TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ERKAN KARAARSLAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2022/96474)
Karar Tarihi: 20/3/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Yusuf Enes KAYA
Başvurucu
Erkan KARAARSLAN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, tutukluluk incelemelerinin duruşmasız yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu hakkında Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamu kurum veya kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırma, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarından yürütülen soruşturma kapsamında 5/4/2022 tarihinde tutuklama kararı verilmiştir.
3. Başvurucunun tutukluluk durumu 29/4/2022 tarihinde dosya üzerinden, 3/6/2022 tarihinde duruşmada, 1/7/2022 ve 28/7/2022 tarihlerinde ise dosya üzerinden gözden geçirilmiştir.
4. Soruşturma kapsamında 26/8/2022 tarihinde başvurucunun tutukluluk durumu Küçükçekmece 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından duruşmalı olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 108. maddesi uyarınca incelenmiştir.
5. 27/9/2022 tarihinde Küçükçekmece 2. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutukluluk durumu dosya üzerinden gözden geçirilmiş ve başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.
6. Tutukluluğun devamı kararına karşı başvurucunun yaptığı itiraz 7/10/2022 tarihinde Küçükçekmece 16. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmiştir.
7. Başvurucu 7/11/2022 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmasının ardından başvurucunun tutukluluk durumu 25/10/2022 ve 21/11/2022 tarihlerinde dosya üzerinden, 23/12/2022 tarihinde duruşmalı olarak incelenmiştir.
9. 5/9/2023 tarihinde başvurucu tahliye edilmiştir. Dava, ilk derece mahkemesinde derdesttir.
10. Komisyon tarafından bu kararda incelenen şikâyet haricindeki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, başvuruya konu şikâyetler yönünden ise başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
12. Başvurucu, tutukluluk incelemelerinin duruşmasız yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, anılan şikâyetle ilgili olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. ve 142. maddelerinde öngörülen kanun yolu tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı ileri sürülmüştür. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında tazminat yolunun ihlalin giderimi için yeterli olmadığını, ihlalin sonlandırılması gerektiğini ileri sürmüştür.
14. Başvuru, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.
15. Anayasa Mahkemesi inceleme konusu olan uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmama şikâyetine ilişkin olarak Salih Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018) kararında yaptığı incelemede, Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 326-359) ve Erdal Tercan ([GK], 2016/15637, 12/4/2018, §§ 229-251) kararlarına değindikten sonra anılan kararlardan farklı olarak başvurucunun inceleme tarihi itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olduğunu, bu nedenle verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını sağlamayacağını ve serbest kalması sonucunu doğurmayacağını belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi, bu bağlamda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinileceği değerlendirmesini yapmış ve ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Salih Sönmez, §§ 164-167).
16. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi anılan kararlarda bu tür ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerektiğini belirterek 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde yer alan dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu tespitini yapmış ve başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varmıştır.
17. Anayasa Mahkemesi aynı şikâyete ilişkin olarak verdiği Tarık Korkmaz (B. No: 2019/13057, 9/7/2020) kararında ise olağanüstü hâl döneminde uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkamama şikâyetini incelediği Erdal Tercan ve Salih Sönmez kararlarına değindikten sonra Anayasa Mahkemesinin olağan dönemde tutukluluk incelemelerinin duruşmasız yapılabileceğine dair azami bir süre belirlemesinin söz konusu olmadığını, dolayısıyla somut olaydaki durumun anılan kararlardan farklı olduğunu belirterek mevzuata uygun şekilde -en geç 1 ay 26 gün içinde- gerçekleşen duruşmasız inceleme yönünden tazminat yoluna başvurmanın etkisiz olacağını değerlendirmiş ve 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde yer verilen dava yolunun tüketilmesine gerek olmadığı sonucuna varmıştır (Tarık Korkmaz, § 102; 2 ay 22 gün boyunca duruşmasız inceleme yönünden benzer yönde bkz. Murat Sungurlu, B. No: 2020/15221, 5/10/2023, §§ 46, 47). Bu nedenle başvuru yollarının tüketilmesi bakımından başvurucunun duruşmasız incelemeye konu tutukluluk durumunun mevzuat uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
18. Soruşturma kapsamında başvurucunun tutukluluk durumu 26/8/2022 tarihinde Küçükçekmece 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından duruşmalı olarak gözden geçirilmiştir. 27/9/2022, 25/10/2022, 24/11/2022 tarihli tutukluluk incelemeleri ise başvurucunun örgüt faaliyetleri çerçevesinde suç işlediği iddiası ile soruşturma yürütüldüğü, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun geçici 19. maddesi doğrultusunda bu suçlar yönünden tutukluluk incelemesi işleminin dosya üzerinden yapabileceği gerekçesiyle duruşmasız incelenmiştir. Bununla birlikte Sulh Ceza Hâkimliği 23/12/2022 tarihinde tutukluluk incelemesi için duruşma açmış ve bu duruşmaya başvurucu bizzat katılarak tutukluluğa ilişkin savunmalarını ileri sürmüştür. Buna göre başvurucu en son duruşmalı incelemenin yapıldığı 26/8/2022 tarihinden yaklaşık 4 ay sonra hâkim önüne çıkmıştır. Anayasa Mahkemesi 30/6/2022 tarihli ve E.2018/137, K.2022/86 sayılı kararı ile 3713 sayılı Kanun'un geçici 19. maddesini iptal etmiştir. Dolayısıyla örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar yönünden tutukluluk incelemelerinin doksanar günlük sürelerle yapılabileceğine ilişkin bir kanuni dayanak bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurucunun tutukluluk durumunun 4 ay boyunca duruşmasız incelenmesi mevzuata uygun değildir. Bunun sonucu olarak da tazminat davası yolunun etkisiz olacağı söylenemeyecektir.
19. Başvurucu hâlihazırda hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması dolayısıyla Anayasa Mahkemesince verilecek bir ihlal kararı başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını sağlamayacak ve serbest kalması sonucunu da doğurmayacaktır. Bu durumda yalnızca kişinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinilecektir. Dolayısıyla bu tür ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerekir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Salih Sönmez, § 169). Bu madde kapsamında açılacak dava yoluyla başvurucunun anılan şikâyetlerine ilişkin bir hukuka aykırılık tespit edildiğinde görevli mahkemece lehine tazminata da hükmedilebilecektir.
20. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 20/3/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.