TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GÖKHAN GÜNAYDIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/1099)
|
|
Karar Tarihi: 6/5/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Gökhan GÜNAYDIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Soydan Saygın İNCİ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Yüksek Askerî
Şûra (YAŞ) kararı ile resen emekliye sevk edilmesi işlemi ve 10/3/2011
tarih ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile
27/7/1967 tarih ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri
Personel Kanunu’na eklenen geçici 32. maddesinde düzenlenen haklardan
yararlanmak için yaptığı başvurunun reddi üzerine açtığı davanın reddedilmesi
nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının, 49.
maddesinde düzenlenen çalışma hakkının ve 70. maddesinde düzenlenen liyakat
ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 13/12/2012
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön
incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca,
28/11/2014 tarihinde başvurunun, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 18/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet
Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular Adalet Bakanlığına bildirilmiş, Bakanlık görüşünü 20/1/2015
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Adalet Bakanlığı tarafından
Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 26/1/2015
tarihinde bildirilmesine karşın, başvurucu görüşe cevap vermemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu astsubay
statüsünde görev yapmakta iken, 30/11/2006 tarihli
Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) kararı ile resen emekliye sevk edilerek, Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ilişiği kesilmiştir.
9. 6191 sayılı Kanun’un 10.
maddesinin (7) numaralı fıkrası ile 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32.
madde, 12/3/1971 tarihi sonrasındaki yargı denetimine
kapalı idari işlemler veya YAŞ kararlarıyla TSK’dan ilişiği kesilenlere bazı
haklarının iadesinin sağlanması amacıyla idareye başvuru imkânı getirilmiş ve
bu hükümden yararlanabilmek için 6191 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden
itibaren 60 gün içinde Milli Savunma Bakanlığına başvurulması gerektiği hükme
bağlanmıştır.
10. Başvurucunun, 926 sayılı
Kanun’a eklenen geçici 32. madde düzenlemesinden yararlandırılması talebiyle
yaptığı başvuru, Milli Savunma Bakanlığının 27/6/2011
tarihli işlemi ile reddedilmiştir. İşlemin gerekçesi şu şekildedir:
“… uyuşturucu madde
kullanmanız, uyuşturucu satıcıları ile irtibatta olmanız, askeri personeli
uyuşturucuya özendirmeniz ve kullanmaya teşvik etmeniz gerekçesi ile, Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinde yargı yolu açık olmak üzere başvurunuzun REDDİNE…”
11. Başvurucu tarafından, anılan
işlemin iptali istemiyle Milli Savunma Bakanlığına karşı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi (AYİM) Birinci Dairesinde dava açılmıştır.
12. Davalı Bakanlık tarafından
AYİM Birinci Dairesine sunulan savunma dilekçesinde, dava konusu işlemin hukuka
uygun olduğu belirtilmiştir.
13. AYİM Birinci Dairesi, 12/4/2012 tarihli ara kararı ile davalı Bakanlıktan, işleme
esas alınan fiil ve olguların neler olduğunun bildirilmesinin ve buna ilişkin
belgelerin gönderilmesinin talep edilmesine karar vermiştir.
14. AYİM Birinci Dairesi 10/5/2012 tarih ve E.2012/459, K.2012/590 sayılı kararı ile
oyçokluğuyla davayı reddetmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
Bu kapsamda dava konusu işlem irdelendiğinde;
(Dairemizce alınan ara karar üzerine davalı idarece gizlilik dereceli olarak
gönderilen bilgi ve belgelerden) 30.08.2003 tarihinde Astb.Çvş. naspedilerek Türk
Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapmaya başlayan davacının, YAŞ kararı ile TSK’dan
ilişiğinin kesilmesine esas teşkil eden, bir çok kez farklı ortamlarda askeri
ve sivil personel ile uyuşturucu madde kullandığı yönündeki gerek kendisinin
(hiçbir baskı ve tesir altında kalmadan imzaladığı anlaşılan ifade
tutanağındaki), gerekse bir kısım askeri personelin (hukuka aykırı olduğu
konusunda hiçbir veri bulunmayan) beyanları nazara alınarak, 926 sayılı Kanunun
32’nci maddesinden yararlandırılmaması yönünde tesis edilen dava konusu işlemde
hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
…
4. Gizlilik dereceli belgelerin iadesine,
…”
15. Başvurucu, bu karara karşı
yapılan karar düzeltme talebinde diğer iddialarının yanında dava dosyasına
sunulan gizlilik dereceli belgelerin incelettirilmemesi nedeniyle savunma
hakkının kısıtlandığını belirtmiştir. AYİM Birinci Dairesi, 1/11/2012
tarih ve E.2012/953, 2012/1159 sayılı kararı ile karar düzeltme talebini
reddetmiştir.
16. Karar, başvurucuya 16/11/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu, 13/12/2012 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
yapmıştır.
B. İlgili
Hukuk
18. 926 sayılı Kanun’un geçici
32. maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar,
yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları hâlinde hak
sahipleri, bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için altmış gün içinde Milli
Savunma Bakanlığına başvururlar.
Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en
geç altı ay içinde karar verir. Milli Savunma Bakanı, hazırlık amacıyla sadece
gerekli yazışmaların yapılması hususunda yardımcı olmak üzere gerektiğinde
komisyonlar kurabilir ve bu komisyonlara, ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve
kuruluşlarından temsilci çağırabilir. İlgililerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiklerinin kesilmesine esas bilgi ve belgeler Genelkurmay Başkanlığınca en
geç altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına gönderilir.
…
Başvurunun reddi hâlinde, bu ret işlemine karşı ilgililer
altmış gün içinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler.”
19. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun “Dosya
dışında inceleme” başlıklı 52. maddesi şöyledir:
“Daireler veya Daireler Kurulu, bakmakta
oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapabilecekleri
gibi, tayin edecekleri süre içinde, lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve
her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden
isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine
getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya
mahsus olmak üzere uzatılabilir.
Taraflardan
biri ara kararının icaplarını yerine getirmediği takdirde bunun verilecek karar
üzerindeki etkisi, görevli daire veya kurulca önceden takdir edilir, ara
kararında bu husus ayrıca belirtilir.
Ancak,
istenen bilgi ve belgeler Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğine ve yüksek
menfaatlerine veya Türkiye Cumhuriyetinin güvenliği ve yüksek menfaatleri ile
birlikte yabancı devletlere de ilişkin ise, Başbakan, Genelkurmay Başkanı veya
ilgili Bakan gerekçesini bildirmek suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri
vermeyebilir.
(Değişik dördüncü fıkra: 19/6/2010-6000/20
md.) Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler taraf ve
vekillerine açıktır. Şu kadar ki; mahkeme tarafından getirtilen veya idarece
gönderilen bilgi, belge ve dosyalardan, başka şahıs ve makamların özel
bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya idarenin
soruşturma metotlarının gizli tutulması maksatlarıyla taraf ve vekillerine
incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile personelin özlük dosyasındaki dava
konusu haricindekiler taraf ve vekillerine incelettirilemez.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20
md.) Taraf ve vekillerine incelettirilemeyecek
nitelikteki bilgi ve belgeler; bulundukları yer itibarıyla taraf ve vekillerine
açık olan diğer evraktan ayrılamaz nitelikte iseler, taraf ve vekillerine
incelettirilecek suretleri, ilgili bölümleri idare tarafından karartılarak
ayrıca gönderilir.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20
md.) Davacı taraf veya vekili, karartılan veya
verilmeyen bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil edecek unsurlar olduğu
iddiası ile mahkemeye itiraz edebilir. Yapılan bu itiraz, mahkeme tarafından
incelenerek haklı görülen hususlarda, mahkemenin belirleyeceği çerçevede daha
önce karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgeler karşı tarafa
incelettirilebilir.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20
md.) Bu hükümlere göre elde edilen ve gizlilik
derecesine sahip bilgi ve belgeler, taraf ve vekillerince mahkeme haricinde,
diğer bir maksatla kullanılamaz. Aksine davranışta bulunanlar hakkında ilgili
kanun hükümleri saklıdır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 6/5/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
13/12/2012 tarih ve 2012/1099 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu, ilişiğinin
kesilmesi işlemine yönelik olarak, yapılan soruşturma hakkında yeterince bilgilendirilmediğini,
baskı ve tehdit altında ifadesinin alındığını, müdafi seçme imkânı
tanınmadığını, yeterli savunma süresi verilmediğini, soruşturmaya dayanak
belgelerin incelettirilmediğini, ilişiğinin kesilmesine karşı dava açma yolunun
bulunmadığını belirtmiştir. Bunun yanında 926 sayılı Kanun’un
geçici 32. maddesinden yararlandırılmamasına yönelik olarak açtığı dava
kapsamında, davalı idarenin dava dosyasına sunduğu gizlilik dereceli
belgelerden haberdar edilmediğini, savunma hakkının kısıtlandığını, AYİM’in kuruluşu ve bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle
tarafsız ve bağımsız olmadığını, AYİM daire kararlarına karşı başvurulabilecek
bir temyiz merciinin olmadığını, kendisine isnat edilen fiiller nedeniyle özel
sektörde iş bulmasının imkânsız hale geldiğini ve bu nedenle çalışma hakkının
elinden alındığını, hizmete alımda görevin gerektirdiği niteliklerden başka
hiçbir ayrım gözetilemeyeceği ilkesine aykırı hareket edildiğini belirterek,
Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının, 49. maddesinde
düzenlenen çalışma hakkının ve 70. maddesinde düzenlenen liyakat ilkesinin
ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir. Başvurucunun,
ilişiğinin kesilmesi işlemine ve çalışma hakkına yönelik şikâyetleri ayrı
başlıklar altında, AYİM bünyesinde sınıf subaylarının bulunmasına, AYİM daire
kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin olmamasına ve gizlilik
dereceli belgelere erişilememesine yönelik iddiaları ise adil yargılanma hakkı
kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. İlişiğin
Kesilmesi İşlemine İlişkin İddialar
23. Başvurucu, ilişiğinin
kesilmesi işlemine yönelik olarak, yapılan soruşturma hakkında yeterince
bilgilendirilmediğini, baskı ve tehdit altında ifadesinin alındığını, müdafi
seçme imkânı tanınmadığını, yeterli savunma süresi verilmediğini, soruşturmaya
dayanak belgelerin incelettirilmediğini, ilişiğinin kesilmesine karşı dava açma
yolunun bulunmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür
24. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1.
maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden
sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler.”
25. Anılan hüküm uyarınca
Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012
tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Anayasa
Mahkemesinin yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve
kararları da içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (Hasan Taşlıyurt,
B. No: 2012/947, 12/2/2013, § 16).
26. Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin
geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 18).
27. Başvuru konusu olayda,
başvurucunun, 30/11/2006 tarihli YAŞ kararı ile Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiştir. Bu durumda ilişiğinin kesilmesine
yönelik şikâyetler zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında
kalmaktadır.
28. Açıklanan nedenlerle,
başvuru konusu işleme yönelik ihlal iddialarının 23/9/2012
tarihinden öncesine ait olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Çalışma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
29. Başvurucu, kendisine isnat
edilen fiiller nedeniyle özel sektörde iş bulmasının imkânsız hale geldiğini ve
açtığı davada hizmete alımda görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir
ayrım gözetilemeyeceği ilkesine aykırı hareket edildiğini belirterek, Anayasa’nın
49. maddesinde düzenlenen çalışma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
30. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına
da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma
alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 18).
31. Bireyin dilediği alanda
çalışma özgürlüğü ve çalışma hakkı Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde güvence
altına alınmış olmakla birlikte, Sözleşme’de
düzenlenen haklardan değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de kamu
hizmetine girme ya da dilediği kamu görevinde çalışma hakkının Sözleşme’de ya da protokollerinde korunan bir hak olmadığını
açıkça ifade etmektedir (Serkan Acar,
B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 24).
32. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun iddiasına konu çalışma hakkı, Anayasa ve AİHS ve buna ek
Türkiye'nin taraf olduğu protokollerin ortak koruma alanına girmediğinden, başvurunun
bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
33. Başvurucu, 926 sayılı Kanun’un
geçici 32. maddesinden yararlandırılmamasına yönelik olarak açtığı davada,
davalı idarenin dava dosyasına sunduğu gizlilik dereceli belgelerden haberdar
edilmediğini, savunma hakkının kısıtlandığını, AYİM’in
kuruluşu ve bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle tarafsız ve bağımsız
olmadığını, AYİM daire kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin
olmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
34. Başvurucunun bu başlık
altındaki şikâyetlerinin ayrı başlıklar altında incelenmesi gerekir.
i.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Bağımsız ve Tarafsız Olmadığı İddiası
35. Başvurucu, AYİM’in bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle bağımsız ve
tarafsız olmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
36. Başvurucunun ihlal
iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı
veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet BALABANOĞLU, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
37. Anayasa Mahkemesi tarafından
bu konu daha önce incelenirken belirtildiği üzere, AYİM’in
oluşumu, statüsü ve görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına
alınmıştır. AYİM’e atanan askeri hâkimlerin
bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı,
atanma ve çalışma usulleri yönünden, askeri hâkimlerin bağımsızlıklarını
zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme
durumunda bulunmadıkları, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin
Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013,
§ 29). Diğer yandan, sınıf subayı üyelerin en fazla dört yıllık bir süre ile
görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda bahsedilen Disiplin Kuruluna
tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askeri yetkililerce
herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların idareye karşı
bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz: Mustafa Yavuz ve
Diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 29870/96,
25/5/2000; Bek/Türkiye,
B. No: 23522/05, 20/4/2010, § 30).
38. Açıklanan nedenlerle,
mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin bir husus saptanmadığından,
başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. İki Dereceli Yargılanma Hakkı Yönünden
39. Başvurucu, ayrıca, AYİM
daire kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin olmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin
taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka
ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
41. Başvurucunun başvuru
dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde temyiz, yani iki dereceli yargılanma
hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerden olmadığı gibi Sözleşme ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına da girmemektedir.
42. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu ihlal
iddialarının Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
iii. Silahların Eşitliği İlkesi ve Çelişmeli Yargılama
Hakkının İhlali İddiası
43. Başvurucu, davalı idare
tarafından sunulan ve mahkeme kararına esas alınan gizli belgelerden kendisinin
haberdar edilmediğini ve bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmektedir.
44. Başvurucu tarafından
gizlilik dereceli belgelerin kendisine incelettirilmemesine ilişkin şikâyeti
açıkça dayanaktan yoksun değildir. Kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de görülmeyen bu şikâyet yönünden başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
45. Başvurucu, davalı idare
tarafından sunulan ve mahkeme kararına esas alınan gizli belgelerden kendisinin
haberdar edilmediğini ve bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmektedir.
46. Bakanlık bu iddiaya karşı
görüş bildirmemiştir
47. Başvurucunun gizlilik
dereceli belgelerin incelettirilmediği iddiası silahların eşitliği ilkesi ve
çelişmeli yargılama hakkı açısından incelenecektir.
48. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
49. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
50. Yapılan yargılama sırasında
tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve
değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul
edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte olup, bu hak ve
gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma hakkı gibi, adil yargılanma
hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi
uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6.
maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşmenin lâfzî
içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013,§ 38).
51. Adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi,
davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynı
koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir
duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde
dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Kural olarak başvurucular, davanın karşı
tarafına tanınan bir avantajın kendisine zarar vermiş olduğunu veya bu durumdan
olumsuz etkilendiğini ispat etmek zorunda değildirler. Taraflardan birine
tanınan, diğerine tanınmayan avantajın, fiilen olumsuz bir sonuç doğurduğuna
dair delil bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılır (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz., AİHM, Zagorodnikov/Rusya, B. No: 66941/01, 7/6/2007, § 30).
52. Çelişmeli yargılama ilkesi
ise taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının
tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak
katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda, mahkemece tarafların dinlenilmemesi,
delillere karşı çıkma imkanı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete
aykırı hale gelmesine neden olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz.
Ruiz-Mateos/İspanya, B. No.12952/87, 23/06/1993, § 63). Çelişmeli yargılama ilkesi, silahların
eşitliği ilkesi ile yakından ilişkili olup, bu iki ilke birbirini tamamlar
niteliktedir. Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda,
davasını savunabilmesi açısından taraflar arasındaki denge bozulacaktır.
Çelişmeli yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor
olması, medeni bir hakka ilişkin yargılamada tarafların duruşmada hazır
bulunması da dahil olmak üzere, yargılamanın bütününe
aktif olarak katılmalarını gerektirir (Tahir
GÖKATALAY, B. No: 2013/1780, 20/3/2014,§ 25).
53. AİHM, hükme esas olan ve
gizli olduğu belirtilen belgelere tarafların erişiminin kısıtlanmasını ihlal
sebebi saydığı birçok kararından biri olan Miran/Türkiye
kararında, Askeri Yüksek İdari Mahkemesinde görülen davada “gizli” ibareli belgelere başvuranın
erişiminin imkânsız olmasına ilişkin şikayet yönünden Sözleşme’nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir (Miran/Türkiye, B. No: 43980/04, 21/4/2009). AİHM, benzer bir kararında “gizli” ibareli belgelere erişimin
sağlanmamasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesine aykırı
olduğu gerekçesiyle Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ihlal
edildiğine hükmetmiştir (Güner Çorum/Türkiye,
B. No: 59739/00, 31/10/2006, §§, 21-30).
54. Başvuru konusu olayda,
başvurucunun 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması
talebiyle yaptığı başvuru, uyuşturucu madde kullanması ve personeli uyuşturucu
maddeye özendirmesi nedenleriyle ilişiğinin kesildiği gerekçesiyle reddedilmiş,
bu işleme karşı açılan davada, davalı Bakanlığın savunma dilekçesinde işlemin
hukuka uygun olduğu belirtilmiş, savunma dilekçesi ekinde hiçbir belge
sunulmaması nedeniyle AYİM Birinci Dairesi, davalı Bakanlıktan işleme esas
alınan fiil ve olguların neler olduğunun bildirilmesinin ve buna ilişkin
belgelerin gönderilmesinin talep edilmesine karar vermiş, Bakanlık tarafından
başvurucu hakkında gizlilik dereceli belgelerin dava dosyasına sunulmasına
rağmen bu belgelerden başvurucu haberdar edilmemiş, AYİM Birinci Dairesi de
gizlilik dereceli olarak sunulan belgeleri esas almak suretiyle davanın reddine
karar vermiş, başvurucu tarafından karar düzeltme dilekçesinde ilgili
belgelerden haberdar edilmediği için savunma yapma imkânı bulamadığının
belirtilmesine karşın, karar düzeltme talebi de reddedilerek uyuşmazlık
sonuçlandırılmıştır.
55. Ceza davaları ile medeni hak
ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere
yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama
hakkının güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk
devleti olmanın bir gereğidir. Asıl kural tarafların eşit şartlarda yargılamaya
katılımının sağlanması, gösterilen kanıtlardan ve sunulan görüşlerden bilgi
sahibi olması ve bunlarla ilgili görüşlerini bildirebilme imkânının verilmesi
olup kamu güvenliği, misilleme riski altında olan şahitlerin korunması,
soruşturma usullerinin gizli tutulması gibi bazı istisnaların yargılama
usulünde yer alması mümkündür. Bu durumda dahi verilmeyen veya karartılan bilgi
ve belgelere karşı ilgilinin mahkemeye itirazda bulunabilme imkânı getirilmesi
adil yargılanmanın garanti altına alınması için bir gerekliliktir. Bu hususlar
1602 sayılı Kanun’un 52. maddesinde değişiklik yapan 19/6/2010
tarih ve 6000 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun’un genel gerekçesi ile madde gerekçesinde de ifade edilmiş olup,
değişikliğin sebebi olarak da AİHM’in 31/10/2006
tarihinde verdiği Aksoy (Eroğlu)/Türkiye
kararı gösterilmiştir (Bülent Karataş,
B. No: 2013/6428, 26/6/2014, § 74).
56. 6000 sayılı Kanun’un 20.
maddesiyle 1602 sayılı Kanun’un 52. maddesinin dördüncü fıkrası değiştirilmiş
ve maddeye beş ve altıncı fıkralar eklenmiştir. Yapılan bu yeni düzenlemede;
dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin taraf ve vekillerine açık olduğu, ancak
mahkeme tarafından getirtilen veya idarece gönderilen bilgi, belge ve
dosyalardan, başka şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve
güvenliğinin korunması veya idarenin soruşturma metotlarının gizli tutulması
maksatlarıyla taraf ve vekillerine incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile
personelin özlük dosyasındaki dava konusu haricindekilerin taraf ve vekillerine
incelettirilemeyeceği, taraf ve vekillerine incelettirilemeyecek nitelikteki
bilgi ve belgeler; bulundukları yer itibarıyla taraf ve vekillerine açık olan
diğer evraktan ayrılamaz nitelikte iseler, incelettirilecek suretleri, ilgili
bölümleri idare tarafından karartılarak ayrıca gönderileceği, davacı taraf veya
vekilinin, karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil
edecek unsurlar olduğu iddiası ile mahkemeye itiraz edebileceği, bu itirazın,
mahkeme tarafından incelenerek haklı görülen hususlarda, mahkemenin belirleyeceği
çerçevede daha önce karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgelerin karşı tarafa
incelettirilebileceği kural altına alınmıştır (Bülent
Karataş, B. No: 2013/6428, 26/6/2014, §
75).
57. Somut olayda, AYİM
tarafından davalı idarenin sunduğu gizlilik dereceli belgelerin başvurucuya
bildirilmediği, başvurucunun ancak davanın esası hakkında verilen karar ile
dava dosyasına anılan belgelerin sunulduğunu öğrendiği, karar düzeltme
dilekçesinde bu belgelere karşı savunma yapma imkânı sunulmadığı hususunu
belirtmesine karşın, anılan belgelerin incelettirilmesi konusunda başvurucuya
bir imkân tanınmadan karar düzeltme talebinin reddedildiği görülmektedir.
58. Bu durumda, başvurucu,
kendisine bildirilmeyen ve hükme esas alındığı görülen belgelerden davanın
esası hakkında verilen karar ile haberdar olmuş olup, başvurucunun, 1602 sayılı
Kanun’un 52. maddesindeki usul göz önüne alındığında, anılan belgelerin
incelettirilmesi talebinde bulunması, AYİM tarafından bu talebin kabul edilmesi
ve belgelerin incelettirilmesine izin verilmesi ve ardından başvurucunun bu
belgelere karşı savunma yapması, 15 günlük karar düzeltme süresi içinde tüm
yükümlülüğün başvurucuya yüklenmesi sonucunu doğuracaktır (M. Ş. B., B. No:
2013/2202, 20/11/2014,§ 47).
59. Sonuç olarak, AYİM
tarafından gizlilik dereceli belgelerin, başka şahıs ve makamların özel
bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya idarenin
soruşturma metotlarının gizli tutulması veya benzeri haklı görülebilecek
hususlar nedeniyle başvurucunun incelemesine açılmadığını ortaya koyacak hiçbir
argümanın ortaya konulmadığı, anılan belgelerin
başvurucunun incelemesine açılıp açılmayacağına ilişkin herhangi bir karar
alınmadığı ve bu belgelerden başvurucunun haberdar edilmediği görülmekle
olayda, davalı idare tarafından sunulan ve AYİM kararında hükme esas alınan
gizlilik dereceli belgelere karşı başvurucuya savunma yapma imkânı verilmemesi
nedeniyle başvurucunun silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama
hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
60. Yukarıdaki açıklamalar
çerçevesinde, başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
61. Başvurucu, uğradığı maddi
zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
62. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
63. Başvuruya konu yargılamada
davalı idare tarafından gönderilen gizlilik dereceli belgelerin başvurucuya
incelettirilmeyerek bu belgeler hakkında görüş vermesinin engellenmesi
nedeniyle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş
olup, ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapmak
üzere, kararın ilgili Mahkemesine gönderilmesine, yeniden yargılama yapmak
üzere kararın ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin başvurucunun
ihlal iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin ise reddine karar verilmesi gerekir.
64. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 172,50 TL başvuru harcı ve
1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.672,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. İlişiğinin
kesilmesine yönelik şikâyetinin “zaman
bakımından yetkisizlik”,
2. Çalışma
hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyetinin“konu bakımından yetkisizlik”,
3. Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinin bağımsız ve tarafsız olmadığına yönelik şikâyetinin “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
4. İki
dereceli yargılanma hakkına yönelik şikâyetinin “konu bakımından yetkisizlik”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5.
Silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkının ihlali iddiasına
yönelik şikâyetinin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
6.
Silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapmak üzere kararın bir örneğinin AYİM Birinci Daire Başkanlığına
GÖNDERİLMESİNE,
C. Başvurucunun tazminata ilişkin talebinin REDDİNE,
D. 172,50 TL başvuru harcı ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.672,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme
olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre
için yasal faiz uygulanmasına,
6/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.