TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YUSUF ÖZDEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/162)
|
|
Karar Tarihi: 12/2/2013
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Mehmet ERTEN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Selami TURABİ
|
Başvurucu
|
:
|
Yusuf ÖZDEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet ALKAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, kendisine zorla senet
imzalatılması nedeniyle suçun faillerinin cezalandırılması ve senedin iptali
için Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, anılan
kişiler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına kararı verildiğini ve iftira suçu
nedeniyle aleyhine açılan kamu davasında Gölcük Asliye Ceza Mahkemesince
mahkûmiyetine karar verilerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 10/10/2012 tarihinde Anayasa
Mahkemesine şahsen yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, başvurunun karara
bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden,
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3)
numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, kendisine zorla senet imzalattırıldığı
iddiasıyla suçun faillerinin cezalandırılması ve senedin iptali için Gölcük
Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.
6. Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığı, 3/10/2006
tarih ve K.2006/1391 sayılı kararı ile olay hakkında kamu davası açılmasını
gerektirir delil olmadığı gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına karar
vermiş, başvurucu hakkında iftira suçundan dolayı yapılan soruşturma sonucunda
Gölcük Asliye Ceza Mahkemesine hitaben iddianame düzenlemiştir.
7. Gölcük Asliye Ceza Mahkemesinin iddianameyi kabulü ile
başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.
8. Başvurucu, mahkemenin 18/9/2008
tarih ve E.2006/315, K.2008/391 sayılı kararı ile iftira suçundan dolayı 1 yıl
16 ay 3 gün hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
9. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 7/5/2012 tarih ve E.2010/29859, K.2012/10610 sayılı ilamı
ile hükmün onanmasına karar vermiştir.
10. Başvurucu, 28/6/2012 tarihinde
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesi uyarınca
itiraz yoluna başvurulması için müracaatta bulunmuş, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı 10/9/2012 tarih ve KD-2012/230436 sayılı kararı ile itirazı
gerektirecek hukuki ve fiili durumun olmadığı gerekçesiyle talebin reddine
karar vermiştir. Anılan karar başvurucuya 4/10/2012
tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
11. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası, geçici 18.
maddesinin yedinci fıkrası, 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
45. maddesinin (1) numaralı fıkrası, geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası,
23/3/2005 tarih ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8. maddesi, 4/4/1929 tarih ve 1412 sayılı
Mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 305 ila 326. maddeleri, 4/12/2004
tarih 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
12. Mahkemenin 12/2/2013 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 10/10/2012 tarih ve 2012/162 numaralı
başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
13. Kendisine zorla senet imzalattırılması nedeniyle suçun
faillerinin cezalandırılması ve senedin iptali için Gölcük Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, anılan kişiler hakkında
kovuşturmaya yer olmadığına kararı verildiğini ve iftira suçu nedeniyle
aleyhine kamu davası açıldığını, olayda asıl kendisinin mağdur olmasına rağmen Gölcük
Asliye Ceza Mahkemesinin 18/9/2008 tarih ve
E.2006/315, K.2008/391 sayılı ilamı ile 1 yıl 16 ay 3 gün hapis cezasına mahkûm
edilmesinin, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkını ihlal
ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
14. Anayasa’nın geçici 18. maddesinin (7) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvuruya ilişkin düzenlemeler iki
yıl içinde tamamlanır. Uygulama kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
bireysel başvurular kabul edilir.”
15. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un 76. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bu Kanunun;
a) 45 ila 51 inci maddeleri 23/9/2012
tarihinde,
…
yürürlüğe girer.”
16. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012
tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler.”
17. 4/12/2004 tarih 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 308. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına
karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya
istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.”
18. Anılan Anayasa ve kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesinin
yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012
tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Bu açık
düzenlemeler karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve
kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir.
Mahkemenin zaman bakımından yetkisine ilişkin bu düzenlemelerin kamu düzenine
ilişkin olmaları nedeniyle bireysel başvurunun tüm aşamalarında resen dikkate
alınmaları gerekir.
19. Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin
zaman bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin
yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir
gereğidir (B. No: 2012/51, § 18, 25/12/2012).
20. Başvuru konusu Gölcük Asliye Ceza Mahkemesinin 18/9/2008 tarih ve E.2006/315, K.2008/391 sayılı kararı, Yargıtay
4. Ceza Dairesinin 7/5/2012 tarih ve E.2010/29859, K.2012/10610 sayılı kararı
ile onanmıştır. Başvurucu, 28/6/2012 tarihinde
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesi uyarınca
onama kararı aleyhine itiraz yoluna başvurulması için talepte bulunmuş,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 10/9/2012 tarih ve KD-2012/230436 sayılı
kararı ile talebin reddine karar vermiş ve karar başvurucuya 4/10/2012
tarihinde tebliğ edilmiştir.
21. Ceza hukukunda kararların kesinleşmesi bakımından
tüketilmesi gereken son olağan kanun yolu kural olarak temyizdir. Somut olayda
olağan kanun yolu Yargıtay 4. Ceza Dairesinin Gölcük Asliye Ceza Mahkemesinin
kararını 7/5/2012 tarihinde onaması ile
tamamlandığından karar bu tarihte kesinleşmiştir. Başvurucunun 5271 sayılı
Kanun’un 308. maddesi gereğince onama kararına itiraz için Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına müracaat etmesi olağan kanun yolu olmadığı için kararın 7/5/2012 tarihinde kesinleşmesini engellemeyecektir.
22. Ceza muhakemesinde, temyiz incelemesi sonunda verilen
kararlara karşı itiraz yoluna başvuru hakkı, 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesi
gereğince Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının takdirine bırakılmıştır.
Dolayısıyla başvurucunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı başvuru
sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının takdirini harekete geçirmeye yönelik
bir taleptir. Somut olayda Başsavcının bu talebi reddetmesi ve ret kararının 4/10/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmesi nihai
kararın kesinleşme tarihini değiştirmeyecektir.
23. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından
başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun, “zaman
bakımından yetkisizlik” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 12/2/2013
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.