TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Ç.A. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/66069)
|
|
Karar Tarihi: 27/5/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Muhterem İNCE
|
Raportör
|
:
|
Ayşenur TUNCER
|
Başvurucu
|
:
|
Ç.A.
|
Vekili
|
:
|
Av. Gülseren TEKEŞ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle evlenme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu tarafından 8/10/2014 tarihinde boşanma ve ferilerine ilişkin dava açılmıştır. Yapılan yargılamada deliller toplanmış olup 31/3/2016 tarihinde tarafların boşanmalarına, başvurucu lehine tazminat ve nafakaya hükmedilmiştir. Dosya kapsamında hükmün 8/9/2016 tarihinde kesinleştiğine dair kesinleşme şerhi düzenlendiğinden boşanmanın kesinleştiği tarih başvurucunun nüfus kaydına 2016 yılında işlenmiştir.
3. Başvurucunun eşi anılan karara karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından 15/5/2019 tarihinde yoksulluk nafakasının miktarı yönünden kısmen bozma kararı verilmiştir. Başvurucunun eşinin karar düzeltme yoluna başvurması üzerine ise dava dilekçesi ve ön inceleme duruşma günlerinin tebliğinin usulsüz olduğuna karar verilerek hükmün bu gerekçeyle tamamen bozulmasına 11/11/2019 tarihinde karar verilmiştir. Anılan karar üzerine davaya bakan mahkeme 6/8/2020 tarihinde kesinleşme şerhinin geçersiz olduğu ve kesinleşme şerhinin kaldırılması gerektiğine dair müzekkereyi Nüfus Müdürlüğüne göndermiştir. Bu müzekkere akabinde Nüfus Müdürlüğünce 20/8/2020 tarihinde alınan kararla başvurucunun nüfus kaydında yer alan kesinleşme bilgisi kaldırılmıştır.
4. Bozma kararı sonrasında başvurucunun eşi de karşı dava açmıştır. Her iki davanın yargılamasına birlikte devam edilmiş olup 6/4/2022 tarihinde her iki davanın kabulüyle tarafların boşanmalarına, nafaka ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Her iki taraf temyiz yoluna başvurmuştur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 4/7/2023 tarihinde verilen kararla bozma öncesi verilen 31/3/2016 tarihli kararda, tarafların boşanmalarına karar verildiği, başvurucunun eşi tarafından kusur belirlemesi ile kadın lehine hükmedilen nafakalar ve tazminatlar yönünden temyiz yoluna başvurulduğu belirtilmiştir. Bunun yanında anılan davada verilen boşanma hükmünün temyiz edilmediği vurgulanarak bozma sonrası verilen kararda boşanma hükmünün kesinleştiği ve taraflar arasında evlilik birliğinden söz edilemeyeceği vurgulanarak asıl davada yeniden boşanma hükmü kurulması ve boşanma davası açılmasına yasal olanak bulunmadığı hâlde başvurucunun eşinin kesinleşen boşanma hükmünden sonra açtığı karşı davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Böylelikle belirtilen gerekçeler yönünden bozma kararı verilmiştir.
5. Anılan karar sonrasında 9/1/2024 tarihinde Ulusal Yargı Ağı Sistemine (UYAP) işlenen kesinleşme şerhinde hükmün sadece boşanmaya ilişkin kısmının 8/9/2016 tarihinde kesinleştiği belirtilmiştir. Bu kesinleşme şerhi nüfus kaydına 2024 yılında tekrar işlenmiştir.
6. Komisyonca adil yargılanma hakkı kapsamında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna, evlenme hakkının ihlal edildiği iddiasının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
7. Başvurucu, boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle yeniden evlenemediğini ve yaşının ilerlemesi nedeniyle çocuk doğurma ihtimalinin gün geçtikçe azaldığını belirterek evlenme hakkının ihlal edildiği iddiasını ileri sürmüştür.
8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, özel hayata saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki ihlal iddialarını tekrar etmiştir.
9. Başvurucu, boşanma davasına ilişkin sürecin uzaması nedeniyle yeniden evlenme/aile kurma hakkından mahrum bırakıldığını ileri sürmektedir. Evlenme hakkı Sözleşme'nin 12. maddesinde ayrıca ve özel olarak düzenlenmiştir. Anayasa'da ise evlenme hakkı ile ilgili açık bir normatif düzenleme bulunmamakla birlikte bu hakkın Anayasa'da yer verilen bazı hükümlerde mündemiç olduğu Anayasa Mahkemesince kabul edilmiştir (Hüseyin Kesici [1. B.], B. No: 2013/3440, 20/4/2016, § 44; Ö.Ç. [1. B.], B. No: 2014/8203, 21/9/2016, § 51; D.K. [2. B.], B. No: 2015/11159, 25/9/2019, § 57; S.A. [1. B.], B. No: 2017/40199, 8/9/2020, § 48; Sabire Güngör [GK], B. No: 2019/32487, 29/2/2024, § 40).
10. Anayasa Mahkemesine göre Anayasa'nın 20. ve 41. maddeleri, evlenme ve aile kurma hakkı açısından önemli birer normatif dayanaktır (Hüseyin Kesici, § 44;S.A., § 50, Ö.Ç., § 51; D.K., § 57; Sabire Güngör, § 42).Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen aile hayatına saygı hakkının güvencelerinden bahsedilebilmesi için öncelikle aile olarak nitelendirilebilen bir birlikteliğin ya da yakın bağın varlığı gerekir (Murat Demir [GK], B. No: 2015/7216, 27/3/2019, § 72). Bununla birlikte aile hayatına saygı hakkı aile kurma hakkını değil daha önce gerçekleşen bir evlilikle ortaya çıkan aile hayatına saygıyı korumaktadır. Aile kurma/evlenme hakkı ise belirli şartları taşıyan bireylerin kanunlara uygun şekilde evlenebilmeleri açısından hakkın amacına uygun şekilde gerekli koşulların ve kolaylığın sağlanmasını güvence altına almaktadır. Anılan madde ve Anayasa'nın 41. maddesinin gerekçesinden hareketle Anayasa Mahkemesi amaçsal bir yorum ile belirtilen hakkın Anayasa'da güvence altına alındığı sonucuna ulaşmıştır (Hüseyin Kesici, §§ 44-51; Ö.Ç., §§ 51-54; D.K., § 57; S.A., §§ 50, 51; Sabire Güngör, §§ 40-43).
11. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, anılan hakkı salt belirli bir kişiyle evlenme talebiyle sınırlamamış olup değerlendirmede geniş anlamda aile kurma iradesini esas almaktadır. Ayrıca hukuk sistemimizde mevcut evliliğin sona ermesiyle yeniden evlenmenin mümkün olduğunu, sadakat yükümlülüğünün boşanma davası süresince de devam ettiğini gözeterek kişinin özel ve aile hayatını düzenleyebilmesi, aile kurma bağlamında özel hayatına dair kararlar alabilmesi için devletin boşanma davalarını makul bir sürede sonlandırma yükümlülüğü olduğunu kabul etmiştir (Sabire Güngör, § 44). Dolayısıyla boşanma davasına ilişkin sürecin ve akabinde gerçekleştirilecek işlemlerin hakkın özünü zedelemeyecek şekilde uygun bir zaman aralığında ve etkili hukuki çarelere başvurularak tamamlanması evlenme hakkının gerekliliklerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır (D.K., § 61; S.A., § 56). Bu kapsamda boşanma davasının evlenme hakkının özünü zedeler bir duruma gelmemesi noktasında devlete yüklenen pozitif yükümlülük kararın sonucundan ziyade usulüne ilişkindir (S. A., § 58; Ö.Ç., § 7; Sabire Güngör, § 52).
12. Bununla birlikte devletin pozitif yükümlülüklerinin temelinde ailenin kurulması ile evliliğin gerçekleştirilmesine yönelik hukuki şartların düzenlenmesi ve uygulanması olduğu söylenebilir (D.K., § 60; S.A., § 55; Ö.Ç., § 53). Bu bağlamda evlenmeyi aşırı derece zorlaştıran prosedürlere yer verilmemesi ve evlenmeye ilişkin normların ayrımcı bir şekilde uygulanmaması da gerekmektedir (Hüseyin Kesici, § 48). Anılan ilkeler çerçevesinde Anayasa Mahkemesi evliliğe ilişkin sınırlamalara ve boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle yeniden evlenme/aile kurma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde bulunan evlenme hakkı bağlamında incelenmiştir (Bu yönde kararlar için bkz. boşanma davasının uzun sürmesine ilişkin D.K.; S.A.; Muhammet Seme [1. B.], B. No: 2021/24581, 17/9/2024; Sabire Güngör; sınırlamalar için Hüseyin Kesici; Ö.Ç.).
13. Başvuru konusu olayda başvurucunun boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle yeniden evlenemediğinden ve aile kuramadığından yakındığı gözetildiğinde anılan kararlarda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum görülmemiş ve özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde bulunan evlenme hakkı bağlamında inceleme yapılmıştır. Ayrıca açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan evlenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Somut olayda 2014 yılında açılan çekişmeli boşanma davasında hükmün 8/9/2016 tarihinde kesinleştiğine dair kesinleşme şerhi düzenlenmiş olup bu kesinleşme tarihi nüfus kaydına 2016 yılında işlenmiştir. Ardından Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin kararı doğrultusunda yapılan işlem sonucunda 20/8/2020 tarihinde başvurucunun nüfus kaydında yer alan kesinleşme bilgisinin kaldırılması kararı alınmıştır. Bozma kararı sonrasında yargılama devam ettiğinden son olarak 9/1/2024 tarihinde UYAP sistemine işlenen kesinleşme şerhinde hükmün sadece boşanmaya ilişkin kısmının 8/9/2016 tarihinde kesinleştiği tespit edilmiştir. Bu kesinleşme şerhi de 2024 yılında nüfus kaydına işlenmiştir. Sonuç olarak başvurucu boşanma davasının devam ettiği süreç ve kesinleşme şerhinin kaldırılmış olduğu dönem birlikte değerlendirildiğinde toplamda 5 yıldan uzun bir süre boyunca evlenme hakkından mahrum kalmıştır. Son aşamada da boşanmanın 8/9/2016 tarihinde kesinleştiği tespiti yapılmakla bu kesinleşmenin nüfusa kaydının 2024 yılında yapıldığı dikkate alındığında başvurucuya evlenme hakkını zedeleyecek şekilde külfet yüklendiği değerlendirilmektedir.
15. Yargılama süreci bir bütün hâlinde incelendiğinde başvurucunun yargılama sürecinde takip ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediğinden söz edilemez. Bunun yanında yargılamanın uzamasında başvurucunun bir dahlinin bulunduğunun söylenemeyeceği dikkate alındığında somut olayın koşullarında evlenme hakkını zedelemeyecek şekilde gerekli özen yükümlülüğünün gösterilmediği ve yargılamanın sonuç itibarıyla makul bir sürede tamamlanmadığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Böylece devletin boşanma davalarını makul bir sürede sonlandırma yükümlülüğünü yerine getirmediği söylenebilir.
16. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde güvence altına alınanevlenme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
17. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 500.000 TL maddi ve 500.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
18. Başvuruya konu boşanma davasında verilen boşanma kararının kesinleştiği dikkate alındığında başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
19. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata saygı hakkı kapsamında bulunan evlenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri kapsamında güvence altına alınan evlenme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 100.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplamda 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 21. Aile Mahkemesine (E.2021/140, K.2022/218), Yargıtay 2. Hukuk Dairesine (E.2022/7153, K.2023/3619) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.