TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ORHAN TEKKAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/775)
|
|
Karar Tarihi: 6/5/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 27/6/2015-29399
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Orhan TEKKAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Hasan TÜYSÜZOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 10/3/2011 tarih
ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile 27/7/1967
tarih ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel
Kanunu’na eklenen geçici 32. maddesinde düzenlenen haklardan yararlanmak için
yaptığı başvurunun reddi üzerine açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle
Anayasa’nın 10., 15., 36., 38., 40. ve 48.
maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 16/11/2012
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön
incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 28/11/2014 tarihinde başvurunun, kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 18/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet
Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular Adalet Bakanlığına bildirilmiş, Bakanlık 19/3/2015
tarihli dilekçesi ile başvuruya görüş sunmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru dilekçesi ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu astsubay
statüsünde görev yapmakta iken, disiplinsizliği ve ahlaki durumu nedeniyle 30/11/2007 tarihli Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) kararı ile resen
emekliye sevk edilerek, Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ilişiği kesilmiştir.
8. 6191 sayılı Kanun’un 10.
maddesinin (7) numaralı fıkrası ile 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32.
madde, 12/3/1971 tarihi sonrasındaki yargı denetimine
kapalı idari işlemler veya YAŞ kararlarıyla TSK’dan ilişiği kesilenlere bazı
haklarının iadesinin sağlanması amacıyla idareye başvuru imkânı getirilmiş ve
bu hükümden yararlanabilmek için 6191 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden
itibaren 60 gün içinde Milli Savunma Bakanlığına başvurulması gerektiği hükme
bağlanmıştır.
9. Başvurucunun, 926 sayılı
Kanun’a eklenen geçici 32. madde düzenlemesinden yararlandırılması talebiyle
yaptığı başvuru, Milli Savunma Bakanlığının 27/6/2011
tarihli işlemi ile reddedilmiştir. İşlemin gerekçesi şu şekildedir:
“… askeri sivil
personel ile toplu olarak UYUŞTURUCU MADDE kullanmanız, askeri personeli
uyuşturucuya özendirmeniz ve askeri personele uyuşturucu temin etmeniz
gerekçesi ile, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde yargı yolu açık olmak üzere
başvurunuzun REDDİNE…”
10. Başvurucu tarafından, anılan
işlemin iptali istemiyle Milli Savunma Bakanlığına karşı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi (AYİM) Birinci Dairesinde dava açılmıştır.
11. Davalı Bakanlık tarafından
AYİM Birinci Dairesine sunulan savunma dilekçesinde, dava konusu işlemin hukuka
uygun olduğu belirtilmiştir.
12. AYİM Birinci Dairesi, 10/7/2012 tarihli ara kararı ile davalı Bakanlıktan, işleme
esas alınan soruşturma kapsamında, varsa ifadesi alınan diğer askeri personele
ait ifade tutanaklarının da gönderilmesinin talep edilmesine karar vermiştir.
13. Anılan ara karara 6/9/2012 tarihli yazı ile cevap verilmiş, yazı ekinde
sunulan ifade tutanağının davacı tarafa sunulmamak ve içeriği hakkında bilgi
verilmemek kaydıyla incelenerek iadesi istenilmiştir.
14. AYİM Birinci Dairesi 26/9/2012 tarih ve E.2012/457, K.2012/1009 sayılı kararı ile
davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
“Davacının TSK’dan
çıkarılmasına neden olan disiplin durumu incelendiğinde; davacının uyuşturucu
madde kullanmadığını söylemesine rağmen, uyuşturucu madde temin ettiğini ve
kullandığını itiraf eden personel ile uyuşturucu madde kullandığı ve temin
ettiği, uyuşturucu madde kullandığı tespit edilen personel ile aşırı samimi
ilişkiler içerisinde bulunduğu, birçok kez askeri personele uyuşturucu hap
temin ettiği, askeri personele uyuşturucu madde temin etmek suretiyle TSK
içerisinde uyuşturucu madde kullanımını teşvik ettiği, birlik içerisinde araç
kullanırken hız limitine uymamak suçundan 24 Mart 1992 tarihinde 5 gün göz
hapsi cezası aldığı görülmüştür. Davacının
bu durumuyla 926 sayılı Personel Kanunu’nun geçici 32’nci madde hükümlerinden
yararlandırılmasının hukuken mümkün olmadığı, dava konusu işlemde hukuka aykırı
bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
…
4. İki adet gizli zarfın iadesine,
…”
15. Karar düzeltme yoluna
başvurulmayan bu karar başvurucuya, 12/11/2012
tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu, 26/11/2012 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
yapmıştır.
B. İlgili
Hukuk
17. 926 sayılı Kanun’un geçici
32. maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar,
yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları hâlinde hak
sahipleri, bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için altmış gün içinde Milli
Savunma Bakanlığına başvururlar.
Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en
geç altı ay içinde karar verir. Milli Savunma Bakanı, hazırlık amacıyla sadece
gerekli yazışmaların yapılması hususunda yardımcı olmak üzere gerektiğinde
komisyonlar kurabilir ve bu komisyonlara, ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve
kuruluşlarından temsilci çağırabilir. İlgililerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiklerinin
kesilmesine esas bilgi ve belgeler Genelkurmay Başkanlığınca en geç altmış gün
içinde Milli Savunma Bakanlığına gönderilir.
…
Başvurunun reddi hâlinde, bu ret işlemine karşı ilgililer
altmış gün içinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler.”
18. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun “Dosya
dışında inceleme” başlıklı 52. maddesi şöyledir:
“Daireler veya Daireler Kurulu, bakmakta
oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapabilecekleri
gibi, tayin edecekleri süre içinde, lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve
her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden
isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine
getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya
mahsus olmak üzere uzatılabilir.
Taraflardan biri ara kararının icaplarını
yerine getirmediği takdirde bunun verilecek karar üzerindeki etkisi, görevli
daire veya kurulca önceden takdir edilir, ara kararında bu husus ayrıca
belirtilir.
Ancak, istenen bilgi ve belgeler Türkiye
Cumhuriyetinin güvenliğine ve yüksek menfaatlerine veya Türkiye Cumhuriyetinin
güvenliği ve yüksek menfaatleri ile birlikte yabancı devletlere de ilişkin ise,
Başbakan, Genelkurmay Başkanı veya ilgili Bakan gerekçesini bildirmek
suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri vermeyebilir.
(Değişik dördüncü fıkra: 19/6/2010-6000/20
md.) Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler taraf ve
vekillerine açıktır. Şu kadar ki; mahkeme tarafından getirtilen veya idarece
gönderilen bilgi, belge ve dosyalardan, başka şahıs ve makamların özel
bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya idarenin
soruşturma metotlarının gizli tutulması maksatlarıyla taraf ve vekillerine
incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile personelin özlük dosyasındaki dava
konusu haricindekiler taraf ve vekillerine incelettirilemez.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20
md.) Taraf ve vekillerine incelettirilemeyecek
nitelikteki bilgi ve belgeler; bulundukları yer itibarıyla taraf ve vekillerine
açık olan diğer evraktan ayrılamaz nitelikte iseler, taraf ve vekillerine
incelettirilecek suretleri, ilgili bölümleri idare tarafından karartılarak
ayrıca gönderilir.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20
md.) Davacı taraf veya vekili, karartılan veya
verilmeyen bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil edecek unsurlar olduğu
iddiası ile mahkemeye itiraz edebilir. Yapılan bu itiraz, mahkeme tarafından
incelenerek haklı görülen hususlarda, mahkemenin belirleyeceği çerçevede daha
önce karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgeler karşı tarafa
incelettirilebilir.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20
md.) Bu hükümlere göre elde edilen ve gizlilik
derecesine sahip bilgi ve belgeler, taraf ve vekillerince mahkeme haricinde,
diğer bir maksatla kullanılamaz. Aksine davranışta bulunanlar hakkında ilgili
kanun hükümleri saklıdır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 6/5/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
26/11/2012 tarih ve 2012/775 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu, uyuşturucu madde
kullanmak, satıcılarla irtibat halinde olmak ve personeli uyuşturucu maddeye
özendirmek şeklinde özetlenebilecek olan TSK’dan ayırma işleminin gerekçesinin,
aynı zamanda geçici 32. maddenin sağladığı haklardan yararlandırılması
isteminin idarece reddedilmesi ve açılan davanın da mahkemece reddedilmesinin
gerekçesini teşkil ettiğini, isnat edilen fiillerin, adli soruşturmayı
gerektiren bir suç teşkil etmesine ve resen takibinin gerekmesine rağmen, bu
konuda açılmış bir ceza davası ve verilen bir mahkûmiyet kararının
bulunmadığını, söz konusu suçlamaların salt disiplin hukuku kapsamında
değerlendirilemeyeceğini, idare tarafından suç işlediği iddia edildiğinden, bu
iddiayı kanıtlamanın tek yolunun ceza yargılaması yapılmasını sağlamak
olduğunu, bu yapılmayarak ve hükme esas alınan belgelerin yeterli derecede
incelettirilmeyerek savunma hakkının kısıtlanıp silahların eşitliği ilkesine
aykırı davranıldığını, hiçbir maddi delile dayanmadan, uyuşturucu ile ilgili istihbari bilgilerin mahkemece sorgulanmadan doğru kabul
edildiğini, yargı yoluna kapalı işlem ile mesleğinden uzaklaştırılarak çalışma
hürriyetinin elinden alındığını, aynı durumdaki diğer kişilerin başvurularının
kabul edilmesine karşın kendi başvurusunun reddedilmesinin eşitliğe aykırı
olduğunu belirterek, Anayasa’nın 10., 15., 36., 38.,
40. ve 48. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir. Başvurucu,
çalışma hakkının ihlal edildiğinden, kendisine ayrımcılık yapıldığından ve dava
dosyasına sunulan gizli belgelerin karara esas alınmasına karşın bu belgeleri
inceleyememekten şikâyet etmektedir. Bu nedenle başvurunun, çalışma hakkının ve
eşitlik ilkesinin ihlali iddiası ile gizli belgelerin incelettirilmediği
iddiası başlıklarında değerlendirilmesi gerekmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Çalışma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
22. Başvurucu, yargı yoluna
kapalı işlem ile mesleğinden uzaklaştırıldığını belirterek, Anayasa’nın 49.
maddesinde düzenlenen çalışma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
23. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına
da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma
alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 18).
24. Bireyin dilediği alanda
çalışma özgürlüğü ve çalışma hakkı Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde güvence
altına alınmış olmakla birlikte, Sözleşme’de
düzenlenen haklardan değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de kamu
hizmetine girme ya da dilediği kamu görevinde çalışma hakkının Sözleşme’de ya da protokollerinde korunan bir hak
olmadığını açıkça ifade etmektedir (Serkan
Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 24).
25. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun iddiasına konu çalışma hakkı, Anayasa ve AİHS ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokollerin ortak koruma alanına girmediğinden,
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “konu bakımından
yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
b. Eşitlik İlkesinin İhlali İddiası
26. Başvurucu, kendisi ile aynı
durumda olanların 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden
yararlandırılmasına karşın kendisinin yararlandırılmadığını belirterek,
Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
27. Anayasa ve Sözleşme’nin
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 18). Bu nedenle, bireysel başvuru kapsamındaki hakların içeriğinin tespit
edilmesinde Anayasa ve Sözleşme hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi ve
ortak koruma alanının tespit edilmesi gerekir.
28. Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” kenar başlıklı 10.
maddesinin birinci ve beşinci fıkraları şöyledir:
“Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
…
Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar.”
29. Sözleşme’nin “Ayrımcılık yasağı” kenar başlıklı 14.
maddesi şöyledir:
“Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma,
cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya
toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere
herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin
sağlanmalıdır.”
30. Yukarıda yer verilen
hükümler göz önünde bulundurulduğunda, başvurucunun ayrımcılık yasağı
kapsamında incelenmesi gereken iddiasının, soyut olarak değerlendirilmesi
mümkün olmayıp, Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve
özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 33).
31. Bununla birlikte, bireysel
başvuru incelemesinde ayrımcılık yasağının bağımsız bir koruma işlevinin
olmaması, bu yasağın genişletici bir yoruma tabi tutulmasına engel teşkil
etmemektedir. Anayasal bir hakkın ihlal edildiği iddiası tek başına
incelendiğinde o hakkın ihlal edilmediği kanaatine varılabilirse de bu durum, o
hakka ilişkin ayrımcı bir uygulamanın incelenmesine engel değildir. Bu
çerçevede, ilgili temel hak ve özgürlük ihlal edilmemiş olsa da o hakla ilgili
bir konuda sergilenen ayrımcı tutumun, Anayasa’nın 10. maddesini ihlal ettiği
sonucuna ulaşılabilir (İhsan Asutay, B.
No: 2012/606, 20/2/2014, § 48).
32. Ayrımcılık yasağının ihlal
edilip edilmediğinin tartışılabilmesi için, kural olarak kişinin hangi temel
hak ve özgürlüğü konusunda, ayrıca hangi temele dayalı olarak ayrımcılığa maruz
kaldığının tespiti gerekir. Ayırımcılık iddiasının ciddiye alınabilmesi için
başvurucunun, kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile
kendisine yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ifade etmesi
yeterli olmayıp, ayrıca bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk,
cinsiyet, din, dil vb. bir ayrımcılık temeline dayandığını makul delillerle
ortaya koyması gerekir.
33. Somut olayda başvurucu
tarafından, 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılmaması
nedeniyle ayırımcılığa maruz kaldığını belirtilmiş olmakla beraber, kendisine
hangi temele dayalı olarak ayırımcılık yapıldığına ilişkin herhangi bir beyanda
bulunmadığı gibi, belirtilen iddiasını temellendirecek herhangi bir somut bulgu
ve kanıt da sunmamış olduğu anlaşılmakla, başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Silahların Eşitliği İlkesi ve Çelişmeli
Yargılama Hakkının İhlali İddiası
34. Başvurucu, davalı idare
tarafından sunulan ve mahkeme kararına esas alınan gizli belgelerin yeterli
derecede incelettirilmediğini ve bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmektedir.
35. Başvurucu tarafından
gizlilik dereceli belgelerin kendisine incelettirilmemesine ilişkin şikâyeti
açıkça dayanaktan yoksun değildir. Kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de görülmeyen bu şikâyet yönünden başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
36. Başvurucunun, gizlilik
dereceli belgelerin incelettirilmediği iddiası silahların eşitliği ilkesi ve
çelişmeli yargılama hakkı açısından incelenecektir.
37. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
38. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
39. Yapılan yargılama sırasında
tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve
değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul
edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte olup, bu hak ve
gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma hakkı gibi, adil yargılanma
hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi
uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6.
maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşmenin lâfzî
içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013,§ 38).
40. Adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi,
davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynı
koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir
duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde
dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Kural olarak başvurucular, davanın karşı
tarafına tanınan bir avantajın kendisine zarar vermiş olduğunu veya bu durumdan
olumsuz etkilendiğini ispat etmek zorunda değildirler. Taraflardan birine
tanınan, diğerine tanınmayan avantajın, fiilen olumsuz bir sonuç doğurduğuna
dair delil bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılır (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz., AİHM, Zagorodnikov/Rusya, B. No: 66941/01, 7/6/2007, § 30).
41. Çelişmeli yargılama ilkesi
ise taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının
tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak
katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda, mahkemece tarafların dinlenilmemesi,
delillere karşı çıkma imkanı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete
aykırı hale gelmesine neden olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz.
Ruiz-Mateos/İspanya, B. No.12952/87, 23/06/1993, § 63). Çelişmeli yargılama ilkesi, silahların
eşitliği ilkesi ile yakından ilişkili olup, bu iki ilke birbirini tamamlar
niteliktedir. Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda,
davasını savunabilmesi açısından taraflar arasındaki denge bozulacaktır.
Çelişmeli yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor
olması, medeni bir hakka ilişkin yargılamada tarafların duruşmada hazır
bulunması da dahil olmak üzere, yargılamanın bütününe
aktif olarak katılmalarını gerektirir (Tahir
GÖKATALAY, B. No: 2013/1780, 20/3/2014,§ 25).
42. AİHM, hükme esas olan ve gizli
olduğu belirtilen belgelere tarafların erişiminin kısıtlanmasını ihlal sebebi
saydığı birçok kararından biri olan Miran/Türkiye
kararında, AYİM’de görülen davada “gizli” ibareli belgelere başvuranın
erişiminin imkânsız olmasına ilişkin şikayet yönünden Sözleşme’nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir (Miran/Türkiye, B. No: 43980/04, 21/4/2009). AİHM, benzer bir kararında “gizli” ibareli belgelere erişimin
sağlanmamasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesine aykırı
olduğu gerekçesiyle Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ihlal
edildiğine hükmetmiştir (Güner Çorum/Türkiye,
B. No: 59739/00, 31/10/2006, §§ 21-30).
43. Başvuru konusu olayda,
başvurucunun 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması
talebiyle yaptığı başvuru, uyuşturucu madde kullanması ve personeli uyuşturucu
maddeye özendirmesi nedenleriyle ilişiğinin kesildiği gerekçesiyle reddedilmiş,
bu işleme karşı açılan davada, davalı Bakanlığın savunma dilekçesinde işlemin
hukuka uygun olduğu belirtilmiş, AYİM Birinci Dairesi, davalı Bakanlıktan
işleme esas alınan ifade tutanaklarının gönderilmesinin talep edilmesine karar
vermiş ve Bakanlık tarafından başvurucu hakkında gizlilik dereceli belgeler
dava dosyasına sunulmuş, AYİM Birinci Dairesi de gizlilik dereceli olarak
sunulan belgeleri esas almak suretiyle davanın reddine karar vermiştir.
44. Diğer yandan, AİYM Birinci
Daire Başkanlığınca, bireysel başvuru dosyasına gönderilen dava dosyasının
onaylı suretine bakıldığında; davalı idare tarafından dava dosyasına sunulan
gizlilik dereceli belgelerin başvurucuya bildirildiğine veya incelettirilme
imkânı verildiğine dair herhangi bilgi ya da belgeye rastlanılmamıştır.
45. Ceza davaları ile medeni hak
ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere
yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama
hakkının güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk
devleti olmanın bir gereğidir. Asıl kural tarafların eşit şartlarda yargılamaya
katılımının sağlanması, gösterilen kanıtlardan ve sunulan görüşlerden bilgi
sahibi olması ve bunlarla ilgili görüşlerini bildirebilme imkânının verilmesi
olup kamu güvenliği, misilleme riski altında olan şahitlerin korunması,
soruşturma usullerinin gizli tutulması gibi bazı istisnaların yargılama
usulünde yer alması mümkündür. Bu durumda dahi verilmeyen veya karartılan bilgi
ve belgelere karşı ilgilinin mahkemeye itirazda bulunabilme imkânı getirilmesi
adil yargılanmanın garanti altına alınması için bir gerekliliktir. Bu hususlar
1602 sayılı Kanun’un 52. maddesinde değişiklik yapan 19/6/2010
tarih ve 6000 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun’un genel gerekçesi ile madde gerekçesinde de ifade edilmiş olup,
değişikliğin sebebi olarak da AİHM’in 31/10/2006
tarihinde verdiği Aksoy (Eroğlu)/Türkiye
kararı gösterilmiştir (Bülent Karataş,
B. No: 2013/6428, 26/6/2014, § 74).
46. 6000 sayılı Kanun’un 20.
maddesiyle 1602 sayılı Kanun’un 52. maddesinin dördüncü fıkrası değiştirilmiş
ve maddeye beş ve altıncı fıkralar eklenmiştir. Yapılan bu yeni düzenlemede;
dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin taraf ve vekillerine açık olduğu, ancak
mahkeme tarafından getirtilen veya idarece gönderilen bilgi, belge ve
dosyalardan, başka şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve
güvenliğinin korunması veya idarenin soruşturma metotlarının gizli tutulması
maksatlarıyla taraf ve vekillerine incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile
personelin özlük dosyasındaki dava konusu haricindekilerin taraf ve vekillerine
incelettirilemeyeceği, taraf ve vekillerine incelettirilemeyecek nitelikteki
bilgi ve belgeler; bulundukları yer itibarıyla taraf ve vekillerine açık olan
diğer evraktan ayrılamaz nitelikte iseler, incelettirilecek suretleri, ilgili
bölümleri idare tarafından karartılarak ayrıca gönderileceği, davacı taraf veya
vekilinin, karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil
edecek unsurlar olduğu iddiası ile mahkemeye itiraz edebileceği, bu itirazın,
mahkeme tarafından incelenerek haklı görülen hususlarda, mahkemenin
belirleyeceği çerçevede daha önce karartılan veya verilmeyen bilgi ve
belgelerin karşı tarafa incelettirilebileceği kural altına alınmıştır (Bülent Karataş, B. No: 2013/6428, 26/6/2014, § 75).
47. Sonuç olarak, AYİM
tarafından gizlilik dereceli belgelerin, başka şahıs ve makamların özel
bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya idarenin
soruşturma metotlarının gizli tutulması veya benzeri haklı görülebilecek
hususlar nedeniyle başvurucunun incelemesine açılmadığını ortaya koyacak hiçbir
argümanın ortaya konulmadığı, anılan belgelerin
başvurucunun incelemesine açılıp açılmayacağına ilişkin herhangi bir karar
alınmadığı ve bu belgelerden başvurucunun haberdar edilmediği görülmekle
olayda, davalı idare tarafından sunulan ve AYİM kararında hükme esas alınan
gizlilik dereceli belgelere karşı başvurucuya savunma yapma imkânı verilmemesi
nedeniyle başvurucunun silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama
hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
48. Yukarıdaki açıklamalar
çerçevesinde, başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
49. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
50. Başvuruya konu yargılamada
davalı idare tarafından gönderilen gizlilik dereceli belgelerin başvurucuya
incelettirilmeyerek bu belgeler hakkında görüş vermesinin engellenmesi
nedeniyle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş
olup, ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapmak
üzere, kararın ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
51. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 172,50 TL başvuru harcı ve
1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.672,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Çalışma
hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyetinin“konu bakımından yetkisizlik”,
2. Eşitlik
ilkesinin ihlal edildiğine yönelik şikâyetinin “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3.
Silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkının ihlali iddiasına
yönelik şikâyetinin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
4. Silahların
eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapmak üzere kararın bir örneğinin AYİM Birinci Daire Başkanlığına
GÖNDERİLMESİNE,
C. 172,50 TL başvuru harcı ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.672,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
6/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.