logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Aytunç Erkin ve diğerleri [1. B.], B. No: 2023/3212, 29/4/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYTUNÇ ERKİN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2023/3212)

 

Karar Tarihi: 29/4/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yusuf KARABULAK

Başvurucular

:

1. Aytunç ERKİN

 

 

2. Burak AKBAY

 

 

3. Halit Ertuğrul AKBAY

 

 

4. Hüseyin Rahmi TURAN

 

 

5. İsmail Uğur DÜNDAR

 

 

6. Mine AKBAY

 

 

7. Necati DOĞRU

 

 

8. Sabri Yılmaz ÖZDİL

 

 

9. Estetik Yayıncılık A.Ş.

Vekili

:

Av. Fahri EMEKSİZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, bir televizyon programında sarf edilen sözler sebebiyle açılan manevi tazminat davasının reddedilmesinin başvurucuların şeref ve itibarının korunması hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

A. Arka Plan Bilgisi

2. Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır (15 Temmuz darbe girişimine ilişkin geniş arka plan bilgisi için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017). Bu girişimin sonucunda Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) yönelik operasyonlar kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Sözcü gazetesinin kurucusu ile gazetede çalışan bazı kişiler hakkında silahlı terör örgütü yönetme, terör örgütüne yardım etme ve terör örgütü propagandası yapma suçlarından iddianame düzenlenmiş ve İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılama yapılmıştır. Başvuruya konu olayın gerçekleştiği tarihte yargılamanın derdest olduğu görülmektedir.

3. 16/1/2019 tarihli Demokrat İzmir gazetesinde "MAZİDEKİ UTANÇ" başlıklı bir haber yayımlanmıştır. Haberde Uğur Dündar'ın 12 Eylül işkencecileriyle içli dışı olduğu, işkence çığlıklarını duyarken kahve içtiğinin ortaya çıktığı iddiası haberleştirilmiştir. Haberin içeriğinde iddiaların dayanağı olarak gösterilen T.A.ya ait kitabın 57. ve 58. sayfalarının görsellerine yer verilmiştir.

4. Türkiye Gazetesi'nde 17/1/2019 tarihinde "Uğur Dündar'ın Sicili Kabarık" başlıklı bir haber yayımlanmıştır. Haberin başvuruyla ilgili kısmı şu şekildedir:

"İŞKENCECİLERLE İÇLİ DIŞLI

Ünlü oyuncu [T.A.], 12 Eylül döneminde gördüğü işkenceyi anlattığı 'Anne kafamda bit var' isimli kitabında, Uğur Dündar’a da yer veriyor. Uğur Dündar, emniyetteki dostu olan müdürü ziyaret ediyor. [A.] da o sırada gözaltında. Gözünü bağlayıp müdürün odasına çıkarıyorlar. Dündar sanatçıya 'Ben TRT Genel Müdürü olacağım. Nezaket ziyaretine geldim' diyor. [A.] şunları anlatıyor: 'Bu sırada bir polis içeri girdi, 'Müdürüm ötmeye başladı' dedi. Müdür T. hemen yerinden fırladı dışarı çıktı. Biraz sonra geldi. Sinirden eli ayağı titriyordu, Küfürler savuruyordu. Eline kolonya döküp ovmaya başladı. Belli ki eli yanmıştı. Bir taraftan da o çocuğa sövüp duruyordu; ‘Yahu bunlar şerefsiz. ‘Öt’ diyorum horoz gibi ‘Güürüüüü’ diye ötüyor. Ulan suratında az daha elimi kıracaktım.’ [T.A.], bunlar yaşanırken Uğur Dündar’ın sesini çıkarmadığını keyifle kahvesini içmeye devam ettiğini belirtiyor.

NAMAZ DÜŞMANI

Dündar ve ekibi, 2009 yılında namaz kılan öğrenci avına çıktı. Dündar, cuma namazını kılmak için okul yakınındaki bir camiye giden öğrencileri gizlice görüntüleyerek haber bülteninde ortada illegal bir olay varmış gibi ekranlara taşıdı."

5. Ayrıca ulusal bir televizyon kanalında Uğur Dündar'ın sunduğu Arena adlı haber programında “Cinci/Büyücü Hoca” olarak lanse edilen ve gizli kamerayla çekilmiş görüntüleri yayımlanan Ş.Y. isimli şahsın bu haberden bir süre sonra intihar ettiği kamuoyunda bilinmektedir.

6. Türkiye Gazetesi'nde 17/1/2019 tarihinde gazeteci F.U. tarafından "Uğur Dündar, gardırobundaki cesetler gece rüyana girmiyor mu?" başlıklı bir köşe yazısı kaleme alınmıştır. Yazının ilgili kısmı şöyledir:

"[R.B.yi] nasıl unutur bir insan mesela?

Çaresiz bir adamdı [R.B.]. 27 yaşında, evli ve iki kız çocuğu vardı. Yoksuldu. Eşi böbrek hastasıydı. Böbrek bulup tedavi ettirmesi gerekiyordu. Ne yazık ki bir çetenin eline düştü. Eşinin tedavisi için ondan böbreklerinden birini istemişlerdi. Üstelik karşılığında 8 bin dolar para alacaktı. Sevindi [R.], hemen ameliyat masasına yattı. Ama yazık ki ne parasını alabildi ne de eşini tedavi ettirebildi. Kandırılmışlardı. Ameliyat yarasını bile tedavi etmemişlerdi üstelik.

Bir yandan da iki küçük kız çocuğuna bakıyordu genç adam. Hayat öyle zordu ki onun için.

Televizyonlarda görüyordu; Uğur Dündar abisi onun sesini duyurabilir, hakkını arayabilirdi. O kimsesizlerin kimsesi, yoksulların dostu değil miydi sonuçta? İki küçük kızı ile birlikte Arena programının hazırlandığı Ortaklar Caddesi’ndeki Kanal D televizyonuna geldi. Uğur Dündar ve ekibi ile görüştü. Uğur Dündar maden bulmuş gibi sevinçliydi. Gizli kamera çekimleri karşılığında ona hayli yüklü bir miktar para vermeyi taahhüt etti. Ramazan teklifi mutlulukla kabul etti. Hem kendisine kazık atan böbrek tacirleri cezasını bulacak, hem de Uğur Abisi ona destek çıkacaktı. Ne olacaktı ki, Uğur Abi kendi kişisel servetinden verse o parayı, denizde kumdu.

Sonunda çekimler yapıldı, bitti. [R.B.] gizli kamera ile böbrek tacirlerinin arasına girdi, konuştu, verdiği böbrek karşılığı taahhüt edilen parasını istedi. Tüm kayıtlar Uğur Dündar için “hazine” değerindeydi. Günlerce, haftalarca bu haberin ekmeğini yediler, parsasını topladılar.

İş bitmiş, geriye kalmıştı [R.ye] taahhüt edilen o paraya. Ama bir türlü verilmiyordu nedense. Haber yapılmadan önce [R.] ile defalarca görüşen Uğur Dündar, iş bittikten sonra sırra kadem basmıştı. Yanındaki elemanlar [R. ile] konuşuyorlar, zaman zaman üç beş kuruş para verip başlarından savıyorlardı. Ekip elemanları Uğur Dündar’a konuyu birkaç kere söylemişler ama her seferinde sallamıştı.

 [R.B.] sık sık kapıya kadar geliyordu ama güvenlik artık içeriye bırakmıyordu. Arena ekibi kapıya talimat vermişti çünkü. Mağdur adam bir keresinde “Eşim ölürse kendimi yakarım” demişti. Uğur Dündar böyle tehditlere pabuç bırakacak adam mıydı? Bu halk kuru sıkı sallar ama hiçbir şey yapamazdı. Tecrübeyle sabitti.

Git gel derken bir gün [R.B.nin] eşi öldü. İki küçük kız çocuğu öksüz kalmıştı, artık anneleri yoktu onları sarıp sarmalayacak. Bir nisan ayıydı. [R.B.] o gece yine Kanal D binasına gelmiş, Arena ekibiyle görüşmek istemişti. Güvenlik bırakmıyordu. Ekipte vicdanlı bir genç vardı. Sanki içine doğmuş gibi hızla aşağıya indi. Ramazan Bayraktar elinde bir bidon öylece duruyordu. Dudakları kıpır kıpırdı. Belli ki zaten annelerinin ölümüyle öksüz kalan çocuklarını bir de yetim bırakmanın acısıyla Allah’a kendisini affetmesi için dua ediyordu.

Sanki zaman durmuştu. Güvenlik elemanları da nasıl bir ruh hâlindelerse öylece bakıyorlardı. Benim de çok yakından tanıdığım ve bir dönem birlikte çalıştığım genç “Amman ha, yapma sakın [R.]!” diye bağırdı. [R.] sabit gözlerle boşluğa bakarken bir bidon benzini başından aşağıya döktü ve anında kibriti çaktı. Alev alev yanmaktaydı zavallı genç adam."

B. Somut Olay Bilgisi

7. Başvuruculardan Estetik Yayıncılık Anonim Şirketi, Sözcü gazetesinin (gazete) yayın sahibidir. Burak Akbay, gazetenin kurucusudur. Mine Akbay hariç diğer başvurucular aynı gazetede editörlük, yöneticilik ve yazarlık yapan gazetecilerdir. Mine Akbay ise Burak Akbay'la birlikte müteveffa Halit Ertuğrul Akbay'ın mirasçısıdır.

8. Gazeteci C.K. ve F.U. (davalılar) 17/1/2019 tarihinde TGRT Haber TV'de "Medya Kritik" isimli programda başvuruculara ilişkin olarak bazı yorum ve iddialarda bulunmuştur. Söz konusu açıklamalar özetle şu şekildedir:

 “Sözcü, ağzı bozuk, ağzınızdan sürekli köpükler çıkaran, küfür eden insanlar olmanıza rağmen sizi çok seviyoruz. Hatta pornocu geçmişe sahip olsanız bile sizi bir insan olarak kabul ediyoruz. Çünkü sizi bir ite bir köpeğe benzetemeyiz sonuçta itler ve köpekler dediklerimiz hayvanlar bizim çok sevdiğimiz insan dostu hayvanlar. Bu utanmazlar, biz bunlara it köpek demiyoruz, bunlar ancak utanmaz olabilir. Şu yapılan ahlak dışı yayıncılığı yapabiliyorlar ve 300.000 Sözcü okurunun, morfinlenmiş Sözcü okurunun karşısına geçip biz gazetecilik yapıyoruz diyebiliyorlar ve bunu da yutturuyorlar. Bunların gazetecilikten anladığı bu tür ahlaksız yöntemler. Nerede bir darbe var, nerede bir devlete karşı terörist kalkışma var, gezi vandalizmi ya da bir yargı darbesi var, Sözcü orada, onların arkasında ve taraftarı olarak, sahneye çıkıyor. Amerika’nın adamı FETÖ’yü aylarca günlerce öven sizdiniz. [F.] yalanını siz gazeteye taşıdınız. Amerika’nın köpekliğini siz yaptınız. PKK’ya destek verenler gibi hepsi bitti. Ekonomi ile ilgili tetikçilik de yapıyorlar. Bu söyledikleriniz hepsi FETÖ’ye bilerek isteyerek yardımdır.”

"Dün Türkiye Gazetesi çok müthiş bir haber yaptı. Ertuğrul Akbay’ın, para karşılığı, şantaj yaparak, kitaplarını zorla sattığı [T.] ile alakalı. Ertuğrul Akbay, adamı kötülüyorlar kötülüyorlar, 1,5 milyon liralık kitabını satıyor, ondan sonra şöyle güzel adam. Ertuğrul Akbay, şantajcıdır, bunu herkes bilir medyada.”

 “Rahmi Turan adlı gazeteci diye adlandırılan, pornocu başyazara da söylüyorum, siz attığınız başlıklara yaptığınız habercilikle, FETÖ taktik ve yöntemlerini kullandınız. [F.G.yi] bunlar manşetlerine çıkarmadı mı? Irkçılık, alçaklık, barbarlık. Pornoculuk geçmişi Rahmi Turan’ın, tüm gazetecilik geçmişi Rahmi Turan’ın, porno gazetesi Tan Gazetesi’ni çıkarmak. Baş yazarı pornocu olan gazetenin tezekten olur Sözcü’sü. Rahmi Turan [H.den] atıldı, beceremedi, yaptığı asparagas haberler yüzünden attılar adamı. Asparagasın imparatoru, Türkiye yalan haberi Rahmi Turan ile öğrendi. Alman film yıldızı [Y.F.yi] Emine Karaca isminde [İ.] mudisi olarak haber yaptırmıştır.”

"Her gün bunları belirli dozda uyuşturucu veriyorlar, belirli konularda uyuşturucu veriyorlar, Yılmaz Özdil’le bir doz, [S.Y. ile] iki doz, Uğur Dündar’la yarım doz. Bu Uğur Dündar’la Yılmaz Özdil ikilisi okullara kamera yollayıp, kim camiye gidiyor, kim Cuma namazı kılıyor diye peşlerine insan takan bir gazeteci türü.”

"Sordum Uğur Dündar’a gardırobundaki cesetler gece rüyana giriyor mu diye. Bu mecaz olarak kullanılan bir metafor ama Uğur Dündar’ın cesetleri gerçek. Uğur Dündar yüzünden hayatları kararan, ölümlerden ölüm beğenen, şakağına silah dayayıp kendisini öldüren, üzerine benzin döküp intihar eden insanlar var geçmişinde. Adam Uğur Dündar yüzünden intihar etti. İnsanlar işkence görüyor Uğur Dündar’da TRT Genel Müdürü olmak için, işkencecilerle kahvesini höpürdetiyor. Uğur Dündar kendi çıkarı için, böyle en yakın arkadaşının işkencesini gördüğünde tepki veremeyecek adam. İnsan insanlığından utanır. Halk Arenası denen fantastik şovda, insanlar deli gibi bunların aptal programlarını izleyip alkışlıyor. İnsan kendinden utanır ya. Bunlar darbecilerle otururlar, cuntacılarla otururlar, vesayetçilerle otururlar, hükümet indirip kaldırıp yıkarlar ve bunların elleri de kana bulaşmış, geceleyin nasıl uyuyor bunlar. Siz her devrin ekmeğini yiyen adamlarsınız."

"Necati Doğru sen adam olsan, gazeteci olsan, yazar olsan ve bir nebze ahlakın olsa... Necati Doğru denen, aslında yamuk, soyadı yamuk olması gereken. Sözcü Gazetesi’nin nasıl FETÖ aparatı olduğunun devamı. Bu yazı FETÖ’ye yardım ve yataklığın, 10 yıl yer bundan Necati yamuk, 10 yıl yer.”

"O maocu artığı denen tetikçi, bana tehdit mesajları atan güya aklı başında, bu kadar da aptal bir herif. Bu senin benim tenis topuna döndüğü için, pinpon gibi oynuyorsun bununla, bu aptalı öne sürdüler, bu aptalı. Delirmiş herif. Mallaşma başlamış."

9. Başvurucular, programda kişilik haklarını zedeleyecek ithamlarda bulunulduğunu ve hakaret edildiğini iddia ederek davalılar aleyhine manevi tazminat davası açmıştır. İlk derece mahkemesi, açılan davanın reddine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi şu şekildedir:

"...davacıların ayrı ayrı Sözcü gazetesinin editör, yönetici ve yazarları olmak üzere gazeteci oldukları, davalıların da gazeteci oldukları, davalıların program esnasında davacılara yönelik söylemiş oldukları ifadelerin büyük çoğunluğunun İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/34 Esas sayılı dava dosyası ile aralarında davacılardan Burak Akbay, Necati Doğru'nunda bulunduğu Sözcü gazetesi ve yazarları-yayın yönetmenleri vs. çalışanları hakkında yürütülen kovuşturmaya dayalı olduğu, yine davacılar Burak Akbay ve vefat eden Halit Ertuğrul Akbay için kullanılan ifadelerin yargılama esnasında yurt dışında olduğu anlaşılan ve dosyada beyanları alınamayan Burak Akbay hakkında yakalama ve kırmızı bülten kararları çıkarılması nedeni ile ifade edildiği, Sözcü Gazetesi'nin sahibi, yazarları, çalışanları aleyhine başlatılan soruşturma ve kovuşturmalara dikkat çekmek amacıyla davacıların eleştirildiği, bu eleştiri sırasında kullan[ılan] ifadelerin gazetenin süregelen habercilik anlayışı ve yapmış olduğu haberler ve yürütülen kovuşturmaya dayalı olduğu, davacılar hakkında ileri sürülen ithamların temelsiz olmadığı ve yürütülen bir kovuşturmaya dayalı olarak ileri sürüldüğü, dolayısıyla davalıların kullandığı ifadeler bakımından olgusal bir temel bulunduğu, programda konuşulan konuların, gerek yazılı gerekse görsel basın organlarınca da konu edildiği, davalılar tarafından güncel konularla ilgili düşüncelerin açıklandığı ve bunlar üzerine yorum yapıldığı, yine davalıların gazeteci kimlikleri ile davacıları kişisel değer yargılarını da katarak eleştirdikleri ve davacılar hakkında düşüncelerini ifade özgürlüğü kapsamında açıkladıkları, davacıların ve davalıların konumları ve sosyal statüleri dikkate alındığında davacılar bakımından yapılan eleştirel sınırların daha geniş kapsamda değerlendirilmesi gerektiği, yapılan eleştiriler sert ve ağır eleştiri olarak görünse de toplumca tanınıp bilinen bir kişi olarak kendisine yönelik rahatsız edici, sert ve ağır da olsa eleştirilere davacıların katlanması gerektiği, yine davacıların basın özgürlüğü kapsamında sahip oldukları ağır eleştiri yapma hakkı karşısında kendileri aleyhine yapılan bu tür ağır eleştirilere de katlanma yükümlülüklerinin bulunduğu, davalılar tarafından davacı Rahmi Turan'a yönelik ifadeler davacının gazetecilik geçmişine dayalı olarak sarf edilmiş olup gazetecilik mesleğine yakışmayan yakışıksız ve kaba olmakla birlikte kullanılan yakışıksız ifadelerin gazeteci konumunda bulunan davalıların kınanmasını gerektiren nezaket kurallarına aykırı sözler olduğu ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde kabul edilemeyeceği, yayın içeriği itibariyle davacı Aytunç Erkin yönünden matufiyet koşulları oluşmamakla birlikte davacı Aytunç Erkin'e karşı söylendiği iddia edilen ifadelerin içerik itibariyle de eleştiri ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, (...) davalılar tarafından tüm davacılara yönelik olarak sarfedilen sözlerin ağır ve sert eleştiri, ifade-basın özgürlüğü kapsamında kaldığı, davacıların kişilik haklarına yönelik saldırı oluşturacak nitelikte kabul edilemeyeceği anlaşıl[mıştır]..."

10. İlk derece mahkemesi kararının istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi istinaf isteminin reddine kesin olarak karar vermiştir. İlgili kararın gerekçesinde, güncel olan konuların gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı başlıklara yer verilerek iddia kapsamında ve eleştiri sınırları içinde aktarılmış olduğu, kullanılan ifadelerin ağır ve sert eleştiri niteliğinde olup hakaret niteliği taşımadığı belirtilmiştir. Ayrıca başvurucuların kamuya mal olmuş, bilinir kişilerden olduğu, diğer kişilere göre bu tür eleştirilere daha fazlakatlanma yükümlülüğünün bulunduğu, dava konusu yayında kullanılan ifadelerin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı vurgulanmıştır.

11. Öte yandan; başvuruya konu yayınla ilgili başvurucular tarafından davalılar hakkında yapılan şikâyet sonucu 15.10.2019 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından takipsizlik kararı verilmiştir. Bu karara yapılan itiraz, Bakırköy 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 13.12.2019 tarihli kararı ile kesin olarak reddedilmiştir.

12. Başvurucular vekili, tazminat davasına yönelik nihai kararın 5/12/2022 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 3/1/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

13. Başvurucular; programda itibarlarını ve kişilik haklarını zedeleyen aynı zamanda hakaret oluşturan ifadeler kullanıldığını, FETÖ/PDY ile bağlantıları olduğunun iddia edildiğini, karalama amacı taşıyan ve iftira niteliğinde beyanlarda bulunulduğunu, hukuk yargılamasında söz konusu açıklamaların basın yoluyla ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını değerlendiren yargı mercilerinin kararının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Adalet Bakanlığı görüşü beklenmeden incelenmesine karar verilmiştir.

14. Başvurucuların iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen şeref ve itibarın korunması hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Somut olayda, başvurucuların şeref ve itibarının korunması hakkı ile davalıların basın ve ifade özgürlüğünün çatıştığı görülmektedir. Devletin, bireylerin maddi ve manevi varlığının korunması ile ilgili pozitif yükümlülükleri çerçevesinde şeref ve itibarın korunması hakkı ile davalının Anayasa’da güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğünden yararlanma hakkı arasında adil bir denge kurması gerekir. Bu kapsamda dengeleme yapılırken kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:

i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci [1. B.], B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 59),

ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları, katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş ile karşılaştırıldığında daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7) [1. B.], B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, §§ 128, 129; Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2)[1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59-61),

iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),

iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan [1. B.], B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2)[1. B.], B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),

v. Şikâyetçinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun[1. B.], B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2) [1. B.], B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),

vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2) [2. B.], B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık [1. B.], B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),

vii. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36),

viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79; Kemal Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi [1. B.], B. No: 2014/12482, 8/5/2019, § 46),

ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).

15. Anayasa Mahkemesi başvurunun koşullarına göre yukarıda sayılan kriterlerin derece mahkemelerince gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73). Şüphesiz ki bu denetim, başvurucu hakkındaki haberlerin -yayımlandığı bağlamdan koparılmaksızın- olayın bütünselliği içinde incelenmesini gerektirir (Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45). Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılayan değerlendirmelerin yapılmaması başvurucunun iddia ettiği üzere anayasal haklarını ihlal edecektir.

16. Somut olayda derece mahkemelerinin başvurucuların şeref ve itibarının korunması hakkı ile davalıların basın ve ifade özgürlükleri arasında adil bir denge kurup kurmadıkları incelenmelidir. Bu bağlamda eldeki başvuru bir bütün olarak değerlendirilirken ele alınması gereken temel mesele yapılan televizyon programında başvurucuların şeref ve itibarının korunması hakkı bağlamında gazetecilik etik ilkeleri, gazetecilik mesleğinin ödev ve sorumlulukları ile uyumlu olup olmadığı ve bunun yargısal denetimini yapan makamların verdikleri kararların devletin pozitif yükümlülüğünü yerine getirmeye ve netice itibarıyla -eğer gerekliyse- başvurucuların uğradığını iddia ettiği zararı gidermeye elverişli olup olmadığıdır.

17. Uyuşmazlığın incelenmesinde, başvuru konusu açıklamalarda gazetenin FETÖ/PDY ile yakın ilişki içinde olduğu yönünde (detaylar için bkz. § 2) değerlendirmelerde bulunulmuştur. Burak Akbay'ın ve gazetenin FETÖ ile yakın ilişki içinde olduğuna ilişkin değerlendirmelerin olgusal bir temele dayandığı, yapılan ceza yargılaması gözönünde bulundurulduğunda sebepsiz bir saldırı teşkil etmediği ve basının birtakım görünür gerçeklerden hareket ettiği görülmektedir.

18. Başvuruculardan Halit Ertuğrul Akbay hakkında şantaj yaptığına dair ileri sürülen iddianın 16/1/2019 tarihinde Türkiye gazetesinde ve TGRT Haber internet sitesinde yayımlanan bir habere (bkz. § 8) dayandığı davalıların yorumlarından da anlaşılmaktadır. Rahmi Turan hakkındaki isnatlar ise davalıların ilk derece mahkemesindeki savunmalarında da belirttiği şekilde 1980'li yıllarda yayın hayatına giren ve kurucularından biri olduğu T. gazetesine dayanmaktadır. Yayımlandığı dönemde T. gazetesinin erotik içerikli ve asparagas haberler yaptığı kamuoyunda bilinen bir durumdur. Başvurucunun da bu gazetedeki rolü, gözönünde bulundurularak bahse konu yorumlarda bulunulduğu görülmektedir.

19. Başvurucu İsmail Uğur Dündar'ın işkencecilerle yakın ilişkisi olduğuna yönelikiddiaların, F.U.nun 17/1/2019 tarihli Türkiye gazetesinde yayımlanan "Uğur Dündar’ın sicili kabarık" başlıklı habere (bkz. § 4) ve Demokrat İzmir gazetesindeki habere (bkz. § 3) dayandığı görülmektedir. Haberlerin içeriğinde bahsedilen kitapta T.A.nın 12 Eylül döneminde Uğur Dündar'la yaşadığı bir anının kaleme alındığı ve davalılarca da bu olaydan yola çıkılarak yorum yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca diğer hususların başvurucu tarafındangeçmişte yapılan haberlere konu olaylara ilişkin olduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 4,5,6).

20. Başvuruculardan Necati Doğru, soyadına gönderme yapılarak "Necati Yamuk" olarak adlandırılmıştır. Ayrıca bir diğer başvurucu Aytunç Erkin'in ise kendisine ithafen söylendiğini belirttiği sözlerde herhangi bir şekilde ismi zikredilmemiştir. Davalı C.K. geçmişte yapılan bir mesajlaşmadan bahsederek (bkz. § 8) mesajlaştığı şahsa yönelik "aptal" tabirini kullanmış ve ilgili şahsın "aklı başında bir kişi" olarak tanımlanmasına eleştiri getirmiştir. Nitekim ilk derece mahkemesi başvuruculardan Aytunç Erkin'e yönelik matufiyet koşullarının oluşmadığına kararda yer vermiştir. Yine başvurucular Sabri Yılmaz Özdil ve İsmail Uğur Dündar'ın okurlarına "belirli bir dozda uyuşturucu ver[diği]" ifadesinin esasen başvurucuların gerçek dışı haberler yaparak gazete okurlarının sağlıklı ve gerçekçi düşünmelerini sekteye uğrattıkları eleştirisinin teşbih yollu anlatımı olduğu anlaşılabilmektedir.

21. Anayasa Mahkemesi, pek çok kararında ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini kabul etmiştir (Ali Suat Ertosun[1. B.], B. No: 2013/1047, 15/4/2015, § 66;Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 102). Somut olayda, söz konusu haberde yer alan ifadelerin özellikle bir dereceye kadar başvurucuları kışkırtmaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan Anayasa Mahkemesi veya derece mahkemeleri, gazetecilik mesleğinin nasıl yapılması gerektiğini ve gazetecilerin haber verme tekniğini belirleyemez. Bir düşüncenin en iyi hangi üslup ve biçimle aktarılacağına ancak bizzat düşünceyi dile getirenler karar verebilir. Bu bağlamda Anayasa’nın 26. maddesinin sadece ifade edilen haber ve fikirlerin içeriğini değil fakat aynı zamanda bunların nakledilme biçimlerini de koruduğu hatırda tutulmalıdır (bkz. Ali Suat Ertosun, § 66).

22. Buna göre eldeki başvuruya bakıldığında ihtilaflı açıklamalarda yapılan değerlendirmelerin ve kullanılan ifadelerin olgusal bir temele dayandığı ve sebepsiz bir saldırı teşkil etmediği, yine basının birtakım görünür gerçeklerden hareket ettiği görülmektedir.

23. İkinci olarak davalıların söylemlerinin muhatapları ulusal bir gazetenin imtiyaz sahibi, yöneticileri ve yazarlarıdır. Bu kişilerin katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş ile karşılaştırıldığında daha geniş olduğundan kuşku yoktur (Burak Akbay (2)[1. B.], B. No:2020/1322, 8/2/2023, § 15). Söz konusu açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, programın esas olarak kamuyu ilgilendiren güncel meselelere ilişkin olduğu, davalıların başvuruculara yönelik keyfî ve sebepsiz bir saldırıda bulunmaktan çok devlet ve toplum hayatında ciddi etkileri olan, o tarihten bu güne kadar kamunun merkezi gündem konularından biri hâline gelen FETÖ/PDY yapılanması ile ilgili bilgileri yansıtmaya çalıştığı ve gazetede görevli kişilerin meslek hayatlarına ve geçmişte yaptıkları işlere yönelik birtakım eleştiriler getirilmek istendiği görülmüştür. Kaldı ki ulusal bir gazetenin imtiyaz sahibi, yöneticileri ve yazarları olan başvurucuların haklarındaki ifadeler nedeniyle davalılara rahatlıkla cevap verme imkânına sahip oldukları hesaba katılmalıdır. O hâlde, başvurucuların kendilerine yönelik eleştirilere daha fazla hoşgörü göstermesi gerekir (Bilal Uçar[1. B.], B. No: 2019/10122, 21/9/2022, § 21).

24. İlkderece mahkemesi, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü ile bu özgürlüklerin başkalarının kişilik hakları karşısındaki sınırlarına ilişkin olarak yaptığı değerlendirmede programda konuşulan konuların, gerek yazılı gerekse görsel basın organlarınca da konu edildiğine değinmiştir. Ayrıca sarf edilen sözlerin ağır ve sert eleştiri niteliğinde olduğu, toplumda tanınıp bilinen kişilerin bu tür eleştirilere daha fazla katlanması gerektiği, davalıların açıklamalarının ifade ve basın özgürlüğü kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir.

25. Bu durumda; Anayasa Mahkemesince ortaya konulan ölçütler gözetilerek ifade ve basın özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir denge kurmaya çalışan ilk derece mahkemesinin başvurucuların manevi tazminat talebinin reddine yönelik verdiği kararda ifade özgürlüğüne yapılan müdahale için ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyduğu, devletin başvurucuların şeref ve itibarının korunması hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırı davranmadığı kabul edilmiştir.

26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan kişinin şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Aytunç Erkin ve diğerleri [1. B.], B. No: 2023/3212, 29/4/2025, § …)
   
Başvuru Adı AYTUNÇ ERKİN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2023/3212
Başvuru Tarihi 3/1/2023
Karar Tarihi 29/4/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, bir televizyon programında sarf edilen sözler sebebiyle açılan manevi tazminat davasının reddedilmesinin başvurucuların şeref ve itibarının korunması hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü İfade özgürlüğü - şeref ve itibar dengesi İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi