logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Murat Ildırar [1.B.], B. No: 2012/391, 20/3/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MURAT ILDIRAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2012/391)

 

Karar Tarihi: 20/3/2014

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

Raportör

:

Serhat ALTINKÖK

Başvurucu

:

Murat ILDIRAR

Vekili

:

Av. Fevzi KAYACAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, tutukluluk halinin devamına dair kararların gerekçelerinin yetersiz olduğunu, tutuklamaya ve tutukluluğun devamına karar verilirken somut olgulara dayanılmadığını, somut ve inandırıcı deliler bulunmamasına rağmen uzun bir süreden beri tutuklu olduğunu belirterek Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiş ve tahliye talebinde bulunmuştur.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, başvurucu tarafından 18/10/2012 tarihinde Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 10/6/2013 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm, 14/11/2013 tarihinde yapılan toplantıda kabul edilebilirlik ve esas hakkındaki incelemenin birlikte yapılmasına karar vermiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular 22/11/2013 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 22/1/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 23/1/2014 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu, karşı beyanlarını 30/1/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve ekleri ile Adalet Bakanlığının görüşünde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, 8/8/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve Konya Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesinin 10/8/2009 tarih ve 2009/166 Değişik İş sayılı kararıyla tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında, Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca “Birlikte Kasten Adam Öldürmek, Adam Öldürmeye Teşebbüs, Adam Öldürmeye Teşebbüs Suçunun İşlenmesinde Yardımda Bulunmak, Ruhsatsız Silah Taşımak” suçlarını işlediği iddiasıyla 2009/30903 soruşturma numaralı iddianame düzenlenmiştir.

9. Başvurucunun, Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/11/2010 tarih ve E.2009/396, K.2010/374 sayılı kararıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81. ve 62. maddeleri gereğince kasten adam öldürme suçundan 7 yıl 6 ay, 10/7/1953 tarih ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’un 13. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca 10 ay hapis cezası ve 25 gün karşılığı adli para cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.

10. Başvurucunun temyiz etmesi üzerine Konya Ağır Ceza Mahkemesinin 5/11/2010 tarihli kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 27/10/2011 tarih ve E.2011/4374, K.2011/6319 sayılı ilamıyla bozulmuştur.

11. Yargılanmasına devam olunan başvurucu, tutukluluk halinin sonlandırılması amacıyla tahliye talebinde bulunmuş, ancak talebi Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/9/2012 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

12. Başvurucu, Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/9/2012 tarihli ret kararına itiraz etmiştir. Başvurucunun tahliye talebinin reddine dair itirazı, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/10/2012 tarih ve 2012/1331 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.

13. Bozma kararı sonrasında yargılanmasına devam olunan başvurucunun, Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/2/2013 tarih ve E.2011/515, K.2013/65 sayılı kararıyla kasten adam öldürme suçundan 5237 sayılı Kanun’un 81. ve 62. maddeleri gereğince 15 yıl hapis, adam öldürmeye teşebbüs suçundan eylemine uyan 5237 sayılı Kanun’un 81. ve 62. maddeleri gereğince 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

14. UYAP üzerinden edinilen bilgiye göre başvurucu hakkındaki dava temyiz aşamasında derdesttir.

15. Başvurucu 18/10/2012 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

16. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:

(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

 (3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

 a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

 2. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),

17. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.”

18. 5237 sayılı Kanun’un 81. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”

19. 6136 sayılı Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 20/3/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 18/10/2012 tarih ve 2012/391 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu, tutukluluk halinin devamına dair kararların gerekçelerinin yetersiz olduğunu, tutukluluğun devamına karar verilirken somut olgulara dayanılmadığını, somut ve inandırıcı deliller bulunmamasına rağmen uzun bir süreden beri tutuklu olduğunu ileri sürerek tahliyesini talep etmiş ve Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

22. Başvurucunun iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olmadığı, ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığı görüldüğünden başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

23. Başvurucu, esas olarak, uzun bir süredir tutuklu olduğunu ve tutukluluğun devamına ilişkin mahkeme kararlarının gerekçelerinin yetersiz olduğunu ileri sürmüştür.

24. Adalet Bakanlığı görüşünde; tutukluluk süresinin hesaplanmasında başlangıç noktasının başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı tarih olduğunu, kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesi kararıyla da olsa bir mahkeme kararıyla mahkûmiyetlerine karar verildiği tarihte tutukluluğun sona ereceğini, bu tarihten itibaren tutmanın nedeninin “bir suç şüphesi üzerine tutma” olmaktan çıkıp “mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi” haline geleceğini, makul şüphenin varlığının tutukluluğun devamı açısından olmazsa olmaz bir koşul olduğunu, belli bir süreye kadar tutukluluğun makul olarak kabul edilebileceğini, 2/7/2012 tarih ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesinin ardından başvurucunun tutukluluk durumunun yeniden değerlendirildiğini ve mahkeme kararlarında adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kalacağının tartışıldığını belirtmiştir.

25. Başvurucu, Adalet Bakanlığının görüşüne karşı; derece mahkemesinin basmakalıp ifadelerle tutukluluğun devamına karar verdiğini, 6352 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra yapılan değerlendirmenin de tutukluluğun devamı bakımından yetersiz olduğunu, mahkeme kararlarının gerekçeli olmasının Anayasa’nın 141. ve 5271 sayılı Kanun’un 34. maddelerinin amir hükmü olduğunu belirterek Adalet Bakanlığının görüşüne katılmamıştır.

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

27. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.

28. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları güvence altına alınmıştır (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 60).

29. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun, genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Anayasa’nın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” şeklinde ifadesini bulan masumiyet karinesi, yargılama süresince kişinin hürriyetinin esas, tutukluluğun ise istisna olmasını gerektirmektedir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan gerçek bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (B. No: 2013/9895, 2/1/2014, § 40).

30. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla, yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 62).

31. Tutuklama tedbirine kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Bu şartların tutukluluk süresince devam ediyor olması, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve meşruiyeti bakımından olmazsa olmaz bir koşuldur. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra, uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili ve “yeterli” görüldüğü takdirde, yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 63).

32. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak, serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı göz önüne alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinden biri veya birkaçının varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk halinin makul kabul edilmesi gerekir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, §§ 63, 64).

33. Bir kişinin gerekçeden tamamen yoksun bir yargı kararıyla tutuklanması ve tutukluluğun uzatılması kabul edilemez. Bununla beraber tutukluluğu meşru kılan gerekçeler gösterilerek bir zanlı ya da sanığın tutuklanmasının keyfi olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak aşırı derecede kısa gerekçelerle ve hiçbir yasal hüküm gösterilmeden tutuklama kararı vermek ya da tutukluluğu devam ettirmek bu çerçevede değerlendirilmemelidir (B. No: 2013/9895, 2/1/2014, § 45). Ayrıca itiraz veya temyiz merciinin, itiraz veya temyiz incelemesine konu mahkeme kararına ve bu karardaki gerekçelere katıldığı durumlarda, buna ilişkin kararını ayrıntılı olarak gerekçelendirmemesi, kural olarak, gerekçeli karar hakkına aykırılık teşkil etmez (B. No: 2013/9895, 2/1/2014, § 46).

34. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun daha önce yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı tarihtir. Ancak kişinin, tutuklu olarak yargılanmakta olduğu davada mahkumiyetine karar verilmiş ise mahkûmiyet tarihi itibarıyla da tutukluluk hali sona erer (B. No: 2012/237, 2/7/2013, §§ 66-67).

35. Tutukluluk süresinin hesabında ilk derece mahkemesi önünde yargılama aşamasında geçen sürelerin dikkate alınması gerekir. Zira kişi yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse, bu kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni “ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutma” haline dönüşmektedir. Bu bakımdan temyiz aşamasında geçen süreler tutukluluk süresinin değerlendirmesinde göz önünde bulundurulamaz. Ancak bozma kararı sonrasında bireyin durumu tekrar suç isnadına bağlı tutmaya dönüşeceğinden ilk derece mahkemesi önünde geçen süre değerlendirmede dikkate alınacaktır (B. No: 2013/338, 2/7/2013, § 41).

36. Somut olayda başvurucu 8/8/2009 tarihinde gözaltına alınmış, 10/8/2009 tarihinde tutuklanmış ve Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/11/2010 tarihli kararıyla hapis ve adli para cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir. İlk defa özgürlüğünden mahrum bırakıldığı 8/8/2009 ile derece mahkemesince hapis ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği 5/11/2010 tarihleri arasında başvurucu “bir suç isnadına bağlı olarak tutulmuştur.

37. Başvurucu, derece mahkemesinin mahkûmiyet kararını temyiz etmiştir. İlk derece mahkemesinin karar tarihi olan 5/11/2010 ile temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay tarafından bu kararın bozulduğu 27/10/2011 arasında geçen sürede başvurucu, “ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutulmuştur. Başvurucunun, ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet kararı sonrasında tutulması, tutukluluk olarak nitelendirilemez. Temyiz aşamasında geçen süre, tutukluluk süresinin hesabında dikkate alınmaz.

38. Yargıtayın bozma kararı sonrasında başvurucunun yargılanmasına derece mahkemesinde devam edilmiştir. Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/2/2013 tarihli kararı ile başvurucunun yeniden hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Yargıtayın 27/10/2011 tarihli bozma kararı ile derece mahkemesinin 22/2/2013 tarihli kararı arasında başvurucu yeniden “bir suç isnadına bağlı olarak tutulmuştur. Derece mahkemesince verilen 22/2/2013 tarihli karar Yargıtayda temyiz incelemesindedir.

39. Buna göre başvurucu, özgürlüğünden mahrum bırakıldığı ilk tarih olan 8/8/2009 ile derece mahkemesinin 22/2/2013 tarihli kararı arasında, Yargıtayda temyiz aşamasında geçen 11 ay 22 günlük süre çıkarıldıktan sonra, toplam 2 yıl 6 ay 22 gün boyunca özgürlüğünden mahrum kalmıştır.

40. Somut olayda başvurucu son olarak Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/9/2012 tarihli 6. celsesinde tutukluluk halinin sonlandırılması amacıyla tahliye isteminde bulunmuştur. Başvurucunun talebi “hakkında kuvvetli suç şüphesini gösteren soruşturma aşamasındaki tutanaklar, ekspertiz raporları, doktor raporları ile suçun niteliği, dosyadaki delil durumu ve katolog suçlardan olması” gerekçesiyle reddedilmiştir.

41. Başvurucu, Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/9/2012 tarihli ret kararına itiraz etmiştir. Başvurucunun tahliye talebinin reddine dair itirazı, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/10/2012 tarih ve 2012/1331 Değişik İş sayılı kararı ile “hakkında kuvvetli suç şüphesini gösteren soruşturma aşamasındaki tutanaklar, ekspertiz raporları, doktor raporları ile suçun niteliği, dosyadaki delil durumu ve katolog suçlardan olması nazara alınarak tutukluluk halinin devamına dair verilen kararda usul ve yasalara aykırılık bulunmadığı” gerekçesiyle reddedilerek ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.

42. Başvurucu, dava dosyası kapsamında, birlikte kasten adam öldürmek, adam öldürmeye teşebbüs, adam öldürmeye teşebbüs suçunun işlenmesinde yardımda bulunmak, ruhsatsız silah taşımak suçlarını işlediği iddiasıyla kendisi dışında on bir sanıkla beraber yargılanmıştır. Yargılama neticesinde başvurucunun kasten adam öldürme ve adam öldürmeye teşebbüs suçlarından toplam 22 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

43. Başvurucu hakkında isnat olunan suçun ağırlığı, dosya kapsamında yargılanan on iki sanık olması, isnat olunan suçlar için Kanun’da belirlenen ceza miktarlarının fazla oluşu, derece mahkemesice yirmi iki yılı aşan hapis cezasına hükmolunması, davanın nispeten karmaşık nitelikte olması, yargılama sürecinin özenli yürütülmediğine dair bir iddia bulunmadığı gibi başvuru dosyasında bunu gösteren bir bilginin olmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, başvurucunun 2 yıl 6 ay 22 günlük tutukluluk süresi Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası yönünden makuldür. Derece mahkemelerince verilen tutukluluğa itiraz ve itirazın reddine dair kararların gerekçeleri, 2 yıl 6 ay 22 günlük toplam tutukluluk süresi de göz önünde bulundurulduğunda, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içeriktedir. Somut olaydaki tutukluluk halinin devamına ilişkin bu gerekçeler ilgili ve yeterlidir.

44. Açıklanan nedenlerle, “tutukluluğun makul süreyi aşmaması” ve “tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli” olması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Tutukluluğun makul süreyi aşmaması ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olması” nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,

D. Kararın bir örneğinin ilgili mahkemesine gönderilmesine,

20/3/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Murat Ildırar [1.B.], B. No: 2012/391, 20/3/2014, § …)
   
Başvuru Adı MURAT ILDIRAR
Başvuru No 2012/391
Başvuru Tarihi 18/10/2012
Karar Tarihi 20/3/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, tutukluluk halinin devamına dair kararların gerekçelerinin yetersiz olduğunu, tutuklamaya ve tutukluluğun devamına karar verilirken somut olgulara dayanılmadığını, somut ve inandırıcı deliler bulunmamasına rağmen uzun bir süreden beri tutuklu olduğunu belirterek Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiş ve tahliye talebinde bulunmuştur.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
104
5237 Türk Ceza Kanunu 81
6136 Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun 13
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi