları aşan örgütsel bir yönünün bulunduğuna ilişkin somut bir tespit ortaya koyamadıkları anlaşılmaktadır.
40. Diğer taraftan soruşturma mercilerince suçlamaya esas alınan olgular arasında başvurucunun evinde yapılan aramada adına kayıtlı Bank Asya banka kartının temin edilmesi olduğu görülmektedir. Yargıtay içtihadına göre anılan Bankada parasal bir işlem yapılması kategorik olarak örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilmemektedir. Yargıtay kararlarında 22/7/2016 tarihinde faaliyet izni kaldırılıncaya kadar faaliyetlerine devam eden ve FETÖ/PDY ile iltisaklı olan Bank Asyada gerçekleştirilen mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği kabul edilmektedir. Ancak Yargıtay mutat işlemlerin dışında kalan, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve Bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemleri suç delili olarak kabul etmektedir (ilgili Yargıtay kararları için bkz. Gürcan Balık, B. No: 2020/16435, 17/11/2022, §§ 39-47). Bununla birlikte somut olayda başvurucunun Bank Asyadaki hesap hareketlerine ilişkin somut bir araştırma yapılmadığı ve iddianamede isnat edilen suçları işlediğine ilişkin olarak sıralanan olgular arasında yer verilmediği görülmektedir. Yargıtayın konuya ilişkin içtihatları dikkate alındığında adına düzenlenmiş Bank Asya kartına sahip olması olgusunun başvurucu yönünden örgütsel bir faaliyet olarak kabul edilmesi ve bu anlamda örgütsel ilişki bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabulü mümkün görülmemiştir.
41. Başvurucuya yönelik suçlamanın bir diğer dayanağı da 29/11/2013 ve 23/12/2013 tarihli toplam dört adet sosyal medya paylaşımıdır (bkz. §§ 8, 15/iv). Söz konusu paylaşımların yapıldığı tarihler, paylaşım sayısı ve içerikleri gözönüne alındığında -somut olayın koşullarında- silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden kuvvetli belirti olarak kabul edilemeyeceği değerlendirilmiştir.
42. Soruşturma mercilerinin isnat edilen suçların işlendiğine dair kuvvetli şüphenin varlığını dayandırdığı olguların bazıları ise başvurucunun örgüte bağlı olduğu için kapatılan dershanede öğretmenlik yaptığına ilişkin kayıtlar ve aynı dershanede çalışan eşinin FETÖ/PDY üyeliği suçundan yargılanmasıdır (bkz. § 15/i-ii). Yargıtay uygulamasında kişilerin örgütle irtibatlı kurumlarda çalışmalarının terör örgütü üyeliği suçu açısından tek başına yeterli delil olarak kabul edilmediği görülmektedir [(kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2/3/2021 tarihli ve E.2019/5505, K.2021/1793 sayılı kararı]. Yargıtay içtihadı ile suç ve cezaların şahsiliği ilkesi dikkate alındığında anılan olguların başvurucu bakımından örgütsel faaliyetlerde bulunduğu veya örgütle ilişkili olduğu hususunda kuvvetli suç belirtisi olarak kabulü mümkün değildir.
43. Bu itibarla başvurucunun savunmasına ve dosya kapsamına göre somut olayda tutuklama için gerekli olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı kanaatine ulaşılmıştır.
44. Varılan bu sonuç karşısında tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığına ve tutuklamanın ölçülü olup olmadığına ilişkin ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
46. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 500.000 TL maddi ve 500.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
47. Anayasa Mahkemesince yapılan incelemenin sonucunda Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Başvurucuyla ilgili olarak yürütülmekte olan kovuşturmanın kapsamında başvurucu hakkında tahliye kararı verilmiş ve böylelikle başvurucunun tutukluluk statüsü sona ermiştir (bkz. § 17). Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Diğer taraftan yalnızca kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir. Öte yandan başvurucunun uğradığını iddia ettiği zararla ilgili bilgi ve belge sunmaması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 2022/24342 ve 2022/39189 numaralı başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,
B. 1. Yakalama ve gözaltı koruma tedbirlerinin hukuka aykırı olduğuna ve gözaltının makul süreyi aştığına ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Taşköprü Sulh Ceza Hâkimliğine (2022/6 Sorgu sayılı) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/11/2024tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.