logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nagihan Toğyuner [1. B.], B. No: 2023/47839, 16/9/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NAGİHAN TOĞYUNER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2023/47839)

 

Karar Tarihi: 16/9/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Yusuf KARABULAK

Başvurucu

:

Nagihan TOĞYUNER

Vekili

:

Av. Kerem ALTIPARMAK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, sosyal medya platformunda sarf edilen sözler sebebiyle manevi tazminata hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 1971 doğumlu olduğunu ve Facebook isimli sosyal medya hesabını yalnızca ailesi ve yakın çevresi için kullandığını belirtmektedir. M.F. (davacı) ise ceza hukuku profesörü olup başvuruya konu olay tarihinde Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanlığı görevi yapmaktadır. TBB'de düzenlenen Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları Açısından 27'nci Yılında Hocalı Katliamı sempozyumuna katılan davacı yaptığı konuşmasında "Her 24 Nisan’da göstermelik çağdaşlık ve modernlik uğruna 'Hepimiz Ermeniyiz' diyerek, kendini Batı dünyasına kabul ettirmeye çalışan, aslında işgal altındaki İstanbul’un aydınımsı bir devamı olan malumlara inat bugün diyoruz ki 'Hepimiz Türküz' " şeklinde açıklama yapmıştır. Bu açıklamalar ulusal alanda yayın yapan bir gazetenin internet sitesinde ve Facebook hesabında paylaşılmıştır. Başvurucu ise yapılan bu paylaşımın altına "dangalak" şeklinde yorum yapmıştır.

3. Bunun üzerine davacı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) şikâyette bulunmuş, tarafların uzlaşamaması üzerine Başsavcılık tarafından düzenlenen 21/12/2020 tarihli iddianame ile başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması talep edilmiştir. Başvurucunun Ankara 50. Asliye Ceza Mahkemesinde (Asliye Ceza Mahkemesi) yapılan yargılamasında hakaret suçunu işlediği sabit görülerek 1.740,00 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:

"... suç tarihinde sanığın kullanmış olduğu facebook isimli sosyal medya hesabından katılana yönelik olarak 'Dangalak' şeklinde kişilerin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici nitelikte paylaşımda bulunduğu, sanığın alınan savunmalarında iddiaya konu sosyal medya hesabının kendisine ait olduğunu, ancak paylaşımı yapıp yapmadığını hatırlamadığı, paylaşımı kendisinin yaptığı kabul edilse bile söylemin eleştiri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini beyan etmekle üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği anlaşılmakla sanığın paylaşımın yapıldığı sosyal medya hesabının kendisine ait olduğu yönündeki ikrarı, sanığın kullanmış olduğu sosyal medya hesabını ve bu hesaba ilişkin şifreyi koruma yükümlülüğünün bulunması, sanığın kendisine ait bu hesabın kullanımına ilişkin bilgileri başkasına verdiği ve hesabın başkası tarafından kullanıldığına ilişkin tüm dosya kapsamında şüphe niteliğinde dahi somut delil bulunmaması,kolluk tutanakları, iddiaya konu paylaşımın içeriği ve ifade ettiği anlam bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın üzerine atılı suçun sübut bulduğu kanaatine varılmış, eleştiri sınırını aştığı kanaati ile sanığın cezalandırılmasına karar verilmiş[tir]."

4. Bu karara karşı yapılan itiraz ise Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/3/2022 tarihli kararıyla reddedilerek kesinleşmiştir. Başvurucu verilen karar üzerine 31/3/2022 tarihinde Anayasa Mahkemesine 2022/42280 numaralı bireysel başvuruyu yapmıştır. Anayasa Mahkemesi bu başvuruyu benzer nitelikteki başvurularla birleştirerek Metin Taşdelen ve diğerleri ([2. B.], B. No: 2022/40176, 22/5/2024) kararında değerlendirilmiş ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği tespitiyle yeniden yargılama yapılmasına hükmetmiştir. Bu doğrultuda yeniden yargılamaya başlanması üzerine Mahkemenin başvuru hakkındaki HAGB kaydının silinmesi için Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğüne 15/5/2025 tarihinde müzekkere yazdığı görülmektedir.

5. Öte yandan davacı, hakaret içerikli paylaşımın kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini belirterek Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Hukuk Mahkemesi) nezdinde başvurucu aleyhine manevi tazminat davası açmıştır. Asliye Hukuk Mahkemesi, eylemin kişilik haklarına haksız bir saldırı oluşturduğunu belirterek başvurucu aleyhine 3.000,00 TL manevi tazminata hükmetmiştir. Kararın gerekçesindeki ilgili kısım şöyledir:

"Somut olayda; Davalının facebook adlı internet sitesinden suç tarihinde Türkiye Barolar Birliği Başkanı olan davacı [M.F.ye] 'dangalak'şeklinde yazı yazarak paylaşımda bulunduğu, davacı tarafından yapılan suç duyurusu üzerine Ankara 50. Asliye Ceza Mahkemesinin 2021/4 E. sayılı dosyasında ceza davasının açıldığı, yapılan yargılama sonucunda verilen 01.02.2022 tarih 2021/4 E. 2022/94 K. sayılı kararla davalının hakaret suçunu işlediğinin sabit olduğu, işbu kararın 07/03/2022 tarihinde kesinleştiği, davalının paylaşımında açıkça davacıya yönelik hakarette bulunduğu, bu ifadelerin herkesin kolaylıkla erişebildiği internet sitesinde yer aldığı ve suç tarihinde Türkiye Barolar Birliği Başkanı olan davacının kişilik haklarına haksız saldırı oluşturduğu, TMK 24 ve TBK 58. maddesi gereğince davacının manevi tazminat talebinde haklı olduğu sonucunu doğurduğundan davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesi yasal görülmüştür."

6. Başvurucu, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) yaptığı inceleme sonucunda eylemin hakaret suçunu oluşturduğunu belirtmekle birlikte başvurucunun istinaf talebini kısmen kabul ederek hükmedilen manevi tazminat tutarının 1.500 TL'ye indirilmesine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesi şu şekildedir:

"... Somut olayda, davalının paylaşımının hakaret teşkil ettiği, sözün kaba, değer yargısı veya ağır eleştiri olarak kabul edilemeyeceği, kamuya mal olmuş kişiler ile ilgili yapılan eleştirilerin de bir sınırının olması gerektiği, kamu menfaatinin davacının kişisel itibarının korunmasından yana olduğu anlaşılmakla demokratik toplum yönünden davalının ifade özgürlüğüne sınırlama getirilmesini gerekli kılan nedenlerin bulunduğu kanaatine varılmıştır.(...)

Somut olayda, paylaşımın içeriği, sebebi, paylaşım tarihi, davacının sıfatı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile manevi tazminatın bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği yönündeki ilkeler dikkate alındığında, ilk derece mahkemesince hükmedilen manevi tazminat tutarının fazla olduğu, daha alt düzeyde tazminat takdir edilmesi gerektiği anlaşılmakla, aynı ilkeler gözetilerek davacı yararına 1.500 TL manevi tazminata hükmedilmesinin somut olayın özelliklerine ve manevi tazminatın amacına uygun olacağı kanaatine varılmıştır."

7. Başvurucu, nihai kararın 27/4/2023 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 24/5/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu, hakkında görülen ceza yargılaması sonucunda HAGB'ye karar verildiğini, bunun mahkûmiyet anlamı taşımadığını, HAGB'nin suçluluğu tespit eder nitelikte olduğunun kabul edilmesinin temel hakları ihlal edebileceğini belirtmiştir. Ayrıca kullanılan ifadenin hakaret anlamı taşımadığını, eleştiri mahiyetinde olduğunu ileri sürmüştür. Buna karşın bireysel başvuruya konu edilen HAGB kararına da gerekçede yer verilerek aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinin adil yargılanma hakkını ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia etmiştir.

9. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Anayasa Mahkemesinin içtihatlarına değinilerek ifade özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı verdiği cevapta bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.

10. Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmiştir.

12. Somut başvuruda başvurucunun sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım sebebiyle açılan davada başvurucunun manevi tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulmuştur. İfade özgürlüğüne yapılan müdahalenin dayanağı olan 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 58. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu noktada müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ölçütü yönünden incelenmesi gereklidir.

13. Anayasa Mahkemesi; Anayasa'nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade etmiştir. Bu bağlamda inceleme yaparken ifade özgürlüğünün herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğu dikkate alınacaktır (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36).

14. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E. 2018/69, K. 2018/47, 31/5/2018, § 15; AYM, E. 2017/130, K. 2017/165, 29/11/2017, § 18). Buna göre ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.

15. Bu bağlamda somut olayda başvurucunun ifade özgürlüğü ile siyasetçi olan davacının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge kurulmalıdır (bu konuda genel ilkeler için bkz. İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, §§ 65-73). Çatışan bu iki hak arasında dengeleme yapılırken kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:

i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci [1. B.], B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 59),

ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları, katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş ile karşılaştırıldığında daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7) [1. B.], B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, §§ 128, 129; Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2), § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59-61),

iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),

iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan [1. B.], B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2)[1. B.], B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),

v. Şikâyetçinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun[1. B.], B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2) [1. B.], B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),

vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2) [2. B.], B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık [1. B.], B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),

vii. Hukuki yaptırıma konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36),

viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79; Kemal Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi [1. B.], B. No: 2014/12482, 8/5/2019, § 46),

ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48,49).

16. Anayasa Mahkemesi; somut olayın koşullarında başvurucunun sosyal medya paylaşımı sebebiyle aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinin zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediğini, gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığını, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçenin Anayasa Mahkemesince ortaya konulan ve yukarıda açıklanan kriterleri karşılayan, ilgili ve yeterli bir gerekçe olarak görünüp görünmediğini davanın bütününe bakarak değerlendirecektir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).

17. Başvurucu, ülke çapında bilinen bir meslek kuruluşunun başkanı hakkında yaptığı yorum sebebiyle hem adli para cezasıyla cezalandırılmış hem de manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir. Tazminata yönelik derece mahkemelerinin gerekçeli kararları incelendiğinde, Asliye Hukuk Mahkemesi ceza yargılamasının kesinleşmiş olduğuna vurgu yaparak "dangalak" ifadesinin hakaret olduğunu ve kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu kabul etmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi de kullanılan sözün kaba, değer yargısı veya ağır eleştiri olmadığını, söz konusu ifadenin hakaret oluşturduğunu ancak hükmedilen miktarın yüksek olduğunu belirterek daha düşük tutarda bir tazminata karar vermiştir.

18. Başvurucunun kullandığı ifade sebebiyle görülen ceza davası sonucunda verilen HAGB kararı üzerine yapılan bireysel başvuru, benzer nitelikteki dosyalarla birleştirerek Metin Taşdelen ve diğerleri ([2. B.], B. No: 2022/40176, 22/5/2024) kararında değerlendirilmiştir. Bu kararda olay ve olguları benzer nitelikte olan Atilla Yazar ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/1635, 5/7/2022) kararında uygulanacak anayasal ilkelerin belirlendiğine değinen Anayasa Mahkemesi; usuli güvenceleri ortadan kaldırır şekildeki HAGB kurumu uygulamasının kanunilik ölçütünü sağlamadığını belirtmiştir (Atilla Yazar ve diğerleri, § 174). HAGB kararlarına karşı itiraz mercilerinin davayla doğrudan ilgili olan hususları ayrıca değerlendirerek yeterli bir gerekçe ile cevap vermeleri gerekirken sistemsel olarak bu yükümlülüklerini yerine getirmediklerine yer vermiştir. Anayasa Mahkemesi ayrıca HAGB kararlarına karşı itiraz yolunun açık olduğunu düzenleyen kuralın iptaline yönelik verdiği karardaki değerlendirmeleri göz önünde bulundurarak iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ile cezalandırılan sanık hakkında HAGB'yi öngören ve bunun şartlarını düzenleyen tüm kuralları iptal etmiştir (AYM, E.2022/120, K.2023/107, 1/6/2023, §§ 22-56). Sonuç olarak yargılamanın adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelere uygun şekilde yürütülmediği gerekçesiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ve yeniden yargılama yapılması gerektiğine hükmetmiştir.

19. Somut olayda davacı mesleki kariyerinde önemli görevlerde bulunmuş, kamu tarafından yakından tanınan ve takip edilen tecrübeli bir hukukçudur. Başvurucu ise sade bir vatandaş konumundadır. Olay tarihinde davacı, ülkedeki tüm baroların bağlı olduğu üst meslek kuruluşu niteliğindeki birliğin başkanı konumundadır. Bu görevi nedeniyle de basın ve kamuoyunun davacıya olan ilgisinin diğer kişilere göre daha fazla olduğu dikkate alınmalıdır. Üstelik davacının, demokratik bir ortamda ve başvuruya konu açıklamaları yaptığı koşullarda kendisine yönelik ağır eleştiriler yapılabileceğini bilerek tercihlerini belirlemesi gerektiği açıktır. Dolayısıyla davacıya yönelik eleştirinin sınırlarının sıradan insanlara göre daha geniş olduğunu kabul etmek gerekir.

20. Halkın tanınmış kişilere ilişkin bilgileri alma hakkı da gözetildiğinde davacının eylemlerinin ve sözlerinin kamuoyu tarafından izleneceğini, hakkında haberler yapılacağını, ağır eleştirilerde bulunulabileceğini öngörmesi ve demokratik çoğulculuk açısından bizzat başlattığı bir tartışmada kendisine yöneltilen eleştirilere daha fazla tahammül etmesi gerekir (kamuoyunda tanınan veya kamusal yetki kullanan kişilerin yapılan eleştirilere katlanma yükümlülüğüne ilişkin benzer değerlendirmeler için bkz. Nilgün Halloran, § 45; Safure Güneş [1. B.], B. No: 2016/24905, 8/9/2020, § 41; Orhan Gökdemir [2. B.], B. No: 2017/38377, 30/9/2020, § 44; Ozan Güven [GK], B. No: 2021/8967, 27/9/2023, § 34).

21. Toplumsal hayatta kullanılan ve dilin anlam dairesinde olan sözcüklerin tazminata konu edilebilmesi için söylendiği bağlama göre sebepsiz bir saldırı oluşturmasının yanında hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisinin de gözetilmesi gerekir (bkz. § 14/vi). Davacının bizzat içinde yer aldığı tartışmada yaptığı açıklamalarının kamusal menfaate ilişkin olmadığı söylenemez. Başvurucunun da bu açıklamalar üzerine yaptığı paylaşım sonucunda davacı, kendisine yöneltilen kaba sözlerin odağında yer almıştır. Bu bağlamda, ilk derece mahkemesinin, somut olayda, davacının sebepsiz bir şekilde hedef alınıp alınmadığı hususunda bir değerlendirmede bulunması gerekmektedir.

22. İncelenen olayda manevi tazminata konu edilen "dangalak" ifadesi Türk Dil Kurumu güncel sözlüğünde "akılsız, düşüncesiz kimse" manasına gelmektedir. Söz konusu ifadenin değer yargısı içeren incitici ve sert bir ifade olduğu noktasında kuşku bulunmamaktadır. Bununla birlikte ifade özgürlüğü, ifadenin gerçek veya duygusal olup olmadığına, başkalarının onu yararlı veya zararlı, değerli veya değersiz olarak değerlendirmesine bakılmaksızın ifadeyi korur. İfadenin polemik içermesi veya kırıcı olması bile onu koruma kapsamından mahrum etmez (Orhan Gökdemir, § 42).

23. Öte yandan; basın yayın organlarını ve sosyal medyayı sık kullanan davacının, kendisine yöneltilen ifadeye cevap verme olanağının bulunup bulunmadığının (bkz. § 14/v) yargı mercilerince dikkate alınması önem arz etmektedir.

24. Ayrıca davacı kişilik haklarına saldırıldığını iddia etmişse de Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında belirttiği üzere demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğu hatırlatılmalıdır (Emin Aydın (2) [2. B.], B. No: 2013/3178, 25/6/2015, § 35; Bekir Coşkun, § 52). Anayasa Mahkemesi yine pek çok kararında ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini kabul etmiştir (Ali Suat Ertosun [1. B.], B. No: 2013/1047, 15/4/2015, § 66; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 102). Şu hâlde bir ifadenin kaba ve rahatsız edici olması hukuk sisteminde ceza veya tazminat şeklinde bir müeyyideye bağlanmasının tek başına haklı gerekçesi olmadığı bilinmektedir (Bekir Çeper ve diğerleri, § 29).

25. Eldeki başvuruda yukarıda yer verilen şeref ve itibarın korunmasını isteme hakkı ile ifade özgürlüğü arasındaki dengeleme ölçütlerinden; ifadelerin kim tarafından kime karşı dile getirildiği, ifadenin değer yargısı veya olgu isnadı olup olmadığı, tartışmanın kamusal bir yararının bulunup bulunmadığı ve güncelliği, ifadelerin bağlamı ile buna cevap verme imkânının gözetilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. İlk derece mahkemesinin başvurucu hakkında kurduğu mahkûmiyet hükmünde tartışmayı başlatanın kamuoyunda tanınmış bir kişi, buna cevap veren başvurucunun sade bir vatandaş olduğunu, tartışmanın güncel olup olmadığını ve kamusal bir yarara hizmet edip etmediğini, ifadelerin bütünü üzerinden bağlamın ne olduğunu, müştekinin başvurucuya cevap verme imkânının bulunup bulunmadığını, ifadelerin değer yargısı olup olmadığını değerlendirme konusu yapmadan sadece başvurucunun paylaşımında sarf ettiği "dangalak" ifadesine odaklanarak sonuca vardığı görülmektedir.

26. Bu durumda somut olayda tazminat davasında ilk derece mahkemesinin sadece ceza yargılamasındaki mahkûmiyet sonucuna odaklanıp sırf bu karara dayanarak tazminata hükmettiği, istinaf makamının ise sözün hakaret olduğunu belirtmekle yetinip Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen ölçütlerine göre somut olay açısından bir dengeleme yaparak bu konuda ilgili ve yeterli gerekçe oluşturma yoluna gitmedikleri anlaşılmaktadır. Oysa davacının kişilik haklarına saldırının oluşup oluşmadığının ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında -en azından yukarıda vurgulanan yönleriyle- bir dengeleme yapılmadan belirlenmesi düşünülemez. Kaldı ki yargı mercilerinin tazminata hükmederken gerekçelerinde (bkz. §§ 5-6) referans verdikleri ceza yargılaması kapsamındaki mahkûmiyet kararı da bireysel başvuruya konu edilmiş ve bu başvuruda Anayasa Mahkemesi adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (bkz. §§ 4-17). Başvurucu aleyhine manevi tazminata hükmedilen kararların gerekçesinde herhangi bir açıklama yapılmaksızın sadece davaya konu paylaşımı başvurucunun yaptığı tespit edilmiş ve ifadenin hakaret olduğuna karar verilmiştir. Mahkemeler; başvurucunun paylaşımında kullandığı ifadenin anlamını, bağlamını ve sebepsiz bir saldırı niteliğinde olup olmadığını değerlendirmemiştir. Bunun yanında müştekinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağı olup olmadığını yeterince tartışmadan sosyal medya paylaşımında kullandığı ifade nedeniyle başvurucu aleyhine tazminata karar vermiştir.

27. Bütün bu açıklamalar ışığında, somut olayda derece mahkemelerinin başvurucunun ifade özgürlüğü ile davacının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında Anayasa Mahkemesinin koyduğu ölçütleri dikkate alarak bir değerlendirme yaptığını söylemek mümkün görünmemektedir. Şu hâlde, manevi tazminat ödenmesine karar veren mahkemelerin ifade özgürlüğüne yapılan müdahale için ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyduğu söylenemez.

28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

29. Başvurucu, ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ile birlikte 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

30. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

31. Başvurucuya toplam 34.000 TL manevi tazminatın ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2022/311, K.2022/591) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 1.480,40 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 31.480,40 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/9/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Nagihan Toğyuner [1. B.], B. No: 2023/47839, 16/9/2025, § …)
   
Başvuru Adı NAGİHAN TOĞYUNER
Başvuru No 2023/47839
Başvuru Tarihi 24/5/2023
Karar Tarihi 16/9/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, sosyal medya platformunda sarf edilen sözler sebebiyle manevi tazminata hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü İfade özgürlüğü - şeref ve itibar dengesi İhlal Yeniden yargılama
İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi